@verahare
|
: Türkan saçlarını dağınık topuz yaptırmıştı. Üzerindeki gelinlik prenses modeli kolları tüldendi. "Abla muhteşemsin!" dedi Efsun. "Sağ ol canım" Kadir kuaförün kapısından geçip karısını beyazlar içinde görünce duygulandı. Bu anı çok daha önceden yaşayabilirlerdi gereksiz gururlanmaları tartışmaları olmasaydı eğer. Elinden tutup arabaya bindirdi karısını. Yüzünü avuçlayıp alnından öptü. "İyi ki benim karımsın" Anne babasının mezarına götürdü karısını. Türkan önce dua etti. Gözleri doldu. Anne babasının kızlarının telli duvaklı gelin olduğunu görememeleri içini acıttı. Kadir'in getirdiği suyu döktü mezarlarına. Eğer biraz daha kalırsa hıçkıra hıçkıra ağlayacağını biliyordu. Kocasına dönüp "Gidelim" diye mırıldandı. Kadir karısının elini avucuna alıp öptü. Biraz dinlensin diye kafeye götürdü karısını. Oradan da dış çekime gittiler.
"Dilda evleneceğin adamla müthiş yakışıyorsunuz" Dilda amcasının kızı Zozan'a gülümsedi "Yarın söz keseceğiz Savaş'la daha fazla beklemek istemiyoruz" "Abov ateşleri başlarına vurmuş bunların!" Diğer amcasının kızı olan Gülşah'ın söylediği sözler utandırdı Dilda'yı. "Ne alakası var manyak" deyip Gülşah'ın kolun hafifçe vurdu Dilda. "Yalan mı düğün bir bitsin hele birkaç gün dinlenelim yahu" "Hazır sizde buradayken sözü keselim diyoruz işte." "Kızım çok bile bekledi bunlar. Hasretlerinden düz duvara tırmanacaklardı neredeyse!" deyip kahkaha attı Rojin. Dilda iyice utandı. Robin'i kucaklayıp mutfaktan çıkıp odasına gitti. Savaş'ı aradı. "Babam yarın söz keselim diyor Savaş. Eğer hazırsan düğünü haftaya yapalım diyor" Dünyalar Savaş'ın oldu sanki. "Ben çoktan hazırım Dilda." dedi mutlu sesiyle. "Başın göğsümde uyuyacaksın artık. O günü iple çekiyorum kadınım" "Bende" diye mırıldandı Dilda. Rojin'in az önceki sözüne hak verdi. Savaş'la öpüşmenin dokunmanın okşamanın tadını almıştı bir kere. Bunlar olmadan yapamıyordu. Ona aşık olduğu günden beri kadınlığı sızlıyor Savaş'ı içinde istiyordu.
Telefonun ekranından Dilda'nın fotoğrafına derince bakıyordu Bahadır. Bu kadın onda eksik olandı. Yapbozun parçaları tamamlanmıştı artık. Viskisinden bir yudum aldı. Parmağının boğumuyla okşadı yüzünü. Bu kadını istiyordu. Denizi andıran mavi gözlerinin güzelliğine daldı. "Abi bunu ne yapalım?" Önünde dövülmekten ölecek duruma gelmiş adama kısaca bakıp "Benim mallarımı çalmanın bir bedeli olacaktı" deyip işareti verdi. Kurşunun sesi sağır ediciydi. Bahadır yüzüne fışkıran kanı elinin tersiyle silip ayaklandı. "Sktiğimin leşini ne yaparsanız yapın" deyip çıktı depodan. Nil arayınca bıkkınca nefesini verdi. "Ne var?" "Bahadır konuşmam gerek seninle" "Söyle" "Yüz yüze konuşmalıyız" "Evime gel o zaman." deyip telefonu kapattı. Evinin yolunu tuttu. Şehirden uzakta bir arazi almış ormana çevirdiği arazinin ortasına villa yaptırmıştı Bahadır. "Abim!" Kollarını açmış ona doğru koşan kız kardeşine gülümsedi. Bir tek ona gösteriyordu gülümsemesini. Ece sımsıkı sarıldı abisine. Ayrılıp elinde tuttuğu az önce bitirdiği resmi gösterip "Güzel mi?" diye sordu heyecanla. İçi acıyarak baktı kardeşine. Yirmi beş yaşında fakat beş yaşındaki çocuğun zekasına sahipti Ece. O böyle doğmuştu. "Çok