@verahare
|
Şu haline bak. Akıllanmayacak mısın lan sen?" dedi Baran.
Sirac yere bakıyordu.
"Akıllı ol lan biraz." diyerek çayını karıştırdı Sadık. "Nedir bu adamın senden çektiği?"
"Seni evlendirmek lazım. Belki karın seni yola getirir, evladım." dedi Osman amca.
Sirac Osman amcaya boş boş bakıyordu.
Osman amca konuşmasına devam etti, "Gel evlendirelim seni. Nikahta keramet vardır. Ayşe teyzen sana bulur helal süt emmiş birini."
"Yaw... Sonra Osman amca, sonra." dedi Sirac başını olumsuzca sallarken.
"Gençliğimizde bizde kavga ettik, dövüştük, dayak da yedik yeri geldiğinde. Olur bazen öyle." dedi Kerim amca. Çayından bir yudum aldı. "Ama evladım, seninki bir değil, iki değil. Daha ilk günden vukata başlar mı insan?"
"Ben dayak yemedim." dedi Sirac. Sonra bakışlarını kahvenin duvarlarında asılı olan süslere, Halit amcanın fotoğraflarında gezdirdi.
"Övünüyon mu lan bide?" diyerek kalktı Baran. "İyi benzetmiş seni, her kim baba yiğitse."
"Dalgınlığımdan faydalandı." diye yüksek sesle konuştu Sirac, Baran'ın ardından.
"Neye daldın abi?" diye atıldı Hasan.
Sirac Hasan'a kaşlarını çatarak baktı.
"Üzme lan adamı." dedi Kenan.
Baran kahvenin önünde tabureye oturdu. Tütün sigarasını sarmaya başladı.
"Abi."
"Ne istiyorsan onu yap. Ama Allah aşkına git başımdan Sirac."
"Bir şey yapmadım ben."
"Gözünden belli."
"Onuda görmeliydin abi." diyerek o meşhur, güzel histerik gülüşünü attı Sirac.
Baran tütünden gözlerini çekip, Sirac'a kaşlarını çatarak baktı. "Deli misin lan sen? Değişmiyecen mi oğlum sen?"
"Niye değişeyim ki? Halimden memnunum ben."
"Git lan buradan. Bir daha da sakın gelme bu kahveye."
"Gelmem zaten. Kahve bana göre değil. Gider güvercin uçururum daha iyi."
"Şimdi ben seni bir uçurucam." diyerek kalktı Baran.
Sirac ellerini teslim olurcasına kaldırdı, "İstediğin kadar döv."
"Baran abi, Sirac abi."
Baran'la Sirac sesin geldiği yöne baktılar. Çelimsiz, sıska 16 yaşlarındaki erkek onlara doğru geliyordu.
"Ahmet!" dedi Baran.
"Merhaba." diyerek Baran'a sarıldı Ahmet. Sonrada Sirac'a "Geçmiş olsun abi." dedi.
"Sağ ol."
"Tek mi geldin?" dedi Baran.
"Evet."
"Amcam niye gelmedi?"
Ahmet bakışlarını yere indirdi. "Rahatsızdı."
"Anladım."
"Fırat'la, yengem nasıl?" deyip güldü Ahmet. "Çok özledim onları."
"İyiler." dedi Baran.
"Abi ben onları eve götürmek için geldim." diyerek konuya birden girdi Ahmet.
"Ben amcamı bekliyordum. O bana çocuğunu göndermiş. Şimdi ben sana ne diyeyim Ahmet?" diyerek tütün sigarasını sarmaya devam etti Baran. Çocukla ne konuşacak ti ki? Eğer amcası zahmet edip gelseydi daha farklı bir konuşma geçecekti aralarında.
"Abi ben onları almadan gitmeyeceğim."
"Ne diyon lan?" dedi Sirac ,"O babana söyle kendi gelsin alsın Zeynep'i. Tabi cesareti varsa"
"Sende bizle yaşarsın, daha iyi." diyerek güldü Baran. Sonra aniden gözlerini Ahmet'in gözlerine dikti. "Amcama deki, ne zaman benle Sirac öldük, o vakit gelir alır Zeynep'i." diyerek elini Ahmet'in ince omuzuna koydu, "Efendi gibi duracaksan, çocuğun aklını karıştırmayacaksan Fırat'ı görebilirsin."
~~
"Teyze sen nasıl beni aradın?" dedi Zeynep sobaya odun atarken.
