@verahare
|
Açık bir alanda Dilda'ya araba sürmeyi öğretiyordu Savaş "Panik ve heyecan yapmak yok, tamam mı güzelim? Hadi bakalım gösterdiğim gibi sür arabayı" Dilda sesli bir nefes aldı. Elleri sıkıca kenetlenmişti direksiyona. Öyle ki ellerinin eklem yerleri beyaz kesmişti. Savaş bunu fark edip Elini Dilda'nın elinin üstüne koyup yatıştırıcı bir sesle "Sakin ol güzelim rahatla biraz" dedi. Dilda ona bakmadan başını olur anlamında salladı hızlı hızlı "Bu debriyaj bu fren bu da gazdı değil mi aşkım?" diye sordu başını ayaklarının altındakilere eğip bakarken. "Evet evet bu gazdı. Hazır ol uçucağız birazdan aşkım" Savaş panikleyip "Aman ha sakın! kendini kaptırmak yok demedim mi sana?" Dilda omuzları sallana sallana güldü. Savaş'ın koluna hafifçe vurup "Şaka yaptım be! tepkini merak ettim sadece" kontağı çevirip gaza hafifçe bastı. On beş dakika boyunca güzel sürdü arabayı. "İyi gidiyorsun tatlım" Dilda kendini çoktan kaptırmıştı bile. Sanki yıllardır araba sürüyormuş gibi havalandı birden. Bir de Savaş'tan tam not alınca göğsü hindi gibi kabardı. Yüzünü Savaş'a dönüp kaşlarını kaldırdı "Ne sandın" dedi. Özgüveni tavan yapmıştı. Gaza daha da yüklenmeye başladı. "Güzelim yavaşla biraz" "Niye ya iyi gidiyorum işte" yan tarafındaki yoldan bir kamyon onlara doğru süratle gelince Dilda ne yapacağını bilemedi. Donmuştu. Arabayı kamyonun üstüne sürmeye devam ediyordu. "Dilda sola kaysana!" dedi Savaş soğukkanlı bir sesle. "Şaşırdım iyice" dedi Dilda telaşla. Başını yere eğip "Bunlardan hangisi frendi?" diye sordu korkak bir sesle. Savaş birden direksiyona asıldı. Kamyon korna çalarak geçti yanlarından. Dilda şok olmuştu. Az daha kaza yapacaklardı. Nefesi göğsünde tıkanırken "Neydi şimdi bu?" dedi Dilda donuk bir sesle Dilda'nın sırtını sıvazlayıp "Sakin ol derin derin nefes al" dedi Savaş. Arabadan inip Dilda'nın kapısını açıp emniyet kemerini çözdü. "Sana kedini kaptırma demiştim" Dilda korkudan titremeye başladı. Savaş'ın uzattığı suyu içti. Ağzının kenarlarından sızan su damlasını parmağının boğumuyla sildi Savaş. Dilda nefes nefese kalmış bir halde "Bir daha araba falan sürmem ben" dedi. "Olmaz öyle şey. Araba kullanmayı öğrenmelisin. Ya bir gün ben evde olmadığım zaman Robin birdenbire hastalanırsa ne olacak, o zamana kadar beni mi bekleyeceksin Dilda? Ben şirketteyken beni görmek istediğin zamanlar olacak. O zaman Robin'i pusete koyup ön koltuğa katıp emniyet kemerini bağlayıp direksiyona geçer yanıma gelirsiniz. Düşünmesi bile güzel değil mi canım?" Dilda kıvırılan dudağını Savaş'ın yanağına kondurdu birden. Sakalları dudaklarını gıdıkladı. Bu hissi seviyordu. Öptü boynundan "Düşünmesi bile güzel" diye mırıldandı. "Ha şöyle. Kimseye muhtaç olmanı istemiyorum Dilda. Otobüse, taksiye bineceğine kendi arabana binip sürmeni istiyorum" "Bende hata kendimi çok fazla kaptırmamam lazımdı" Savaş anlayışla gülümsedi. Kolunu Dilda'nın beline sarıp onu kendine çekip