Yeni Üyelik
27.
Bölüm

Travma

@verahare

Eltimin canı çekerde yoğurmaz mıyım çiğ köfteyi?" dedi Rima çelik leğende çiğ köfteyi yoğurup

 

Sevim ağzı sulanarak bakıyordu çiğ köfteye "Senin gibi elti zor bulunur valla Rima. Canım istedi diye hemen yapmaya başladın çiğ köfteyi." dedi

 

Elti değil kız kardeş gibiydiler. Rima hamileyken düşük tehlikesi olduğunda Sevim ona yemek yapıyor çocuklarına bakıyor çocukların yemek döktükleri halılarını yıkıyordu. Sevim hastalandığı zamanda Rima ona el atıyordu.

 

"Maşallah gelinin pek bir hamarat Asmin"

 

Eltisi Siti'nin sözlerinden sonra göğsü gururla kabardı Asmin hanımın.

 

"İki gelinimden de Allah razı olsun" dedi.

 

"Ay Rima yenge bileğine kuvvet bulguru merhem gibi ettin valla" dedi Dilda.

 

Rima güldü.

 

"Karım Urfalı kuvvetli olması normaldir" dedi Azat kapı eşiğinde durmuş karısına tebessüm ederken .

 

Rima kocasına döndü. İçinden gülümseyip "Bu kadar kadının içinde ne işin var senin hadi kış kış" Kocasının evden çıkışını gülerek izledi.

 

"Bize hemen bir torun verirsin inşallah"

 

Türkan ateş basan yüzünü yere eğdi birden.

 

Fatma eltisi Keje'nin sözleri gülüp "Daha yeni evli onlar Keje" dedi.

 

"Ne olmuş yani yeni evlilerse eğer bir sorun yoksa bir gecede bile hamile kalınır tabii gelinimiz şimdi çocuk isterse?"

 

Türkan utançtan titredi. Daha fazla dayanamayıp kendini mutfağa attı.

 

"Bizimkiler senden bebek istiyor" diye konuşup güldü Rojin.

 

"Doğru mu bu?"

 

"Ne doğru mu?"

 

Türkan kapıyı kapatıp Rojin'in yanına gidip kısık sesle "Bir gecede hamile kalınır mı gerçekten?"

 

"Ee tabii imkansız bir şey değil ki." dedi Rojin "Düzenli olarak ilişkiye girin Kadir'le. İlişkiden sonra hemen ayaklanma en az bir saat kadar uzan yatakta tamam mı?"

 

Türkan dikkatle dinledikten sonra "Hı hı" dedi hızlı hızlı.

 

"Kucağına da bebek pek yakışır senin"

 

Yeni gelin adayına sanki ilk kez görüyorlarmış gibi bakıyorlardı. Eda oturduğu yerde kıpırdadı. Asmin hanımla göz göze gelince utangaç bir şekilde başını yere eğdi.

 

"Asmin'in üçüncü gelinini de görmek nasip oldu" diye tatlı bir şekilde güldü Siti.

 

Sevda hanım "Sadece arkadaş onlar. Birbirlerini iyi tanımadan evliliği sokmayın kafalarına çocukların" dedi

 

"Evlenince tanır" dedi Keje.

 

"O eskidendi hepimiz kocalarımızla görücü usulüyle evlendik." dedi Sevda hanım.

 

"Bir tek Asmin Behram abiyle sevgili olduktan sonra evlendi" dedi Siti. "Az koşturmadı kaynımı peşinde"

 

"Arkasından koşulmayacak kadın değildim bende" dedi Asmin hanım.

 

Siti gülüp "Behram abi hâlâ saçlarını tarayıp örüyor mu Asmin?"

 

Janya annesinin yerine cevap verdi "Taramadığı tek bir gün yok ki. Babam odalarında annemin saçlarını tararken Jinamin delalımın roniya çave min diyor hep"

 

Asmin hanım tebessüm etti. Kocası her gün hiç aksatmadan saçlarını tarıyor aşk sözcüklerini tutkuyla sıralıyordu ona.

 

"Ovv aşka gel" diye güldü Keje. "Kocamızla aramızda sadece sevgi kaldı"

 

"He vallahi" dedi Siti eltisine.

 

Keje "Maşallah Asmin'le Behram abinin arasında hem aşk hem de sevgi var." dedi.

 

"İşte bu yüzden severek evlenmeli." dedi Asmin hanım Aras'a yoğurt yedirirken. "Çocuklarıma nasihatimdir severek evlenmeleri. Ben görücü usulünden yana değilim. Yüreği titremeli insanın avucu avucunun içinde erimeli baktığın zaman gözlerine kendi yansımanı görmelisin"

 

Odadaki herkes hayranlıkla dinledi Asmin hanımı.

