@verahare
|
Bir hafta sonra... Dilda babasının evine gitmiş Paristen aldığı hediyeleri onlara vermişti. "Şu elbisenin güzelliğine bayıldım" dedi Mihriban. "Teşekkür ederim canım" "Sana çok yakışacak" dedi Dilda. "Hala sadece kadınlara mı hediyeler aldın, bize bir şey almadın mı?" diye sordu Avzem. Sevim "Ayıp kızım" dedi kaşlarını uyarıcı bir tavırla çatıp. "Halası değil miyim? Elbette yeğenlerime hediyeler aldım." dedi Dilda ona heyecanla bakan yeğenlerine dönüp "Hediyelerinizi yataklarınızın üzerlerine bıraktım canlarım." Çocuklar koşarak evden çıkıp avludaki evlerine gittiler. "Ver biraz seveyim torunumu" dedi Asmin hanım kızının kucağından Robin'i alıp "Maşallahı var çok iyi bakıyorsun Robin'e. Sütün yarıyor ona" "Başka kime yaramıyor ki?" diye kısık sesle ama Dilda'nın duyacağı bir şekilde mırıldandı Rojin. Diğer kızlar bile duydular değini. Dilda'nın yüzü ateş gibi yandı. Elindeki elbiseyi fırlattı ablasına "Abla!" diye kızdı. "Ne dedim sanki hıh?" "Abla imalı imalı gülmesene ya" "Ay tamam nar gibi kızarmaya başladın bile" "Vallahi imreniyorum size." dedi Nazlı Asmin hanımla Fatma'ya. "Artık kaynana olmak istiyorum Asmin abla" "Birbirlerini biraz daha tanısınlar istiyorum ben." "Sen yeğenini tanımıyor musun abla?" diye mırıldandı Nazlı kırgın bir şekilde. "Kız annesi olmadığın için ne dediğimi anlamamanı hoş karşılıyorum Nazlı. Serhat'a gelecek olursak o çok iyi bir çocuk. Kızımın onunla evlenmesini sadece ben değil bütün aile istiyor. Ama bırakalım da buna Helin karar versin olmaz mı? Sonuçta bu onların hayatı. Ben Dilda'ya da Savaş'ı biraz daha tanıyıp sonra evlenmesini söylemiştim. Anneyim ben Nazlı. Gençler bazen yanılabiliyorlar. Bunu sizde biliyorsunuz. Deli gibi sevdiğini aşkından öldüğünü söyleyip daha bir ayını doldurmadan boşanan çiftlerin olduğunu bir tek ben bilmiyorum herhalde? Ben istiyorum ki kızım kendi açıklasın aşık olduğunu. Ben ona aşık mısın sen ne zaman oldu mu gibi sorular sormaya başlarsam kızımın kafası bulanabilir. Kendini baskı altında hisseder. Ve yanlış kararlar verebilir. İşte bu yüzden zamana bırakalım istiyorum. Sana söz veriyorum eğer Helin şimdi çıkıp gelse ben Serhat'la evlenmek istiyorum derse bu gece istemeye gelirsiniz onu. Evlatlarımın mutlu olmasını her şeyden çok isterim ben." dedi Asmin hanım. "Haklısın abla" dedi Nazlı. Türkan odaya girdi. "Dilda hepimize hediyeler almış Türkan. Senin hediye paketinde burada" dedi Mihriban. "Teşekkür ederim" dedi Türkan. Kaynanasının yanına otururken. Esmer yüzü soluklaşmıştı. "Neyin var kızım?" diye sordu Fatma. Türkan yüzü ekşitti "Kendimi hiç iyi hissetmiyorum anne. Tam bir haftadır kusuyorum. sürekli yorgun hissediyorum kendimi" dedi yorgun bir sesle. Sevim birden "Hazır hepimiz buradayken kısır yapalım mı?" dedi. "Asma yaprağıyla ekşi ekşi ne güzel olurdu değil mi?" dedi Türkan ağzı sulanırken. "Ben bahçeye gidip asma