" Nasıl arayacam ben seni? Okumam mı var benim? Canan'a gittim sağ olsun kız aradı." dedi Buke.
"Seninle Sirac'ın deliliği bitmiyor ki. Kol kırmak ne demek Zeynep, neden bu kadar ileri gittin?" dedi İpek.
"Anneme küfretti diyorum. Ağza alınmayacak laflar etti. Yengemin de sırıtmasıyla, kendimi kaybetmişim. Yengem uyarsaydı eğer onu, ben öyle davranmazdım."
"Yengen de ayrı bir manyak zaten." dedi Buke. O sırada telefonu çaldı. Siyah kadife elbisesinin cebinden telefonu çıkartıp "Kim arıyor?" diyerek telefonu İpek'e gösterdi.
"Şemlê teyzem arıyor." dedi İpek.
Buke hemen telefonu kaldırdı. Bir saat kadar konuşmuştu ablasıyla.
"Ne diyor?" dedi Zeynep.
"Baran nişanladığı zaman işlerden dolayı gelememişlerdi. Sirac içinde tabi. Şimdi hem hayırlı olsuna, hemde göz aydına gelecekler."
"Tek Şemlê teyzem mi?" dedi Zeynep.
"Sence?"
"Hepsi gelecek" diye sevinçle çığırdı İpek.
~~
Turna hardal sarısı uzun elbisesini giydi. Saçlarına Baran'ın aldığı yaprak tokaları taktı. Yatakta kendisini izleyen Leyla'ya göz kırptı.
"Çiçek gibisin." diyerek güldü Leyla.
"Öyle miyim?" diyerek Leyla'yı kucaklayıp öptü Turna. "Saçlarını tarayalım."
"Sen hiç acıtmıyorsun saçlarımı. Ama Nilüfer teyze çok acıtıyordu."
Turna iç geçirerek Leyla'yı öptü.
"Dayımın evine gidelim mi?"
"Tabii"
~~
"Bu arabanın anahtarı." dedi Zülüf, İsmail'e anahtarı uzatırken.
Garip kollarını göğsünde birleştirmiş, salonun kapısında Zülüf'e bakıyordu.
"Gelmeyecekmişsin bir daha."
"Doğru."
"Yinede Mert için gelirsin değil mi?"
Zülüf gülümsedi "O eve gelmiyeceğim diye, bağlarımı koparmıyorum ki sizlerle."
"Zümrüt hanım çok üzülecek ama."
"Üzülmeyen kimse yok ki." diyerek eve döndü Zülüf, "Otobüs harçlığımı ayarlarsın artık baba." dedi.
Garip güldü "Baban kurban olsun sana."
~~
"Yaw daha geçen hafta yıkamadık mı biz bu perdeleri?" dedi İpek perdeleri makineye koyarken.
"Sanki sen yıkıyorsun" dedi Buke "Tertemiz olacak işte."
"Ayşe teyze geldi." dedi Zeynep mutfak penceresinden çekilirken.
"İpek evde mi kız?"
"He evdedir." diyerek Ayşe teyzeye sarıldı Zeynep. "Hayırdır?"
"Hayır,hayır." dedi Ayşe teyze salona geçerken.
"Bardakları getir." dedi Buke mutfaktan çıkarken.
"Vallahi sana kısmet buldu." dedi Zeynep.
İpek bardakları tepsiye dizerken ters ters Zeynep'e baktı "Saçmalama."
"Sidar'ın tayini buraya çıkmış."
İpek durdu Zeynep'e baktı "Ee ne olmuş?"
"Belki o da bize gelir. Hem halam sizin için de geliyor buraya."
"Olabilir. Hayır diyeceğim için bunu umursamıyorum bile."
"Niye yok diyorsun ki abla? Daha görmedin bile. Belki görsen kanın kaynar. Hem dayımızın oğludur, hemde halamızın."
"Görmek mi? Allah korusun." deyip güldü İpek. "İstemem ben onu."
"Ya o seni istemezse?"
İpek'in kaşları havalandı. Kirpiklerini kırpıştırdı. Zeynep'in bu sorusu onu şaşırtmıştı. İçi kızgınlıkla doldu birden. Ya o seni istemezse? bu soru onu çok kızdırmıştı. Aslında bunun olmasını çok istiyordu hep. Ama şimdi nedense öfkeleniyordu. O beni istesin ben yok çekerim diyordu hep kendi kendine. Diğer türlü ihtimali hiç düşünmemişti daha doğrusu bu ihtimalleri savurup atmıştı kafasından.