 

"Bakın Türkan'a sevdiğiyle evlendi diye yüzünde güller açıyor sanki .Kıpır kıpır maşallah. Kadir'in adı geçti mi nasılda gülümsüyor heyecanlanıveriyor birden. Aşk böyle bir şey işte." dedi Asmin hanım.

 

Eda içinden saygı duydu Asmin hanıma.

~~~~~~~~

 

Robin'e bebek bezi almak için Azat abisinin evinden çıkıp babasının evine gitti Dilda. Kapı çalınca odasından çıkıp "Kim o?" diye seslendi.

 

"Benim."

 

Heyecanla saçlarını düzeltip kapıyı açtı Dilda. Savaş'a birden sarıldı. Ne çok özlemişti onu.

 

"Güzelim benim." boynunun kokusunu çekti içine "Gönül verenim" Dudağına eğildi.

 

Dilda merdivenleri kontrol edip "Biri gelir şimdi"

 

Savaş kapıyı ayağının topuğuyla itip kapattı. "Beş gün sonra evliyiz" deyip etli pembe dudakları emerek aldı ağzının içine. Belinden sıkıca tutup ayaklarını yerden kesti.

 

Dilda bacaklarını geniş beline doladı . Elini tişörtünün altından göğsüne uzattı. Tüyler avuçlarını gıdıkladı. Karın kaslarına dokunup tırnaklarıyla çizmeye başladı. Dirseğiyle omzunun arasındaki kaslara dokundu. Dolgun damarları iştahını kabartıyordu. Vahşi bir açlıkla emmeye başladı damarlarını. Şehvetin derinlerinde bir yerde nabız gibi attığını Savaş'ı şimdi içinde istediğini anladı.

 

Uzun bir öpüşmeden sonra ayrıldılar.

 

"Kınalık ve gelinlik bakalım sana"

 

"Şimdi mi?"

 

"Evet şimdi"

 

Dilda abisinin evine geçti. Robin'i Aras'ın beşiğinde mışıl mışıl uyurken gördü.

 

"Anne Savaş geldi gelinlik bakmaya gideceğiz"

 

"Siz ikiniz gidin"

 

"Ya Robin ne olacak?"

 

"Uyuyor şimdi hem havada sıcak yazık hırpalanmasın."

 

"Maşallah uykusu çok iyi hemen uyanmaz Robin" dedi Simal. "Hem uyanırsa da seni ararız gelirsin"

 

Dilda çıktı evden. Arabaya geçip Savaş'ın yanına oturdu. Savaş arabayı sürerken Dilda'nın elini alıp dudaklarına götürdü.

 

"Ellerin ne kadar da küçük"

 

Dilda ses etmeden yanağına uzanıp dudaklarını bastırdı "Ben hiç mutlu olacağımı sanmıyordum. Sen geldin hayatımı değiştirdin. Kara bulutlar dağıldı birdenbire umutlu olmayı öğrendim "

 

"Mutlu olmayı en çok sen hak ediyorsun"

 

Savaş'la beraber el ele gelinlikçinin olduğu mağazaya doğru gidiyordu Dilda. Sokak sanatçıların şarkı söylemeye başladığını görünce "Bizde dinleyelim mi biraz?" diye sordu Dilda.

 

"Dinleyelim" dedi Savaş.

 

Kol kola girip şarkıları dinlediler. Dilda susayınca Savaş ona su almak için ilerideki markete gitti. Dilda banka oturdu. İğrenç sesi duyunca başını arkaya çevirdi. Eski sınıf öğretmeniydi. Yıllar önce Dilda'yı sınıfta zorla tutup onu dudaklarından öpmeye çalışmıştı.

 

Kanı ateş gibi tutuştu Dilda'nın. Tekerlekli sandalyede ayakları olmadığını görünce şaşırmadan edemedi. O zamanlar ayaklarının üzerindeydi iğrenç herif. Bu pislik yüzünden çok sevdiği okulundan ayrılmıştı Dilda. Bir süre psikolojik destek almıştı.

 

"Allah belanı versin!" gözüne kestirdiği boş içki şişesini herifin başında parçalara ayırdı. Öfkesi geçmiyordu. Ona yapılan haksızlığı hazmedemiyordu. O her gün ağlamış neden ben diye defalarca soru sormuştu kendisine. Gece oldu mu uyamaya korkar olmuştu. Ne zaman uyusa pislik herifi kendisine saldırırken görüyor çığlık çığlığa uyanıyordu. Ailesi Dilda'nın neden böyle olduğunu araştırmış kızlarının ağzından tek bir laf alamamışlardı. Dilda eğer ailesine söylerse ona saldıran pisliği öldüreceklerini biliyordu. Korkmuştu kendisi yüzünden abilerinin hapse girmelerini istememişti. Acısı içinde koca bir volkan olmuştu.

 

