@verahare
|
Diyarbakırın tarihi kalelerine hayranlıkla bakıyordu Simal. Kızı elini yarı açık cama vuruyor "Anne anne" diye kıkırdıyordu. "Hani gelmeyecektin?" Kocasına döndü. Tişörtünün açıkta bıraktığı pazuları takıldı gözlerine. Omuzuyla dirseğinin arasındaki dolgun damarları iştahını kabartıyordu. Kendini tutamayıp öptü dolgun damarları. İçinden seni bu kadar kadınla yalnız bırakır mıyım ben diye konuştu. "İstemiyorsan geri dönerim" dedi ciddi bir ses tonuyla. Renas hafifçe gülümsedi "Aman ha sakın gideyim deme daha seninle birlikte olacağız" Simal kızardı "Ben başkasının evinde seninle birlikte olmam" dedi. "Başkasının evi değil benim kendime ait odam var Simal" Kocasının ciddi olduğunu görünce "Renas sakın utanırım ben." Kocası eteğini dizlerine çekip bacağının içini okşamaya başladı. Eli yukarı doğru uzandı. "Sımsıcaksın" "Renas rahat dur." Mahalleye geldiklerinde kocasının elini çekti birden. Sokak kapısında bekleyen kaynanasını görümcelerini görünce yüzü ekşidi. "Hoş geldin oğlum" dedi Zelal hanım oğluna sımsıkı sarılıp. Renas annesinin elini öptü "Nasılsın anne?" diye sordu bir kolunu annesinin omzuna atarken. "Nasıl olayım evladım benden uzakta" Simal kaynanasının ona bakarak imalı konuşmasına aldırmadı. "Ver yeğenimizi sevelim biraz" görümcelerinin kaba davranışlarını sineye çekti. Kızı halalarının kucağında huysuzlanmaya başlamıştı. "İyi bakmamışsın torunuma ne kadar zayıf." Simal alttan alıp "Avşin'in kilosu gayet iyi" dedi kaynanasına. Avluya geçtiklerinde kayınbabasını gördü. Renas gidip elini öptü babasının. Ardından Simal gidip elini öptü. Zelal hanım "Reşit bak Avşin'imize ne kadar tatlı" deyip kocasına uzattı torununu. "Aynı Renas'ın bebekliği" dedi Reşit torununu severken. Elini ceketinin cebine attı. Avşin yazılı künyeyi çıkarıp torununun bileğine taktı. "Ne zahmet ettin baba?" dedi Simal. "Ne zahmeti. Bütün torunlarıma hediyeler aldım. Bir tek Avşin'e hiçbir şey almadım. Bir kez bile ziyaret etmedim sizi. Ama siz ikiniz beni utandırdınız" dedi Reşit. O da oğluna kızmış Simal yerine yeğeni Ahugüzar'la evlenmesi için baskı yapmıştı. Oğlu onu dinlemeyip Simal'e evlenince sırt çevirmişti oğluna. Simal kayınbabasına burukça tebessüm etti. Hatalarından ders çıkardığını görmek mutlu etmişti onu. Yukarıya çıktıklarında Zinar'ın oğlunu gördüler. Ahmet sıkıca sarıldı Renas'a "Hoş geldin amca" dedi sevinçli sesiyle. "Sende hoş geldin yenge" "Hoş buldum Ahmet nasılsın?" diye sordu Simal güler yüzle. "İyiyim çok şükür" "Yeni gelinimiz nerede?" Ahmet gülümsedi "Salonda oturuyor annemle" Dört tane eltisinin içinde bir tek Ahmet'in annesi sıcak baktı Simal'e. Renas'ın amca kızı olan Ahugüzar'da oradaydı. Yüzünü bir kez dönüp bakmamıştı bile Simal'e. "Hoş geldin Simal" dedi Hatice Simal'e içtenlikle sarılırken. "Hoş buldum yenge hayırlı olsun" dedi Simal. "Sağ olasın. Bu gelinim Aslı Kilisten geldi." Simal şaşırdı "Kilisli misin?" "Evet" dedi Aslı. "Nasıl tanıştınız?" "Bizim komşulardan biri Aslı'nın oturduğu mahalleden bir kızla evlendi. Ahmet'e Kilise gitti düğün için. Orada görmüşler birbirlerini." dedi Hatice. "İki yıldır seviyorlar birbirlerini. Aslı'nın