yaprağı toplayacağım" deyip odadan çıktı. Fatma gülümsedi "Hayırdır inşallah" "Hadi gözün aydın torun geliyor Fatma yenge" dedi Simal. Kızlar kısır yapmak için mutfağa geçtiler. "Hamile midir sizce?" diye sordu Fatma heyecanlı bir sesle. Boş yere heveslenmek istemiyordu gelini belki de midesini üşütmüştü bu da olabilirdi. "Bence hamile ama yine de hastaneye gidip kan tahlili yaptırsın Türkan" dedi Nazlı. Mutfakta kısır malzemelerini yıkayıp doğradılar. "Türkan aklına hiç şey gelmedi mi yani şey" diye mırıldandı Rojin. Türkan'ın hamile olduğuna adı gibi emindi. "Ney" dedi Türkan kopardığı taze asma dalını ısırırken "Çok taze ve ekşi bayıldım sende yesene Sevim hamilesin belki canın çekmiştir" deyip uzattı asma dalını. Simal Rojin'e yaklaştı kulağına eğilip "Aklından geçenleri biliyorum Rojin ama bunu sakın yapma bırak ta kendi öğrensin Türkan." "Haklısın" diye mırıldandı Rojin. "Sen ne diyecektin bana Rojin?" "Şey belki de mideni üşütmüşsündür diyecektim" "Olabilir" dedi Türkan dalgın bir sesle. Adetinin gecikmiş olduğunu hatırlamadı bile. Mide bulantısı o kadar yoğundu ki tek isteği bulantının kesilmesiydi. o kadar dalgındı ki bir haftadan beri vücudundaki değişikliği fark edemiyordu. Ailede en güzel kısırı Dilda yaptığı için, bu seferkini de onun yapmasını istediler. Rima bahçedeki odun ocağının altını odunla doldurup yaktı. Topak patlıcanları ocağın üstüne koyduğu ızgaranın üstüne yerleştirip pişmesini bekledi. Simal sigara böreğini yaparken, Rojin hazırladığı keki fırına koydu. Mihriban'da ayranı yaptı. Sofraya oturduklarında herkes kısırın çok güzel olduğunu söyledi Dilda'ya. "Kocana da ayırdın mı Dilda?" "Neyi?" "Yaptığınız yemekleri tabi ki de" dedi Asmin hanım. "Anne Savaş şirketin mutfağından yiyor zaten" "Ee aferin sana Dilda. Git hemen kocana hazırla yemekleri. Hadi kalksana" dedi Asmin hanım "Ben babanıza her zaman yaptığım yemekleri yedirdim. İşyerine gidemediğim zamanlarda da Devran'la gönderdim yemekleri. Kocana başka bir kadının elinden yemek yedirme. Sonra bir gün bakmışsın senin yanındayken başka kadınların yaptığı yemekleri över olmuş." "Aman anne ne diyorsun sen?" "Asmin doğru söylüyor" dedi Fatma. "Bugün yemeğini öven yarın başka bir şeyini de över" Kıskançlık damarlarını şişirdi Dilda'nın. Hışımla kalktı sofradan. Mutfağa geçip saklama kaplarını aradı. Her şeyden fazla fazla koydu. Odaya geçip "Ben gidiyorum. Robin yeni uyudu zaten ona bakarsınız" "Dur Miran götürsün seni. Otobüsle gidene kadar akşam olur" dedi Asmin hanım. Yemekten sonra kalkıp evine gitti Türkan. Kocası da yeni işten gelmişti. Hava çok sıcaktı. Pencereleri kapatıp perdeleri örtüp klimayı çalıştırdı. Üstündeki bluzunu çıkardı. Pembe bralet ve altındaki beyaz şortuyla mutfağa gitti. Saklama kabına koyduğu yemeklerin kapaklarını açarken kocası gelip boynunu öptü. "Bu ne güzellik ruhum" "Rahat dur" "Gözümün önünde böyle