Yeni Üyelik
18.
Bölüm

Gidemezsin

@verahare

Karşısında bacak bacak üstüne atmış kadına ilgisizce bakıyordu Savaş. Sabırsızca "Neden geldin?" diye sordu.

"Senin için" dedi Nil "Oğlun olduğunu duydum nerede o?"

Nil'in nasıl bir sadist olduğunu çok iyi bildiği için, ilk defa ondan korktu Savaş. Kendisi için değil oğlu için korktu. Bir babanın evladı için duyduğu korkuyu endişeyi iliklerine kadar yaşadı. Ne kadar güçlü korkusuz olursa olsun söz konusu evladı oldu mu kalbi duracakmış gibi oluyordu.

Nil kırmızı saçlarını omzundan atıp Savaş'a doğru eğildi. Göğüsleri neredeyse yerinden fırlayacaktı. Bunu bilerek biraz daha eğildi. Fakat Savaş'ın ona baktığı yoktu. "Özlemedin mi beni?"

"Seni hiçbir zaman özlemedim"

"Beni altında inletirken öyle demiyordun ama" diye çıkıştı Nil. Yeşil gözleri ateş saçıyordu resmen.

Hiç yaşanmamış bir şeyi yaşanmış sayıyordu Nil. Bu kadının acil tecrit edilmesi gerektiğini düşündü Savaş. Nil'i çok eskiden tanıyordu. Babasıyla onun amcası birlikte kurmuşlardı şirketi. Nil'i şirket açılışında görmüştü ilk kez. O zaman yeni yetişiyordu. Gizli gizli onun odasında buluşup öpüşüyorlardı. Hiçbir zaman cinsel birleşme yaşamamışlardı. Nil'i tanıkça ondan tiksinmeye başlamıştı Savaş. Nil tam anlamıyla sadist manyağın tekiydi. Bir gün kolejdeki kızı tuvalete kilitleyip zarar vermişti. Her şey çığırından çıkınca amcası onu yurt dışına gönderip özel bir hastaneye yatırmıştı.

Bunun hiçbir işe yaramadığını gördü Savaş. Nil aynı Nil'di "Seninle öpüşmekten fazla yakınlaşmadık" dedi sinirle.

"Biri mi var?"

"Var ya da yok sana ne."

Nil sinirden tir tir titredi. Birine zarar vermese rahatlamayacaktı. "Biri mi var?!" diye öfkeyle çığlık attı.

"İyi güzel biri." dedi Savaş Nil'in koluna yapışıp onu sertçe kaldırdı. "Nasıl geldiysen öyle de gideceksin."