şakağından öptü "Hadi gidelim randevu saatimiz geliyor" dedi. "Hastane kokusundan nefret ediyorum" dedi Dilda arabaya binerken. Dilda'yla Savaş kan tahlili ve gerekli tetkikleri yaptırmış evlilik sağlık raporlarını almışlardı. "Bütün evraklar hazır bir tek vesikalık fotoğraf çektireceğiz" dedi Savaş. Birlikte fotoğrafçıya uğrayıp vesikalık fotoğraflarını çektirdiler. Belediyeye gidip hazır ettikleri evrakları verdiler. Bir hafta sonraya gün aldılar. "Yoruldum kan verdiğim kolumda acımaya başladı" diye yakınmaya başladı Dilda. "Bu halimle gelinlik bakamam ben" "Her şeyi ayağına getireceğim Dilda." dedi Savaş arabaya geçerlerken. "Hemen eve gidelim Robin uyanmadan. Kokum olmadan yapamıyor" Eve geldiklerinde babası, abileri , amcaları ve kuzenleri bahçede oturmuş semaverde demledikleri çaylarını yudumluyorlardı. "Gel bakalım biraz sohbet edelim seninle damat bey" dedi Eyüp Savaş'a. Dilda güldü birden. Savaş'a dönüp "Seni sorguya çekecekler Savaş bey" "İstediği kadar çeksinler sorguya ben senin gönlüne girdim ya geri vız gelir bana" dedi Savaş. Dilda eve çıktığında iki yabancı kadının gelinlikleri çıkarıp askısına koyduklarını gördü. Avzem'le Rozerin duvakları başlarına geçirip gülüşüyorlardı. "Durun bakim yırtacaksınız duvağı şimdi" diye kızları tembihledi Sevim. "Halam gelin olacak" diye güldü Rozerin Dilda'ya koşup. Zozan Dilda'ya dönüp "Maşallah damat bey seni çok seviyor anlaşılan. Baksana sen yorulma diye her şeyi ayağına getirmiş." dedi. Dilda gül gibi kızaran yüzünü başka yöne çevirdi. Hoşuna gidiyordu sevildiğine herkesin şahit olması. "Savaş bey Fransadan sipariş etti bu gelinlikleri" Dilda genç kıza baktı. Şaşkınca "Fransadan mı getirtti bunları?" diye sordu. "Tabii sizin haberiniz yok muydu?" "Yoktu" Türkan coşkun bir sesle "Kız valla adam sana ölüyor resmen" dedi Dilda'nın koluna hafifçe vurup "Turnayı gözünden vurdun" Dantelli, balık modelli, v yaka kolları uzun transparan gelinliği beğenmişti Dilda. İlk defa gelinlik giyecekti. Heyecanlıydı. Bedir'le olan evliliğinde gelinlik yerine beyaz bir abiye almışlardı ona. Eski kaynanası maddi durumlarını bahane etmiş Dilda'ya gelinlik giydirmemiş sade bir nikahla düğünü oldu bittiye getirmişlerdi. "Bakın duvağı ne kadar da uzun. Muhteşem bir şey değil mi daye? (anne)" Asmin hanım kalkıp kızının yanına gitti. Allah'a bugünleri gösterdiği için içinden binlerce kez şükürler etti. "Çok güzel bir gelinlik sana da çok yakışacak kızım. Rabbim bütün kızlara hayırlı eşler nasip etsin." Deyip kızını alnından öptü. "Amin" dedi Dilda. Asmin hanım "Tak bunu hiç çıkarma boynundan." dedi. gümüş kolyeye dua yazdırmıştı. Dilda arkasını dönüp saçlarını topladı. "Ne duası bu?" Diye sordu Arapça yazılı duayı inceleyip. "Kaza belalardan musibetlerden koruyan bir duadır kızım." "Sağ ol anne" Dilda gelinliğini denedi. Savaş o sırada koridora kadar gelmişti. Kadınların muhteşem görünüyorsun Dilda dediklerini duyunca başını