ailesine haber gönderdik birkaç kez ama sonuç hep aynıydı. Size verecek kız yok deyip duruyorlardı. Kaçmaktan başka çare bırakmadılar kıza. Ne vardı sanki gelinliğiyle çıksaydı baba evinden." Hatice'de kaçarak evlenmişti kocasıyla. Kaçtığı için boynu bükük kalmıştı. Babasının evine çocukları olmadan gitmemişti. Hem eltileri hem kaynanası kaçtığını tokat gibi vurmuşlardı yüzüne. Ama gelinini ezdirmeye niyeti yoktu Hatice'nin. "Gelinlik giymesine gerek yok ki. Kaçarak evlendi zaten." Hatice eltisi Nazdar'ın böyle konuşmasına sinirlendi. "Kaçtıysa sevdiğine kaçtı. Aslı hangi gelinlik güzelse onu giyecek hangi kuaför iyiyse ona gidecek tamam mı? Gücüm yettiğince en güzel altınları takacağım gelinime" "Ne dedim sanki yenge böyle sinirleniyorsun. Ben Aslı her şeyi göze alarak kaçtığı için öyle konuştum." "Dediğini kulakların duysun Nazdar! Her genç kız evlendiğinde gelinlik giymek ister. Ben gelinimin gözünde hiçbir şey bırakmam anlıyor musun?" "Helal olsun sana yenge. Sende aynı annem gidi düşünüyorsun. Benimde bir yengem kaçarak evlendi. Bizde onun gözünde bir şey bırakmadık." dedi Simal. "Hadi Aslı kuaföre gitme vaktin geldi." dedi Ahmet kapıdan başını uzatıp. Aslı'yla kaynanası çıktılar odadan. "Renas'la aranız nasıl?" Eltisi Şilan'ın yılan gözleri rahatsız etmişti Simal'i "Çok iyi" dedi. "Çocuk yapmayı düşünmüyor musunuz?" "Avşin daha küçük" dedi Simal. "Yaa" Ahugüzar'ın imalı bakışları huzursuz etti Simal'i. Bir yandan da eltisinin imalı konuşması rahatsız etmişti onu. Bir süre daha oturduktan sonra çıktı odadan. Kocası onu duvarın dibine çekip dudaklarına yapışınca basılma korkusuyla geri çekildi. "Biri görecek şimdi delirdin mi sen?" "Onlarda gözlerini kapatsınlar o zaman" deyip karısını kendine çekip dilini boynuna sürttü "Dayanamıyorum Simal. Tam bir hafta oldu. İçinde olmak istiyorum" Karısının elinden tutup kendisine ait olan yatak odasına götürmeye başladı Renas. Regl olduğundan beri birlikte olamamışlardı. Kocası elinden tutmuş merdivenleri çıkarken ciddi olduğunu gördü Simal "Renas dur ben burada olamam seninle utanırım" deyip kocasının elinden kurtulup güldü Simal. Merdivenleri koşarak indi. "Biz Avşin'e prenses elbisesi alacağız babanla" "Tamam" dedi Simal. Kaynanasıyla kayınbabasının torunlarını kucağına alıp evden çıkışlarını izledikten sonra eltilerinin olduğu odaya adım attı. Kendisi hakkında konuştuklarını duyunca durup onları dinlemeye başladı. "Avşin küçükmüş de ondan çocuk yapmıyormuş külahıma anlatsın." "Otuz beşinden sonra çocuğu falan olmaz Simal'in." dedi Ahugüzar. Simal'in kanı öfkeden tutuştu. "Menopoza girmiştir bile haspam." "Renas gibi adamın Ahugüzar gibi güzel genç bir kadını istemeyip Simal'e deli gibi aşık olması hiç mantıklı değil." "Simal karta kaçmış çocuk nasıl yapılır onu bile unutmuştur şimdi. Ee yaşı da baya var." Simal hırsından kendini yedi bitirdi. En çokta Ahugüzar'ın öyle konuşması ağrına gitmişti. Kadın kıskanırsa yapmayacağı şey yoktu. Kocasını Ahugüzar'dan kıskanmıştı. Odaya dalıp eltilerinin ve Ahugüzar'ın ağızlarının payını vermek istedi. Kocasının merdivenlerden indiğini görünce koşup koluna yapıştı. "Ne oluyor