@verahare
|
Savaş günlüğü okuyup bitirdiğinde Dilda'nın yerini öğrenmişti. Günlüğü sertçe kapattı. Silahını alıp çıktı evden. "Geliyorum gülüm geliyorum" diye konuştu arabasına atlayıp. Bir buçuk gün boyunca oğlundan mahrum kaldı Dilda. Emziremediği için memeleri iyice süt dolmuştu. Şiddetli bir bel ağrısına tutulmuştu. Oğlunun yukarıdan ağladığını duymak onu kahrediyordu. Çaresizce ağladı. "Biraz daha kadını mahzende tutarsan ölecek." dedi Yakup "Karışma işime" "Seninde işini de sikerim. Görmüyor musun ulan bebek ölecek" Yakup'u daha önce hiç böyle görmemişti Nil "Madem bu kadar vicdanlıydın ne diye katil oldun?" Kurşun gibi fırlayıp Nil'in boğazını sıktı Yakup "Sakın bir daha benimle bu şekilde konuşma. Sen kimsin orospu kendini ne zannediyorsun ha ne!" Nefesi kesilip yüzü morarmaya başlayınca elini çekti. Nil yere devrilip kesik kesik öksürdü. Yakup'tan ilk defa korkmaya başladı. Bu adam gerekti mi ondan da tehlikeli olabiliyordu. Yakup'u istese öldürebilirdi fakat ona olan ihtiyacı elini kolunu bağlıyordu. "Beni sevdiğini söylüyordun insan sevdigini boğar mı?" Yakup tiksinerek baktı Nil'e. Savaş'la yaptığı telefon konuşmasını istemeden duymuştu. Nil için sadece bir kukla olduğunu anlayamamıştı. Güzelliğine aldanmıştı. "Siktir git başımdan. Ben kadını çıkarıyorum bebek açlıktan ölecek yoksa" Mahzenin kapısı açılınca ışığa dogru baktı Dilda. Gözleri ağrıdı. "Ne duruyorsun gelde oğlunu emzir" Dilda minnet dolu bir bakış attı Yakup'a. Ayağa fırlayıp "Teşekkür ederim" dedi ağlamaktan kısılmış sesiyle. "Sustur şu piçini artık." Diye bağırdı Nil. Dilda utanarak baktı Yakup'a. "O buradayken emziremem" dedi. Yakup elini ensesine attı. "Hadi Nil çıkalım biz" "Sen git" "Yürü dedim sana" İstemeyerek kalktı yerinden. Bahçedeki masaya oturduklarında Yakup'un ona getirdiği içkiye baktı Nil "Sen seversin" "Gündüz içmek adetim değildir ama seni kırmam" "Hapisten yeni çıkmış bir adam. Ee uzun zamandır erkekliğini de kullanamamış. Senin gözünde tam bir salak" Nil ayağa fırladı. Yakup sandığı kadar saf biri değildi. "Yakup ben asla..." " Kes seni daha fazla dinlemek istemiyorum. Kadını serbest bırakacaksın" "Bu asla olmayacak" "Ben gidip kadını bırakıyorum. Sen burda kendini yırt dur" Yakup'a gücünün yetmeyeceğini anladı Nil. Onu durdurabilecek tek bir şey kalmıştı. Öne atılıp karşısında durdu. Pantolonunun kemerini çözdü aceleyle. Midesi tiksinerek çıkardı erkekliğini. Dikkatini dağıtmak için ağzına aldı. Yakup'un inlediğini duydu. Bir süre nefessiz kaldı. Yakup onu koltuk altlarından tutup kaldırdı. "Küçük fahişem" birlikte birbirlerinin üstlerini çıkardılar. Nil'in bacaklarının arasına baktı. Minicik kızıl tüylerini gördü. "Şacların gibi kızıl olduğunu biliyordum" yere yatırdı. Ne bir öpme ne de bir okşama işini sertçe bitirdi. "Hayvan gibi davrandın bana" diye sızlandı Nil üstünü giyerken. "Beni oyuncak yerine koymasaydın sende o zaman. Akşama hazırlan seni evime götüreceğim." "Bu zamana kadar hiç bir kadınla birlikte olmadın sen? Parçaladın resmen beni. Her yerimi morluk içinde nedir bu açlık." Yakup duymazlıktan gelip fermuarını çekerken "Muameleni beğendim" dedi. " Şimdi gidiyorum akşam gelir seni alırım" deyip oradan ayrıldı. Günler sonra Dilda'ya ilk kez yemek vermişti Nil. "Gördün mü bak sandığın kadar kötü değilim" Öldürücü bakış fırlattı Nil'e. Oğlunu emzirmeye devam etti. " Hadi yesene be" Dilda'nın midesi fena bulanıyordu. Açtı fakat midesi bulanınca yeme isteği kalmıyordu. "Değdi mi bari?" "Ne?" "Sizi gördüm Nil. Neden böyle bir şey yaptın. Sevmediğin biriyle yapılacak şey mi bu?" Elindeki bıçağı fırlatır gibi yaptı. Dilda oğlunu korumak için kolunu öne tuttu. "Savaş'la evlenmeseydin bunların hiçbiri olmazdı. Şimdi kalkmış bana akıl veriyorsun" Dilda birden öğüre öğüre kusmaya başladı. Şimdiye kadar regl olması lazımdı. Nil ona evin içine ettiği için