Yeni Üyelik
20.
Bölüm

Öpücük

@verahare

Behram ailesinin başındaki kaza belaları def etmek için üç tane koç adadı. Üç tane yetişkin oğlu kesti koçları.

"Geçmiş olsun benim kızım" dedi Eyüp Dilda'nın başını okşayıp.

Dilda amcasına tebessüm etti "Sağ ol amca."

Bedran yeğenine "Git içeri uyu biraz kendine gel."

"Tek başıma uyumaktan korkuyorum" diye itirafta bulundu Dilda. Kucağında tuttuğu Robin'in başının tepesini öpüp "Çok korktum Savaş gelmeseydi..." gözleri doldu konuşmanın devamını getiremedi.

Asmin hanım kızına sarıldı "Geçti artık kızım. Hadi gel yukarı çıkalım" deyip kızının koluna girdi. Evladını kaybetmenin korkusunu iliklerine kadar yaşadı.

Behram kızının yanına gidip ellerini okşayıp öptü. Kafasını dağıtmak için "Bugün pikniğe gideceğiz şimdi biraz uyu dinlenmeye ihtiyacın var."

Dilda merdivenleri çıkarken kardeşleri ona üzgünce baktılar.

"Ya sana bir şey yapsaydı Dilda? Nasıl bu kadar düşüncesiz olursun" dedi Rojin.

"Kız kötü bir şey yapmadı demi sana?" dedi Rima. "Allah korusun"

"Karısı sandı beni boynumu öpecekken geri çekildim birden. Sonra da beni öldürmeye kalktı." dedi Dilda yorgunca.

"Konuyu kapatalım artık" dedi Sevim "Savaş ne zaman seni istemeye gelecek?"

Dilda kızardı "Bir hafta sonra. Biraz dinlenmeye ihtiyacım var"

 

Kesilen kurbanların etini Asmin hanımla eltisi poşetlere dolduruyor Behram'a uzatıyorlardı. Behram etleri eşit bir şekilde tartıyor poşetlerin ağızlarını bağlaması için Rohat'a uzatıyordu. Helin'le Serhad Janya Miran etleri komşulara dağıtmaya başlamışlardı.

"Siz arka sokağa gidin bu sokak bende" dedi Miran Eda'nın oturduğu sokağa girip. Etleri tek tek dağıttıktan sonra Eda'nın evine gidip zili çaldı.

"Kim o?" balkona çıkıp öne doğru uzandı Eda. Miran'ı görünce yüzünde güller açtı sanki. Gidip kapıyı açtı. "Hoş geldin"

"Babam gönderdi" dedi Miran poşeti uzatırken.

"Allah kabul etsin" dedi Eda poşeti alırken.

"Nasılsın?"

"İyiyim evden okula okuldan eve günler geçip gidiyor işte."

Miran dalgınca baktı gamzelerine. Farkında olmadan elini uzattı. Çenesini avucunun içine alıp gamzelerinin çukurlarını sevdi. Beklenmedik temas Eda'nın kalp ritmini hızlandırdı. Göğüsleri şişip nefes alışları düzensizleşti. Burun kanatları titreşip genişledi. Dudağını içine çekip ıslatıp bıraktı. Bu dokunuş aklını başından aldı.

"Hayatımda gördüğüm en güzel iki çukur bunlar" dedi Miran dudağını Eda'nın sol yanağındaki çukura uzatıp öptü.

Kirli sakallar yüzünü gıdıkladı Eda'nın. Sıcak dudaklar bu sefer sağ yanağındaydı. Bazı şeylere geç kalınmamalıydı. Eda utanıp kaçarsa hayatının en büyük hatasını yapacağını biliyordu. Ertelenmemesi gereken anlardan birini yaşıyordu şu an.

"Seni çok seviyorum Eda"

İlan-ı Aşk kuşkusuz insanın yaşayacağı en güzel anlardan biriydi.

