Yeni Üyelik
39.
Bölüm
@verahare

Kendisine öldürecekmiş gibi bakan kadınların karşısında dili tutulmuş gibiydi Ceylan. Kendini iki düşmanın çapraz ateşine maruz kalmış gibi hissetti bir an. Yeğenlerinin bir hizmetçiyle evlenmesine tahammül edemiyorlardı belli ki. Ama tek sorunun bu olmadığına adı gibi emindi Ceylan. Daha büyük bir sorun olduğunu seziyordu o.

Sonunda dayanamayıp "Bana neden düşmanınızmışım gibi bakıyorsunuz, ne yaptım ki ben size?" dedi bıkkın bir sesle.

"Dilin çok uzamış senin. Bahadır'ın gücü sana geçmiş sanki"

Bıkkınca nefesini saldı Ceylan. Bahadır'ın halaları ve amcalarının karıları tam anlamıyla manyaklardı.

Konuşmalarını hizmetçiler böldü.

"Gelinlikler geldi"

Ceylan istemsizce heyecanlandı. Kadınlara dönüp "Sizi rahatsız etmek istemezdim ama lütfen çıkar mısınız sizin karşınızda soyunup gelinlik giyemem ben" dedi.

"Şuna da bakın dünün hizmetçisi... Kimsin sen kimsin ha."

Ceylan korkudan titredi. Geriye doğru adım attı.

"Abimizin katilinin kızısın sen! Düşmanımızın kızısın sana sevgi besleyip bağrımıza basacak değiliz herhalde. "

Ceylan olduğu yerde taş kesildi adeta. Bahadır'ın babasının ona kurulan bir pusu sonucu katledildiğini biliyordu ama katilinin babası olduğunu yeni yeni öğreniyordu. Eli ayağı birbirine dolandı. Bahadır'ın üç halaları ve yengeleri ayağa fırlamış üstüne doğru yürüyorlardı. Hepsinin gözlerinde öldürücü bir nefret vardı.

Bahadır eve geldiğinde Ece ona koşup "Hepsi Ceylan'a kızıyorlar abi." dedi nefes nefese.

Koşarak üst kata çıktı kapıyı kırar gibi açtığında Ceylan'ı akbaba sürülerinin ortasında kalmış bir yem gibi gördü.

"Ne yapıyorsunuz siz" diye kızıp Ceylan'ın elini sıkıca tuttu Bahadır.

"Abimizin katilinin kızıyla evlenecek kadar düştün mü Bahadır?"

"Ceylan'ın hiçbir suçu yok ki."

"Rauf'un kızı olması yetmez mi?"

"Yeter yeter artık. Yarın Ceylan'la evleneceğim. Ve hepiniz karıma saygı duymayı öğreneceksiniz tamam mı?"

"Ona asla saygı duymayacağız."

"Ceylan soyadımı taşıyan kadın olacak benim kadınım anlıyor musunuz? Çocuğumun annesi."

"O bir Çakır olamaz. Ailemizde kanı bozuk biri hiçbir zaman olmadı."

Bahadır korktuğu şey Ceylan'ın korkup sinmesiydi ama korkulan olmadı. Ceylan dikleşti birden.

"Ben Ceylan Çakır olacağım ve sizde istemeyerek te olsa buna şahitlik edeceksiniz. Bahadır'ın soyunu ben devam ettireceğim anlıyor musunuz? Rahmimde Bahadır'ın bebeğini taşıyorum ve doğumumdan sonra da Bahadır'ın tohumlarını rahmimde yeşerteceğim. Ve siz kadınlar Ceylan Çakır'a saygı duymayı öğreneceksiniz. Siz bana hiçbir kötülükte bulunamazsınız. Bugüne kadar çok şey gördüm ve yaşadım ve inanmazsınız ama gözlerim yaşımdan büyüktür benim. Şimdi çıkın odamdan gelinliğimi giymek istiyorum artık." dedi güçlü bir şekilde.

Kadınların hiçbiri konuşmaya cesaret edemediler. Sessizce ve birazda utanarak çıktılar odadan.