küfürler yağdırırken, o gecikmiş reglini düşündü birden. Halsizlik, kasık ve bel ağrısı. İştah kaybı kusmalar, yorgunluklar... Bunlar hamilelik alametiydi. Dilda hamileydi. Sevinçten ağladı. Tutsak olduğunu bile unuttu. Allah dualarını kabul etmişti. Savaş'la ikisine ait bebekleri olacaktı. Nil şeytan gibiydi. Dilda'nın hamile olduğunu o da anladı. Çünkü Dilda onu mahzenden çıkarması için şikayetlerini dile getirmişti. " Hamilesin değil mi?" Dilda gözlerini kaçırıp "Bunu da nereden çıkardın" diye kızdı. Nil tek kelime etmeden evden çıktı. Arabasına atlayıp kasabaya indi. Eczaneye uğrayıp hamilelik testi alıp hemen ormana gitti. " Yap şu testi hemen" " Test falan yapmayacağım hamile değilim" Üzerine yürüyüp " Testi yap yoksa oğlunu günlerce göremezsin. Aç bırakırım onu" İstemeyerek testi yaptı Dilda. Nil hamile olduğunu öğrenince onu tokatladı. Evdeki bütün eşyaları parçalara ayırdı. Sona gelmişti artık. "Gir şu mahzene" "Girmeyeceğim" Nil belindeki silahı çıkarıp Robin'e tuttu birden "Eğer girmezsen onu öldürürüm" "Tamam gireceğim" "Ha şöyle yola gel" Dilda içeri adımını atarken "Bu oğlunu son görüşün süt anne" dedi Nil soğuk bir sesle " Buradan ancak ölü bir şekilde çıkacaksın" Kendini düşünmeden "Oğlum yaşayacak değil mi ona bir zarar vermeyeceksin" "Onu Savaş'a vereceğim. Bebek öldürmek adetim değildir" "Son bir kez emzireyim oğlumu" "Olmaz" "Yalvarıyorum Nil bırak emzireyim oğlumu görmüyor musun aç" Nil isteksizce verdi Robin'i. Dilda oğlunu emzirmeye başladı. Yumuşacık saçlarını okşadı. Pek çok şeyin bambaşka olmasını isterdi. Robin'in okula gittiğini görmeyi, Savaş'ın bebeğini doğurmayı... bir de iyi yönünden baktı. Robin sayesinde anne olmuştu. Mutluluğun nasıl bir şey olduğunu öğrenmişti. Ölmekten zerre korkusu yoktu. Annelik fedakarlıktı. Karnı doyunca öpüp kokladı. Süt kokusunu içine çekti. Kulağına eğilip son bir kez ninni söyledi. Bebeğin beşiği çamdan Nenni nenni nenni nenni Bebek beni del' eyledi Nenni nenni nenni nenni
"Sesinde baya güzelmiş süt anne" diye alay etti Nil Robin'i kucağından alıp. Oğlunun ağlamasına dayanamadı Dilda. Ellerini kulaklarına bastırdı. Nil Dilda'yı mahzene kapattı. "Dilda!" Kocasının sesini duydu Dilda. Demir kapıyı elleriyle ayaklarıyla vurmaya başladı "Savaş!" Dilda'yı kaçırmadan önce mahzene bomba gizlemişti Nil. Bombanın uzaktan kumandasını alıp çıktı. "Seni yeniden görmek ne güzel Savaş." Baba olmadan ve evlenmeden önce korku nedir bilmezdi Savaş. Şimdiyse iliklerine kadar korkuyordu. Silahın namlusunu oğlunun şakağına dayatılmasına hangi baba dayanabilirdi ki? Elindeki silahı yere indirdi. "Karımla oğlumu bırak. Ne yapacaksan bana yap Nil" "Ağlıyorsun oysa benim için üzülmemiştin bile" "Nil dinle beni" "Sen beni dinleyeceksin." Robin'i yere uzandırıp silahı üzerinden çekmeden yeleğinin cebindeki kumandayı çıkardı. "Mahzenin içi bomba dolu ve karında içinde." Savaş yıkıldı. Bir adım atsa oğlu da Dilda' da ölecekti. Kalbi korkudan deli gibi atmaya başladı. "Sevdiğini kaybetmek nasıl bir şeymiş anladın mı Savaş?" Diye sorup evden uzaklaşmaya başladı Nil. Evden baya uzaklaşmışlardı. " Yalvarırım bırak o silahı Nil" "Karına elveda de Savaş" hiç acımadan kumandanın düğmesine bastı Nil. Patlamanın sesi sağır ediciydi. Savaş dizlerinin üstüne yığıldı birden. "Şimdi sıra piçine geldi." Bahadır vicdanını rahatlatmak için gizlice Savaş'ın peşine adamını takmıştı. "Abi yolda bir aksilik çıktı herife zar zor yetiştim. Kadını görmedim. Sadece bir bebek var ona da silahın namlusu tutulmuş. Ne yapayım abi?" Bahadır soğuk bir sesle "Ne duruyorsun sık kafasına" diye kükredi. Nil'in başından vurulup yere yığıldığını gördü Savaş. Gidip ağlayan oğlunu kucakladı. Dilda yoktu artık. Ne yapacağını bilmez bir halde yürüdü. Aklı ölmüş bir adamdı artık. "Eee eeee eee" oğlunu pış pışlayıp durdu. Eksikti artık. Bölüm sonu.
|
0% |