Yeni Üyelik
46.
Bölüm
@verahare

Birinci serinin sonuna geldik. İkinci seride Robin ve Zeyşan'ı okuyacaksınız.

Oylarınız ve yorumlarınız için teşekkür ederim okuyucularım.

 

 

 

Aylar sonra...

"Anne anne"

Duyduğu sözcüğün tadına doymuyordu Dilda. Bu sözcüğü her duyuşunda damarlarındaki kan coşup kaynıyordu. Her bir zerresiyle seviyordu oğlunu. Taze çimlerin üzerinde yalın ayaklarıyla kendisine doğru heyecanlı bir şekilde yürüyen oğluna baktı. Çimleri suluyan fiskiyelerden kaçması Dilda'yı güldürdü.

"Islandın mı annecim sen?" Deyip bilegini öptü. Eşsiz kokusunu içine çekti. Robin süt içen kardeşine baktı. Ellerini çırpıp güldü. Öpmek için uzandı.

Dilda memesini emen kızını yavaşça kendinden ayırıp Robin'e öpmesi için uzattı. Robin Heja'nın pembe yanaklarına sulu bir öpücük kondurdu. Bazı bebekler kardeşlerini kıskanırdı. Anne babasının sevgisini paylaşmak istemezlerdi. Ama Robin'de hiç öyle olmadı. Kardeşini kıskanmıyor aksine çok seviyordu. Beşiği sallayan annesine yardım ediyor, elindeki lak lakı heyacanla sallıyordu.

Dilda'nın içi mutluluktan kabardı. Çocukları Allah'ın lütfuydu. Oğlu oyun oynamaya dalarken kızını emzirmeye devam etti. Sarı saçlarını okşadı. Kendisi gibi olan mavi gözlerine tebessümle baktı. Heja erken doğmuştu. Doğum sırasında kalbi durmuştu doktorların uzun uğraşları sonucunda kalbi yeniden atmaya başlamıştı. Doğumda Savaş'ta yanındaydı. Karısının ellerini tutmuş onu sakinleştirmeye çalışmıştı. Kızının sağlıklı bir şekilde ağladığını duyunca rahat bir nefes almıştı Dilda. İkinci bir ölümü kaldıramazdı. Kızları gayet sağlıklıydı.

Savaş havuzdan çıkıp yanlarına gitti. Kızını kucaklayıp havaya uzattı "Hejam kıymetli kızım. Babasının değerlisi" kızı annesine benziyordu.

Dilda korkuyla "Savaş öyle havaya uzatma Allah korusun düşürürsün sonra" dedi kalbi hızlı hızlı atarken.

Karısının başının tepesini öpüp kokladı "Annelik sana öyle çok yakışıyor ki..."

Dilda tatlı sesiyle "Sana da babalık çok yakışıyor" diye mırıldandı.

"Baba"

"Söyle babacım " deyip oğluna döndü Savaş. Oğlu havuzu işaret edince "Yüzmek mi istiyorsun hadi gel yüzelim o zaman" kızını karısının kucağına verip oğlunu kucaklayıp havuza girdi. Ellerini karnını altına getirip oğlunu suyun üstüne uzandırdı.

"Savaş dikkat et Robin'e" dedi Dilda.

" Merak etme "

"Babam aradı bugün ailecek pikniğe gideceğiz"

Dilda Robin'i öğle uykusuna yatırdı. Beşiğe dönüp kızını kucaklayıp emzirmeye başladı. Yumuşacık saçlarını okşadı. Minik ellerini öpüp sevdi.

Uyuyan bebeğinin kalp atışını dinledi Dilda. Kalbinden öptü.

Yatak odasında giyinen karısını süzdü Savaş. Özlemişti. Gidip ılık boynunu öptü. Arkadan sarılıp okşadı kalçasını.