Beklenmedik itiraf içini ürpertti kadının. Gözleri kırpıştı birkaç kez. Kanı fokur fokur kaynadı damarlarında. Dizleri onu taşıyamadı yığılmaktan korkup birden sıkıca sarıldı adama. Kokusunu sevdi. Adamın elleri sıkıca sarıldı beline.

"Seviyorum seni hem de ilk gördüğüm andan beri seviyorum" dedi Eda.

 

"Teyzen beni aradı sana bir kız bulduğunu söyledi" dedi Fatma "Ben başının bağlı olduğunu söyledim ama.."

"Türkan'la imam nikahını kıydık" dedi Kadir birden bire.

Fatma oğluna baktı öylece "Ne zaman evlendiniz bizim niye haberimiz yok?"

"Biz bekledikçe hep bir aksilik çıkıyor da ondan. Adet yerini bulsun diye Türkan'ı bana istemeye gideceğiz. Bu cumartesi pazar düğünümüz olacak." dedi Kadir.

"Ablam ameliyat olacak onun yanında olup ona bakmam lazım"

"Anne bekleyemem anlamıyor musun?"

Fatma aklına gelenle gözlerini ardına kadar açtı. "Sizin aranızda bir şey mi geçti yoksa?"

Kadir "Türkan karım oldu" dedi.

Fatma telaşla ayaklandı. Bahçede yabani otları yolan kocasına seslendi. "Eyüp gel hemen bir şey söyleyeceğim"

 

Alt tarafındaki sancı Türkan'ı mecalsiz bırakmıştı. Biraz araştırma yaptıktan sonra ilk cinsel ilişkide sancı çekmenin normal olduğunu öğrendi. Telefonu koltuğun üstüne attı. Olup bitenlere hâlâ şaşırıyordu.

Kapı çalınca yerinden kalktı. Kapıyı açınca başını hemen yere eğdi. Fatma'ya bakınca utancı harlanıyordu.

"Girebilir miyim kızım?"

Türkan çabucak "Tabii" dedi içtenlikle.

Fatma içeri geçti soluk soluğa kalmış bir halde kendini koltuğa attı "Bana soğuk getirir misin?"

Türkan hemen mutfağa gitti. Buzdolabından su dolu şişeyi çıkarıp raftan bardağı alıp salona geçti. Suyu doldurup Fatma'ya uzattı.

Fatma suyu içtikten sonra "Kadir bana bir şeyler söyledi."

Türkan parmaklarını avucunun içinde çıtlattı. "Her şey bir anda olup bitiverdi. Bende şaşkınım olanlara." dedi sesi utançtan kısılırken.

"Geç kalınmış bir evlilik sizinkisi." dedi Fatma. Gözleri gelininin yer yer morarmış ince boynuna kaydı.

Türkan elini boynuna attı birden. Fatma'nın görmemesini diledi.

"Artık bizim gelinimizsin. Bu hafta düğünü yapacağız"

Türkan kalkıp odasına geçti. Sandığından çarşafını alıp çıktı. Utancından yerin dibine geçti. Kanlı çarşafını nasıl gösterecekti kaynanasına.

"Bu ne kızım?"

"Şey..." Türkan yardım ister gibi baktı Fatma'ya. poşetten beyaz çarşafı çıkardı.

Fatma hemen elini tuttu "Kocandan sonra başkasının bakması haramdır. Benim sana güvenim tamdır kızım" deyip gelinini alnından öptü. "Her şey rahmetli annem yüzünden oldu. Sizi ayırmasaydı çoktan evlenmiştiniz Kadir'le. Çocuklarınız bile olmuştu şimdi."

Türkan ses etmedi.

"Tek isteğim bana bir torun vermen"

Türkan ateş basan yüzünü yere eğdi hemen.

Fatma gelininin çenesi avuçlayıp başını kaldırdı "Utanılacak bir şey yapmış gibi durma öyle. Kocan o senin. İyi ki hemen evlendiniz. Bu akşam seni istemeye geleceğiz. Dayınla teyzenlere haber verirsin artık. Hadi gel söz kıyafeti bakalım sana."

