Yeni Üyelik
16.
Bölüm

1.Gün: Yeni Zelanda, Wellington

@verbart

 

06.08.2021/ Wellington,Yeni Zelanda

Clark, akşam olmak üzereyken önündeki deftere hızlı hızlı bir şeyler yazdıktan ve imzaladıktan sonra eşyalarını toparlayıp alelacele okulun ön tarafa açılan geniş kapılarından dışarı çıktı. Normalde yaz aylarında çalışmayı sevmiyordu ama bir çeşit yaz okulu programına dahil olmuştu.

Christchurch'de yapacak pek bir şeyi de yoktu açıkçası. Oradan biraz uzaklaşmak, kendine yeni bir düzen yaratmak için başvurmuştu bu programa. Haziran ayının başında okullar kapanır kapanmaz, yanına çok da fazla eşya almayarak Wellington'ın yolunu tutmuştu. Clark çok fazla konuşmayı sevmezdi, düşünmeyi severdi. Şimdi yaptığı gibi.

Bir yaz akşamının esen sıcak rüzgârı yüzünü okşarken, aydınlanmaya başlayan sokak lambalarının altında düşünceleriyle birlikte yürüyordu. Bir-iki defa burnunu çekti. Burnuna gelen hafif kokuları duyumsamaya çalıştı. Durdu. Kafasını kaldırıp etrafa bakındı. Bir şeyler ilginç gelmişti ona. Havada anlamlandıramadığı bir gariplik vardı. Omuzlarını silkip yürümeye devam etti.

Telefonu çalmaya başladı. Telefonunu bulabilmek için, suni deriden yapılmış çantasının içine elini attı ve bir süre karıştırdı. Gözlerini kısarak ekrana baktı ve cevapladı. "Alo" dedi meraklı bir sesle. "Merhaba Clark, Nasılsın? Bu akşam bende toplanıyoruz gelmek ister misin?" diye sordu telefonun diğer ucundaki ses.

Clark bir kaç adım attıktan sonra durdu. Kafasını kaşıdı lafı ağzında dolandırdıktan sonra "Peki tamam William, konum gönderebilir misin?" diye sordu ve bir süre sonra telefonu kapattı. Aslında onun da bir değişikliğe ihtiyacı vardı. Wellington'da William'dan başka arkadaşı yoktu. Onunla üniversitede tanışmışlardı. Çok da yakın sayılmazlardı fakat, Clark buraya gelmeden önce onunla iletişime geçmiş ve bir kaç soru sormuştu. Bunun üzerine de William, Clark'a taşınma sürecinde epey yardımcı olmuştu.

Clark bu düşünceleri, kafasını iki yana sallayıp atarken telefonuna gönderilmiş olan konuma bakarak yürümeye devam etti. Daha önce William'ın evine bir kaç defa gitmişti fakat yolu hatırlamıyordu. Eliyle çenesini ovuştururken ekrana bakmaya devam etti. Yürüyerek yirmi dakikada orada olacaktı.

Yandan askılı çantasının içinden çıkardığı kulaklıkları kulaklarına taktıktan sonra sabahtan beri kafasının içinde dönen şarkıyı listeden bulup dinlemeye başladı. Hep böyle değil mi zaten? Kafasına takılan şarkıyı dinleyene kadar o şarkı kafasının içinde döner dururdu.

Clark bir yandan ağzını oynatarak şarkıya eşlik ederken, diğer yandan da etrafa bakınıyordu. İçinde tarif edemediği bir sıkıntı vardı. Sanki nefes alırken boğuluyor gibiydi. Havadaki nemden mi acaba diye bir düşünce geçti kafasından. Tekrar telefona baktı. Ok sağ tarafa dönmesi gerektiğini söylüyordu. O da öyle yaptı. Bir süre ilerledikten sonra sola döndü ve önünde hafifçe uzanan yokuşa baktı. Yanlış olmasın diye telefona bir daha baktı. Az bir yolu kalmıştı.

Çöken karanlığın altında parlayan sokak lambalarını bir bir geçerken, çalan şarkıdan sıkıldığını fark edip değiştirdi. Bir süre daha yürüdükten sonra William'ın evinin önüne geldi. Zile basıp basmamak arasında kararsız kaldı. Geri dönebilirdi. Hızlıca, eğer dönerse ne yapacağını düşündü. Dudaklarını büktü. Bir süre daha kararsız kaldıktan sonra parmağını zile götürüp bastı. Az sonra kapıda William belirdi. "Hey Clarky!"dedi kollarını iki yana açarak sarıldı. "İçeri gelsene". William, Clark'tan biraz daha uzun ve oldukça da yapılıydı.

İçeri girdiğinde, pencerenin açık olmasına rağmen yüzüne vuran sigara dumanıyla karşılaştı. Öksürdü. William dışında evde dört kişi daha vardı üstelik hiç kimseyi tanımıyordu. Elini hafifçe kaldırarak herkese selam verdi. Diğerleri de ona selam verdi. William, Clark'ın omzundan tutarak "Clark benim üniversiteden arkadaşım." dedi gülümseyerek ve arkasını dönerek içeri gitti.