Simal?" "Bırak soru sormayı şimdi." İkinci kata çıktılar. Simal şaşkın kocasının dudaklarına yapışıp kızarıp şişene kadar emdi ağzının içinde. "Hep sen mi beni sıkıştıracaksın?" göğsü hızlı hızlı şişip inerken kocasının tişörtünün eteklerini tutup başından çıkardı. Renas bacaklarının arasını avuçlayınca yüksek sesle inledi. Bacaklarının arasını okşayan kocasının boynunu emdi hazla. "Burada birlikte olmaktan çekiniyordun hani?" diye sordu Renas nefesi karısının yüzünü çarparken. Karısını siyah sutyenle görünce gözleri parladı birden. Kocası bir göğsünü avuçlayıp diğer göğsünü dudaklarının arasında sıkıştırırken "Bizim odamız değil mi burada yaptığımız şeyler bizi ilgilendirir." dedi Simal hızlı hızlı. Kocasının sertliğine dokundu birden. Dudakları omuzluyla dirseğinin arasını öpüp emiyordu. Kocası onu yatağa yatırıp başını bacaklarının arasına gömünce bilerek yüksek sesle inledi Simal. "Ne oluyor kız yukarıda?" dedi Şilan. Bilindik sesleri duyunca merdivenin oraya gitti. "Bunlar ne yapıyor?" salondakilerin gelmelerini işaret etti. Sessizce dinlediler. Yüzleri kızardı hepsinin. "Terbiyesizler" dedi Nazdar yüzünü ekşitip. Onlara bakarak merdivenleri çıkan görümcelerine gelmelerini işaret etti. Ahugüzar kıskançlıktan kurdurmuştu. İnlemeleri attıkları nidalar kurşun gibi deliyordu kulaklarını. Bir umut Renas'ın Simal'den boşanıp onunla evleneceğini ummuştu. Ama şimdi anlıyordu ki onların ayrılması imkansızdı. Simal bacaklarını aça bildiği kadar açıp kocasının belini tutup kendine çekti. Onu azdıracak sözleri sıraladı "Çok güçlüsün " dedi dudaklarını yalarken. Kocası yeniden içine girerken beraber yüksek sesle inlediler. "Bir tane daha çocuğumuz olsun istiyorum" dedi Simal nefes nefese kalmış bir halde. "Sen yeter ki iste benim güzel karım" karısının alnından öpüp yüzünü boynuna gömdü. Sıcacıktı. Boynunu emip yalamaya başladı. Göğüslerini sertçe avuçladı. Uçlarını sıkıştırınca karısı dayanamayıp inledi. Zirvenin tepesine ulaştı. Elektrikler çarptı sanki beyninde. İstemeden yüksek sesler çıktı ağzından. İnledi. Tırnaklarını kocasının kollarına batırdı. Kocası inleyip içine boşaldı.
Bir saat kadar sonra giyinip çıktılar odadan. Eltilerinin, görümcelerinin ve Ahugüzar'ın kınayan bakışlarına aldırmadı Simal. Saçlarını şöyle bir savurdu omuzlarından. Ahugüzar'a kısaca baktı. Kocasına sarılıp "Banyoya git ben geliyorum birazdan" dedi arsızca. Bunu onlar istemişti. Kocası gittikten sonra onlara döndü. "Çok yoruldun herhalde Simal?" dedi Nazdar yüzünü ekşitip. Simal nispet yapar gibi "Tatlı bir yorgunluktu." deyip kalçasını sallandıra sallandıra yürümeye başladı. Renas'ın onu deliler gibi sevdiğini biliyordu. Ama Ahugüzar'ı görünce onu kıskanmadan edememişti. Arkasını döndü Ahugüzar'ın yılan gözleri kıskaçlıktan eriyecekti neredeyse. Ahugüzar'ın onu kıskandığını görmek zafer kazanma hissini tattırmıştı Simal'e. Kimin güçlü olduğunu göstermişti onlara. Dudakları zafer edasıyla kıvrıldı "Kocamla ilgilenmem lazım da. İkimiz birlikte gideceğiz düğüne bizi beklemeyin siz gidin" deyip saçlarını tek omzuna salıp arkasını dönüp girdi banyoya. Yıkanmadan önce yeniden birlikte oldular.