güzel bir tanem" deyip alnından öptü kardeşini. "Zühre teyze pilav yaptı seni bekledim ben" Ece'nin arkasındaki Zühre'ye kızgınca baktı Bahadır "Yemek saatini geçirmeyeceksiniz demiştim" "Ne yaptımsa yediremedim Ece inat edip seni bekleyeceğini söyledi." "Kızma Zühre teyzeye" dedi Ece. Bahadır Ece'nin yanağını okşayıp "Kızmıyorum" dedi "Bir daha beni bekleme Ece. Ne zaman geleceğim belli olmaz aç kalma boş yerine." "Tamam" Birlikte mutfağa geçtiler. Pilav köfte ve patates kızartmasını iştahla yemeğe başladılar. Genç hizmetçi kızın kendisine imalı imalı baktığını fark etti Bahadır. Yemekten sonra kalkıp "Ben doydum. Sen yemeğine devam et güzelim" deyip Ece'nin başının tepesini öpüp onu Zühre'yle bıraktı. Odasına geçtiğinde temizlikçi kızı yerleri silerken gördü. Sertleşmişti. Belinden sıkıca tutup duvara yasladı kızı. "Çok özledim seni" diye inledi Ceylan. Bacaklarının arasında hissettiği sertlik hoşuna gitmişti. "Sen özlemedin mi?" "Ben hiçbir kadını özlemem" dedi Bahadır Ceylan'ın içine sertçe girip. Onunla birlikte olmadan da konuşmuştu Bahadır. Ceylan'a hayale kapılmamasını söylemişti. Sevgiden değil birbirlerinin ihtiyaçlarını karşılamak için birlikte oluyorlardı. Bu anlaşma her ikisinin de işine geliyordu. Ceylan hem fazla para alıyor hem de istediği adamla birlikte oluyordu. İşleri bitince nefes nefese kalmış bir vaziyette uzandılar. Ceylan Bahadır'ın karnına öpücüklerini kondurmaya başladı. Bahadır onun ilk ve son erkeğiydi. Onu sevsin istiyordu. "Hapını içtin mi?" "Unuttum" diye yalan söyledi Ceylan hamile kalmak istiyordu. "İç şunu hemen" komodinin çekmecesinden korunma hapını çıkarıp Ceylan'a uzattı Bahadır. Ceylan isteksizce hapı eline aldı. Bahadır suya uzanınca o görmeden hapı dilinin altına sakladı. Uzatılan suyu içti. Dudağının kenarından akan su damlasına uzanıp emdi Bahadır. Memelerini okşayıp emdikten sonra ayaklanıp banyoya geçti. Ceylan yataktan fırlayıp pencereye koştu. Dilinin altındaki hapı alıp parmaklarının arasında toz haline getirip havaya üfledi. Bahadır belinde havluyla çıktı banyodan. Saçlarını kurularken "Artık bu evde çalışmayacaksın Ceylan. Çalışmana yalıda devam edeceksin" Ceylan inanmayan gözlerle baktı Bahadır'a "Sıkıldın mı benden?" "Hayır sıkılmadım istediğimiz zaman birlikte olacağız ama burada değil yalıda" "Biliyorsun senden başka kimsem yok Bahadır. Ya yine çalışanlardan biri saldırırsa bana?" "Yalıda sadece kadınlar çalışacak. Erkek olmayacak yani." "Gitmek istemiyorum senden uzak kalamam anlamıyor musun?" "Bağlanmak yok demiştim sana. Bak ben nasıl bağlanmadıysam sana sende bağlanma bana Ceylan." "Hiç mi duygusal bir şey hissetmedin bana karşı birlikte olduğun kadınlardan hiç mi farkım yok?" Belli etmese de Ceylan'ın yeri başkaydı Bahadır için. Birlikte olduğu kadınlardan elbette farkı vardı. Ceylan bekaretini severek isteyerek Bahadır'a vermişti. "Bana hafif bir kadınmışım gibi davranmana dayanamıyorum. Senden başkasıyla olmadığım halde beni nasıl def edersin başından" diye kızdı Ceylan. "Madem sevmiyorsun istemiyorsun beni. Gözüne görünmem bir daha başına falan kalmam merak etme." aceleyle giyinmeye başladı. "Nereye gideceksin?" "Sana