Çevredeki herkes Dilda'yı kınamıştı engelli bir adama saldırdı diye. Pislik herif tanımıştı Dilda'yı.

 

Dilda hırsını alamayıp pislik herifinin yüzüne tükürüp tekerlekli sandalyeye tekme atıp onun yere düşmesini sağladı. Genç bir erkek "Ne yapıyorsun lan adama!" diye bağırıp elini Dilda'ya kaldırdı.

 

Savaş onları görünce elindeki suyu atıp kurşun gibi fırlayıp Dilda'nın yanına gitti. Ona vurmak isteyen genci yere fırlattı. Dönüp Dilda'ya baktı. Onu ilk kez böyle görüyordu. Buz gibi donmuştu. Beynini kemiren sorular meydana çıktı. Kimdi bu herif? Dilda neden böyle kana susamış gibi olmuştu birden?

 

Dilda genç erkeğe döndü "Sana ne benimle onun arasında olan bir mesele bu" deyip pislik herifin karnına tekme attı. "Öl artık öl!" diye çığlık attı. Savaş'ın yanı başında olduğunu görmedi bile. Öfkeden titriyor tekmelemeye devam ediyordu.

 

"Özür dilerim."

 

Duydukları tamamen delirtti Dilda'yı. Birinin hayatını mahvedip sonrada köşeye çekilip özür dilemek dalga geçmekten başka bir şey değildi.

 

Defalarca tekmeledi. Başından kan geldiğini görmek bile durduramadı onu. Başka bir genç adam Dilda'ya vurmak isteyince yumruğu havada yakalayıp başını gencin başına gömdü Savaş. Genci öldürmekten beter etti. Yerdeki herifi tekmeleyen Dilda'yı sırtına aldı birden.

 

"Bırak beni Savaş"

 

Savaş Dilda'yı arabaya bindirip kapıyı kilitledi hemen. "Kimdi o tekmelediğin söyle hemen"

 

Telaffuzu zor şeyler... Hani böyle söylemek isteyip de söyleyemediğin boğazını düğüm düğüm eden bir acı. Sussan seni acıtır konuşursan eğer daha çok canın yanar. İçinde taşan bir his belirdi. Daha fazla içinde tutarsa eğer kendini kaybedeceğini sezinledi. Travmayı atlatamadığını anladı bugün. Kolay bir şey değildi bu. Yapılan şey insanlık suçuydu. Affedilemeyecek bir şeydi.

 

Ellerini saçlarına daldırıp kesik kesik nefes aldı. Böğüre böğüre ağladı. Terden sırılsıklam olmuştu. Savaş'a bakmaya utandı birden.. Eğer anlatmasa asla iyileşemeyeceğini anladı. "O beni taciz etti. Öğretmenimdi zorla öpmek istedi beni zor kurtuldum elinden. Onun yüzünden eğitim hayatım mahvoldu." dedi Dilda öfkeyle. Artık içinde tutmak istemiyordu.

 

"Orospu çocuğu!"

 

Savaş'ın arabadan kurşun gibi çıktığını korkuyla izledi Dilda. O da hemen peşinden koştu. Pislik herifi bulamadılar. Savaş nereye gittiği sordu insanlara. Yaşlı kadının biri "O kanser hastası bir adam. Geçimini sağlamak için mendil ve hazır su satıyor" dedi "Komşuyuz onunla"

 

"Bana evinin adresini verin" dedi Savaş.

 

Dilda yere yığıldı birden. "Evimize gidelim ne olur" dedi ağlayıp hıçkırırken. Savaş'ın durmayacağını biliyordu. Anlattığına pişman olmuştu.

 

Savaş hızlı bir şekilde adresi alıp Dilda'nın yanına gitti. Yarı baygın olduğunu görünce kahroldu. onu kucakladı "Ağlama güzelim ağlama ne olur"

~~~~~~~~

 

"Ceylan nerede?"

 

Ece'nin defalarca sorduğu soruyu "Bilmiyorum" diye yanıtladı Bahadır.

 

"Kim okuyacak bana masalları?"