"Kadir çoktan aldı bana elbiseyi"

Fatma çıkıp gittikten sonra. Türkan dayısıyla teyzesini arayıp Kadir'in bu akşam onu istemeye geleceğini söyledikten sonra kendini koltuğa attı. Mutluydu artık.

 

"Niye hemen düğünü yapıyorsunuz?" diye sordu Mihriban. "Sen teyzeme ameliyatında yanında olacağına söz vermedin mi?"

"Verdim tabii. Ama bu iş ameliyattan da önemli. Ben ablamın yanına gidersem Kadir'le Türkan rahat dururlar mı sanıyorsun."

Rojin "Yengem haklı ateşle barut yan yana durmaz." dedi. "Baksanıza kaşla göz arasında kimsenin haberi olmadan evlenmişler"

"Düğünü ertelersek Türkan hamile kalabilir. Sonra da milletin diline düşeriz." dedi Fatma. "Belki hamile kalmıştır bile kızcağız"

 

Türkan açık yeşil abiyesini giymişti. Abiyenin kolları uzun eteği yere kadar uzanıyordu. Helin isteği üzere dağınık topuz modelini yapıyordu ona.

Kadir on tepsiden fazla baklava almıştı. Sonrada kuyumcuya gidip tek taş yüzük aldı Türkan için. Kendisine de alyans alıp çıktı kuyumcudan. Takım elbise satılan mağazalardan birine uğradı. Beğendiği siyah takım elbiseyi kabinde denedi. Beğenince parasını ödeyip çıktı mağazadan. Erkek kuaförünün yolunu tutmaya başladı.

 

"Kahveye tuz atmayı unutma"

Türkan dönüp teyzesinin kızına baktı "Ne tuzu bal koydum kahveye kuvveti artsın yiğidimin"

"Vallahi sen bizim Rojin'i de geçtin Türkan" deyip kahkaha attı Simal.

Türkan hafifçe gülümsedi. Kahve tepsisini alıp salona gitti. Kadir'i görünce çiftleştikleri gün gözlerinin önünden geçti. Bacaklarının arası sızladı birden. Özlemişti kocasını. Kızaran yüzünü yere eğip kahveleri dağıttı. En son damat fincanını kocasına uzattı. Göz göze geldiler. Kocası göz kırpınca tebessüm edip çıktı odadan.

"Dayım verdi seni abla" dedi Efsun mutfağa girerken. "Seni çağırıyorlar"

Türkan salona girip Kadir'in yanına geçti. Kalbi hızlı hızlı atıyordu.

Efsun yüzük tepsisini tutuyordu. Yüzükler takılınca "Makas kesmiyor enişte" dedi.

Kadir gülüp beş yüz lirayı koydu tepsiye. Efsun makası uzattı kurdeleyi kesmek için bekleyen Eyüp'e. Kurdele kesilince zılgıt ve alkış sesleri birbirine karışmıştı. Simal'le Rojin Janya Rima baklavaları tabaklara doldurmaya başlamışlardı.

 

Bir gün sonra...

İşten gelen kocasını kucağında kızıyla karşıladı Simal. Kızını hafifçe sallayıp "Baba geldi" dedi.

Avşin bebek ellerini bir birine vurup "Baba" dedi.

"Baban kurban olsun sana" dedi Renas kızını kucaklayıp havaya uzattı. Kızının bacakları havayı döverken güldü ona. Tekrardan kucaklayıp başının tepesini öptü. Diğer elini karısının beline atıp çekti yanına. Dudaklarına kısa bir öpücük bıraktı.

"Hazırlan Diyarbakıra gideceğiz"

Simal gerildi birden. Kocasının ailesini görmek istemiyordu. "Ne için gidiyoruz?"

"Zinar abimin oğlu kız kaçırmış evleniyor bizi de davet ettiler düğüne"

Zinar'ın adını duymak bile öfkelendiriyordu Simal'i.

"On sekiz yaşında sevdim seni. Otuz beş yaşımda evlendim seninle Renas. On yedi yılımız heba oldu Zinar abin yüzünden. Hiç mi öfkelenmiyorsun onlara?"

