Yeni Üyelik
2.
Bölüm
@verasis

0.1

 

SAHNEYE GİRİŞ

 

 

Gece ekibi olarak bir geleneğimiz vardı. Her görev bitiminde o göreve hitaben bir şarkı dinlerdik. Sözlerin veya ritmin özellikle bir anlamı olmazdı bizim için. Önemli olan bize hissettirdiği olurdu. Bazen aşk uğrana yazılan çaresiz sözleri dinlerdik ama bize eğlence mekanlarında çalan şarkılar gibi gelirdi. Bazense o kadar hareketli şeyler dinlerdik ki dışarıdan gören biri kafamızın iyi olduğunu düşünebilirdi ama biz o coşkuya rağmen ağlayabilirdik.

 

Bu seferki görevin şarkısını Deren seçmişti. Çocukluğunu hatırlatıyormuş ona. Ve görevimiz yeni seviyeye ayak uydurmaktı . Aslında oldukça uygun bir seçimdi bence.

 

"Düşünürsem ölürüm

 

Sürünürüm

 

Dünyanın ne kahpе olduğunu

 

Düzenin ne bozuk olduğunu

 

Herkesin ne sahte olduğunu

 

Düşünürsem ölürüm" Sena Şener'in sesiyle Deren'in sesi karışmıştı. O kadar içten bir şekilde söylüyordu ki bir an o berbat sesini görmezden gelebilirdim. Ama sadece bir an.

 

"Deren. Güzelim." Buğra'nın Deren'e seslenmesi ile Deren sustu ve ona baktı. "Canım benim kulaklarımızın ırzına daha fazla geçmesen olmaz mı?"

 

"Kim ne yapıyormuş pardon?" Deren anında cephe alırken bu duruma kafamı koltuğa yaslayarak gülümsedim.

 

"Sesin kötü işte kızım!" İsyanda bulunur gibi Buğra'nın tepki vermesine Öniz kahkaha ile gülerken Sezgi'nin çekirdeği eksikti. Hemen pozisyonu almış büyük keyifle olacak kavgaya hazırladı kendini.

 

"Senin sesin kötü be! Gül gibi sesim var benim." Deren kollarını göğsünde topladı. "Sen ne anlarsın hem. Dağdan inme bozuntu."

 

"Şu an hangi hayvan için söyledin anlamadım ama karga sesi sana ait olduğu için o hayvanı eliyorum." Buğra'nın eğlendiği sesinden beliydi ama Deren için aynı şey geçerli değildi. Tam devam edeceklerdi ki Alaz araya girdi.

 

"Bu enerjiyi az sonraki toplantıya saklayın , geldik neredeyse." Bana yan bir bakış attı ardından tekrar yola baktı. "Sence bizi olduğumuz gibi kabul edecekler mi?"

 

Sıkıntılı bir nefes verdim. Yüzmüş yüzmüş kuyruğuna gelmiştik ama işler daha can sıkıntılı bir hal almıştı. Artık bulunduğumuz konumdaki en yüksek puana sahip grup olmaktan çıkmış bir üst sınıfın en alttaki grubu olmuştuk .

 

"Kurallar açık aslında. "sesim kısık çıktığı için birkaç kere boğazımı temizledim. "Kurallar açık, puan alan grup basamakları tırmanır. Ama işte uzun zamandır böyle sınıf geçişleri olmadığı için biraz problem olmaya başladı. O yüzden ilk başta bize iyi davranmayabilirler. Onları görmezden gelin.."

 

"Nasıl ya!" Öniz histerik bir şekilde güldü. "Hani kural kuraldı?!"

 

"Hala kural kuraldır."

 

"Bir ama saklı cümlende." Diye fısıldadı Alaz.

 

"Siz o durumu düşünmeyin." hepsine gülümsedim. "Ben orayı ayarlarım. Asıl önemli olan bugünü atlatmak. İlk gün her zaman en zorudur."