Ceylan Bahadır'a dönüp "Babanı öldürenin o olduğunu bilmiyordum" dedi fısıltı halinde. Ondan ayrılıp koltuğa oturdu ellerini saçlarına daldırıp "Nasıl bir kader bu böyle?" diye acıyla inledi. "Gerçekten babanın katilinin kızını kollarına alıp sevebilir misin Bahadır? Bu çok fazla değil mi"

Burukça gülümsedi adam "Aşık olduğum tek kadınsın sen" dedi. "Soyadımı vermek istediğim tek kadınsın"

Başını kaldırıp baktı adama. Ceylan'ın hayatında gördüğü tek güçlü adamdı Bahadır. "Nasıl bir adamsın Bahadır."

"Ergenler gibi babamın ölümünden seni sorumlu tutacak değil herhalde Ceylan. Seni seviyorum ben. Bir daha lütfen babamın konusunu açma olur mu? Bizimkileri de takma kafana hepsi sana alışacak göreceksin bak."

"Bebekten dolayı böyle değilsin demi yani ben hamile olmasaydım bile bana düşmanlık beslemezdin değil mi?"

Hayal kırıklığıyla baktı "Ceylan..."

"Elimde değil işte ne yapayım." diye ağlamaya başladı Ceylan.

Ceylan daha hamileliğin ilk aylarındaydı kendini en güvensiz hissettiği bir dönemdeydi maalesef. Gereksiz yere alınıyor, kırılıyordu. "Seni sevdiğimi anla mesela." diye fısıldadı Bahadır yanına çömelip ellerini avuçların alıp sevdi. Ruh hali normal bir kadının kaldırmayacağı şeylerle savaşıyordu. Hamileydi ve karnına silahın namlusu tutulmuştu zorla kürtaj olmaya zorlanmıştı. Bebeğini kaybetmekle karşı karşıya gelmiş bir anneydi. Yaşadıkları hiçte kolay değildi.

"Çiy tanesi gibi titrek ve savunmasız halin beni üzüyor bunu bilmiş ol." diye fısıldayıp öptü avucunu. "Sen benim Ceylanımsın. Evleneceğim kadınsın. Bebeğimizin annesisin"

Birazda olsa toparladı kendini Ceylan. Kırgın olanın bir tek kendisi olamadığını görüyordu. Bu aşırı duygusallığın hamileliğin birer parçası olduğunu biliyordu. Bahadır'ın yüzünü okşayıp yanağını öptü "Beni hiç bırakma olur mu çünkü senden başka hiç kimsem yok benim Bahadır" küçük kız çocuğu gibi sokuldu adama. Sımsıkı sarıldı. Kokusunu içine uzunca çekti.

"Lütfen artık olumsuz şeyleri düşünme olur mu? Geçmiş geçti artık. Geriye baktığımızda bizi iyi hissettirecek hiçbir şey yok. O yüzden güzelim ne olur artık önümüze bakalım. Bebeğimizi düşün bizi düşün. Göreceksin bak bebeğimiz hepimize iyi gelecek. En güzel anne olacaksın evin içinde, bahçesinde mini mini adımlarla yürümeye başlayacak bebeğimiz"

Ceylan birden kıkırdadı. Bu düşünce hoşuna gitmişti.

Ceylan'ın yüzünü avuçlayıp alnını öpüp "Ha şöyle silkelen bakim kendine gel. Yeniden eski Ceylan ol" dedi Bahadır "Benim Ceylanım."

"Sende olmasan..."

"Ben hep yanında olacağım güzelim."







Hamakta oğlunu göğsünde uyutmuş olan kocasını huzurla izledi Dilda. Bugün kocasının doğum günüydü. İkisinin de inip şişen göğüslerini, ağaç yapraklarının arasından güneş ışıklarının yüzlerine vurmasını izlemek hoşuna gitti. Huzur buydu işte saatlerce izleyebilirdi bu eşsiz manzarayı. Robin uykusunda yellenince kıkır kıkır gülüp eve geçti.

"Güneş benimle markete gelir misin?" diye sordu dergi okuyan görümcesine. "Bugün abinin doğum günü pasta malzemelerini almam lazım da"

"Abimin doğum günü mü bugün ben unutmuşum" dedi Güneş yerinden kalkıp.

"Sürpriz yapacağım abine."

Birlikte markete geçtiler. pasta malzemelerini alıp eve gittiler. Dilda pastayı yapmaya başladı.

"Nerede kutlayacaksın?"

"Yalıda. Oraya hiç gitmedim ama. Denize karşı kutlamak istiyorum doğum gününü. Bizimkileri de çağırmak istiyorum"

"Bence baş başa kutlasan daha anlamlı olur. Ne bilim daha bir romantik olur."