Çıldırmış gibi Savaş'ın dudaklarına yapıştı Nil.

~~~~~

Yolda hıçkıra hıçkıra ağlayıp yürüyordu Dilda. Şimdi ailesine ne diyecekti bilmiyordu. Acele etme demişti annesi. Kalbine tekmeler yemiş gibi sarsıldı. Omuzları sallana sallana ağladı. Az önce gördüğü çirkin manzara beynine kazınmıştı. Nasıl olurdu aklı bir türlü almıyordu. Hastane odasında Savaş başında ağlayıp dururken onu sevdiğini söylerken nasıl başka bir kadını öperdi. Şiddetli bir ağlama krizine tutuldu. Robin'de ağlamaya başlamıştı. Yanından geçen arabalar arsız arsız korna çalıyor başlarını camdan sarkıtıp onu sözlü taciz ediyorlardı. Dilda hiçbirinin farkında değildi. Bir araba ağır ağır yanından geçerken

"Merhaba bayan" dedi.

Dilda adama bakmadı. Kalbi korkuyla çarparken otobüs durağına doğru hızlı hızlı yürümeye başladı.

"Çok güzelsin"

"Git başımdan pislik" diye çıkıştı Dilda adama. Araba aniden durunca ne yapacağını bilemedi.

"Kime pislik diyorsun lan sen!"

Dilda kolunu kaldırmış vurmaya hazırlanan adama yalvarır gibi baktı. İçki kokusunu duyunca öğürmek istedi. Robin'e zarar gelsin istemiyordu. Herif hem sarhoş hem de sapıktı.

"Hadi gel güzel vakitler geçirelim"

Dilda koluna yapışan adamın eline vurup korkuyla bağırdı "Bırak!" deyip tükürdü yüzüne hırsla.

"Dilda"

Dilda başını çevirdi Barış'ın çevik bir hareketle onlara doğru yürüdüğünü görünce kalbi hızlı hızlı çarptı.

"Rahat bırak onu"

Sarhoş herif "Oda istiyor sen karışma" diye çıkıştı Barış'a.

Barış Dilda'nın kolunu sarhoştan kurtardı. "Sana rahat bırak dedim" deyip yumruk attı yüzüne. "Bir kadını rahatsız etme hakkını kim veriyor size." yüzüne tükürdü.

Dilda Barış'ın arabasındayken hıçkıra hıçkıra ağladı. Barış gelmeseydi pislik herifin ona neler yapacağını düşünerek yeniden ağladı. Robin'e sarıldı.

"Ağlama geçti" deyip Dilda'nın elini ilk kez tuttu Barış.

"Hiçbir şeyin geçtiği yok. Sen gelmeseydin..." boğazı tıkandı konuşamadı bir türlü. Her şey Savaş yüzünden olmuştu.

Dilda'yı kendi evine getirdi Barış. Dolaptan soğuk suyu çıkarıp bardağa boşaltıp Dilda'ya uzattı. "İç biraz"

"Teşekkür ederim" eli titreyerek suyu içti.

"Tesadüfen seni gördüm yolda." dedi Barış. Dilda suyunu yudumlarken onu süzdü. Onu Savaş'la gördüğü günden beri takip ediyordu. Sesleri duyunca arkasını dönüp hayali arkadaşlarına bakıp gülümsedi onlara. Hepsi alkış çalıyor Dilda'yı kurtardığını coşkunca söylüyorlardı.

"Yukarıda biraz işlerim var" deyip merdivenleri çıkmaya başladı Barış.

Dilda birazda olsa sakinleşmişti. Barış'a onu kurtardığı için minnet etti. Ayaklanıp "Barış" diye seslendi. Ses gelmeyince yine seslendi. Merdivenleri çıkmaya başladı. Odalara kapıdan bakmaya başladı. Müzik sesi gelince adımları koridorun sonundaki odaya yöneldi. Gördüğü şey karşısında dondu kaldı. Odanın bütün duvarlarında Dilda'nın çıplak resimleri çizilmiş tabloları vardı. Kimileri kara kalemle kimileri yağlı boyayla çizilmişti. Dilda dehşete kapılmıştı. Geri döndüğünde Barış'ı donuk gözleriyle ona baktığını görmüştü.

"Feris" dedi Barış Dilda'ya. Yanına giderken.

Dilda koşarak yanından geçti. Barış engel olmadı ona. Merdivenleri koşarak inerken ayağı burkuldu. "Ahh!" Dilda pes etmedi. Acısını hiçe sayıp koltukta uyuyan Robin'i kucağına aldığı gibi kapıya koştu. Kapı kilitliydi.

"Aç şunu hemen!"

Barış ağır ağır merdivenleri inerken karısına baktı. Feris'ti o. Kafasındaki sesler "Sakın kapıyı açma Feris'e. Eğer kapıyı açarsan oğlunu da Feris'e de Savaş'a kaptırırsın" hayali arkadaşlarına hak verdi.

"Gidemezsin eğer gidersen.." Barış şeytanın Dilda'ya vuracağını görünce onu sertçe çekti kenara.

Dilda poposunun üstüne düştü. Robin'de ağlamaya başlamıştı.

Barış içi korkarak tuttu karısının elini "Seni incitmek istemedim Feris yemin ederim. Şeytan sana zarar verecekti o yüzden çektim seni kenara."

Dilda şiddetle ağlamaya başladı. Kendisi için değil Robin için korkmaya başladı. Eğer ona bir zarar gelirse yaşayamazdı. Kendine lanet etti. "Ben Feris değilim Dilda'yım" dedi hıçkırarak.

"Hayır sen Feris'in. Bu da oğlumuz Atlas."

"Lütfen bırak gideyim"

Barış başını olumsuzca salladı. Hayali arkadaşlarına döndü "Göndermeyeceğim" dedi onlara.

~~~~~

Tuğba eve dönerken Dilda'yı evden ağlayarak çıktığını görmüş birkaç defa seslenmiş Dilda onu duymamıştı bile.

"Dilda neden ağlayarak çıktı evden Savaş?"

"Dilda buraya mı geldi?"

"Birkaç saat önce. Misafirin var diye yanına gelemedim." dedi Tuğba.

Başından aşağıya kaynar su dökülmüş gibi oldu. Dilda onları görmüş her şeyi yanlış anlamıştı. Hemen telefonu çıkarıp aradı onu. Cevap vermedi Dilda.