"O bana yok çekemez."
Zeynep içten gülümsedi. "Niye abla?"
"Yaw bi sus" deyip tepsiyi tek eline alıp mutfaktan hışımla çıktı İpek.
"Gel kız öp elimi." dedi Ayşe teyze, İpek'i baştan aşağıya beğeniyle süzerek. "Güzel kızsın ha İpek. Hem güzel, hem zekisin. Maşallah sana." deyip uzaktan tükürdü Ayşe teyze.
İpek gülümsedi Ayşe teyzenin elini öptü. "Bakalım bu sefer nasıl kısmet buldun bana?"
Buke'nin kaşları çatıldı. Hem İpek yeğeniydi, hemde Sidar. İpek'in yabancı biriyle evlenmesini hiç istemiyordu.
"Bu seferki talibin kuyumcu. Çocuğu bir görsen... bir içim su valla."
"Allah sahibine bağışlasın." dedi İpek kayıtsızca.
"He dersen Allah sana bağışlayacak." Ayşe teyze Zeynep'in doldurduğu çaydan bir yudum aldı "Sakın bunada yok deme. Evde kalacan kız."
"Evlenenlerde, evde kalmıyor mu zaten?" diyerek kahkaha attı İpek.
"Tövbe Yarabbi." diyerek koltuğa yaslandı Ayşe teyze. "Nerden öğreniyon kız bu lafları?"
"İpek sözlüdür, Ayşe." dedi Buke.
Leyla'yla Turna'da gelmişlerdi.
"Yüzük yaramış sana." dedi Ayşe teyze.
Turna gülümsedi, Zeynep'in yanına oturdu.
"Ablam için gelmiş." dedi Zeynep Turna'nın kulağından çekilirken.
"Kız rahat edersin diyorum. Çocukta, aileside temiz insanlar. Kötü olsalardı ben buraya gelirmiydim?"
"Teyzemin dediği gibi ben sözlüyüm." dedi İpek ciddi bir ses tonuyla.
"Beşik kertmesinden söz mü olurmuş kız?"
İpek gülümsedi, aynı ciddi ses tonuyla devam etti konuşmaya "Belki biliyorsundur babamla annem kaçarak evlenmişler..."
"Bilmez miyim? O babanızın gözü kör olsun! Hem kaçır dört çocuk yap, sonra yüz üstü bırak git kadını."
İpek daha konuşmasını bitiremeden, Ayşe teyzeye fenalık gelmeye başlamıştı bile. Zeynep kolonyayı Ayşe teyzenin avucuna döküyordu. "Ah o babanızı bir görsem..."
"Yahu sende her zaman sinirlenirsin. Tansiyonun çıkacak." dedi Buke.
"Çocuğun anası seni görmüş, beğenmiş. Eğer müsaade ederseniz..."
İpek için çok saçma geliyordu "kuyumcudur rahat edersin." sözleri. O gözü yüksekte olan bir insan değildi ki. Sidar'ı bahane ediyordu başka görücüler gelmesin diye. Bir yandan da Zeynep'in sözleri onun içine kurt düşürmüştü.
"Sözlü kıza görücü mü gelirmiş?" deyip Leyla'ya soğuttuğu çayı verdi İpek.
"Ben dükkana gideceğim. Sen geliyor musun Leyla?" dedi Turna.
"İpek teyzeyle ev resmi yapacağız."
Turna evden çıktı. Sokakta el ele yürüyen liseli çiftlere tebessümle baktı. Top oynayan çocuklara selam verdi. Karabaşın başını okşadı. Baran'a dükkana gelmesi için mesaj attı. Dükkanına girer girmez radyoyu açtı. En sevdiği kanalı açıp, müzik eşliğinde yerleri paspasladı.
Baran dükkana geldiğinde, ses etmeden Turna'yı izledi. Öne doğru eğik olduğundan, saçları yan tarafına kaymıştı. Kuğu gibi ince uzun boynundan sarkan gümüş duasına, kahverengi saçların içinde altın gibi ışıldayan tokalarına, zarif vücudundan yere kadar uzanan hardal sarısı elbisesine baktı. Onun için dünyanın en güzel manzarasıydı Turna. "Şiir kadın." dedi dalgınca. Bazen onu sarıp sarmalayası geliyordu. Eğer imkanlar izin verseydi, Turna'yı alıp götürürdü. Mümkün olduğunca insanlardan uzak bir yerde yaşamayı isterdi.