"Bencede" dedi Rojin mutfağın kapısında bir eli kalçasındayken.

Dilda dönüp ablasına baktı Janya'da gelmişti. Güneş Janya'nın koluna girip üst kattaki odasına geçtiler.

"Demek kocanın doğum günü"

"Öyle" dedi Dilda sevinçle. "Hepinizi çağıracağım"

Rojin göz devirip "Yok istersen mahallenin hepsini çağır kardeşim"

"Niye ya sizde olsanız ne güzel oluruz hep beraber yer içer gülüp eğleniriz"

"Ya sabır ay Dilda çıldırtma beni. Kocanın doğum gününü baş başa kutlasan daha bir anlamlı olur benden söylemesi"

"Yaa"

"Yaa."

"Abla dalga geçmesene"

"Ay tamam bir şey demedik." dedi Rojin birden çapkınca gülümsedi "Fantezi takımını giy içine."

"O kadarını biliyoruz herhalde"

"Ben ablalık görevini yapayım da."

"Sence hangi rengi giysem yani içime?"

"Siyah tabi ki de"

Dilda pastayı yapmaya başlarken,

"Haberin var mı?"

"Neyden?" diye sordu Dilda yumurtaları çırparken

"Kılıç ailesine bir üye daha katılıyor" diye güldü Rojin.

Dilda'nın kaşları merakla çatılıp "Yoksa Türkan.."

"Evet canım Türkan hamile"

"Annelik Türkan'a çok yakışacak"

"Öyle tabii."

"Nasıl öğrenmiş"

"O gün bizden çıktıktan sonra evine gitmiş. Türkan o halde bile Kadir'le birlikte olmuşlar."

"Darısı benim başıma inşallah"

"Sana söylediğim gibi ilişkiden sonra hemen ayaklanma Dilda. Yat uzan kendine. Bırak artık şu utanmayı bak nar gibi kızardın bile. Bırak kocan ayaklarını omzuna atsın. Bacakların omuzlarındayken tohumları yumurtalarına daha kolay bir şekilde ulaşacak."

"Bu gerçek mi?" Diye sırıttı Dilda.

"Tabi gerçek."


Her şeyi hazırlayıp yalıya gitti Dilda. Robin'i emzirdi. olurda belki acıkır diye birkaç tane biberona sağdı sütünü. Altını değiştirip onu uyuttu göğsünde. Biraz zaman geçtikten sonra Robin'i pusete koyup Rojin'e verdi. Oğlunu öpüp kokladı. Rojin gittikten sonra akşamın olmasını bekledi.

Siyah straplez yırtmaçlı elbisesini askısından alıp yatağın üzerine koydu. Çantasındaki siyah jartiyer takımını çıkarıp gülümsedi. Acele etmedi banyoya geçip yıkandı. Çıkıp giyindi ağır ağır bir güzel makyajını yaptı. Savaş'ı gelmesi için aradı. Yemekleri denize karşı kurdu.

Yalıya geldiğinde karısını öyle görünce büyük bir gırtlak yuttu Savaş. Heyecandan elindeki beyaz gül demetini vermeyi unuttu.

Çiçekleri alıp "Hoş geldin canım" dedi Dilda kocasının yanağını öpüp. Çiçekleri burnuna götürdü "Mis gibi kokuyorlar"

"Ay bile kıskanır seni gönül verenim."

Birlikte denize karşı yemek yediler. Dilda kalkıp mutfağa gitti. Pastanın mumlarını yakıp kocasına doğru yürüdü.

"İyi ki doğdun meremin"

Savaş dönüp baktı karısına. Yüzü genişledi birden. Hayatında ilk kez doğum günü kutlanmıştı.

Tebessüm edip "Mumları üflemeden önce bir dilek tut canım " dedi Dilda.

Dileğini tutup mumları üfledi Savaş "ilk kez doğum günüm kutlandı."

Dilda şaşırmadan edemedi. Pastayı kesip dilimlerken "Artık hep kutlayacağız doğum gününü canım"

Karısını dalgınca izledi. Bir sürü sevgilisi olmuştu içlerinden bir tanesi bile doğum gününü kutlamaya tenezzül etmemişlerdi. Sadece boşlukları doldurmak için vardı onlar.

Masanın ucunda pastasını iştahla yiyen karısını seyre daldı. Dudağında pastanın ufacık kırıntısı kalmıştı.

