Yeni Üyelik
27.
Bölüm

Kaybetmekten korkmak

@verahare

Sabah olmadan kapının önünde olacak taksin merak etme." dedi Zülüf avlu kapısından geçerken.

 

"Ne?"

 

"Taksin diyorum." diyerek Sirac'a döndü Zülüf. "Kapının önünde olacak."

 

"O nasıl olacak?" Alayla konuştu Sirac.

 

Zülüf, Sirac'ın alayla konuşmasına hiç bozulmadı.

 

"Böyle olacak." Azrak'ın verdiği paltonun cebinden anahtarı çıkarıp alayla gülümsedi Zülüf.

 

Sirac'ın yüzü düştü.

 

"Sen ne ara aldın?"

 

Zülüf numaradan gücü kalmamış gibi yapmıştı. Bir elini Sirac'ın göğsünü dayarken gözlerinin içine bakmıştı. Sirac'ın gözlerine derin derin bakmasıyla, işi daha da kolaylaşmıştı. Garip içeriden tanıştıklarını söylemişti. Eğer Zülüf anahtarı ustalıkla Sirac'ın yeşil parkasının cebinden kolaylıkla almasaydı, Sirac hemen parka giderdi. Belki hala dövdükleri insanların orada olabileceklerini düşündü. Kendisi yüzünden başı belaya girsin istemezdi.

 

"Ha bide gözüne soğuk kompres yapmayı unutma." Sirac'a sırtını dönüp evine gitmeye başladı Zülüf.

 

"Ver onu." deyip hızla yürüdü Sirac.

 

"İşte o olmaz."diyerek koşup evine girdi Zülüf. Demir kapıyı hemen kapattı.

 

"Ver anahtarı." Demir kapının ardından tıslamayı andıran sesle konuştu Sirac.

 

"Biliyor musun bilmiyorum ama şu an evde tekim. Ve sen evde yalnız olan bir genç kızın evine zorla girmeye çalışıyorsun."

 

"Eve girmeye çalışmıyorum. Anahtarı istiyorum."

 

"Bak benim uykum var. Zaten bk tan bir akşam geçirdim. Lütfen kapımızı kıracakmış gibi çalmayı da kes tamam mı?"

 

"Sen anahtarı verene kadar kapının önündeyim."

 

Zülüf güldü. Sirac'a inanmadı.

 

"Anahtarı verecek misin? Yoksa kapıyı mı kırayım?"

 

Zülüf kahkaha attı, "Başkan sakin ol ya."

 

"Yaw sen ne manyak çıktın böyle."

 

"Manyağım evet , kabul ediyorum. Ama o iki geri zekalı kızlar başlattı ilk önce." Demir kapıya başını dayamış halde oturmuştu Zülüf. "Hem biri senle dalga geçse, eziklemeye çalışsa sen susar mıydın?" Hata işleyip kendini temize çıkarmaya çalışan çocuklar gibi konuştu Zülüf.

 

Sirac ses etmedi.

 

"Hem yıllar sonra ilk defa babamla ..." Zülüf sustu konuşmanın devamını getiremedi. Çok kısık bir sesle mırıldanmaya başladı. "Yıllar sonra ilk defa babamla güzel bir vakit geçirecektim, oda kursağımda kaldı."

 

Demir kapının emniyetini takıp yarı açık kapı aralığından Sirac'a baktı Zülüf.

 

"Lütfen git tamam mı?" yalvarırcasına konuştu.

 

Kaybetmekten korkmaktı Zülüf'ün ki. O kadar çok kayıp vermişti ki , üstüne bir yenisi daha eklensin istemiyordu. Kaybetmekten ölesiye korkuyordu artık. Sirac'ı daha yeni bulmuşken kaybetmek istemiyordu. Onun yanındayken tüm kötü hatıraları siliniyor, sanki yeniden doğmuş gibi hissediyordu kendini. Sirac ona iyi geliyordu. Nedendir bilinmez ama Garip'den bile daha iyi geliyordu. En olmadık zamanında Garip yanında değildi. Sayısını hatırlamayacağı kadar krizler geçirmişti. Garip maalesef yanında yoktu . Zaten 3 yıldır onunla beraber yaşamaya başlamıştı Zülüf.

 

"Anahtarı ver." küçük bir çocuğu ikna etmeye çalışan adam gibi konuştu Sirac.