Telefon Barış'ın elindeydi. Savaş'ın aradığını görünce telefonu kapatıp tuvalete attı.

Dilda kapana kısılmıştı. Karanlık bir odada kucağında Robin'le oturmuştu. Hava kararmış mıydı yoksa güneş Hâlâ tepede miydi bilmiyordu. Gürültülü araba seslerini bazen de ezanın okunduğunu işitiyordu. Robin acıkınca emzirmek istedi. Göğsünü açtı Robin'in ağzını göremediği için yanağına dayadı göğsünü. Robin'in emmediğini görünce göğsünü yanağına dayadığını anladı Dilda. Robin'in ağzını eliyle bulup emzirmeye başladı. Kapı açılınca umutla doğruldu Barış'ın pişman olacağını düşündü.

Tepside getirdiği yemeği Dilda'nın önüne bıraktı Barış.

"Yalvarıyorum bırak gideyim kimseye bir şey söylemem."

"Anlamıyor musun seni eğer bırakırsam öleceksin Atlası'da öldürecekler. Sen benim karımsın. Bunu anlayana kadar buradan çıkmayacaksın" dedi Barış. Hayali arkadaşları onu desteklediler.

Dilda çaresizce ağladı. Hasta bir adamla karşı karşıyaydı ve ne yapacağını bilmiyordu. Ölünceye kadar kapanda kalacağını düşündü.

 

Akşam oldu Dilda eve gelmedi. Asmin hanım kızını aradı. Telefonu kapalıydı. Bu sabah uyandığından beri içinde bir sıkıntı vardı. Göğsüne bir ağırlık çöktü. Dilda'nın başına kötü bir şey geldiğini anladı.

"Kızıma kötü bir şey oldu Behram" dedi ağlayarak.

"Ne oldu Asmin?" karısını yerden kaldırdı Behram.

Devran "Dilda nerede?" diye sorup kardeşini aradı.

"Belki Savaş'ın evine gitmiştir." dedi Janya Güneş'i aradı hemen "Ablam orda mı Güneş"

"Hayır buraya gelmedi. Zaten abimde size geliyor Dilda ablanın telefonu kapalıymış"

Janya ailesine döndü "Oraya hiç gitmemiş Savaş'da buraya geliyormuş."

"Dilda nerede?" diye sordu Savaş merdivenleri koşarak çıkmış nefes nefese kalmıştı.

"Yok kızım" dedi Asmin hanım. "Dilda bu saate kadar kalmazdı dışarıda. Telefonunu da kapatmazdı."

Sokağa çıkıp Dilda'nın gidebileceği yerleri aradılar. İlk önce mezarlığa gittiler daha birçok yeri aradılar. Azat'la Devran karakola gitti. Miran motoruna atlayıp sokak sokak aradı ablasını. Asmin hanımla kızları komşuların evlerine tek tek gidip Dilda'yı gördüler mi diye sordular.

"Ya zalim biri zarar verdiyse kızımıza."

"Asmin gelecek kızımız merak etme" diye konuşup karısını sakinleştirmeye çalıştı Behram.

 

Suçluluk duygusu Savaş'ın ruhunu kemirdi. Nil'e onu öpeceği kadar yakın olmamalıydı. Nil'i eğer kapıdan içeri sokmasaydı bunların hiçbiri olmayacaktı. Dilda'yla oğlu şimdi neredeydiler ne yapıyorlardı kim bilir.

"Neredesin Dilda?" umutsuzca konuşup dizlerinin üstüne düştü Savaş. İkisine de bir şey olmaması için dua etti.

 

Salih Barış'ın evinin önünden ayrılmadı. Dilda'nın Barış'ın evine girdiğini gören tek kişiydi. Barış içini Salih'e dökmüştü. Salih onun hasta bir adam olduğunu biliyordu. Dilda'yı karısı zannettiğini Robin'in oğlu olduğuna inanıyordu. Salih'i herkes deli bildiği için kimsecikler ona inanmıyordu. Şimdi komşulara gitse Barış'ın zorla bir kadınla oğlunu alı koyduğunu söylese herkes ona güler deli derdi. Dilda'nın evini de bilmiyordu. Barış'ın onu artık evine sokmayacağını biliyordu. Çaresizce Dilda'yı kurtarmanın yollarını aramaya başladı.

 

"Özür dilerim oğlum sana iyi bakamadım" deyip ağladı Dilda sessizce. Burada ölüp gideceklerini düşündü.

Bölüm sonu.

 

 

Loading...
0%