@verbart
|
-Bölüm 2- 12.07.2021
“Ne kadar zamanımız kaldı?” diye sordum. “Bilmiyorum” diye cevap verdi önündeki mikroskoptan gözlerini ayırmadan. Yeni bir virüsün ortaya çıktığını duymuştuk, fakat henüz kaynağını saptayamamıştık. Dahası, elimizde hiç bir veri yoktu. Ciddiyetini de bilmiyorduk ayrıca. Aldığımız bilgilere göre çoktan yayılmaya başlamıştı farklı semptomlar gösterebiliyordu. Neyle karşı karşıya olduğumuzu bilmiyorduk. Kendi aramızda bir skalamız vardı 1 ve 10 arası. Sağıma dönerek “John skalada kaç verirsin?” diye sordum. John sandviçinden ısırırken parmaklarıyla 2 yaptı. Önündeki monitöre döndü ve dünya haritasına bakmaya devam etti. Şu an sadece belli bir bölgeden sinyal alıyorduk “Epidemi” dedi Gabriel. “Ben 3 vereceğim” diye ekledi gülerek. Nadia klavyede bir şeyler yazarken “Sanırım John’a katılıyorum. Ben de 2 vereceğim.” dedi. “Sevgili Raphael Rondenelli, Sizinle Akira K. Aracılığıyla iletişim kurmaktayım. Şu an hala bir aşı üzerinde çalışıyoruz. Dünyada her gün yeni bir şeyler olmaya devam ediyor. Biz önceden bilgisini alıp bunun için aşı ve ilaç geliştiren çokuluslu bir üssün küçük bir biriminde bağımsız olarak çalışıyoruz. Ben Daniel, Bu üsse yaklaşık iki sene önce İsveç’den geldim. Ekibimiz, ben de dahil olmak üzere 10 kişiden oluşuyor.Hepimiz dünyanın farklı yerlerinden gelip burada bir staj yapıyoruz diyebilirim. Size ekimibizden bahsetmek isterim; John, İngiliz. Aramıza geçen sene katılmasına rağmen bir çok konuda bilgili. Özellikle uluslararası araştırma ve iletişim konusunda. Dünyanın bir yerinde herhangi bir şey meydana geldiği zaman ilk onun haberi olur, o da bize iletir. Gabriel, o da aramıza geçen sene katıldı. Bolivya’lı. Gabriel bilgiyi toplar, kaynağını araştırır ve doğrular. Topladığı bilgiler her zaman yüzde doksan doğrudur. Nadia, sanırım grubun en genç üyesi. Sarı saçları , mavi gözleri ve çalışma disipliniyle tam bir Alman olduğunu söyleyebilirim. Nadia, Toplanan bilgileri önem sırasına göre dizer. Uluslararası düzeyden lokale indirgeyerek ihtiyaçları belirler ve sıralar. Yolladığım fotoğrafta sol taraftaki mavi gömlekli benim. Tam karşımda ise Keera duruyor. Keera olağanüstü zeki. Ekibimize en son katılan kişi yaklaşık 4 ay önce Moritanya’dan geldi. Fakat geldiği günden beri bir saniye olsun boş durmuyor. Keera analiz yapar. Bilgiyi işler ve karşılaştırır. Olağan durumları dökümante eder ve sonuca giden en kısa yolu bulur. Keera’a genelde Vildan eşlik eder. Vildan bir süredir burada ve buraya oldukça hakim. Her zaman güler yüzlü fakat bir o kadar da mesafeli. Türkiye’den gelmiş. Burada ekip çalışması bizim için herşeydir. O yüzden herkes birbirini sever- en azından bizim birimde öyle- Bunlar da Darius ve Matej. En yakın arkadaş olduklarını söylememe gerek yok heralde? Sürekli birlikte takılırlar. Darius bir İtalyan. Konuşmayı ve şakalaşmayı çok sever. Matej ise aksine biraz daha sakin ve gözlem yapmayı sever. Matej ise Hırvatistan’dan geldi. Darius ve Matej genelde birlikte çalışırlar. Alınan örnek üzerinde araştırma yaparlar ve ona göre prototip bir formül ortaya çıkarmaya çalışırlar. Az çok hepimiz aynı zaman