dolaş sonra rahat dur de" kendine çevirdi karısını. Bir memesini tuttu. Hassaslaşmış memeleri Türkan'ı inletti. Kocasının kaba elleri hiç rahat durmuyordu. "Kadir çok ağrıyor yapma" Kocasının sıklaşan soluğu yüzüne çarpınca titredi birden. "Sana açım" braletin askını parmağına dolayıp omzuna sıyırdı Kadir. Tomurcukları iyice dikleşmişlerdi. Karısına tatlı işkence uygulamayı seviyordu o. Parmağının boğumuyla tomurcuğunu okşadı. Diliyle ıslatıp geri çekilip okşamaya devam etti. Diğer elini yuvasına götürüp okşadı. Sabırsız eli içeri girdi. Yumuşak dokunuşlar Türkan'ı çıldırttı. Çok yorgundu fakat kocasının ona yaptığı şeylere kayıtsız kalamıyordu. Bacakları boşaldı yere yığılacakken kocası onu tutup çekti kendine. Ayaklarını yerden kesti. Türkan bacaklarını kocasının beline sıkıca doladı. Kadir bir eliyle onu belinden tutarken diğer eliyle erkekliğini çıkarıp yuvasına soktu. Hiç yere indirmedi karısını. Kadir'in geniş beline sıkıca sarıldı Türkan. Tırnaklarını kanatırcasına batırdı etine. İşleri bittiğinde konuşacak mecali kalmamıştı Türkan'ın. Birlikte giyindiler "Yemekten sonra birlikte gireli mi banyoya?" Türkan elini ağzına bastırıp lavaboya koştu. Safra kustu. Gözleri karardı birden. "Türkan iyi misin?" diye sorup karısının beline sarıldı. Gözlerinin kapandığını görünce telaşlanıp kucakladı birden. Evden çıkıp arabasına bindirdi karısını. Hastaneye gittiler. Kadir ailesine de haber verdi. Zaman geçmek bilmedi bir türlü. Fatma telaşla oğlunun yanına gitti. "Ne oldu oğlum Türkan'a?" "Kustu sonra da bayıldı birden" Ne olduğuna bakmak için ayaklanıp kapının yanına gitti. Hemşire kapıyı açtı ona. Doktor gülümseyip "Gelin Kadir bey gelin" dedi. Hep birlikte girdiler odaya. "İyi misin?" diye sorup karısının solgun yüzünü okşadı Kadir. Doktor tahlil sonuçlarına baktı sonra anne adayına "Hamilesiniz Türkan hanım" Refleks olarak gözleri karnına kaydı Türkan'ın. Dudakları kıvrılıp genişledi öyle bir gülümsedi ki ağzı yüzünün yarısını kapladı neredeyse. Kocasına baktığında manidarca ona gülümsediğini gördü. Karısının elini okşayıp öptü Kadir. Odadaki herkes sevinçten güldüler. Fatma gelinini alnından öpüp sarıldı ona. "Artık yediğinize içtiğinize dikkat edeceksiniz" dedi Doktor. Karı kocayı yalnız bırakmak için çıkıp evlerine gittiler. Doktor beslenme programını hazırladı Türkan'a. " Yorulmamaya dikkat edin ani hareketlerde bulunmayın ağır kaldırmayın. Şimdi size demir eksikliği için ilaç yazıyorum düzenli kullanmaya devam edin." Şirkete gittiğinde kapıdaki yeni işe başlayan güvenlik onu içeri almadı. Dilda resmen çıldırdı. Topuklarını yere sertçe vurup " Burası benim şirketim ben Dilda Günerim!" Dedi öfkeden kısılan bir sesle. İçeri geçmek için adımını attı. Güvenlik onu sertçe itti. Yemekler yere dökülünce güvenliğin yüzüne tükürüp "Savaş! Savaş!" Diye bağırıp çağırdı. Yanına ne kimliğini almıştı ne de