"Simal.."

"Katil olmadığın halde katil damgası yemek hiç mi zoruna gitmedi. Bana katilin karısı derlerken canın acımadı mı gerçekten" sinirle konuşup kızını kocasının kucağından alıp salona geçip örümcek arabasına koydu kızını. Avşin bebek ayaklarını sürterek odanın içinde dolanırken, "Sen gidersen git biz hiçbir yere gelmiyoruz seninle" dedi Simal kapının eşiğinde dururken. Yıllar önce Zinar abisi bir adamı öldürmüş yeni yetişmekte olan Renas'ın aklına girip suçu üstlenmesini istemişti. Renas o zamanlar on sekizine yeni basmıştı. Hiçbir şeyin farkında değildi. Ne olduğunu anlamadan tamam demiş suçu üstlenmişti.

Karısına kırgınca bakıp "Sabıkalı olmaya bayılmıyorum bende" dedi Renas. Abim öldü gitti. Tek suçlu oydu. Ama sen hıncını herkesten çıkarmaya çalışıyorsun Simal. On yedi yıl boyunca ben yattım hapiste. Kimseye kırgın değilim. Hakkımı abime helalde etmiyorum. Ama yeğenimden hıncımı çıkaramam anlıyor musun. Ne onun ne de ailemin hiçbir suçu yok. Tek suçlu mezarda"

"Sana iyi eğlenceler o zaman." deyip kızını örümcekten çıkardı Simal. Yatak odasına geçip valizini hazırladı.

"Ne yapıyorsun?"

"Sen gelene kadar babamın evinde kalacağız." dedi Simal kocasının yüzüne bakmadan. "Sen on yedi yıl hapiste yatarken bende gülüp eğlenmiyordum herhalde dışarıda Renas bey!" göz yaşları yanaklarından yuvarlanmaya başlamıştı bile. Göğüsleri titriyordu. Annesinin Renas'ın zoruyla onu istemeye geldiğini biliyordu Simal. İstenmeyen gelindi o. Yaşı geçmiş karta kaçmış diye arkasından konuştuklarını kaç kez işittiğini sayamıyordu artık. Bunların hiçbirini Renas'a söylememişti. Üzülsün istemiyordu kocası.

"Simal gitme"

Kocasının elini kolundan çekip "Aileni görmek istemiyorum Renas." diye itirafta bulundu Simal "Onları gördükçe huzurum kaçıyor."

"Biliyorum ama Avşin'i görmeye hakları var Simal. Avşin'i senin anne baban görmeseydi için içini yerdi."

"Geldiler de ben mi kapıdan çevirdim onları, düğünümüzde annenin Simal'in yaşı geçmiş çocuğu olmaz ki deyişi hâlâ kulaklarımda!" dedi Simal sinirden titrerken. Avşin olanları anlıyormuş gibi huysuzlanıp ağlamaya başladı birden. Simal kızını pış pışlamaya başladı. "Ne kötülüğüm dokundu ki ailene bir türlü sevemediler beni." Valizini alıp çıktı evden. Kocası arkasından seslenince daha hızlı yürüdü.

 

"Halasının güzeli" dedi Dilda Rozerin'in saçlarını tararken. "Okulda yeni şeyler öğreniyor musun bakayım?"

Rozerin "Uğur böceği yapmayı öğrendim." dedi.

Rozerin'in tatlı tatlı konuşmasına dayanamadı Dilda. Yeğeninin yanaklarını öpüp öpüp kokladı.

"Sen Robin'in babasıyla evlenecekmişsin annem öyle dedi"

Odada babası ve erkek kardeşleri vardı. Dilda dilsiz gibi oldu birden. Ördüğü saçı lastik tokayla bağlayıp çıktı salondan. Ablasını gözleri kızarmış eve girdiğini görünce,

"Ne oldu abla?"

"Bir şey yok annem nerede?"

"Devran abinin evinde oturuyorlar bende gideceğim oraya."

Beraber merdivenleri inerken "Bu valiz ne abla yoksa kavga mı ettin Renas abiyle?"