 

Şimdi Zülüf anahtarı verirse, olacakları kafasında canladırmaya çalıştı. Ama hemen vazgeçti. Kahretsin ki bazen karşındaki insan seni anlamıyordu. Ne ses tonundan, ne bakışlarından,ne de hareketlerinden... Anlaşılmamak kadar da kötü bir şey yoktu hayatta. Sirac, Zülüf'ü anlamıyordu.

 

Zülüf'ün sağ gözünden boncuk boncuk yaşlar süzülmeye başladı.

 

"Ne oldu?" ilgiyle, yumuşak bir sesle konuştu Sirac.

 

Sinirle siyah gözlere kısık kısık baktı Zülüf, "Sktir git!"

 

Sirac afalladı. İlk defa biri gözlerinin içine bakarak küfür ediyordu, hem de bir kadın.

 

"Ne diyon lan sen?"

 

"Duydun işte sktir git." Demir kapıyı sertçe kapattı Zülüf.

 

"Bekçinin dediği doğru. Sen manyaksın. Gecenin bir vaktinde mezarlığa gidecek kadar manyaksın hem de."

 

İkişer üçer çıktığı merdivenlerden, Sirac'ın söyledikleriyle durdu Zülüf, "Geri zekalı, ben oradayken sen neredeydin peki?" diyerek yürümeye devam etti.

 

Hemen Azrak'ı arka sokağa bakan mutfak camına gelmesi için mesaj attı Zülüf. Azrak gelene kadar salonda sehpanın üzerinde dikimi yarım kalmış olan pointeleri dikmeye başladı. Maalesef kendi diktiği pointeleri tek giyebiliyordu. Bir saat sonra kalkıp kendine kahve yapmak için mutfağa geçti. Tam o sırada mesaj geldi. Hemen cebinden telefonu çıkarıp mesaj kutusuna baktı Azrak'tan mesaj geldiği için hiç okumadan mutfak camına çıktı. Azrak gelmişti. Olan biten her şeyi mesajla anlattı. Anahtarı çıkarıp fırlatırken , "Sabah olmadan geleceksin demi?"

 

Azrak sadece başını olumlu anlamda salladı. Zülüf derin bir nefes aldı. Kahvesini yapıp salona geçerken pencerenin en ucuna gelip perdeyi yavaşça araladı.

 

"Deli ya. Vallahi de , billahi de deli." Sinirle ama içi acıyarak Sirac'a baktı " Donacaksın geri zekalı."

 

Sinirle kahvesini içmeye başladı. Yarım saat bile geçmemişti ki mesaj geldi. Koşarak mutfağa geçip hemen camdan baktı. Azrak Sirac'ın taksisiyle gelmişti.

 

"Bir sıkıntı yok demi? Yani bir sorun falan çıkmaz değil mi Azrak?"

 

Azrak işaret diliyle " Hayır." dedi .

 

"Oh be." dedi Zülüf. "Anahtarı fırlat ."

 

Azrak anahtarı fırlattı.

 

"Şimdi deliyi mutlu etme zamanı ." diyerek güldü Zülüf.

 

Demir kapıyı yavaşça açtı.

 

"Al bakalım." diyerek anahtarı uzattı.

 

Sirac sertçe anahtarı aldı, "Zahmet oldu" diyerek sinirle yürüdü.

 

"Arka sokakta."

 

"Ne arka sokakta?" diyerek durdu Sirac.

 

"Senin sarı yok mu? İşte o arka sokakta." deyip gülümsedi Zülüf.

 

Olumsuzca başını sallayıp avludan çıkmaya başladı Sirac.

 

"Senin için korktum." Sirac'ın arkasından mırıldandı Zülüf.

 

İlk defa gördüğün, hiç tanımadığın, adını dahi başkalarının ağzından duyduğun insan. Hayatının merkezi oluveriyordu bir anda.

 

Garip geldi. Zülüf ayakta dikilmiş, gözleri boş boş bakıyordu.

 

"Zülüf."

 

Garip'in sesiyle kendine geldi Zülüf.

 

"Sen mi geldin baba?"

 

"İş..."

 

"Dur söyleme işin çıktı değil mi? Hemde çok acil değil mi baba?" Kısık ama öfkeli bir sesle konuştu Zülüf. " Sen gittikten sonra ne oldu biliyor musun?"

 

"Haberim var."