"Gelecek misin, yoksa ben mi geleyim?" dedi Turna.
Baran ona doğru ilerledi. Sıcacık boynuna öpücük kondurdu, saçlarını okşadı.Alnını öptü. Elini paspas süpürgeye götürüp "Bırak şunu." deyip süpürgeyi duvara dayadı. Neredeyse bir çocuğunki kadar küçük olan elleri öptü.
"Başka zaman gelelim." dediler genç kızlar gülümserken.
Turna hemen Baran'dan ayrıldı. Hesap sorurcasına kızlara baktı.
"Ne zamandan beri izliyorsunuz?" dedi kaşlarını kaldırarak.
Genç kızlar güldüler. "Ne yapalım yani? Hoşumuza gitti sizi izlemek."
"Halla halla." dedi Turna gülerek.
"Ya Nilay, caddedekini gördün mü?" dedi Esra.
"Görmez miyim çok tatlı ve küçük."
Baran Turna'nın arkasından kaş göz işareti yapıyordu.
"Ne ki o?" dedi Turna.
"Görmedin mi abla?" dedi Nilay.
"Neyi kızım?" dedi Turna şaşkınca kızlara bakarken.
"İşte..." Esra Baran'ın kaş göz işaretini görünce sustu.
"Üff size sorana kadar ben kendim bakarım." dedi Turna yürürken.
Baran hızlı adımlarla Turna'ya yetişip, onu kucağına aldı. Turna ufak bir çığlık attı. "İndir Baran. Kızların yanında ayıp oluyor."
Baran kucağında Turna'yla dışarı çıktı.
Turna etrafına baktı. Caddede çocuk kalabalığından bide Cemo'dan başka hiç kimse yoktu.
"Bir şey yok ki." diyerek etrafını süzdü Turna. "Baran indir beni. Gerçekten çok çekiniyorum."
"Çekinilecek bir şey yapmıyoruz ki." diyerek çocuklara doğru yürüdü Baran.
Nilay'la Esra imrenerek izliyorlardı onları.
"Kehribar kızlar işi bozdu. Daha farklı bir şekilde görecektin, ama olsun. O yüzden gözlerini kapat ve ben aç değinceye kadar açma lütfen."
Turna gözlerini kapadı.
"Çocuklar çekilin." dedi Baran Turna'yı elinden tutup yürürken.
"Çok heyecanlıyım." dedi Turna Baran'ın elini sıkıca kavrarken.
"Aç."
Turna'nın gözleri, gök mavisi vosvosla buluşunca göz bebeklerinin içi büyüdü. Nutku tutulmuştu. Baran'a döndü. Lisedeyken bir gün mavi vosvosunun olmasını çok istediğini söylemişti Baran'a. "Arkasına da üç beş tane teneke bağlarız." deyip gülmüştü Baran'ın arkasında bisiklette giderken.
Baran vosvosun anahtarını uzattı "Hayırlı olsun kehribar."
Turna ağlasa mı, gülse mi bilemedi. Baran'ın boynuna atladı. Delice bir kahkaha attı. Onun kahkahasıyla çocuklar, Nilay'la Esra, Cemo hepsi alkışladılar. Hatta Karabaş bile etraflarında koşuyordu.
"Seni seviyorum... seni seviyorum." deyip koşarak arabaya geçti Turna. Direksiyon koltuğundaki bir demet papatyayı ellerine alıp kokladı. Baran direksiyona geçince "Ben öğrenene kadar, sen süreceksin." dedi Turna anahtarı uzatırken. "Tamam." dedi Baran arabayı sürmeye başlarken. Turna birden dolgun damarlı eli öpüp, yüreğinin üstüne getirdi "Sesini duymak ister misin?"
"Sonra." dedi Baran.
Turna muzipçe gülümsedi. Nereye gideceklerini çok iyi biliyordu. "Battaniye aldın mı?"
Baran gülümsedi "Aldım."
Denize bakan uçuruma geldiler. Bu Turna'nın hayaliydi. Baran bagajdan odun dolu torbayı çıkartıp yakmaya başladı. Turna yere rengarenk olan örgü battaniyeyi serdi. Soğuk bir öğle sonuydu. Deniz durgundu. "Gel." dedi Turna Baran'a ellerini uzatarak. Uzatılan elleri tutup Turna'nın yanına uzandı Baran. "Şimdi dinleyebilirim." diyerek kulağını Turna'nın yüreğine götürdü. "Bu sese ölürüm."