"Bahsetme ondan"

Sevim yaptığı pastaları dağıtırken eve yeni gelen görümcelerine gülümsedi.

"Kızım bu halin ne?" diye telaşlandı Asmin hanım.

"Ne varmış halimde?"

"Dağılmışsın Simal" dedi Rojin.

"Devran Diyarbakıra gidelim diyor. Zinar'in oğlu kız kaçırmış düğününe çağırıyorlar"

"Bunun için mi huzurunu kaçırıyorsun kızım?"

"Gitmek istemiyorum gel diye ısrar ediyor beyefendi. Nereye geleceğim beni istemiyorlar ki. İstenmediğim yerde ne işim var."

"Olsun olsun kocanı başıboş bırakma. Erkek milleti başıboş bırakılmaya gelmez ben söyleyeyim sana" dedi Nazlı.

Dayısının karısına ciddi ciddi baktı Simal "Renas öyle biri değil."

"Ne biçim kadınsın yahu." dedi Nazlı "Kocan düğüne gidecek şimdi fıstık gibi kızlar olacak oralarda. İster istemez bakacak onlara. E göz bu neticede. Ee sende yanında yoksun. Kocanı bekar sanırlar sonra."

"Yenge öyle şeyler söyleme." dedi Simal kıskançlıktan kudururken.

"Yengem haklı valla" dedi Rojin "Sen bana bir şeyler öğreteceğine ben sana öğretiyorum."

"Sen benden önce evlendiğin için olmasın" diye öfkeyle konuştu Simal. "Hepsi o pislik abisi yüzünden oldu. Boşu boşuna on yedi yılımız heba olup gitti. Zamanında evlenseydim şimdi çocuklarım okula gidiyor olurdu."

Asmin hanım kızının elinden tutup yanına oturttu "Yüz yaşındaymış gibi konuşuyorsun kızım."

"Ama anne.."

"Simal herkesin kaderi farklı yazılır. Sizin de kaderiniz böyleymiş. Bak çok şükür sevdiğinle evlendin. Dünyalar tatlısı bir kızınız var. Şükür et kızım sevip de kavuşamayan nice insanlar var. Boşu boşuna huzurunu kaçırma."

"Onları görmek istemiyorum"

"Seni yemeyecekler ya. Ayrıca sen ne kadar kaçarsan onlar o kadar üzerine gelirler. Git kocanın yanında dur. Mutlu olduğunuzu göster onlara." dedi Dilda ablasına.

Simal'in aklı başına gelmeye başlamıştı. Kocası yakışıklıydı. Ona güveniyordu ama başka kadınların etrafında olacağı gerçeği kıskançlıktan delirtiyordu onu.

Rojin ablasının fitilini ateşleyecek kelimeyi birden bire söyledi "Ahugüzar evlenmemişti değil mi?"

"Rojin seni parçalarım!" diye hidetlendi Simal.

"Bana ne çatıyorsun hem kocanı yalnız bırakıyorsun hem de kıskanıyorsun. Şu haline bak neredeyse çatlayacaksın Simal." dedi. "Kocanın yalnız gitmesini isteyen sensin. Kocanı kendi ellerinle verdiğinin farkındasındır herhalde."

"Ben kocamı yerde bulmadım" dedi Simal birden bire düğüne gitmeye karar verdi. "O düğüne gideceğim. Evde oturup kıskançlıktan çatlayamam ben" geldiği gibi geri döndü.

 

Dilda Savaş'ın evine gitti. Onlardan başka kimse yoktu evde. Robin uyuyunca bahçedeki çimlerin üstüne beyaz bir örtü serdi Savaş. Dilda Robin'i pusete koyup çarşafın üstüne getirdi. Savaş oğlunu izledi bir süre. Başını hafifçe öpüp geri çekildi.

"Bunlar ne?" Dilda ilerideki çiçek fidelerini gösterdi.

"Bahçıvan ekmeyi unuttu herhalde" dedi Savaş.