"Dilda şuranda pasta kalmış güzelim"

Başını kaldırıp kocasına baktı. Dudakları kıvrıldı hafifçe. Haz dolu bir gülümseyiş sundu kocasına. "Gel temizle o zaman" diye fısıldadı.

Savaş memnuniyetle kalktı masadan. Bir elini sandalyeye yaslayıp karısının yüzüne eğildi. Kulağının memesini öpüp içine "Sonsuza dek izlemek istiyorum seni Dilda." diye fısıldadı. Diliyle temizledi dudağının köşesindeki pastayı. Elbisenin üstünden okşadı karısını. Dilda kasıldı birden. Karısını yorgunluktan konuşamayacak hale getirene kadar okşamayı sürdürdü. Birden kucaklayıp yatak odasına doğru yürüdü.

"Hediyeni vermeyi unuttum"

"Sonra verirsin"

Yatağa uzandırıp üstünü çıkardı. Siyah jartiyer takımını görünce dili tutulmuş gibi oldu birden. Hazdan kıvrılan karısını izlemek güzeldi. Hiç olmadığı kadar sertleşti birden. Çorabını sıyırdı bacaklarından. Ayaklarına hafif öpücükler kondurdu. Dilda kollarını yastığının üstüne uzatmış kendinden geçmeye başlamıştı. Belini kavrayıp başını göbeğinin çukuruna gömdü. Kaburga kemiklerini sevdi. Memelerinin ortasını öpüp yaladı. Göz göze geldiklerinde "Bana yaptığın şeyleri seviyorum Savaş" diye inledi Dilda.

Karısının boynunu yalayıp öpücüklere boğdu "Şimdi seninle hiç yapmadığımız bir şey yapacağız. Ne kadar uyumluyuz bir görelim" diye fısıldadı kulağına.

Dilda hiçbir şey anlamadı. Savaş onu kendine çekip belinin altına bir yastık koyup yeniden uzandırdı. Her şeyi meydandayken utançtan gelincik gibi kızardı Dilda. "Işığı söndürsek"

Savaş dilini şaklattı "Ben senin kocanım her yerini görmek hakkım değil mi? Aynı şekilde senin de beni her şeyimle görmek hakkın." dedi Karısının utangaç halleri dayanamıyordu.

Dilda utanıp sıkılıp "Her zaman yaptığımız şeyi yapmayacak mıyız?"

"Her zaman ne yapıyoruz biz jinamın"

"Şey"

"Ney?" Deyip hassas noktasını tutup sıktı birden.

"Seks" dedi Dilda birdenbire.

Elini yuvasından çekip "Bacaklarını dizlerine doğru bük ve hafifçe yana aç güzelim" dedi Savaş.

Dilda kocasının dediğini yaptı. Karısının bacaklarının arasına yerleşip kendini yukarı doğru çekti Savaş. "Şimdi ellerinle belime tutun güzelim" göğüslerini karısının omuzuyla aynı hizaya getirdi. Ağırlığını dikkatli ve dengeli biçimde karısına bastırdı. Erkekliği yuvasının tepesine değince karısı altında inledi birden. Savaş yukarı ve aşağıya doğru bir biçimde sallanmaya başladı. Birlikte ahengi tutturdular. Erkekliğinin yuvasının tepesine her sürtünüşünde Dilda zevk çığlığını basıyordu. Kocasının iç kollarını tutkuyla yalayıp öptü. Altındayken muhteşem köprücük kemiklerini seyretti. Parmağının boğumuyla okşadı. Tenleri birbirlerinkiyle muhteşem bir uyum sağlıyordu. Bir an sanki aynı tenden yaratılmış gibi hissettiler kendilerini. Ahengi tutturmak buydu işte. Kocası üstünde gidip gelirken başını uzatıp kaslarını öptü. Göğüslerini okşayıp ellerini beline götürüp kendine bastırdı. Ne yaptığını bilmeden dudaklarını yalayıp ısırdı. Bir an olsun gözlerini ayırmadılar birbirlerinden.

"Nasıl hissediyorsun söyle?"

