@verahare
|
Turna bunları duyunca dizleri tutmaz olmuştu. Çiğdem'in yardımıyla beraber merdivenlere çökünce, Baran'ı anımsadı. Koyu kahverengi gözlerini yere dikmiş, ayakkabısının ucuyla toprağı ezerken, sanki suç işlemiş gibiydi.
"O bana amcamın emaneti demişti." Sesindeki çaresizlikle.
Baran bunları söylerken Turna'nın yüreği bir depremin enkaz yığınlarının altında kalmış gibiydi . Çırpınarak bir çıkış aramış, hangi yöne dönse çıkışlar kapatılmıştı. Ufacık bir aydınlık istemişti Turna yüreği nefes alsın diye ...
Turna histerik bir gülüşle, Sonra birden hıçkırarak.
"Demek onca yılımız hasta ruhlu bir kadın tarafından heba olmuş ha? ne kadar da güzel..."
Çiğdem ,Turna'nın kapı girişine uzun süre bakmasıyla.
"Turna iyi misin? Bak korkutuyorsun beni Allah için bir şey söylesene. Yok bu böyle olmayacak ben Kadir'i arıyorum gelip bizi alsın."
Turna gözlerini boşluktan çekmeden konuşmaya başladı:
"Anlamsız geliyor değil mi Çiğdem? Yani boş zemine bakmak belki salakçadır, ben Baran'ı ilk orada gördüm. Yağmuru hep sevdim, Çiğdem vallahi sevdim. Ama o şimşek yok mu sanki Azraili dikiyordu kapıya, o kadar korkuyordum işte. Annemi hatırlıyorsun değil mi? hani mahallenin kızını, gönül defterini, sevdiği adamı kaybedince bir daha hiç açmayan Gönül'ü. Arkadaşı hastalanmıştı. Beni arayıp geç gelebileceğini söylemişti. Akşam olmuştu. Evde ne annem vardı, ne de dedem. Yağmur yağmaya başlamıştı. Artık acaba şimşek ne zaman çakacak korkusuyla yaşıyordum. Eşek kadar kızdım, ama korkuyordum işte. Sokağa açılan kapıyı açmıştım. Sokağı aydınlatan evlerin ışıkları beni azda olsa rahatlatmıştı. Sonra birden elektriğin gitmesiyle, ardı arkası kesilmez şimşekler çakmaya başlamıştı. Ellerimle kulaklarımı kapatmıştım. Öyle çok ağlamıştım ki ama kimse duymamıştı beni. O yağmurda mecbur olmasa kimse sokağa çıkmazdı . Diğerlerinden daha çok gürültülü bir şimşekle artık çığlık atmıştım. Sonra iki defa çıtırdı sesi duymuştum, karanlık odayı aydınlatan çakmağın ışığını gözlerim yerde görebiliyordum. Sonra ışığın ve ardındaki gölgenin bana yaklaşmasıyla, yanıma diz çökmüştü. Ona birden sarılmıştım yalnız değildim işte."
Baran:
"Geçti sadece biraz yağmur ve şimşek hepsi bu."
"Beni evine götürmüştü. Annesi kapıyı açmıştı .İçeride İpek ablayla, Zeynep vardı. Tabi o zaman dul değildi Zeynep . Çok sonra sormuştum Baran'a neden dedim yanımda kalmayıp ta beni evine götürdün ne söyledi biliyor musun?"
"Senin için."
"Tek söylediği kelime bu olmuştu. Yani anlata biliyor muyum? Ben onun gibisini hiç tanımadım Çiğdem."
Turna ağlama krizine girmiş gibiydi . Çiğdem ne derse duymuyordu öyle ki ağlamaktan bayılmıştı.
Çiğdem Turna'yı kendi evine getirmişti. Turna ihtiyacı haricinde yataktan çıkmıyordu. Onunla karşılaşmaya cesareti yoktu, aynı zamanda onu görmeyi çok istiyordu.
"Küsmüş müdür bana?" diye geçirdi içinden, Baran'la geçirdiği son saatleri unutmuyordu.
Asmin ölmesin diye Turna'yı öldürmüştü Baran.
"Bir çözüm yolu buluruz elbet." demişti Turna. Hayatlarındaki çıkış yollarının kapandığını bilmeden. Evlenmişti Baran, Asmin onun için mecburiyetten ileriye gidememişti ,öyle ki Baran evlendiği akşam bile Turna'yı yalnız bırakmamıştı. Belki günahtı, belki sevap kapısına dayanmıştı . Kapıyı açan kehribar gözlere özür dileyerek bakmıştı. Turna hiç bir şey demeden sarılmıştı Baran'a, ondan ayrıldığında uzamış olan sakallarını avuç içleriyle okşayıp, Baran'ın kolundan çekip ,salondaki koltuğa oturtmuştu. Sonra gidip dedesine ait olan usturayı alıp.
"Ben dokunamayacaksam, bana yasaksa, başka kimsede dokunamayacak." deyip göz yaşları içinde usturayı sanki bir ustaymış gibi kullanıp, siyah sakalları bir, bir yere dökmüştü. Turna ilk kez yanağından öpmek için uzandığında.