 

"Hallederiz onu da. Geçen gün aldığımız belgelerin içinde ne vardı?" Buğra tedirginlikle sesli bir şekilde nefesini dışarı verdi. Sisteme üst seviyeye geçmek için verdiğim belgelerden bahsediyordu

 

"Sistemden araklanan paraların banka hesapları ve bazı hesap şifreleri." Gülümsedim. "Üstler bir kısmını keşfetmiş ama orada daha fazlası var."

 

"Bu demek oluyor ki bilinen hesaplar sisteme iade edilecekken kalanı bizim olacak?" Benim yüzümdekine benzer bir gülüş oluştu Deren'in yüzünde. "Ve bu para bizi bir müddet daha idare eder."

 

"Bingo." Ona beşlik çakması için elimi uzattım ve istediğimi aldım. Beşlik çaktı ve elini geri çekti. "Para üst sınıfta tam yerimizi alana kadar kullanılmayacak." İtiraz sesleri yükseldi anında. "Üst sınıfta bu paraya ihtiyacımız olacak gençler." Diye anında itirazların önünü kestim. "Yeni teknoloji ürünler almamız lazım. Bizimkiler şimdi iş görür ama üst görevlerde Buğra'nın bilgisayarı ile hiçbir şifreyi veya kodu kıramayız." Alaz'a döndüm. "Bize yeni bir araba almamızda lazım."sözlerim ile gülümsedi " Yada Deren için daha fazla peruk ve makyaj malzemesi almamız lazım. Kılık değiştirirken daha dikkatli olmak zorundayız. Ya da Öniz'in çevre yapabilmesi için daha fazla mekana girmesi lazım ama çoğu oldukça lüx mekanlar. "

 

En sonunda bakışlarımı bana büyük hevesle bakan Sezgin'e çevirdim. Ona vaat edeceğim şeyi o kadar istekle duymak istiyordu ki yüzümdeki gülümseme genişledi. "En önemlisi Sezgin için evde spor solunu kurmamız lazım yoksa formumuz yerlerde sürünür."

 

"Ya senin için aslan parçası?" Buğra bana baktı.

 

"Diğer gruplardan ayrı olacağımız bir ev yeterli." Sonra duraksadım ve devamını getirdim. "Yeni mobilyalar, tekstil ürünleri, mutfak eşyaları, dolaplar- "hala devam edecektim ki Alaz sözümü böldüm.

 

"Kendine çeyiz mi diziyorsun? "

 

"Ne alaka ya? Temiz ve yeni şeyler kullanalım." Ona bakarken gözlerimi kıstım. "Hem bu bizim için gerekli bir şey. Kendim içinse büyük dosya odası istiyorum. Artık daha sistematik olmamız lazım . Ve dosyaların güvenliği daha önemli."

 

"Zihindeki sesler hala konuşuyorlar mı?" bu konuya değinmesi canımı sıkmıştı ama belli etmedim.

 

"Bazen." Omuz silktim. "Ben rahatsız değilim. Fısıldadıkları şeyler kaç defa hayatımızı kurtardı."

 

"Öyle deme aşko. "Deren kafasını öne doğru uzattı. "Sadece bazen iç sesini rahat duyuyorsun o kadar. Başkasının sesi değil o." Güldüm ve bir şey demedim.

 

Araba birkaç metre ilerledikten sonra Alaz onu sağa çekti. Önümüzde iki katlı müstakil bir ev vardı. Bahçesi bakımlıydı. Çimleri biçilmiş, ağaçlar budanmış, çiçeklerle süslenmişti. Koyu kahve, ahşap görünürdeki ev beni geçmişe sürükledi ve bu duraksamama neden oldu.

 

"O adamın anlattığı gibi. " güldüm ama ne için gülmüştüm bende bilmiyordum. "Ben daha modern bir şey olur diye düşünmüştüm."

 

"O adam?" Defne duraksadı.

 

"Benim sistemde ki ilk liderim. Üst seviyeden düşmüştü."

 

"Aga be senin de zamanında liderin vardı." Buğra duygusal çıkarmaya çalıştığı sesi ile söylediği şeye güldüm.

