Yeni Üyelik
30.
Bölüm

Yarını iple çekiyorum

@verahare

Kucağında uyuttuğu oğluna yumuşak sıcacık sesiyle ninni söylüyor, oğlunun siyah saçlarını okşuyordu Dilda. Robin hayatına hiç girmeseydi diye düşünüyordu. Bu düşünce onu baştan aşağıya titretiyor tüylerini diken diken ediyordu. Robin'in varlığına şükrediyordu hep.

"İyi ki benim oğlumsun" diye mırıldandı Robin'i beşiğine koyup. Üstüne eğilip huzurla seyre daldı. "Yarından sonra hep birlikte yaşayacağız babanla canım oglum. Hiç ayrılmayacagız."

Kırmızı kiras fistanına hayranlıkla bakıyordu Dilda. Savaş'ın aldığı gümüş kemeri koltuğun üstünden alıp inceledi. Kemerin kırmızı taşlarına dokunurken "Çok zevklisin canım" dedi Dilda Savaş'a.

"Fistanına yakışacağını düşündüm"

"Bu konuda kim yardım etti sana?"

"Adetlerinizi hiç bilmiyorum. Ben bildigimiz kınalıklardan giyeceğini sanıyordum. Sonra Simal abla söyledi bana kemer almam gerektiğini."

"Kürtlerden gelin alıyorsun Savaş bey. Halaylarımızı, dilimizi öğrenmen gerek" dedi Rojin.

"Dilda bana öğretiyor yavaş yavaş"

Savaş 'ı alıp misafir odasına götürdü Dilda "Bak seninle halaya gireceğiz öğrenmen lazım halayı."

"Dans etsek olmaz mı?"

Dilda gözlerini devirip "On saat boyunca sadece dans mı edeceğiz Savaş."

Savaş dudaklarını büzdü. Gittiği birkaç düğün teknede yada deniz kenarında danslı müzikle olmuştu.

"İyi öğrenme sen. Yalnız sana baştan söyleyim seninle birkaç kez dans ederim sonra hep halay cekerim. Sende izlemekle yetinirsin. Başka erkekler halaya girerken sen anca oturursun." Dedi Dilda. Gözleri Savaş'ın yüzünü taradı. Kıskançlık dalgası yüzünü yalamıştı. Bunu görünce istem dışı güldü.

"Ben oturacam sen oynayacan öyle mi Dilda hanım olmaz öyle şey beraber halay çekeceğiz seninle"

Dilda pes etmeyip sabırla halay çekmeyi öğretti Savaş'a. Bir saat boyunca üç beş tane halayı öğrendi Savaş.

"İsteyince oluyormuş bak"

Dilda'nın gerdanında akan ince teri sessizce izledi Savaş. Kendini zor tutuyordu. Birden kapıyı kilitledi.

"Ne yapıyorsun Savaş?"

"Kadınımı özledim" boynundaki teri öpücükleriyle dudaklarına aldı. Göğsünün çatalına dek öptü. Sıcacıktı bedeni tıpkı bir yuva gibi. "Ne güzel kokuyorsun sen" tutkudan boğulan sesi Dilda'yı tahrik ediyordu. "Yarını iple çekiyorum. Seveceğim öpüp okşayacağım seni. Bitmesini istemeyeceğin anları yaşatacağım sana"

Kulağına dokunan dudaklar, içine işleyen sesi Dilda'yı azdırmaya yetmişti. Külotu ıslanmıştı. Dizleri titriyordu. Utanmasa oracıkta Savaş'la olurdu. Göğsünde dinlenen başı okşadı. Göğüslerini sıkan elleri tuttu. Kalp atışı hızlanıyordu. "Yarın hasretin hasretime karışacak. Göğsümde soluklanacaksın"

Helin Dilda'nın saçlarını dağınık topuz yapmaya başlamıştı.

"Öpüştünüz demek"

"Bir anda oldu işte. Yine olsa öpüşürdüm onunla. İnsanın sevdiğiyle öpüşmesi ne güzel bir şeymiş abla."

"Fazla ileri gitmeyin"

"Yatağına girecek değilim ya abla."

"Ben sana nasihat ediyorum sadece Helin. Gezin dolaşın ama kendinizi kaptırmayın."

Ablasına hak verdi Helin. O gün Serhad'la öpüştüklerinde durmayı akıl etmeseydi çoktan yatağına girmişti.

"Rojin'e bir şey deme bilmesin şimdilik."

Dilda kahkahasını saldı. "A şaşkın hal ve hareketlerinizden sevgili olduğunuz anlaşılıyor zaten"

Helin iyice şaşırdı "O kadar belli oluyor mu ya"

"Oluyor tabii ne sandın. Biz seni utandırmamak için oralı olmadık sadece"

"Hayret Rojin hanım nasıl oldu da sustu."