 

"Ben okurum"

 

"Sen Ceylan gibi okuyamazsın ki"

 

"O zaman Zühre okur"

 

"Zühre'de okuyamaz" diye diretti Ece. "Kimse Ceylan gibi güzel masal okuyamaz" deyip ağlamaya başladı.

 

"Ağlama hadi bak arkadaşlarına getirdim seni" dedi arabayı yetimhanenin karşısında durdurup.

 

Ece ellerini bir birine vurdu birden. Sürgülü kapı açılınca avluya girdiler. Ece kapıyı açıp ip atlayan çocukların yanına koştu. Çocukların hepsi seviyordu Ece'yi. İlk defa bir yetişkin onlar gibi oynayıp gülüyor onlara eşlik ediyordu. Ece'nin çocuk zekasına sahip olduğundan habersizlerdi.

 

Bahadır'ın yetimhaneye yaptığı yardımlardan memnundu Nadide hanım.

 

"Bazıları yardım sözü verip gidiyorlar. Mecbur değiller tabii ama yalan söylemeleri ağrıma gidiyor" dedi Nadi hanım bol köpüklü Türk kahvesinden küçük bir yudum alıp.

 

"Şimdilik yüz bin bağışlıyorum" dedi Bahadır çeki Nadide hanıma uzatıp "Yarında çocuk tiyatro ekibi gelecek. Çocuklar için bir değişiklik olsun dedim"

 

"Teşekkür ederim" dedi Nadide hanım "İnce düşüncelisin"

 

"Sizden bir ricam olacak"

 

"Nedir?"

 

"Buradaki gönüllü ablalardan birinin evime gelip Ece'yle oynamasını ona masal okumasını istiyorum" dedi Bahadır

 

"Çocuklarla arası çok iyi bir kız var. Yetimhanede büyüdüğü için diğerlerine göre çocuklarla arası çok daha iyi."

 

"Nerede o?"

 

"Kabul eder mi bilmem kendisi mutfakta çalışıyor benim için çok değerli bir kız"

 

"Kendisini görebilir miyim?"

 

"Tabii"

 

Birlikte kalkıp koridorda yürüdüler. Yatakhanenin kapısından geçtiler. Uyuyan kız çocuğuna sarılmış güzel sesiyle ninni söyleyen kızı dinlediler. Bahadır Ceylan'ı görünce ufak bir şaşkınlık yaşadı.

 

Nadide hanım kısık bir sesle "Ceylan kızım buraya bakar mısın?"

 

Bahadır'ı görünce eli ayağı birbirine dolandı. Kucağındaki kızı yavaşça kendinden ayırıp yataktan çıktı. Yanlarına gitti.

 

Nadide hanım "Bahadır beyin seninle konuşacağı şeyler var"

 

"Telefon size Nadide hanım"

 

Hademenin uzattığı telefonu kulağına dayayıp oradan uzaklaştı Nadide hanım.

 

"Ne işin var burada?" diye ters ters konuştu Ceylan mutfağa gitmeye başlayıp.

 

"Burada ne yapıyorsun?"

 

"Çalışıyorum izin verirsen tabii"

 

"Gelmeyecek misin eve?"

 

Metal tabldotları kucağına alıp yerine yerleştirmeye başlarken "İstenmediğim yerde işim olmaz benim. Bağlanmadığın kadına eve gelmeyecek misin diye sormak çok saçma değil mi?" alaylı bir sitemle konuşup tabldotları üst üste dizmeye devam etti. Bugün midesi ekşimiş başı çok fena ağrıyordu. Mutfağa girmek işkenceydi onun için. Ne yemeğe ne de kokusuna dayanamıyordu. Ağır baskın bir kokuyu duyunca başı dönüyordu. Bu sabah kızartılmış yumurta ve sucuğun kokusu ve görüntüsüne dayanamayıp lavaboya yetişemeden mutfağın ortasına kusmuştu. Şimdi Bahadır'ın sorularına katlanamıyordu

 

"Gider misin başımdan görüyorsun işlerim var" dedi Ceylan ters ters.

 

"Ceylan işlerimin bitmesine çok az kaldı birazdan çıkarız seninle"

 

Bahadır kapının eşiğinde durmuş Ceylan'la konuşan hademeye sabırsızca bakıyordu.

 

"Geliyorum birazdan Emre" dedi Ceylan.

 

Varlığından haberdar olmadığı bir his kalbini boğdu sanki. Ceylan'ın az önceki erkekle dışarı çıkmaya niyetlendiğini görünce sinirlendi. Şakaklarına demir yumruk yemiş gibi oldu "Gidemezsin" kendini kaybedip kolundan tuttu Ceylan'ı.