Mavi beyaz kareli piknik örtüsünün üstünde oturmuşlardı. Dilda atıştırmalık olarak haşlanmış mısır, kek ve börek yapıp demlediği çayı termosa doldurmuştu. Domates salatalık ve biberleri sırasıyla doğrayıp servis tabağına doldurdu. Savaş Zahide'nin saklama kaplarına koyduğu patates salatasını ve kısırı tabaklara koydu. Robin yanı başlarında pusette uzanmış huzurla uyuyordu. "Ne güzel yapmışsın ellerine sağlık" dedi Savaş börekten bir ısırık alırken. "Evlenince ben yapacağım yemekleri" dedi Dilda. "Boş ver uğraşma yemek yapmakla. Sen hep yanımda ol yeter bana. "Uğraşmakla ne ilgisi var istediğim için yemek yapacağım." Beraber yemek yedikten sonra çimlerin üstüne oturdular. Dilda başını Savaş'ın karnına koyup uzanmıştı. Savaş diplerindeki papatyaları toplamış Dilda'ya taç yapmakla meşguldü. "Ne yapıyorsun?" "Taç. Eğer bir kızımız olunca ona da yapmak isterim. Sana benzeyen bir kızımız olsa ne güzel olurdu." Dilda hafifçe güldü "Daha evlenmeden çocuk hayali kuruyoruz" "İmkansız değil ki." Dilda korkusunu dile getirdi "Hamile kalırsam diğer bebeğim gibi ölmesinden korkuyorum Savaş" "Şşş sakın öyle şeyler düşünme Dilda. İyi düşün iyi olsun." "Korkuyorum işte ne yapayım" dedi Dilda umutsuzca. Sevdiğinin çenesini avuçlayıp "Bak şu mavi göğe. Baktıkça için huzurla dolsun kadınım." "Güzel umut vadediyor" diye mırıldandı Dilda. Savaş'ın avuç içinden öptü. "İyi ki varsın" diye Dilda'nın kulağına fısıldadı Savaş. Şiiri okumaya başladı kulağına. İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından Bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar Şu aranıp duran korkak ellerimi tut Bu evleri atla bu evleri de bunları da Göğe bakalım Falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım İnecek var deriz otobüs durur ineriz Bu karanlık böyle iyi afferin Tanrıya Herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum Hırsızlar polisler açlar toklar uyusun Herkes uyusun bir seni uyutmam bir de ben uyumam Herkes yokken biz oluruz biz uyumayalım Nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda Beni bırak göğe bakalım Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım Tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum Bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi Sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor Seni aldım bu sunturlu yere getirdim Sayısız penceren vardı bir bir kapattım Bana dönesin diye bir bir kapattım Şimdi otobüs gelir biner gideriz Dönmiyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç Bir ellerin bir ellerim yeter belliyelim yetsin Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat Durma kendini hatırlat. Turgut Uyar. Dilda tebessüm etti. Doğrulup Savaş'ın yüzünü avuçlayıp öptü. "Uçurtma uçurmak ister misin?" "Hı hı" Beraber uçurtma uçurdular. Dilda'nın kahkahası rüzgara karışıyor saçları uçuşuyordu. Yorulduktan sonra başını Savaş'ın göğsüne yasladı. Elini yüreğinin üstüne getirdi. Öptü yüreğinden. "İçinde sen atıyorsun" dedi Savaş elini Dilda'nın elinin üstüne koyarken. Dilda uzanıp kısa bir öpücük kondurdu dudaklarına "Hep de ben atacağım yüreğinde." diye mırıldandı. Dudaklarına uzanmaya niyetlendi. Janya'yla Güneş'in ileriden onlara doğru geldiğini görüp geri çekildi birden. "Atla gezelim mi?" "Ya Robin ne olacak?" "Şimdi uyuyor uyanırsa eğer kızlar seslenir bize." dedi Savaş Dilda'ya elini uzatırken. "Kızlar Robin'e bakarsınız demi?" diye sordu Dilda kararsız kalırken. "Merak etme abla Robin'e gözümüz gibi bakarız" dedi Janya. Birlikte ata binip kumsalda dolaşmaya başladılar. Savaş dizginleri eline almıştı. Dilda ellerini Savaş'ın kollarının altına getirip sıkıca sarıldı ona. Savaş'ın varlığına şükür etti Elini yüreğine getirip okşamaya başladı. Köpüklü dalgaların sesi, masmavi gökyüzü huzur veriyordu ona. "Biliyor musun? Beni senden başka hiçbir erkek etkilemedi" Dilda'nın tutkuyla mırıldandığı sözcükler Savaş'ın gururunu okşadı. Duydukları onu mutlu etti. Boynunu hazla emen dudakları ağzına almak için başını hafif çevirdi. Burunlarını birbirine sürttüler. "Ne güzel kokuyorsun Dilda." sesi hazdan kısılmıştı Savaş'ın. Hiçbir kadın Dilda gibi değildi. Sıcacık dudakları ağzının içine hapsetti. Kendini Savaş'ın ellerine bırakmıştı Dilda. Bu adamın varlığı içini umutla dolduruyordu onun. Savaş'tan çocuklarının olmasını istiyordu. Onun soyadını taşıyan kadın olacağı için heyecandan içi titriyordu. Artık iyi güzel şeylerin olmasını istiyordu Dilda.
Bölüm sonu. |
0% |