Dilda ürperdi. O da özlemişti. Yüzünü kocasına çevirdi. Güzeliği bir kez daha büyüledi onu. Ellerini göğsüne uzatıp "Seni seviyorum adam" diye mırıldanıp dudaklarına uzandı. Açlıkla öpüştüler. Doğumdan sonra bir buçuk aydır birleşmemiştiler. Yatağa uzandıklarında yaylar gıcırdadı. Nefes nefese üstlerini çıkardılar. Hakimiyeti Dilda'ya verdi Savaş. Karısı üstüne oturunca belini iki yandan tutup hareket ettirmeye başladı. Sürtündü. Ağır ağır içine aldı onu. Dilda yüksek sesle inledi. Saçları terlemiş memelerinin arasında dağılmıştı. Ellerini kocasının göğsüne bastırdı. Başını geriye attı. Karısının yorulduğunu anlayan Savaş doğrulup usulca yatırdı onu yanına. Bacaklarının arasına yerleşti. Göbek çukurunu öpüp yaladı. Dilda titredi. Kocasının dudakları yuvasını istila etmeye başlamıştı. Sıkıca kollarına tutundu. Karısının boynunu yaladı. Kulağının arkasını öptü. Dilda'yı utandıracak sözleri sıraladı kulağına. Savaş karısını alnından öpüp "Karı kocayız biz utanma kocandan Dilda" dedi. Birbirlerine olan açlıkları hiçbir zaman dinmeyecekti. Sevgileri her geçen gün daha da artıyordu.

~~~~~~~

Kızını göğsünde uyutan kocasına tebessüm etti Ceylan. Babalık yakışıyordu ona. Artık onunda bir ailesi vardı. Sığınacak sıcak bir evi kocası ve kızı vardı. Kimsesiz değildi artık. Bahadır'ın karısı Zeyşan'ın annesiydi.
Annelik ne güzel bir duyguydu. Ceylan doğumdan sonra bu duygunun anlamını daha iyi anladı.

"Canımın içi ölürüm sana ben " diye mırıldanıp başının yanını öpüp kokladı. "Güzel kızım" Zeyşan babasına benziyordu. Gözlerinin rengini, saçlarını, ten rengini hepsini babasından almıştı.

Bahadır elini uzatıp karısını yanına çekti "Gel sende bu göğsümde uzan." Birlikte uzandılar. Kocasına sıkıca sarıldı Ceylan. Huzur buydu işte. Az sonra Zeyşan ağlayarak uyandı.

" Emzirme vakti. Gel bakalım anneye" kızını kucakladı. Elbisesinin fermuarını açıp. Memesini çıkarıp emzirmeye başladı. Kızı iştahla sütünü emiyordu.

Aile olmak bir kadının kocası, bir bebeğin babası olmak ne güzel bir şeydi. Asıl mutluluğu şimdi yaşıyordu Bahadır. Kızı bir de ona baba dese havalara uçardı.

"Bana ne zaman baba diyecek Zeyşan?"

Kocasının sorusu güldürdü Ceylan'ı " Daha kırk günlük kızımız. Zeyşan'ın sana baba demesine sekiz ay var " yeniden güldü.

Karısının yanağını öpüp geri çekilirken "İyi ki varsınız" diye mırıldandı Bahadır.

Ceylan birdenbire sessizce göz yaşı döktü. Kolay bir mutluluk değildi onunkisi. Yaralanmış kırılmıştı. Fakat sonunda mutlu olmuştu. Kızı ve kocası vardı. Bir hizmetçi olarak girdiği bu evin artık hanımıydı. Bahadır'ı dize getiren kadındı. Ona özlemeyi sevmeyi öğreten kadındı. Dikenli yolda yalın ayak yürümek gibi bir şeydi Bahadır'ın kalbine girmek. Ama işte her nasılsa Ceylan bunu başarabilmişti. Bahadır her gece ona sarılarak uyuyor çok sevdiği kokusunu içine çekiyordu. Zeyşan uykusundan ağlayarak uyandığı zaman karısından önce yataktan çıkıyor kızını kucaklayıp karısına veriyordu. Ceylan'ın isteği üzere Zeyşan'ı ve Ece'yi yanlarına alarak yetimhaneye gidiyorlardı. Çocuklar Zeyşan'a bayılıyorlardı. Kızının ilgi odağı olması Ceylan'ı mutlu ediyordu. Kızının nasıl anne sevgisine ihtiyacı varsa, diğer çocuklarında anne sevgisine ihtiyacı olduğundan Ceylan her gün onları ziyaret ediyor masallar okuyor oyunlar oynuyordu. Çocukların ona anne diye hitap etmelerine itiraz etmiyor aksine çok mutlu oluyordu.

"Neden ağladın şimdi?"

Ceylan gülümsedi "Mutluluktan" dedi "Mutluluktan"

Karısının göz yaşını öpüp "Mutluluktan bile olsa ağlamana dayanamam Ceylan." Boynuna öpücükler kondurdu "Nazlı çiçeğim" diye mırıldandı. Tutkuyla öpüştüler.

~~~~~~~~~~

Ailecek pikniğe gittiler.

Türkan'la, Dilda ve Sevim uyuyan bebeklerini yan yana yatırdılar. Türkan'ın oğlu, Sevim'in kızı olmuştu.

"Annelik çok güzelmiş" dedi Türkan uyuyan oğlunu huzurla izleyip.

Asmin hanım tebessüm edip " Tabii güzel ya. Çocuk evin neşesi bereketidir kızım " dedi.