 

"Sana ne be manyak mısın nesin sen bırak kolumu"

 

Bahadır elini çekti birden "Gidemezsin" dedi baskın bir sesle.

 

"Bak zaten bugün çok fenayım birde seninle uğraşamam tamam mı" diye kızdı Ceylan "Sen kendine başka bir eğlence bul. Git dedin bana bende gittim ama bu seferde sen bırakmıyorsun beni"

 

"Ece'nin sana ihtiyacı var Ceylan"

 

"Sen o melek gibi kıza kurban ol Bahadır." dedi Ceylan mutfaktan çıkıp.

 

Bahadır arkasından gitti "Dur Ceylan"

 

Ceylan daha hızlı yürümeye başladı. Başı döndü her şey kapkaranlık oldu birden. Sanki ayakları yerden kesilmişti.

 

Bayılıp yere yığılan Ceylan'ı hastaneye götürdü Bahadır.

 

"Hastanın nesi oluyorsunuz?"

 

Doktora şaşkınca baktı Bahadır. Sahi Ceylan'ın nesi oluyordu? O kim oluyordu da hesap sorup gitmesine engel oluyordu. Doktor yeniden sorusunu tekrarladı. "Sevgilisiyim" dedi birdenbire.

 

"Müjdemi isterim sevgiliniz iki haftalık hamile"

 

"Hamile falan olamaz korunuyoruz biz" dedi Bahadır. Doktorun alaylı tebessümüne sinirlendi. "Yeniden test yapın"

 

"Biz gerekli testleri yaptık burada duracağına sevgilinin yanına gitsen iyi olacak."

 

Odaya girdiğinde Ceylan'ı karnını okşarken gördü.

 

"Gerçekten hamile misin?"

 

"Sana ne"

 

"Ne demek sana ne eğer gerçekten hamileysen rahminden taşıdığın bebek benim" dedi Bahadır Ceylan'ı kucakladı birden "Başka bir hastaneye gidiyoruz"

 

"Bahadır bırak sen delirdin mi?"

 

Arabaya geçtiklerinde yeniden kusmaya başladı Ceylan. "Oh olsun sana arabanın içine ettim işte"

 

"Sen nasıl hamile kalırsın korunuyorduk biz"

 

"Sen değil ben korunuyordum Bahadır bey. Ama son üç kez girdiğimiz ilişkide korunmayı bıraktım bana verdiğin hapları dilimin altında saklayıp sen görmeden yok ettim onları" dedi Ceylan. "Anne olmak istedim"

 

Bahadır ses etmeden Ceylan'ı hastaneye götürdü. Yeniden test yaptırdı Ceylan. Bir saat sonra tahlil sonuçlarına baktı doktor. Yanıt "Hamilesiniz" olmuştu.

 

Hastaneden çıkıp sahildeki banklardan birine oturdular. Baba oluyordu Bahadır. Dünyada en çok istediği şeyi oluyordu. Birden ağlayıp gülmeye başladı. Ceylan'a sarıldı "Teşekkür ederim"

 

"Bebeğim sadece bana ait Bahadır. Annesini sevmediğin bir bebeği hak etmiyorsun sen. Sen aslında güzel hiçbir şeyi hak etmiyorsun" dedi Ceylan.

 

"Sen ne demek istiyorsun Ceylan?"

 

"Şunu diyorum bebek sadece benim. Hamile kalmayayım diye köpek gibi çabaladığını unuttum mu sanıyorsun. Sakın hamile kalma Ceylan birde seninle uğraşamam Ceylan. Bağlanmak yok Ceylan."

 

"Çocuğumu taşıyorsun doğuma kadar bende kalacaksın doğumdan sonra ne yaparsan yap"

 

Sert tokadını Bahadır'ın yüzüne indirdi "Ben taşıyıcı anne değilim tamam mı?! Bebek sadece bana ait."

 

"Gel buraya"

 

Kolundan tutup ona arabaya sokmaya çalışan Bahadır'ın kolunu ısırdı Ceylan "Eğer beni zorla götürürsen kendimi öldürürüm tamam mı. Yemin ederim gözümü kırpmadan öldürürüm kendimi"

 

Bahadır korkarak çekti elini.

 

"Sen ne pisliksin böyle. Bir anneyi evladından ayırmayı nasıl düşünebildin. Ne anne bebeksiz ne de bebek annesiz olur. Bizim sana ihtiyacımız yok."

 

Bölüm sonu.

 

Loading...
0%