ne başına kalmam dedim ya. Nereye gideceğimi ne yapacaksın" "Senin gidecek yerin yok ki. Yetimhaneden geldiğini biliyorum Ceylan. Yanlış anlama seni kırmak için söylemiyorum bunları. Sokaklar kimsesiz kadınlar için çok tehlikeli. Güzelsin rahat bırakmazlar seni." "Aman ne düşünceli bir erkek!" saçlarını sertçe çekti yüzünden. "Hayatımda ilk defa birini sevdim kendimi teslim ettim. Sevilmek istedim sadece. Ama görüyorum ki büyük bir salaklık etmişim. Sen Çağla'nın hayaletiyle yaşamaya devam et. Seni sevmeyen çocuğunu acımadan öldüren kadını sevmek anca sana yakışırdı zaten" diye bağırıp koşarak çıktı odadan. Evden çıkıp kaldığı müştemilata geçti. Üç beş parça elbisesi vardı. El valizine koydu elbiselerini. Bahadır'ın ona verdiği paraya hiç dokunmadı. O gerçekten sevmişti Bahadır'ı. Parasında falan gözü yoktu. hıçkıra hıçkıra ağladı. Nereye gidecekti ne yapacaktı bilmiyordu. Villadan çıkıp arkasına bile bakmadan gitti. Ne zordu sevdiğinin seni sevmemesi. Kalbin onun için atarken sevdiğinin kalpsiz olması bir yürekte hiç yaşamamanın ne olduğunu Ceylan çok iyi biliyordu. Kendi kendine "O kadar da gurursuz değilim" diye ağlayıp konuştu. Ceylan'ın gidişini pencereden izledi Bahadır. Ceylan haklıydı. Ölmüş bir kadının hayaletiyle yaşıyordu. Nedense Ceylan'ın gidişi buruk bırakmıştı Bahadır'ı. Zühre merdivenlerden inen Bahadır'a "Ceylan gitmiş" dedi "Haberim var" diye mırıldandı Bahadır. "Bu paraları almadan gitmiş" birkaç tane tomar haline getirilmiş parayı Bahadır'a uzattı Zühre. Bahadır şok olmuştu. Ceylan'ın kendisiyle para için birlikte olduğuna inandırmıştı kendini. Yüzü çarpılmış gibiydi. Ceylan onu sevdiğini söylerken o inanmamıştı. Çağla'dan sonra seni seviyorum diyen hiçbir kadına inanmamıştı. Çağla'da seni seviyorum demiş onu aldatmıştı. Ve aslında hiç sevilmemişti. Şimdi seni seviyorum diyen kadını kendi elleriyle tepmişti. Arabasına atlayıp Ceylan'ı aradı. Hiçbir yerde bulamadı onu. Gidebileceği yerleri tek tek aradı bulamayınca "Nasılsa kendi gelir yine" dedi küstahça. Vazgeçilmez sanıyordu kendini. Ceylan'ın parayı almadan gidişi çok koymuştu ona.
Saat gecenin on ikisine geliyordu. Kadir karısının sırtındaki fermuarı yavaşça açıyordu. "Bu ne güzellik ruhum" diye gözleri kapalı öpüyordu sırtını. Türkan gülümsedi. Evlilik cüzdanını açıp tekrardan okumaya başladı. "Artık resmi olarak da evliyiz" "Evliyiz tabii ya" karısını kendine çevirip dudaklarına yapıştı. Türkan bacaklarını açtı "Hemen hamile kalmak istiyorum. Bebekli kadınları görünce imreniyorum onlara Kadir. Bizimde bir bebeğimiz olsa ne güzel olurdu" "Olur olur merak etme" diye mırıldanıp karısının memesini emmeye başladı. Ayrılıp gelinliği çıkardı başından. "Oh be rahatladım" dedi Türkan rahatça bir nefes alıp. Karısını kırmızı jartiyer takımı içinde görünce dili tutuldu resmen. Yuvasını örtmekten aciz kumaşa dokundu. Karısı kasılınca boynunu öptü. Kaba eli içeri zorlanarak girince kumaştan cart diye bir ses geldi. Dikişi sökülmeye başlamıştı. Eli ıslandı. "Jinamin" diye mırıldandı. "Ne demek ?" diye inledi Türkan. "Karıcığım demek" "Bana da öğret dilini" "Hı hı öğretirim" dedi Kadir ve yeniden birleştiler.
Bölüm sonu. |
0% |