salona doğru çevirdi. Büyülenmiş gibi dondu kaldı birden. Dilda kuğu gibiydi. Gülümsüyor, kollarını hafifçe açmış, kendi etrafında yavaşça dönüyordu. "Birde ben kendime bakayım biraz" Helin "Abla nereye gidiyorsun?" Dedi "Odamdaki boy aynasından kendime bakacağım" dedi Dilda salondan çıkarken. Savaş merdivenin oraya gitti. Talih ondan yanaydı. Aras'la Ezman birlikte salon kapısını kapattılar. Savaş vakit kaybetmeden Dilda'nın odasına gitti. Kapının eşiğinde durup kadınını izledi. Dilda Savaş'ı fark edince "Düğünden önce görmemeliydin" Savaş odaya girip kapıyı kapattı. "Seni görürlerse ayıp olur" "Kimse görmedi beni. Yeğenlerin kapıyı kapattı." Savaş'ın bakışları Dilda'yı titretti. Kasıkları sızlamaya başlamıştı. Dudakları öpülmeye susamıştı. "Kuğu gibisin hayatım" Duyduğu iltifat ruhunu okşadı. Sırtındaki minicik tüylerin dikleştiğini hissetti birden. Yanına gidip yüzünü avuçladı gül yaprakları gibi birbirine yapışık olan dudaklarını tutkuyla öptü. "Gönül verenim" Nefesi yüzüne çarparken içi bir hoş oluyordu Dilda'nın. Bu anı seviyordu.. Ellerini başının her iki yanına getirip tuttu. Ceylan yatağına uzanmış olan Ece'nin saçlarını okşayıp öptü. İçi bu kıza acıyordu. Masum ve savunmasızdı. Dünyadan bi haber yaşıyordu. "Akşam da masal okuyacaksın değil mi Ceylan?" Diye sordu Ece öğle uykusuna yatmaya hazırlanırken. "Okurum bir tanem" deyip şefkatle saçlarını okşadı Ceylan. Ece bir süre sonra uyuyunca yavaşca çıktı odadan. Laboya geçti. Sıcaktan bunalmıştı. Yüzüne su çırpmaya başladı. Eskiden kaldığı müştemilata geçerken havuzun az ilerisindeki masada iki kadın ve bir erkeğin Bahadır'la oturmuş sohbet ederlerken gördü. Kadınlardan biri "Su istemiştik nerede kaldı?" Diye sordu. Sonra Bahadır'a döndü "Kuzum çok mu aradın sen bu hizmetçiyi" dedi. Ceylan artık böyle şeyleri umursamıyordu. Ekmek kazanmak için böylesi insanlara katlanmaya alışmıştı bir kere. Bozuntuya vermeden mutfağa geçti. Zühre'nin hazırladığı soğuk su tepsisini tezgahtan aldı. "Ceylan sen götürme" "Niye abla?" "Sen Bahadır'ın..." konuşmanın devamını nasıl sonlandıracağını bilemedi Zühre. Ceylan anlayışla gülümsedi "Ben onun hiçbir şeyi değilim abla." "Olsun yinede sen götürme bunları. Bahadır sana çalışmayacaksın demedi mi?" Ceylan bir şey demeden çıktı mutfaktan. Masaya yaklaştığında Bahadır'ı elindeki dosyayı dikkatlice okurken gördü. "Hizmetçi değil misiniz hepiniz aynısınız. Ne bu ağırlık." Ceylan her şeyi sineye çekti "Özür dilerim efendim" deyip suları dağıtmaya başladı. Bahadır daha yeni fark ediyordu Ceylan'ı. Hizmet etmesine öfkelendi. Onu az önce azarlayan kadının önüne suyu katacakken birden bileğinden tuttu. Herkes şaşkınca onlara bakıyordu. "Ceylan hizmetçi değil." Diyerek öfkesini belli etti. Ceylan'ın elindeki bardağı alıp havuza fırlatıp "Çok susadıysan git kendin al suyunu" "Ne ara hizmetçileri savunur oldun" Diğer kadın lafa girdi "Hizmetçi bizden arkadaşlarından daha mı