 

"İlk liderim ile sisteme ayak uydurmaya yeni başladığım zaman tanışmıştım. Hala beni neden gruba aldı bilmiyorum." Omuz silktim. "Sadece ayak bağı oluyordum. İkincisi ise o adama isyan ederek lider olmuştu." Yüzümdeki gülümsemeyi silemedim.

 

"Adı neydi?" Alaz'dan bu soruyu alana kadar ondan hiç bahsetmediğimi fark etmemiştim. Hepimiz dağılmış grup üyeleriydik ve bir anda grup oluşturmuştuk. Hiçbirimiz geçmişten konuşmamıştık pek.

 

"Alp." Parıldayan gözlerle baktım ona. "Alp Tekin."

 

"Başarısız isyan girişimi yapan 2. Düzey lider değil mi?" Öniz düşen yüzüm ile soruna pişman olmuştu ama devam etti. "O isyan sonrası tüm üyeler ya öldü ya da sürüldü."

 

"Öldürüldü ve kaçanlar oldu. "yutkundum. "Bense planla alakam olmadığı ve pasif olmamdan dolayı suçsuz bulundum."

 

"Ve şimdi sen isyan etmek için yükseliyorsun." Defne bunu gururla söyledi ama bu bile canımı yakmıştı.

 

"Bunu daha sonra konuşalım. Şimdi bizi bekleyen yeni bir seviye var." Anında yüzümdeki ifade değişti ve kendini beğenmiş asi bakışlarım yüzümde yerini aldı. "Eskiden ne kadar 1.sıradaki ekip olsak ta burada en altta biz varız. Ve unutmayın ezebildikleri kadar ezmeye çalışacaklar. "

 

"Bir karşılama töreni beklemiyoruz bizde." Alaz alayla güldü ve oda benim gibi ifadesini yüzüne yerleştirdi.

 

Arabadan inerken gergindim ama bunu dışarıya yansıtmadım. Ne kadar bizimkilere söylemesem de istenmiyorduk. Bunu üst sınıf defalarca bildirdi ama her seferinde görmezden geldim. Yıllardır böyle sınıf geçişleri olmuyordu ve hepsi örgütleşmişti. Bir örgütün içinde olmamız yetmiyormuş gibi .

 

Kapıya yaklaştım ve bileğimde bulunan çipi zil butonunun yanındaki yere okuttum. Her Satranç üyesinin kendine ait grup dövmesi olduğu gibi çipide vardı. Bu durum sitemi oldukça kolaylaştırıyordu. Kapıyı kalem etek ve gömlek giyinmiş bir kadın açtı. Bize bir bakış atarak içeriyi gösterdi. Sırası ile girdik.

 

Hepimizin başı dikti. Bunu özellikle ben istemiştim. Kadın bize baktı arından tek tek isimlerimi söyledi.

 

"EFLAL SOYLU :

 

SEZGİN DEMİR

 

BUĞRA ÖZKUL

 

DEREN YILDIZ

 

ÖNİZ ARSLAN

 

ALAZ AKTAN" onaylayan bakışlar alınca konuşmaya devam etti.

 

"Seviye yükselme bugün sabah 9 haber verildi bize o yüzden henüz sizin için hazırlanan grup odası tamamlanamadı. Sadece eşyalarınızı getirebildik."

 

"Burada bulunan 7 odadan birini ayarlamak ne kadar sürebilir ki? Küçük bir ev zaten. "Sezgin sert bir sesle konuşurken ona bakmadım. "Eşyalar hasarsız taşınması bizim için yeterli. Kurulumu kendimiz tamamlarız."

 

Kadın bize alayla güldü ve küçümser bir bakış attı. "Burası yeraltı karargahı olan gizli bir yapı. Hangi 7 odadan bahsediyorsunuz? Benimle sadece lideriniz iletişim kurabilir. Siz sadece dinleyicisiniz." İşte bende bundan bahsediyordum. Büyük küçüğü yer mantığı burada her aktifti.