"Orasını bilmem"

"Edalı yarim benim."

Herkes düğün telaşına düştüğü için Miran'ın gömleğini ütülemeyi unutmuşlardı. Miran Eda'nın evine gidip gömleğini ütülemeyi rica etmişti.

"Şimdi bizimker geldimi görürsün Edalı yarini sen."

Miran omuzlarını indirip kaldırdı "Gelsinler ne olacak"

Eda ütü masasını kurarken kısaca baktı sevgilisine "Erkek olduğun için bu kadar sorumsuzsun işte. Senin için hava hoş tabii Miran bey"

Miran güldü "Sanki zorla ütü yaptırıyoruz."

"Şansını zorlama istersen"

Miran elini dudaklarına götürüp fermuar çeker gibi yaptı.

Eda istemsizce sırıttı. Gömleği ütülemeye başladı.

Üstünde dar atletiyle karşısında durmuş ayakta bekleyen sevgilisinin vücuduna baktı Eda. Adeleli kolları, ince tüylü seyrek göğsü, atletin üstünden belli olan karın kaslarına hayranca izledi. Ütünün buharında nemlenen yüzü al al oldu birden. Miran'ın dudaklarına garip bir şekilde baktı. Dudaklarının tadını merak etti. Göğsü heyecanla inip kalktı birden. Ütünün buharı tıslayınca kendini toparladı. Gömleği ütülemeye devam etti.

"Al giyin hemen"

Uzatılan gömleği giyinirken "Ver bakayım yanağını öpeyim gamzelerini." Deyip Eda'nın elini tutup kendine çekti Miran. Beyaz yüzünü öpücüklere boğdu.

Eda gülen yüzünü Miran'ın yüzünü sürttü. Beline sarılan kolları, yanağını öpen dudakları sevdi. Elini göğsüne uzattı. Alın alına geldiler. Nefesleri karışıyordu. Burunlarını birkaç kez sürttüler birbilerine. Eda'nın gözlerindeki istek Miran'ı harekete geçirdi. Parmağını çenesinin altına götürüp kaldırdı. Eğilip Pembe dolgun dudakları ağzına aldı. Tadını sevmişti.

Bacaklarının arası huylandı birden. Miran'ın elleri göğüslerine uzanınca "Hih!" Diye bir ses genizinden koptu. Miran'ın boynuna kuvvetle sarıldı. "Ne yapıyoruz biz böyle"

Miran yere oturup Eda'yı kucağına aldı. Ensesindeki saçlarını avuçlayıp dudaklarına uzandı. Sert öpücükleri Eda'yı azdırıyordu. Dudakları kızarıp şişene kadar öpüştüler. Ciğerleri nefesleri alma ihtiyacıyla yanma başlayınca ayrıldı ikisi de.

"Evlenelim"

Kızın gözleri ardına kadar açıldı. Onunla evlenmeyi istemesi kadınlık gururunu okşadı. Susamış gibi boynunu öperken "Mezun olmadan olmaz" dedi hızlı hızlı.

Dilda'yı kırmızılar içinde görünce heyecanlandı Savaş. Kırmızı gül demetini uzatırken yanağından öptü onu.

Gül demetindeki notu açıp okudu Dilda "Yüzün çiçeklerin en güzelidir"

Robin'i Türkan'ın kucağında siyah takım elbiseyle görünce "Maşallah oğluma" dedi Dilda Robin'i kucaklayıp öptü. Mis kokusunu içine çekti "Ohh ne güzel kokuyorsun"

Dış çekim için denize gittiler. Önce kumsalda sonra da Savaş'a ait olan yatta fotoğraf çektiler. Daha sonra ormana gittiler. Bir çok pozlarına Robin'i koydular. Arabaya geçtiklerinde Robin'i kucağında uyuttu Dilda. "Türkan abla sabah sütümü biberona sağmıştım annem sana biberonu verdi mi?"

"Verdi canım merak etme. Robin acıktığında sütünü veririm" dedi Türkan. Dilda'yla Savaş'a yardım etmek için Kadir'le beraber dış çekime gitmişlerdi.

Dilda dikiz aynasından Türkan'a bakıp tebessüm etti "Maşallah kucağına da bebek çok yakıştı abla"

"Türkan'a annelik yakışır." Dedi Kadir.

Türkan yanında oturan kocasına baktı. Al al olmuştu yanakları. Sadece Kadir'le ona ait bebeklerinin olmasını çok istiyordu.