telefonunu. Avazı çıktığı kadar bağırdı. Önemli bir toplantıdayken karısının yakarışını duydu Savaş. Masadan kalkıp açık cama yanaştı. Dilda'nın içeri girmek için çabaladığını güvenliğin onu içeri sokmadığını görünce kan beynine sıçradı. "Toplantı bitmiştir" Masadaki herkes şaşkınca ona baktı. Asistan kız Savaş'ın peşine düştü "Savaş bey imza atmadınız ama" Savaş sert bir sesle "Toplantı bitmiştir dedim duymadın mı?" Dedi. Asansöre bindi. Kocasını görünce sevinçten çığırdı Dilda "Beni içeri almadı bu ayı yemekleri de ziyan etti." Güvenliğin yakasına yapışıp sert yumruğunu elmacık kemiğine indirdi " Karım lan o benim karım duydun mu !?" Art arta yumruklarını güvenliğin yüzüne indirdi. "Bilmiyordum efendim " Yakasına yapışıp sertçe sarsarak "Şimdi öğrendin işte. Siktir git buradan seni bir daha buralarda görürsem doğduğuna pişman ederim anlıyor musun?" Diye kükredi. Güvenlik canını kurtarmak için hızlıca uzaklaştı oradan. Karısına dönüp "Sen iyi misin?" Dilda hayıflanıp "Yemekler ziyan oldu" dedi. "Yemen için getirmiştim" Karısının beline sarılıp "Üzülme hadi gel balık restoranına gidelim" deyip karısının başının yanını öptü " İncitti mi seni?" İncinmişti ama kocasının güvenliğe yapacaklarından korktuğu için " Hayır" diye yalan söyledi Dilda. Deniz kenarındaki restorana geldiler. Birlikte ızgarada pişirilmiş balıkları yediler. "Durup dururken bana yemek getirmekte nerden çıktı?" " Artık her gün ben yemeğini getireceğim sana. Benim pişirdiğim yemekleri yiyeceksin. Tatsız tuzsus yemekleri yedirmem ben sana" "Her gün o yol çekilir mi Dilda? Ayrıca ben senden böyle bir şey istemiyorum ki" "Demek başkalarının yaptığı yemekleri daha çok beğeniyorsun. Kırılmayayım diye yolu bahane ediyorsun" Yaşadığı şaşkınlık güldürdü Savaş'ı. Karısının ciddi olduğunu görünce susmak zorunda kaldı "Bunu da nereden çıkardın Dilda? Ben sen yorulma diye..." "Yorulmam ben merak etme sen beni." "Neyin var senin Dilda?" "Ay canım bir şeyim yok. Hadi yediysen eve gidelim oğlumu özledim ben." Telefonu çalınca açtı Savaş. Behram "Savaş oğlum bir kadın geldi. Robin'in anneannesi olduğunu söylüyor onu almak için kapımıza dayanmış gitmiyor." Dedi. "Hemen geliyorum baba" deyip hışımla kalktı Savaş. "Ne oldu?" "Hemen gidelim" Arabadayken ne olduğunu sordu Dilda. Savaş ona anlattı. Dilda'nın midesi korkudan düğüm düğüm oldu "Robin'i bizden alabilir mi?" Diye sordu korku dolu sesiyle. "Bak bana güzelim Robin sadece ikimizin onu bizden hiç kimse alamaz tamam mı? Sen onun annesisin biraz güçlü dur lütfen" Eve vardıklarında koşarak avluya girdi Dilda. Herkesin avluda olduğunu gördü. Gözleri deli gibi oğlunu aradı. Kızıl saçlı bir kadının annesiyle tartışmaya girdiğini gördü. "Ben torunumu ne diye sana vereyim kadın delirdin mi sen?" Diye kızdı Asmin hanım. Cavidan alaycı bir sesle "Nereden senin torunun oluyor bakayım. Senin torunun şu an mezarda" Dilda'nın