 

"O zaman benimle de sadece senin liderin iletişim kurabilir. "sesimin sert tonu duvarlara çarpıp kadına geri dönmüştü. "Alaylı bakışlarını üyemden çek. Sen sadece bir danışmansın. Kendini benim karşımda yüceltme."

 

"Siz-" diye başladı ama sözünü böldüm.

 

"Karşında bir piyon seviyesinde değil Kale seviyesinde olan Gece ekibi var. Ben ne isem üyelerde odur." Bu sefer ona alaylı bakış atan bendim. "Eğer bu davranışına devam edersen seni bu kaba davranışın için bildirmekten zevk alırım."

 

Ben bile bazen kendimden korkuyordum. O kadar değişebiliyordum ki. Sanki içimde her zaman pençelerini çıkarmak isteyen bir Aslan vardı.

 

"Özür dilerim." Sesi az öncekine göre oldukça güçsüzdü. "Sizin odanız hazır değil ama kalacağınız odalarınız ayarlandı ve size adres bilgisi gönderilecek. Burası dışarıdan basit ev gibi görünen ama içinde 7 bodrum katı bulunan ve çevrede 3 evin arazi altına kurulan yeraltı karargahı. Bütün gruplar planlama ve hazırlanma bölümlerini burada gerçekleştirir. Her haftaya özel bir skor tabelası bulunur ve 1. Olan gruba ona göre ödül seçenekleri sunulur. Üst üste 3 defa en sonda bulunan gruptan her hafta bir ceza verilir ve en sonunda grup dağıtılır. "

 

"Görev puanları grup sıralamasına göre değişiyorken puan skoru ne kadar adil?" sesim artık daha yumuşaktı.

 

"Bu yüzden alt grupların daha fazla görev tamamlaması gerekiyor. Benim şuan söyleyeceklerim bu kadar. Başka bir sorunuz var mı?" hemen işini bitirip gitme derdindeydi.

 

"Görevler tüm gruplara açık olarak mı sunuluyor yoksa her gruba özel olarak mı iletiliyor?" düşüncelerim karışmıştı. Sistemleri bize göre oldukça karmaşıktı. Bizde üye atılması , puan düzeneği vs yoktu sadece seviye farkı vardı.

 

"Görevler ve puanları açık ekranda her hafta yayınlanıyor ve her grup istediği görevi seçer. Fakat büyük görevler hep ilk gruplar tarafından alınır." Bana karşı ilk kez samimi olarak gülümsedi. "Yapmak istediğiniz değil yapabildiğiniz görevleri alın."

 

"Teşekkürler. Lütfen grup odamıza kuralların tümünü gönderin." ardından bizi odamıza yönlendirmesini bekledim. Buraya dair pek fikrim yoktu. Oldukça kapalı bir kutu içerisindeydi.

 

Kadın önden ilerledi ve biz arkadan onu takip ettik. Yanından geçtiğimiz insanlar bize garip bakışlar atıyordu. Bazıları şaşırıyor , bazıları küçümsüyor bazıları ise tehlikeli bir gülüş sergiliyordu.

 

Aslan kafesinin içine düşen beş yaşında ki çocuk gibiydik şuan. Onlar oldukça vahşiydi ve biz bir o kadar savunmasızdık. Ama bunun anlamı yoktu. Bedeller ne olursa olsun sonuç bizim kazanmamız ile bitmesi gerekiyordu.

 

Bir odanın önünde durduk. Şifreli gri kapıya baktım ardından kadına döndüm. Bize baktı bu sırada Alaz yanıma geldi ve dik bakışları etraftaydı. Bu bir koruma iç güdüsüydü onun için.

 

"Şifre 0000." Kapıyı gösterdi. "Şifreyi kendinize göre değiştirebilirsiniz." ardından gülümsedi. "Size Satranç'ta iyi oyunlar."