"Şşş."
"Neden? Bunu bile, esirgiyorsun benden , ondanda esirgeyecek misin?"
" Beni bu kadar seven kadına ihanet edersem Allah belamı verir kehribar."
"O zaman bir kez izin ver bana."
Küçük dudakları, Baran'ın ılık yanağına dokunurken gözlerini kapatmış, zaman dursun istemişti. Baran gitmek istemiş, Turna'nın ağlamasıyla onun yanında kalmıştı. Turna tek olan turuncu koltukta uzanırken, Baran aşağıya yanına oturmuştu. Hiç bir şey konuşmamışlardı. Baran bir süre sonra uyuyunca, Turna, Baran'ın yanağını yine özlemle öpüp, Baran'ın kesilen uzun sakallarını ona hediye ettiği kitabın sayfalarının arasına doldurup, son bir kez daha onu öpüp istasyona hiç bilmediği bir şehre gitmişti. Ortalıktan kaybolmuştu. Onu her özlediğinde tutam tutam olan sakallarını avuç içine alıp kokluyordu .
Turna birden ayağa fırlayıp, saate baktı saat akşamın dokuzuna geliyordu. Gidecekti ama ona ne diyecekti bilmiyordu. Merdivenlerden koşar adımlarla indiğinde, Çiğdem karşına çıkmıştı.
"Dur nereye gidiyorsun ?"
"Baran'a "
"Şimdi, bu saatte mi?"
"Geç bile kaldım." deyip kapı girişindeki terlikleri aceleyle ayağına geçirip, sokağa koşarak çıkmıştı .Etrafına hızla bakıyordu Turna. Ayşe teyze ve tayfası sokakta sandalyelerini kurmuş, hem konuşup ,hemde çekirdeklerini çitliyorlardı. Turna, Ayşe teyzesinin ona seslendiğini duymuş, nefes nefese kalmışken,
"Şimdi değil Ayşe teyze, şimdi değil."
Kenan, Asiye'nin sokağından geçerken, Asiye'nin mahallenin fotoğrafçısı olan Kemal amcada çektirdiği vesikalık fotoğraflarından bir tanesini çalıp cüzdanına saklamıştı. Aklına gelince cüzdanından çıkardı. Kenan Asiye'ye ilk defa bu kadar yakındı. İlk defa yüzünü ezberliyordu. Asiye sarı saçlarının hepsini bir yapıp tek omuzunun üstünden salmış Kenan'a gülümsüyordu.
"Mülteci olup sana sığınasım geliyor be Asiye." deyip köşeye vardığında ayağına takılan taşla tökezlemişti. Asiye'nin vesikalık fotoğrafı elinden düşünce eğilip almaya çalıştı.
Turna koşuyordu, Baran'a koşuyordu. Belki Baran sırt çevirecekti ona . Ama pes etmeyecekti . Köşeyi dönmesiyle birine çarpıp yere yapışması bir oldu. Kenan yere yapışan kızın kim olduğunu göremiyordu. Yerdeki kızın saçları tamamen yüzünü kapatmıştı. Sinirlenmişti Kenan, hayır ne vardı böyle deli gibi koşacak, Kenan eğilip kıza elini uzattığında, Turna Kenan'ın yüzüne bakmadan uzattığı elini itip yara içinde kalmış elleriyle yerden destek alıp, acıyla ayağa kalkıp soyulmuş ve çizilmiş olan dizine baktı. Sonra dizinin altında biten buz mavisi elbisesine oda bundan nasibini almıştı. Bunu görünce sinirleri tavan yapmıştı. Bu elbiseyi Baran hediye etmişti. Bugün ilk defa giymişti elbiseyi, başını kaldırıp onu merakla süzen adama elbisesinin göz göz delik olmuş yerlerinin işaret ederek ateş saçan gözlerle konuştu.
"Yaptığını beğendin mi ha? Mahvettin elbisemi."
Kenan şaşkındı.
"Ulan dizlerin yara, bere içinde kalmış , sen düşmüşsün bir elbisenin peşine." diye geçirdi içinden. Kadınla tartışacak hali yoktu, yakışmazdı delikanlı adama, alttan almaya çalışıp,
"Tamam bacım ya ben sana aynısı alacam."
"Aynısını alacakmış, sana al diyen oldu mu be adam. Hem ne vardı da yerde geziniyorsun?"
Kenan mahallede böyle bir kadını ilk defa görüyordu. Uzun süre baktı kızın akşam karanlığında ışık saçan kehribar gözlerine, sonra Turna'yı hatırladı. O bu mahallenin kehribar gözlü tek kızıydı.Kenan ona kapısını açan Halit amcasına hiç bir zaman teşekkür edememişti.Baran kadar olmasa da, Turna'yı o da çok aramıştı ,şimdi karşındaki kadın yanından geçip gidiyorken birden kulaklarından yakalamıştı.
" Gel buraya cadı."
BÖLÜM SONUNA GELDİK.LÜTFEN YORUM VE VOTELERİNİZİ EKSİK ETMEYİN
|
0% |