önemli?" Bahadır iyice delirdi "Siz kimsiniz ki param için köpegim olacaksınız neredeyse!" Genç erkeğin ağrına gitmişti bu sözler. "Ne karımla ne de kuzenimle böyle konuşamazsın Bahadır. Hizmetçilere bu kadar değer verdiğini bilmiyordum." Bahadır genç erkeğin yüzüne yumruk attı. Kadınlar birden korkuyla bağırdılar. "Sktirin gidin lan! Akbaba sürüleri gidin başka kapıya dilenin" Az önce olanlara inanamıyordu Ceylan. Bahadır onu korumuştu. "Ben sana çalışmayacaksın demedim mi niye beni dinlemiyorsun ha niye" "Öküz gibi böğürme!" Diye kızdı Ceylan. Hızlı bir şekilde yürüyüp müştemilata geçti. Kapıyı kapattı. Kapı gürültüyle açılınca "Ne istiyorsun bay öküz" "Sen beni delirtmeye yemin mi ettin kadın" Ceylan geriye doğru yürüdü "Gelmesene üstüme zaten bugün çok yorgunum gece kaç defa uykumdan kalkıp kustuğumdan haberin var mı senin? Birde kalkıp beni yanında uyutuyorsun. Zahmet edip kalkmadın öldüm mü kaldım mı bakmadın bile. Sen anca hesaba çek beni" "İyi misin?" "İyi falan değilim ben. Midem ekşiyor, yemek kokusuna dayanamıyorum sürekli lavaboya gidiyorum. çocuğumun benim gelecegimiz ne olacak diye merak ediyorum." "Elbette yanımda olacaksınız." Dedi Bahadır yumuşak bir sesle. Ceylan hamileydi ve bebeği bundan etkileniyordu. Onu kızdırmanın hiç de iyi bir şey olmadığını anladı. Bu sabah hastaneye gittiklerinde doktor hiç üzülmemeli demişti. Daha sonra Ceylan Bahadır 'ı odadan gönderip doktoruyla baş başa konuşmuştu. Gidip dudaklarından öptü. Ceylan karşılık vermeyince geri çekildi. Ceylan o kadar şaşırmıştı ki dudaklarına kapanan dudaklara karşılık bile verememişti. Hamilelikte bazı kadınlar seksten soğur kimi kadınlarsa seks yapmayı isterdi. Ceylan seks yapmayı isteyenlerdendi. Bu sabah doktoruyla bu konu hakkında konuşmuştu. Eğer dikkatli davranırlarsa bir sorun olmayacağını söylemişti doktoru. Açık olan omzuna küçük bir öpücük kondurup "Özledim seni" diye mırıldandı Bahadır. Hiçbir kadını özlemeyen Bahadır şimdi Ceylan'ı özlediğini söylüyordu. Bahadır Ceylan'ı elinden tutup çıkardı oradan. Yatak odasına geçtiler . Dudaklarına yapıştı. Hoyratça öpüp emiyordu. Ceylan'ın bacaklarının arası istekle atıyordu. "Zararlı degil mi?" "Dikkatli olursak zararlı olmaz. Doktorla konuştum ben." Dedi Ceylan nefes nefese. Bahadır onu kucaklayıp yatağa uzandırdı. Üstünü çıkardı. Bacaklarının arasına bir öpücük kondurdu. Ceylan inledi. Bahadır'ı daha önce hiç böyle görmemişti. Seven bir adam gibiydi şimdi. Ihtiyaçtan değil de sevdiğinden onunla birlikte olduğunu gördü. Gözleri buluştuğunda ikisi de konuşamayacak haldeydiler. "Durma ne olur" Ceylan içindeki gergin doluluğu seviyordu. En derinlerine kadar istiyordu Bahadır 'ı. Hasaslaşmış memeleri Bahadır'ın sert avuçlarının içindeydi. Ceylan inledikçe onu daha da istiyordu Bahadır. Çocuğunun annesi olacak bu kadına yavaş yavaş teslim olduğunu fark edemiyordu. İnkar ettikçe ona daha fazla yakın oluyordu. Bölüm sonu.
|
0% |