Mahalleye geldiklerinde kalabalık bir grup halay çekiyordu. Kızlar gelin arabasını görünce zılgıt atmaya başladılar. Arabanın etrafında halka oluşturup oynadılar. Savaş çıkıp Dilda'nın kapısını açtı. Elinden tutup çıkardı onu. Oturup köşeye çekilmeye hiç niyeti yoktu Dilda'nın. Her iki abisinin eline girip Savaş'la halay çekmeye başladılar. Akşam olunca dans ettiler.

"Ben sana hiç türkü söyledim mi?"

"Söylemedin" dedi Savaş.

"Miran bana mikrofonu getirsene"

Dilda'ya inanmayan gözlerle baktı Savaş.

Miran'ın getirdiği mikrofonu eline alıp Savaş'ın gözlerine hasretle bakıp türküyü söylemeye başladı Dilda.

Söğüt olsam eğilirim
Nazlı dal veren toprağa,
Çiçek olsam meylederim
Dağ başlarında kokmaya.

Güneş olsam tez doğarım
Gökyüzüne çıkmaya,
Aras olsam yol bulurum
Yattığın yere akmaya.
Aras olsam yol bulurum
Yatağına akmaya.

Gözlerinin içini öpeyim,
Yüreğim serinlesin.
Şiirler yetmez sevdama,
Öylesi derinimsin.
Şiirler yetmez sevdama
Türkünün demindesin.

Damla olsam dökülürüm
Ak ellerini yuğmaya,
Gözyaşıysam sabrederim
Kirpiklerinde kalmaya.
Gel gör ki sevdakârım
Aşk oduyla yanarım
Bu hallere düşmemi gözlerine sayarım.

Gözlerinin içini öpeyim,
Yüreğim serinlesin.
Şiirler yetmez sevdama,
Öylesi derinimsin.
Şiirler yetmez sevdama
Türkünün demindesin.

Türküyü bitirdiginde Savaş alnından öptü Dilda'yı. Kulağına eğilip "Yüreğine sağlık kadınım" dedi.

Dilda'nın kınasını Mihriban yoğurdu kısmeti açılsın diye. Genç kızlar kıtlama şekeri alıp dilek tutup kınanın içine attılar. Kınalar yakıldı hüzünlü türküler yerine neşeli türküler söylendi. Zahide Dilda'nın yumruk yaptığı avucuna cumhuriyet altını koydu. Asmin hanımla kocası kızlarının mutluluğuna şükrettiler.

Uyuyan kadını dalgınca izliyordu Bahadır. Kanı kaynıyordu ona bakarken. Rahminde bebeğini seve seve taşıdığına şahit olunca Ceylan'ın onu gerçekten sevdiğini düşündü. Çağla onda öyle büyük bir hasar bırakmıştı ki artık başkasının sevgisine inanmayı redder hale gelmişti. Çağla seni seviyorum deyip onu aldatmış acımadan bebeğini öldürmüştü. Bunları hazmedemiyordu bir türlü. Ama şimdi yatağında huzurla uyuyan kadının ona ait bir varlığı rahminde taşıdığını görünce bütün öfkesi geçiyordu. Bebeğinin bir an önce doğmasını istiyordu. Kızı olsun istiyordu. Saçlarını taramayı onu göğsünde uyutacağını hayal ediyordu.

Ceylan'ın uyandığını görünce "Nasılsın?" Diye sordu Bahadır.

Ceylan ekşi yüzünü Bahadır'a çevirip "Midem çok kötü bulanıyor." Diye sızlandı.

"Doktorun bulantı için yazdığı ilaçları ne için kullanmıyorsun?"

"Hamileyim ilaç kullanmak istemiyorum."

"Doktor zararlı olmadığını söylemişti"

"Bebeğime zarar gelir diye ödüm kopuyor Bahadır. İlaç falan içmem ben." Dedi Ceylan.

Ceylan'a saygıyla baktı Bahadır "Kahvaltı hazır seni bekliyorum."

"Ben hazırlardım kahvaltıyı."

"Artık hizmet etmeyeceksin emredeceksin sadece."

"Dokuz ay boyunca. Ondan sonra ne olacak Bahadır bebeğimi benden alacaksın değil mi? Ayıracaksın bizi"

"Düşünme bunları."

"Senin için hava hoş tabii." Deyip yataktan çıkıp Bahadır'ın karşısına dikildi Ceylan "O gün söylediklerini unuttum mu sanıyorsun sen? Doğuma kadar beni yanında tutacaksın sonra da kıçıma tekmeyi vuracaksın değil mi? Ama sana yemin ediyorum öyle olmayacak Bahadır. Ben ölünceye kadar yavrumdan ayrılmayacağım. Hiçbir şey düşündüğün gibi olmayacak. Bana saygı duymayı öğreneceksin. Hamile kalmamam için binbir takla attın ama bütün çabanı boşa çıkardım . Kimin güçlü olduğunu bir düşün istersen."