Az sonra elinde bira şişeleriyle içeri geldi. Bir tanesini Clark'a uzattı. Clark, salonun köşesinde duran tekli koltuğun üzerine oturmuş konuşulanları dinliyordu. Sigara dumanına eşlik eden ucuz şarabın kokusu midesini bulandırmıştı. Elindeki biradan bir yudum aldı. Yerde oturan kız saçlarını geriye doğru atarken hararetli bir şekilde bir şey anlatıyor arada da gülüyordu.

Gülerken omuzları oynuyordu. Clark birasının sonuna geldiğinde üzerindeki ağırlık gitmiş gibi hissetti. Oturduğu yerden kalkarak içeri gitti. Mutfak tezgahının üzerine bırakılmış bira ve şarap şişelerinin yanına bir yenisini daha ekledi. Buzdolabının kapağını açıp bir bira daha çıkardı.

Açacağı ararken "En üstteki çekmecede." dedi bir ses. Clark arkasını dönerek baktı. Kapıya yaslanan kızı gördü. Gülümsedi. "Teşekkürler." dedi, elinden geldiğince samimi görünmeye çalışarak. Kız elini uzattı "Ben Rachelle." dedi. Clark da aynı şekilde elini uzattı. "Clark." dedi. Rachelle gülümsedi. Clark izin isteyerek Rachelle'ın yanından geçip içeri gitti. Herkes yerde oturmuş, açtıkları bir kutu oyununu oynuyorlardı.

William " Clark , katılmak ister misin?" diye sordu. Clark başını "evet" anlamında salladı ve yere oturdu. Oyun başlayalı ne kadar oldu tam hatırlamıyordu ama vakit oldukça keyifli geçmeye başlamıştı. Ara sıra durup bir şeylerden bahsediyorlar, sohbet ediyorlar arada gülüyorlardı.

Clark'ın keyfi yerindeydi. İlk başta her ne kadar çekinse de bu insanlarla kısa sürede güzel bir bağ kurmuştu. Keyifle birasını kafasına diktiğinde, biranın bitmiş olduğunu fark etti. "Ben bira alacağım, isteyen var mı?" diye sordu. William kafasını iki yana sallarken elinde hâlâ bitmemiş olan bira şişesini gösterdi. Rachelle "Ben de şarap alacağım" dedi.

İkisi birlikte mutfağa yöneldiler. Rachelle, türbüşonla şarabın mantarını açarken "Şarap ister misin?" diye sordu. Clark "Yo,hayır böyle iyiyim." dedi buzdolabının kapağını kapatıp elindeki şişeyi gösterirken. Gülümsedi.

Rachelle şarabı kadehe doldururken, bir yandan da Clark'a sorular soruyordu. "Sen ve William, çok eski arkadaş olmalısınız?" dedi. Clark kafasını ileri geri salladı. "Üniversiteden beri." dedi. Rachelle eliyle alnına hafifçe vurdu. "Tabii ya, söylemişti." Gülerek ve elindeki kadehi sallayarak.

Clark gülümsedi. Rachelle "Sen de mi biyologsun?" dedi. Clark ağzındaki yudumu yutarken kafasını iki yana salladı. "Hayır ben öğretmenim. William'la ortak derslerimiz vardı." dedi. Rachelle şaşırmış gibi kaşlarını kaldırdı ve dudaklarını büzdü. O esnada içeriden bir ses yükseldi. İkisi de kafasını sesin geldiği yöne çevirdi. Rachelle içeriden seslendi " Her şey yolunda mı?" sesler gittikçe yükselmeye başladığında, Clark,Rachelle'ın ardından telaşla yaslandığı mutfak tezgahından fırladığı gibi içeri gitti.

İçeri girdiklerinde herkes şaşkınlıkla televizyona bakıyordu. Clark kafasını çevirip televizyona baktığında gördükleri karşısında donakaldı. Tüm ülkede ani bir kararla dışarı çıkma yasağı ilan edilmişti. Clark ellerini saçlarının arasına alarak derin bir of çekti ve koltuğa oturdu.

Damien "Neler oluyor böyle?" dedi. William şaşırmıştı. Kafasını iki yana salladı "b-bilmiyorum" dedi kekeleyerek. O sırada Kimberly internette olayla ilgili bir şeyler var mı diye bakıyordu fakat şu an sokağa çıkma yasağı dışında hiç bir resmi açıklama yoktu.

Aradan bir süre geçti. Televizyon açık ama sesi kısık bir şekilde kalmıştı. Clark eve gitmek istiyor ama dışarı çıkamıyordu. Nerden çıkmıştı bu yasak şimdi. Rachelle pencerenin kenarındaki koltuğun köşesine oturdu. Dışarıyı izliyordu. Yağmur çiselmeye başladı. "Bir bu eksikti" dedi Rachelle. "Şimdi ne yapacağız?" diye sordu Damien. William omuzlarını hafaya kaldırdı. "Bilmiyorum. En iyisi sabahı beklemek" dedi.

Kimberly'nin gözleri yorgunluktan ve alkolden dolayı kızarmıştı. William "Bu gece buradayız o yüzden uykusu gelen varsa yatacağınız yeri göstereyim." dedi. Mathew ve Kimberly'nin uykusu gelmişti. William yatacakları yeri gösterirken, Rachelle "Kahve yapacağım isteyen var mı?" diye sordu. Clark olur anlamında kafasını salladı. Damien de ona eşlik etti.

 

 

Loading...
0%