 

"Teşekkürler." ardından kadın gitti ve biz şifrenin bulunduğu kısama geçtik. Şifreyi girdim ve kapı açıldı. İçeri girmeden önce Buğra kapıya yaklaştı ve 0000 olan şifreyi 6838 olarak değiştirdi. Bu rakamların anlamı aramızda Gece anlamına geliyordu. Harflere sayı numaralarına göre kullanmayı severdik. Harfleri bazen bu şekilde yazarak anlık olarak gizlilik sağlayabiliyorduk ve bu bizim işimizi yeterince görüyordu.

 

İçerisi bizim eşyalarımızın kolileri ile doluydu. Masalar dağınık kablolar bir köşeye yığılmış şekildeydi. Kaşlarımı çattım. Elimi masaya yaklaştırdım ve parmağım ile kalın toz tabakasının sildim.

 

"Galiba biri buraya sıçmış." Öniz iğrenir gibi bir sesle söylemişti.

 

"Buranın güzel bir temizlenmesi lazım. " sesim kısıktı. "Buraya birini temizlik için çağırabileceğimizi sanmıyorum."

 

"Bebeğim buranın yıkılıp tekrar yapılması lazım." Deren hiçbir yere değmeden karşı duvarda bulunan büyük ekrana ilerledi. "İti bağlasan it durmaz diyeceğimiz yere bizi bağladılar."

 

"İt bizden daha iyi olum." Sezgin güldü. "Az önce ciddiye alınmıyorduk."

 

Bu cümle kaşlarımın iyice çatılmasına neden oldu ve ona döndüm. "Kim veya ne oldukları umurumda değil. Bir daha böyle bir şey yapmalarına izin vermem."

 

"Biliyoruz onu." bana yaklaştı Sezgin ve omzumu sıktı. "Orada çıkışın çok iyiydi yalnız. " Diğerlerine baktı. "Kadın baya bozuldu."

 

Hepimiz gülümsedik hatta Alaz kahkaha atınca bizde ona katıldık. Yıllardır uğraştığımız uğruna birçok şey feda ettiğimiz şeyi kazanmıştık. Seviye atlamıştık. Bu muhteşem bir şeydi.

 

"Bu kızdan ben korkuyorum." diye atıldı ileri Alaz gülüşünün arasından. "Bana ilk geldiği gün çatlak olduğunu anlamıştın."

 

"Gelmeseydin o zaman arkamdan be." omzuna vurdum.

 

"Bu güzellik bana gelmiş nasıl hayır diyebilirdim ki?" dedi.

 

"Abi ben bunu ilk gördüm. Tamam mı?" diye söze atıldı Sezgin. "Saçları uzun dağınık falan. Sanki savaştan çıkmış. Üzerinde belli kaç yıldır çıkarmadığı tişört ve eşofman altı. İşte Kapıyı çaldı. Bende film izliyordum kalktım açtım kapıyı bu. Durmuş korku seansındaki rahibe gibi önümde dikiliyor."

 

"Abartma ya." dedim ama beni dinlemeden devam etti.

 

"Tanımıyorum zaten. Eşyalarını topla ekibe geliyorsun dedi. Yüzüne baktım sadece. Ufak tefek bir şey üflesem uçar mı? diye düşünüyorum. Acaba Hınzır mı? düşüncesi geçiyor bir yandan." hepsi kahkaha attı ben hariç. Dudaklarımı büzmüş onu dinliyordum. "Benden tepki alamayınca içeri girdi bir anda. Benim o zaman bir kedim vardı Duman. Abi o bile bu üç harfliden korktu. Sen düşün. "

 

"Sensin üç harfli it herif." hızla ona atıldım ama anında beni yakaladı ve kafamı sağ kolu ve bedeni arasına aldı.

 

"Sonra geldi işte içeri ama evin içini gördüğünde bir yüzünü büzüşü var sanki ablamın kendisi kırmızı oda Safiye." sol eli ile saçlarımı karıştırdı bense kurtulmaya çalışıyordum. "Bak abartmıyorum ." diyerek Deren'e döndü ve bende onunla dönmek zorunda kaldım.

 

"Bırak beni ya." beni umursamadı bile.