"Sanki bir tenden yaratılmışız gibi hissediyorum Savaş." diye inledi Dilda. Kocası daha güçlü sürtününce, Dilda'nın içindeki düğümleri çözüldü birden. Zevkten çıldırdı resmen "Testislerin beni mahvediyor!" kocasının iç kolunu hırsla ısırdı. Yuvasını yakıp kavuran sertlik tepesinde gidip gelen sertlik... her şeyi unutturacak kadar güzel bir şeydi bu. Herkesin sahip olamayacağı bir şeye sahiplerdi. Ten uyumu. Mükemmel bir bağ kurma yoluydu bu.

"Savaş içimdeki su kaynıyor birazdan taşacak haberin olsun" Diye inledi Dilda. Kocasından ilkel sesler çıkınca bir an korktu. Kocası üstünde azgın bir sallantıya tutulmuştu.

"Birlikte hazzın doruklarına çıkalım jinamın"

Aynı anda saldılar kendilerini. Bir çok kadınla düşüp kalkmış olabilirdi ama, Dilda Savaş'ı iliklerine kadar boşaltan tek kadındı.

"Beni deliye çeviriyorsun Dilda."

"Delir ne olacak"

Karısını kendisine çekip başını göğsüne indirip çarşafı üstlerine örttü "Harikaydın."

Dilda kocasının göğsünde uykuya dalarken "Sende öyleydin" diye mırıldandı.

Sabahın yedisinden çalan telefonuyla uyandı Dilda.

"Kız nerede kaldın gel oğlunu emzir biberondaki sütler şimdi bitti haberin olsun. Robin birazdan uyanırsa kıyametleri koparır." dedi Rojin.

Dilda hemen kalkıp giyindi. "Savaş kalk beni babamın evine götür Robin birazdan uyanır" deyip sarstı kocasını.

"Küvete girsek"

"Akşam gireriz küvete" kocasının üstünden çarşafı çekince ereksiyon olduğunu görünce kadınlığı sızladı birden. Onu içinde istiyordu.

Karısını kendine çekip kucağına oturttu Savaş. Boynunu koklayıp öptü "Gece çok güzeldi harikaydın Dilda."

Dilda tebessüm etti. "Sende öyleydin" deyip kalktı birden "Biraz daha böyle kalırsak kendimizi dizginleyemeyiz bir tanem. O yüzden şimdi giyin ve beni babamın evine bırak"

Dilda'yı babasının evine bırakıp şirkete geçti Savaş. Telefonunu açıp Bahadır'ın gönderdiği mesajı yeniden okudu. Küfür edip mesajı sildi. Bahadır'ın yine Çağla'dan bahsedeceğini düşündü.

Dilda ailesiyle biraz vakit geçirdikten sonra ayaklandı. Taksi çağırdı.

Asmin hanımın içi sıkıntıdan çatlayacaktı neredeyse. Birden "Dilda bugün bizde kalsana" dedi.

"Savaş'ı oğlundan mahrum bırakmak istemiyorum anne" dedi Dilda. "Şimdi evime gideyim hazırlanayım akşam oldu mu Savaş'la birlikte gelir gece burada kalırız olur mu anne"

"Peki."

"Neyin var anne?"

"İçim sıkılıyor Dilda. Sanki kalbim zalim birinin avuçlarının içine hapsedilmiş gibi nefes almakta zorlanıyorum"

"Gel hastaneye götüreyim seni."

"Bu öyle bir şey değil kızım. Neyse sen evine git. Ama akşam muhakkak gelin olur mu"

"Geleceğiz anne.

Taksiye binen kızını üzgünce seyretti Asmin hanım. "Geleceksin değil mi?"

Dilda güldü "Geleceğim canım annem. Hatta sen şimdiden sevdiğim yemekleri yapmaya başla karnım çok aç"

Taksi yol değiştirince "Yanlış yere gidiyorsunuz" dedi Dilda. Taksinin yön değiştirmediğini görüp "Yanlış yere gidiyorsun dedim duymadın mı?" kalbi korkudan şişti. "Durdur şu arabayı inmek istiyorum dursana" diye kızdı. Robin'de ağlamaya başlamıştı. Şoförün kapıyı kilitlediğini görünce panikledi "Ne yapıyorsun?" diye öfkeyle konuştu. Hemen telefonunu çıkardı. Şoför arabayı aniden durdurup Dilda'ya dönüp ona tokat atıp telefonu alıp camdan fırlattı.

Sert tokat Dilda'nın iç yanağını kanattı. Kendini kaybetmiş gibi ağladı. "Ne istiyorsun benden?"

Sessizlik.