Dilda ayaklandı "Ben ekmek istiyorum"

Savaş gidip kazmaya başladı toprağı. Dilda Savaş'ın açtığı çukurlara çiçekleri sırasıyla ekti. Dilda'nın şakaklarından akan ter tomurcuklarını emmek istedi Savaş.

"Çok güzel oldu" dedi Dilda kalkıp ilerideki çeşmeye gitti. Ellerini yıkayıp geri döndüğünde Savaş sımsıkı sarıldı ona.

"Yanımda olmanız o kadar güzel ki" kulağının içine fısıldayıp öpücüğünü kondurdu. "Bekleyecek mecalim kalmadı Dilda. Bir an önce evlenelim istiyorum"

"Bende istiyorum ama önce amcamın oğlu evlenecek. Pazartesi eğer yine bir aksilik çıkmazsa nişanlanacağız" deyip adamın boynunu öpüp gidip çarşafın üstüne uzandı. "Yalnız olmaktan korkuyorum. Gece annem benimle uyudu biliyor musun? Ne zaman gözümü kapatsam o karanlık odada görüyorum kendimi. Barış sanki bir yerden karşıma çıkacakmış gibi hissediyorum Savaş. Çok korkuyorum" göz yaşları yanağından akarken Savaş onu doğrultup yüzünü avuçladı. Dilda'yla oğlunun yaşadıkları canını acıtıyordu.

"Geçti" dedi gözlerinden öperken.

"Geçsin artık" diye acıyla inledi Dilda "

Dilda'nın kafasını dağıtmak için "Evlenince hangi evde yaşamak istiyorsun?" diye sordu Savaş.

"Burası çok güzel. Çiftlik evlerini hep sevmişimdir. Robin ayaklanınca serbestçe dolaşabilir çimlerin üzerinde. Düştüğü zaman toprak acıtmaz canını o kadar."

"Her şeyden önce Robin'i düşünüyorsun. Ne güzel bir annesin sen Dilda."

"Robin canımın içi. Onunla çektiğim tüm acıları unutur oldum. Robin beni iyileştiriyor." dedi Dilda.

Savaş sarılıp boynunu emmeye başladı. Dilda Savaş'ın kucağına oturdu birden. Bacaklarının arasını Savaş'ın bacağına bastırdı. Savaş'ın dili boynunu yalarken inledi. İliklenmemiş gömleğinden elini içeri soktu. Demir gibiydi göğüsleri. Tırnaklarını batırıp çizmeye başladı. İçinde fokur fokur kaynayan tutku kazanı taştı birden. Kendilerinden geçmeye başlamışlardı. Hiçbir zaman tahayyül bile etmediği bir eylemi gerçekleştirdi Dilda. Elleri adamın pantolonun üstünde dolaşmaya başladı. Dokundu sertliğine. Gömleğinin düğmelerini titreyen elleriyle açtı. Öpüp emmeye başladı karnını. Savaş kalçalarını avuçlarının içinde ezdi. Göğsüne değen göğsünü elledi. Elbisenin üstünden değil altından. Dilda "Ahh!" diye inledi. Savaş iki tomurcuğu parmaklarının arasında sıkıştırmaya devam etti. Parmağı ıslanınca Dilda'nın sütünün aktığını anladı. Dilda'yı doğrultup göğsünün birini sıkarken avuçlarında diğer göğsünü ağzına alıp emmeye başladı. Savaş'ın saçlarını çekmeye başladı Dilda. Emmesi hoşuna gidiyordu ama basılma korkusuyla "Dur biri görecek şimdi. Seninle yan yana geldik mi aklım başımdan gidiyor benim." dedi nefes nefese kendine çeki düzen verirken. Bacaklarının arası ıslanıp kasılmıştı.

"Dayanamıyorum Dilda" diye inledi Savaş. "Seni artık bırakmak istemiyorum.

"Bende dayanamıyorum ama ne yapalım mecbur dayanacağız" deyip adamın dudaklarını öpüp kanatırcasına ısırdı "Evlenince dilediğimiz kadar birlikte olacağız."

Bölüm sonu.

 

Loading...
0%