 

"Oturdu beni yarım saat azarladı sonra baktım evi topluyorum." bir anda beni bıraktı ve iki eli omuzlarımdan tuttu. "Bunu nasıl yaptın ? Evi sildim lan seni tanımama rağmen. Büyü mü yaptın Üç harfli Safiye?"

 

Bir anda kendimi kurtardım. Ve Öniz'in arkasına geçtim. Öniz'in sağ tarafından ona baktım.

 

"Pislik senin kanında var oğlum. Evin leş gibi kokuyordu napayım."

 

"Abarttığın kadar değildi ya."

 

Ona inanamayan gözlerle baktım. Gözlerini devirdi.

 

"Oğlum eğer covid Çin'de çıkmasaydı kesin senin evinden çıkardı. "

 

"Laflara bak hele. Laflara bak." başını iki yana sallayarak Deren'in yanına gitti. "Bu ne kadar büyük televizyon."

 

"Mala bak." diye söylendi Buğra. "İleri teknoloji için televizyon dedi." ekranın sağ tarafında bulunan devrenin kapağını açtı ve birkaç tuşa basmaya başladı.

 

"Ne fark eder. Bundan da bir şeyler izleyebiliriz." diye burun kıvırdı Sezgin. Bir anda ekran parladı ve açıldı. Boş diyebileceğim ekrana baktık. Birkaç belge hariç ekranda hiçbir şey yoktu.

 

"Hadi canım." diye mırıldanan Buğra'nın sesi ile oda karadı ve tam ortasında bir ışık yansıdı. "Müthiş bir Projeksiyona sahip. Renklerin canlılığına ve çizgisel alanlarına bakın."

 

"Ne yaşıyorsun abicim?" Alaz şaşkın bir şekilde Buğra'nın beğeni ile süzdüğü bilgisayara baktı. Ardından bakışlarını tekrar Buğra'ya çevirdi. "Sapık gibi bakma şuna."

 

"Ben size dedim bu çocuk kafayı yedi. Dinlemediniz." diyen Deren'e hak vermiştim. Ama kimse başka yorum yapmadı.

 

Işıklar yandı ve etrafı kurcalamaya başladık. Bizim önceki odamıza oranla çok daha gelişmiş ve çok daha iyi bir yerdi. Ama temizlik bakımından leş gibiydi. Bir yerlere dokunmuyordum bile. En sonunda herkes bundan iyice rahatsız olma ki görevlilerden temizlik malzemeleri aldık ve etrafı toplamaya başladık. Normalde bunu onların yapması lazımdı ama eşyalarımıza birinin dokunmasını sevmiyorduk ve açıkçası ben onlara güvenmiyordum.

 

Benimde zaafım temizlikti. Ve bu hiç hoş değildi.

 

Uzun bir zaman sonra etraf temizdi sıra eşyaları düzenlemeye gelmişti. Herkes kendine bir alan seçti ve kendine göre eşyalarını yerleştirdi. Biz bilgisayarlarımız için alanları seçtik ve Sezgin onları taşıyıp yerleştirmemize yardım etti. Ardından Buğra hepsini ana sisteme bağlayarak gerekli yüklemeleri yapmaya başladı. Deren odanın arka sol alanında bulunan kiler için bir tık büyük olan odaya kıyafetleri ve gerekli makyaj malzemelerini yerleştirdi. Şuan onun için yeteri kadar ışık ve ayna lazımdı. Bunu alınacaklar listesine ekledik. Kostümlerden o soruluydu o yüzden odanın onun olmasına kimse ses çıkarmadı. Alaz benim yanımda ki masadaydı. Bizim tüm banka hesaplarımızdan o sorumluydu. Aramızda parayı kullanmayı sadece o biliyordu.

 

Bense grubun senaristiydim. Oyunları ben yazar ben yönetirdim. her küçük ayrıntı benim kalemimden çıkardı. Arkamda da bulunan tüm dolaplar ben sahiplenmiş ve elimizde olan belgeleri alfabetik sırayla yerleştirmiştim. Şimdiye kadar yaptığımız her görevin ana noktaları, ulaştığımız insanlar, mülkiyetlerimiz, sahte kimlikler ve nicesi.