" Haklısın"

Fatma "İnsanın torununun olması da çok güzel bir şey." Dedi "Evlattan daha tatlı oluyor torun "

Türkan şaşkınca " Gerçekten mi?" Diye sordu.

Fatma gelinine dönüp "Torunum bambaşka" dedi.

Mangalları yakmaya başlamışlardı. Kızlar birlikte salata yaptılar karpuz kestiler. Rohat'la Miran ipi sallıyor Eda ve diğer kızlar sırasıyla ipin üzerinden atılıyorlardı. Helin kocasıyla işten çıkıp birlikte gelmişlerdi.

"Evlilik nasıl gidiyor?" Diye sordu Dilda Helin'e.

"İyi" dedi Helin yüzünde çiçekler açarken.

Savaş karısını alıp yürüyüşe çıktı. Kır çiçeklerinin içinde yürüdüler. Göldeki kayığa bindiler. Savaş küreklere asıldı. Yeşil gölü izlemek huzur veriyordu. İskelede oturup ayaklarını suya daldırdılar. Dilda başını kocasının omzuna dayadı.

" Ne çok şey yaşadık seninle." Dedi Dilda. "İyi ki girdin hayatıma."

Karısının elini kucağına indirip okşadı."Gönül verenim" öptü ellerini. İki defa ölümden son anda kurtulmuştu karısı. Her ikisi de onun yüzünden olmuştu. Dilda hayatına girmeseydi diye düşündü. Bu düşünce ürpermesine yol açtı. Dilda'sız bir hayat çekilmezdi ki.

"Bana şiir okusana" diye mırıldandı Dilda.

Elleri kenetlendi.

Her Gün Seninle

Güzel olan Her günü seninle tekrar tekrar yaşamak Erimek yarını olmayan zamanlarda Durdurmak bir yerde bütün saatleri Bütün kuralları kırıp parçalamak Sonra varmak o yerlere Mevsimlere dur demek Kar yağarken çiçek açtırmak ağaçlara Güneşi bir akşam saatinde tutup bırakmamak Sonra doldurmak ay ışığını kadehlere Delicesine içmek Ve unutabilmek her şeyi ansızın Sevmek seni en yücesiyle sevgilerin Birlikte geçmiş, gelecek bütün çağları aşmak Güzel olan Sevmek seni Tanrılar gibi Seninle Tanrılaşmak... Bir gün bu akan sele dur diyeceğim, göreceksin Ne bu şehir kalacak Ne bu duygusuz sürü Bu korkunç kalabalık Her vapur seni getirecek bana Bütün istasyonlarda seni bekleyeceğim Kapılar sana açılacak Senin için söylenecek şarkılar Şiirler senin için yazılacak Her evde bir resmin Her meydanda bir heykelin olacak Ve sen kimi gün bir rüzgar gibi Kimi gün denizler gibi, bulutlar gibi Kopup ötelerden, ötelerden Yalnız bana geleceksin Bir gün bu akan sele dur diyeceğim göreceksin. Ben eskimeyen tek güzelliği sende gördüm Sende buldum erişilmez hazları Yanında sıyrıldım korkulardan, yalanlardan Duyguların en ölmezini sende duydum Susuzluğum dudaklarında dindi Yalnızlığım ellerinde Çoğu gün unuttum açlığımı Sende doydum... İlk defa seninle bütünlendim, anlıyor musun Anladım yaşadığımı her nefes alışta Seninle geçtim bütün zamanlardan Seninle var oldum Eridim seninle bir sonsuz çalkanışta. Boynunda bir yer vardır, ben bilirim Ne zaman oradan öpsem, Değişir gözlerinin rengi Yanar dudakların, terler avuçların Dökülür kapkara aydınlık gibi Omuzlarına saçların Gitgide artar kalbinin vuruşları Bir musiki halinde dünyamı doldurur Ansızın bütün sesler kesilir Zaman durur Bir baş dönmesi başlar o en yükseklerde Her gün seninle yeniden var oluruz Eriyip kaybolduğumuz yerde... Sesini duymadığım gün Yaşanmış değil Açan çiçek değil Öten kuş değil Yüzünü görmediğim gün İçimde yıldızlar sönük Güneşler güneş değil Seni sevmediğim gün Seni anmadığım gün Olacak iş değil... Her günüm seninle geçsin O güneşe en yakın Kimsenin varamayacağı bir dağ başında Uçsuz bucaksız uzak denizlerde İnsan ayağı değmemiş ormanlarda Uzaklarda, en uzaklarda O gemilerin uğramadığı limanlarda Işığım ol, alınyazım ol benim Vatanım ol, evim ol Yeter ki bir ömür boyu benim ol Her günüm seninle geçsin...

Ümit Yaşar Oğuzcan

Devam edecek...

 

 

 

 

 

Loading...
0%