Turna hemen doğruldu. "Deme öyle." deyip kalktı. Uçurumun ucuna geldi "O sözü hiç sevmiyorum."
Baran arkadan Turna'ya sarıldı "Gel buraya." deyip boynunu öptü.
Baran'ın başını okşayıp, elini, elinin üstüne götürüp sıkıca tuttu. Rüzgar saçlarını uçuruyordu adeta. Omuzunun üstünden Baran'a baktı. "Birbirimiz için ölmeyelim, yaşayalım. Hemde delicesine yaşayalım bu hayatı.
"Yaşayalım." dedi Baran saçları okşarken.
~~
"İyi misin abla?" dedi Çiğdem Gülcan'a bakarken.
Gülcan Çiğdem'i duymuyordu.
"Ne oldu?" dedi Çiğdem elemanlara bakarken.
"Sabahtan beri böyle, abla."
"Gülcan abla?" dedi Çiğdem Gülcan'ın ellerini tutarken.
"Hım?" dalgınca Çiğdem'e baktı Gülcan.
"Neyin var?"
"Bir şeyim yok." deyip gülümsemeye çalıştı Gülcan.
"Bir şeyin var ki böylesin."
"Yarın bizim evlilik yıl dönümümüz ve Engin bir haftadan beri annesinde kalıyor."
"Gelir be abla. Dert ettiğin şeye bak." dedi Çiğdem.
"Gelmez. Annesi çağırdı sonuçta."
"Senin kaynanan seni hiç sevmemiş, evlenmenize de hiç rızası olmamıştı değil mi abla? Hatta o yüzden Engin abi sana düğün yapamamıştı. demi?" dedi Gülcan'ın elemanı olan Suzan.
"Sus kız." dedi Çiğdem.
Gülcan gülümsedi. Çiğdem'in elini okşadı "Doğru söylüyor kız." deyip yeni yetişmeye başlayan elemanının pişmanlıkla dolan gözlerine dostça gülümsedi.
Suzan koşar gibi yürüyüp "Özür dilerim abla." diyerek Gülcan'a sarıldı.
"Kızım doğruyu söyledin diye özür mü dilenirmiş?" deyip gülmeye başladı Gülcan. Amacı Suzan'ın kendini kötü hissetmemesiydi. Engin'e de kızmıyor değildi. Kırılmıştı ona. En azından evlilik yıl dönümlerinde yanında olmasını isterdi. "Müşteri yok bari yemeklerimizi yiyelim." dedi Suzan'dan ayrılırken.
~~
"Ya yeter. Şimdi sıra bende." dedi Turna. Arabada sahile karşı oturmuş, sokak satıcılarından aldığı midyeleri yiyorlardı. Turna üzerine limon sıkıp midyeyi Baran'a yedirdi. "Yarın arabanın devrini yapacağız." dedi Baran. "Devrini istemiyorum ki." dedi Turna, "Ben arada bir sürerim o kadar." diyerek sakalları okşayıp, gamzesinden öptü. Önlerinden anne baba ve iki çocuk el ele tutuşmuş geçiyorlardı. Anne üçüncü çocuğuna hamileydi bu top gibi büyük karnından belli oluyordu. Turna bu aileye imrenerek baktı. İçinden en az altı tane çocuklarının olmasını diledi.
~~
Gülcan kızının üstüne yorganı çekip, başını okşadı. Ders kitaplarının ağzı açıktı. Tebessümle kitapları kapattı. Kızı üniversiteyi bu yıl kazanmıştı. O kadar çok sıkı çalışıyordu ki bazen elinde kalem, başını kitaba dayayıp uykuya dalıyordu masasında. "Ne zaman geleceksin?" diye mesaj attı kocasına.
Engin aslında hiçbir yere gitmemişti. Sadece karısına yapacağı sürprizi bozmadan, eline yüzüne bulaştırmadan yapmaya çalışıyordu o kadar. Şimdi Gülcan'ın attığı mesajı "On gün sonra." diye cevaplayıp, harabe binanın damında, Kenan'la Baran'la Kadir'le Cemo'yla beraber balon şişiriyordu. "İnşallah beğenir." diyerek bir balon daha şişirmeye başladı Engin.
"Bayılır abi, bayılır." dedi Kadir.
"Düğün nerede olacak, abi?" dedi Baran.
Engin gülümsedi, "Caddede, Gülcan'ın dükkanın tam karşısında olacak."
BÖLÜM SONU.
|
0% |