İçinden gülümsedi kadına. Oralı olmayıp "Halam geldi bebekten haberi var"

"Halanın yüzünü şeytan görsün."

"Dilin çok uzamış senin. Sözlerine dikkat et kalbini kırarım yoksa"

"Zaten kırılmış bir kadınım. Beni boş yere tehdit etme Bahadır."

Aşağıya indiğinde Vildan hanıma kısaca bakıp yerine geçti Ceylan. Onu umursamadan kahvaltısını yaptı. Günler sonra ilk defa doymuştu.

"Ceylan bak halam bebek almış bana" dedi Ece oyuncak bebeğini gösterip.

"Çok güzel bir tanem."

"Ben bahçeye çıkıyorum bebeğimle oynayacağım sende gelir misin?"

"Birazdan gelir oynarım seninle."

Vildan hanım yeğenine döndü
"Belkide bebek senden değildir. Altına aldığın her kadın senden hamileyim deyince inanıyor musun hemen Bahadır?"

Ceylan elini masaya vurup "Yeter artık benimle böyle konuşamazsın sen" Diye öfkeyle bağırdı "Sahipsizim diye bana orospu muamelesi yapamazsınız!"

"Haddini bil terbiyesiz"

Ceylan Bahadır'ın halasının üstüne yürüdü "Sensin terbiyesiz. Allah benim belamı versin nereden bulaştım size."

" O kadar kendinden eminsen Dna testi yaptıralım. Kimin piçini kakalıyorsun bize sen"

Ceylan siniriden haykırarak ağladı. Bunların hiçbirini hak etmemişti. "Lafını geri al hiç kimse bebeğime piç diyemez."

"Yerini bil hala Ceylan'la böyle konuşmana müsaade etmem. O bebeğimin annesi." Dedi Bahadır. Halasının Ceylan'a ve bebeğine hakaret etmesi kanına dokunmuştu.

"Nereden belli senin bebeğin olduğu."

"Bekaretini bana veren kadından şüphe duyacak değilim" diye bağırdı Bahadır.

Ceylan koşarak çıktı evden. Eski günlerini hatırladı. Okulda, çalıştığı iş yerinde tartışınca yetimhaneden geldiğini bildikleri için ona piç demekten çekinmemişlerdi. Ceylan canı yansada oralı olmamıştı. Ama bugün bebeğine piç denilmesini kaldıramıyordu. Dünyayı yakardı bebeği için. Kendisi zaten hor görülmüş itilip kakılmıştı. Ama aynı şeyi bebeğine yapılmasına göz yumamazdı.

Bahadır Ceylan'ın arkasından koşup "Ceylan dursana" diye bağırdı.

Ceylan durmuyor haykırarak ağlıyordu. Bir avcı köpeği yolunu kesince durmak zorunda kaldı. Köpek hırlıyor salyalarını akıtıyordu. Ceylan'ın bağırmasına fırsat vermeden üstüne saldırdı.

Ceylan yere devrildi. Köpeğin ayaklarını tutmaya çalışıyor çığlık atıyordu. Köpek arka ayaklarını karnına bastırınca "Bahadır kurtar beni!" Diye bağırdı. Bacaklarının arasındaki sıcaklığı hissedince kanaması olduğunu anladı.

Bahadır havaya bir iki el silah attı. Köpek korkup kaçtı. Zıpkın gibi Ceylan'ın yanına fırladı. Başını ellerine aldı.

Ceylan deli gibi ağlıyor "Bırakma beni annem" diyordu ellerini karnına koyup. "Bahadır bir şey yap" Bebeğinin olacağını öğrendiğinden beri kendini sahipsiz hissetmiyordu Ceylan. Artık iki kişiydi. Bebeğinin annesiydi. Şimdiyse bebeğinin onu bırakmasından korkuyordu. Beyaz pantolonunun arası kan lekesi bulaşınca korkudan bayıldı.

Bahadır Ceylan'ı sarsmadan kucaklayıp eve taşıdı. Avludaki arabaya bindirdi aceleyle.

Vildan korkuyla izledi onları "Ne oldu oğlum"

Bahadır tiksinerek baktı halasına. İşaret parmağını sertçe sallayıp "Dua et hala bebeğime de Ceylan'a da bir şey olmasın yoksa bu dünyayı dar ederim sana."

Ceylan'ın emniyet kemerini bağladı hızlıca. Kontağı çevirip gaza yüklendi. Bir eli direksiyondayken boştaki elini Ceylan'ın eline götürüp sıkıca tuttu. İlk defa ağladı. Ceylan'a da bebeğine de kötü bir şey olsun istemiyordu "Ne olur dayanın. Sakın bırakma anneni bebeğim tutun ona."

Bölüm sonu.

 

Loading...
0%