Şoför tek kelime etmeden arabayı sürmeye devam etti. Sessizlik Dilda'yı kahretti. Ağladı yalvardı diller döktü. Saatler sonra şehrin dışına çıktılar. Bir orman evinin avlusunda onları elleri kalçasında karşıladı Nil.

Dilda ölmekten korkmadı. Tek korkusu Robin'e bir zarar gelmesiydi. Ona bir zarar gelseydi. Yaşayamazdı.

Nil arabanın kapısını açıp "Uzun zaman oldu değil mi? Bak yine karşılaştık seninle küçük orospu" diye nefretle fısıldayıp Dilda'yı saçlarından çekerek arabadan çıkardı. Yere fırlattı onu. "Şimdi benim devrim başlıyor."

"Ne istiyorsun Nil?"

"Ne mi istiyorum sana dedim uzak dur Savaş'tan dedim. Peki sen ne yaptın gittin evlendin onunla her gece kendini verdin ona"

Robin arabanın koltuğuna uzanmış ağlıyordu. Acıkmıştı. Sürünerek oğluna gitmeye başladı. Nil gelip ayakkabısının topuğuyla elini ezdi. Dilda acıdan haykırdı "Oğlum aç onu emzirmem gerek"

"Benim istediğim vakitte emzireceksin piçini."

"Nil.."

"Biraz daha konuşacak olursan ortada emzireceğin bir bebekte kalmayacak"

Dilda dondu resmen. Nil çok tehlikeli bir sadistti. Dediğini yapardı onu durduracak hiçbir engel yoktu önünde.

Robin artık ağlamaktan helak olmuştu. Sesi kısılmış dudakları kurumuştu. Dilda kahroldu.

"Nil Allah aşkına merhamet et. Oğlum ölecek görmüyor musun?"

"Sadece on dakika tamam mı?"

Dilda koşarak gitti oğlunun yanına. Memesini hemen çıkarıp ağzına verdi. Öpüp kokladı. "Neredesin Savaş."

"O piç herifte seni kurtaramayacak" diye bağırdı Nil "Hiç kimse benimle oynayamaz. Beni hafife almak neymiş göstereceğim hepinize"


Bahadır Savaş'ın şirketine gitti. Kapıyı kırar gibi açtı.

"Ne oluyor lan!"

"Konuşmada dinle." diye bağırdı Bahadır. "Nil karınla oğlunu kaçırmayı planlıyor Savaş."

Bir an yanlış duyduğunu düşündü Savaş "Ne dedin sen?"

Bahadır dürüstçe her şeyi eksiksiz anlatmaya karar verdi. "İntikam içindi. Bebeğim ölüyken senin bebeğinin yaşıyor olması zoruma gitmişti. Karını da bebeğini de kaçırmayı plandık Nil'le. Acı çekmeni istedik. Ama savunmasız bir kadınla bebeğini kaçırmak şerefli bir iş değil. Vazgeçtim ben. Ama sen her zaman düşmanım olarak kalacaksın."

Savaş kendini kaybedip Bahadır'ın üstüne atladı. İkisi de öldürmekten beter ettiler birbirlerini.

"Nil durmayacak Savaş. Sana bunları anlatıyorum çünkü kötü bir adam değilim. Bir kadınla bebeğini kaçırmayı düşünmek bile vicdan azabından kahrediyor beni." nefes nefese konuştu Bahadır. Yüzü gözü kan içinde çıktı oradan.

Korkarak karısını aradı. Telefonuna ulaşamayınca nefes almayı unuttu o anda. Annesini aradı.

"Dilda orada mı anne?"

"Dilda çıkalı saatler oluyor oğlum. Akşam bizde kalacağınız için kıyafetlerini almaya gitti eve" dedi Asmin hanım.

Telefonu kapatıp Zahide'yi arayıp Dilda'yı sordu. Eve hiç gelmediğini öğrenince dizlerinin üstüne yığıldı. Belki ablalarına gitmiştir diye onları aradı. Sonuç hep aynıydı. Dilda yoktu işte. Nil'in nasıl biri olduğunu bildiği için iliklerine kadar korkuyu yaşadı. Belki karısı da oğlu da çoktan ölmüşlerdi. Kulaklarının içinde matkap dönüyordu sanki. Ellerini kulaklarına bastırıp acıyla ağladı.

Bölüm sonu.

Loading...
0%