 

"Olmasa şaşardım." diyerek Garip'e hesap sorarcasına baktı Zülüf. "Yakalansaydık ne olacaktı baba?

 

"Yakalanmamışsınız ama.

 

"Çok sorumsuzsun biliyor musun?"

 

Garip kahkaha attı. Ama sonra aniden buz mavilerini kızının gözlerinin içine dikti.

 

"İşim vardı diyorum."

 

"Benden daha önemliydi ha?"

 

"Senden daha önemli birşey görmedim ki ben."

 

"Öyleyse neden gittin ha neden?" Zülüf yine ağlamaya başlamıştı.

 

Garip kızına sarıldı, "Getir Azrak."

 

Zülüf babasında ayrıldı. Azrak'ın arabadan çıkardığı Ney'e baktı. Mahalleye taşınmadan önce sokakta yürüyorken çantasıyla beraber Ney'ini de gasp etmişti 16 yaşlarındaki erkek. Zülüf babasının isteği üzere şikayette bulunmamıştı. Garip şöyle demişti "Ney'ini sapa sağlam eline alacaksın."ve gerçekten Zülüf Ney'ini sapa sağlam bir halde eline aldı. Ney çalmayı çok seviyordu Zülüf,ruhuna iyi geliyordu.

 

Sıkı sıkı sarıldı babasına.

 

"Çok korktum biliyor musun? Köpekler gibi nefes nefese koştum."

 

"Ciğerlerin açılmıştır." Garip işi neşeye çevirmek istiyordu. Kızının üzülmesini hiç istemiyordu.

 

"Azrak ney çalmanı istiyor."

 

Zülüf gülümsedi. Azrak'a dönerek "İyi ki varsın."

 

~~

 

Asiye, arabaya biner binmez Kenan'ın boynuna küçük bir öpücük bıraktı. İlk kez Kenan'ın tenine değmişti dudakları. İkinci defa sıcak teni öpmeye başladı.

 

"Çok güzel kokuyorsun biliyor musun?"

 

"Biliyorum." diyerek gülümsedi Kenan, arabayı sürmeye başladı.

 

"Oraya mı gideceğiz?"

 

"Hı hı."

 

"Oradan çıktın ama yüreğin hep orada kaldı."

 

Kenan Asiye'yle beraber yetimhaneye gelmişti. Kenan çocukları görmeden yapamıyordu. Hele hele Sarı kızı görmezse sabrı gelmiyordu. Avlu çocuk sürüsüyle doluydu.

 

"Hiç kimseleri yok mu bu çocukların? Anneleri babaları, yada akrabaları falan?"

 

Kenan gülümsedi. "Yo varlar elbette." diyerek küçük erkek çocuğu işaret edip "Trafik kazası... hepsi ölüyor. Anne ,baba, abi ,abla... hepsi ölüyor. Tek kurtulan o . Amcası bakmak istiyor, bu sefer karısı istemiyor. Herifte yuvası dağılmasın diye onu buraya bırakıyor."

 

Asiye Leyla için söylediği sözleri anımsadı. "Yerinde olsam yüzüne tükürür gelirdim bana ne çocuğunda." Kulaklarına kadar kızarmaya başladı.

 

"Ne oldu?"

 

"Hı" dalgınca Kenan'a baktı Asiye.

 

"Yüzün kızarmış."

 

Asiye konuyu değiştirerek "Peki sen." deyip siyah gözlere doya doya baktı. "Senin kimsen yok muydu?"

 

Asiye'nin alnını öpüp ela gözlerin içine bakarak, "Bu hayatta hiç kimse kimsesiz değildir."

 

"Neden seni buraya..."

 

"Annem babamı aldatmış. Babamda annemi..."

 

"Tamam sus lütfen." elini Kenan'ın ağzına götürdü Asiye. "Boş ver, sormadım say."

 

Asiye'nin avuç içinden öptü Kenan. "Sen sordun. Devamını merak etmiyor musun?"

 

Asiye, Kenan'a geçmişini sormasını hata saydı. "Sen benim meskenimsin." demişti Kenan.

 

Mesken evdi,sığınaktı. Asiye Kenan'daki yerini çok iyi anlamıştı.

 

Sıcacık boynu tekrardan öptü. Kenan'ın kulağına yaklaştı. "Sence bizim kaç tane çocuğumuz olur?"

 

BÖLÜM SONU.

 

 

 

Loading...
0%