 

Ayak sesleri duymamız ile bakışlarımızı kapıya çevirdik. Bir kadın ve bir erkek kapıdan bize bakıyordu. İkisi de uzun boylu esmerlerdi. Bakışları ise oldukça garipti.

 

"Siz yeni ekip misiniz?" kadının sesi oldukça inceydi.

 

"Gece ekibi." diyerek onları onayladım. Kadın burun kıvırdı ama adam henüz bir şey demedi.

 

"Bakıyorum da hemen yerleşmişsiniz."

 

"Satrançta tatil kavramı olduğunu sanmıyorum." geriye yaslandım ve sağ bacağımı sol bacağımın üzerine attım. "Her an her şey için hazır olmamız gerekiyor."

 

"Tatlım burada yıllardır bulunan gruplar varken size direk görev gelmez." kolunu adamın cebinde eli olan koluna sardı. "Dimi Aslan?"

 

"Arkadaşlar seviye atlama işine kendini fazla kaptırmış." adamın sesi oldukça toktu. Ama onda hoşlanmadığım bir şey olmuştu.

 

"Yıllar sonra bunu başaran tek grup biziz." gülümsedim. "Bence çokta büyük konuşmayın."

 

"Burada ki en güçlü gruplardan Kunduz lideri Aslan ben." sesini duymak bile türlerimin diken diken olmasına neden oluyordu.

 

"Aslan demen yeterliydi. " dedim. "Eflal."

 

"Seni tanıyorum." dedi kadın. "İsyana kalkışan salak gruptaydın."

 

Sözleri ile kaşlarım çatılırken Alaz'ın verdiği sert nefesi duydum. Salak grup mu? Oysaki burada salak olan oydu.

 

"Sen hangi gruptasın tatlım?" Deren tatlım kelimesini bastırarak söylemişti. "Vitrin mankeni olmalısın bu zeka ile."

 

"Ne diyorsun be?! " Kadın Deren'e doğru yürümeye başladı ama adam onu durdurdu. Sezgin bir anda Deren'in önüne geçti.

 

"Üyene sahip çık." Aslan bunu tehdit içerin bir tonda söyledi. Güldüm. Yerimden kalktım ve onlara doğru ilerledim arkamdan Alaz geldi. Ve tam yanımda durdu.

 

"Sende yanında bulunan kadına sahip çık." sesim sertti.

 

"O benim üyem değil." Aslan kadından kolunu kurtardı ve önünde bağladı.

 

"Aslan!" diyen kadının sesini umursamadım bile.

 

"Bu da benim umurumda değil." gözlerinin için baktım. "Eğer bir daha benim üyeme karşı atarlı bir hareket yaparsa satranç ta varlığını sürdüremez."

 

"Çok büyük konuşma giderli küçük."

 

"Sözlerine dikkat et. " Alaz bir adım önüme geçti. Aslan ile göz gözeydi. "Oyun mekanı değil burası."

 

"Sadece bir merhaba demek istedik. " ellerini iki yana ben masumum gibi kaldırdı. "Aybüke arkadaşlara hoş geldin de."

 

"Yakında gidecekler." Aybüke Aslan'a sinirlenmişti ama bizim yanımızda bozmadı . "Hoş geldin demesem de olur."

 

"Öyle deme. Bak onlara görev gelecek sanıyorlar." Aslan'ın sesi ile Buğra'nın bilgisayarına bir bildirim geldi. Bu sesi sadece biz tanıyorduk ve gülümsedik.

 

"Buğra baksana görev ne hakkında?" Öniz gülümseyerek sorusunu sordu.

 

"Tüh." dedi Deren "Görev geldi."

 

İkisi bize anlamayan gözlerle bakarken Buğra ekranına gelen bildirimi duvarda bulanan ekrana yansıttı. Bu bir görev dosyasıydı. Ve Bizi özel olarak g

Loading...
0%