yüreği kanadı bir insan nasıl bu kadar gaddar olabilirdi ki Asmin hanım sert tokatıyla Cavidan'ı yere serdi. "Verin bebeği gidelim" dedi genç kızın biri " Ablamdan hatıra bize o bebek" Rojin sinirle "Daha yeğenim bile diyemiyorsun. Sizin niyetiniz başka" "Neymiş niyetimiz?" "Para tabiki de siz bizi salak mı sandınız. Kızının para karşılığında doğum yaptığından haberimiz yok mu sanıyorsun Cavidan. Bi siz akıllısınız zaten değil mi" Savaş araya girdi. Cavidan'la kızını bir köşeye çekip Dilda'yı işaret ederek "Robin'in bir tek annesi var o Robin uyanıp ağlayınca Rima onu alıp bahçeye çıktı. Dilda oğlunu kucaklayıp pış pışladı "Ağlama anneciğim." Cavidan "Ver torunumu bana" diye bağırdı. Oğlunu göğsüne bastırıp "Robin benim oğlum tamam mı? Evet onu ben Doğurmadım ama sütümü verdim. Hasta olduğunda uyku girmedi gözüme. Kendimden bile daha çok seviyorum ben oğlumu. Onun için canımı bile veririm ben. Peki ya senin kızın ne yaptı Robin'in ona ihtiyacı varken hiç acımadan terk etti onu. Bir kez bile kucaklamamış sütünü vermemiş. Şimdi kim Robin'in annesi bir düşünün bakalım?" Cavida'nın rengi attı birden. Bu kadın her şeyi biliyordu.. Savaş onları zorla bindirdi arabaya. "Savaş ben kızımın hatırasını istiyorum." Savaş gözlerini devirip " Ben seninde kızınında ne mal olduğunuzu çok iyi biliyorum Cavidan. Çocuklar bile anladı tek derdinizin para olduğunu. Robin falan umurunda değil sizin. Sizi ilgilendiren tek şey para." Çeki çıkarıp imzaladı "Karımla oğlumun sadakası olsun" deyip çeki uzattı " Ayıp oluyor Savaş annen yaşında bir kadınla nasıl böyle konuşuyorsun." Sabrı taşmıştı artık. Ellerini sertçe direksiyona vurup "Oyun bitti artık!" diye kükredi birden "Bir daha ne karımı ne de ailesini rahatsız etmeye kalkmayın. Yoksa olacaklardan ben sorumla olmam" Her iki kadın korkudan titrediler. İstediklerini almışlardı zaten. Robin onların umurunda bile değildi. Bir daha karşılarına çıkamayacak kadar yüklü bir para vermişti onlara Savaş. Savaş eve dönüp olanlar için özür diledi. "Bizi boş ver sen git Dilda'nın yanına. Robin'i ondan alacaklarını sanıyor. Biz öyle bir şeyin olmayacağını söyledik ama bir türlü inandıramadık onu" dedi Behram. Dilda'nın odasına gitti. Karısının hali yüreğini ezdi. Oğlunu göğsüne bastırmış sessizce ağlıyordu. Yatağın kıyısına oturup gözyaşlarını silip " Hiç kimse senden Robin'i alamaz tamam mı Dilda. Bu hiçbir zaman olmayacak." "Korkuyorum Savaş duymadın mı kadının söylediklerini?" "Onların tek dertleri paraydı Dilda. İstediklerini verdim onlara. Bir daha asla yolumuza çıkmayacaklar" " Yani Robin onların umurunda değil miydi para için miydi her şey?" " Evet güzelim" "Ne iğrenç insanlar bunlar" Karısına sarılıp "Sen bir daha korkma olur mu güzelim" Oğullarını ortalarına alıp uzandılar. Karısının yüzünü okşayıp "Hadi uyu bu gün senin için zor geçti dinlen biraz" dedi Savaş Bölüm sonu.
|
0% |