dilimleri içerisinde buraya geldik. Akira hariç. Akira ekibimizin en büyüğü ve yaklaşık 7 senedir bu üste çalışıyor. Genç yaşına rağmen, Japonya’da bir çok başarıya imza attıktan sonra buraya gelmeye karar veriyor. Akira birimin en eskisi hatta bu birimin kurucusu diyebiliriz. Tek başına kurduğu birimi daha sonra genişletmek ve daha fazla araştırmaya yer vermek için açtığı başvuralar aracılığıyla burada bulunuyoruz bir nevi. Akira aslında Moleküler Biyoloji biriminde çalışırken daha sonra bu birimi kurmaya karar veriyor böylece kendi aramızda “X-Power” dediğimiz birim açılmış oluyor. Son olarak da Viktoriya. Viktoriya, Moldova’dan geçen sene gelip aramıza katıldı. Hiç durmuyor ve sürekli çalışıyor. Genelde ilaçları deneklerin üzerinde uygulayıp yan etkilerini gözlemliyor ve doğabilecek bir duruma karşı tüm tedbirleri alıyor. Ekibimiz kısacası böyle. Sizinle çalışmayı çok isteriz. Güncel durumdan bizi haberdar ederseniz sevinirim. Ben ve ekibim size teşekkürlerimizi sunar. İyi günler dilerim.
Saygılarımla,
Daniel Sommarsson”
“Sonunda bitirebildim” dedim. “Bir İsveçli’ye göre oldukça samimi bir mail olmuş” dedi Keera ekrana bakarken. Gülümsedi. Ben de gülümsedim. “Bence bunu biraz daha resmileştirsen mi? Başvuru onayı için çok fazla detay var sanki.” diye ekledi Keera. “Tekrar gözden geçireceğim” dedim gülerek. Aslında biraz da hayalkırıklığına uğramıştım. Bu tür resmi evraklar beni her zaman germiştir. Ne yazacağım konusunda genelde çok fazla düşünürüm. Yeni virüs hakkında aldığımız sinyallerden yola çıkarak oradaki bağlantılarımızı kullanıp durumun ciddiyetini öğrenmeye çalışıyordum. Böylece durumu analiz edip aşı üretimine hızlıca geçebilirdik. “Çıkalım mı?” diye sordu Matej. “Tamamdır son raporu tekrar gözden geçireyim çıkabiliriz” dedi Akira. Oturduğum yerden kalktım. Masanın üzerinde soğumuş olan kahve fincanımı kaldırdım. Altında bıraktığı izi peçeteyle sildikten sonra bardağı metal tepsinin üzerine koydum. Vildan, mikroskoptan kafasını kaldırdı ellerinin tersiyle gözünü ovuşturdu. “Ne zamandır uyumuyorsun?” diye sordu Viktoriya. Vildan düşünür gibi gözlerini yukarıya kaldırdı “Bir süredir” dedi ve gülümsedi. Akira “ Benim işim bitti çıkabiliriz” dedi. Darius oturduğu sandalyede gerindikten sonra “Kim pizza yemek ister?” diye sordu. Viktoriya iki elini de havaya kaldırdı. “Sanırım direkt eve geçeceğim” dedi Vildan yüzünün çevresine eliyle daire çizerken. Darius kafasını yana yatırarak, “Hadi” dedi. Vildan kafasını iki yana salladı. Elini ağzına götürerek esnedi. Masamın üzerinden anahtarları alıp ayağa kalktım. Birimimizde dört temel oda var. Biri ortak alan, yemek yediğimiz , oturduğumuz ve dinlendiğimiz. Diğeri bilgisayarların olduğu araştırma bölümü, bir diğeri laboratuvar sonuncusu ise kıyafetlerimizin olduğu yerdi. Bir tek laboratuvarla aramızda kilit sistemli geçiş var. Diğerleriyle birbirini ayıran sadece cam paneller var. Birim üssün 1. Katında yer alıyor. Üs 4 katlıydı ve aşağıya doğru iniyordu. -1 ,-2 ,-3,-4 ve en son aşama -5’di. John ve Matej’i ünite’nin kapısında beklerken binanın planını inceliyordum. Akira saatine baktı. Aceleci bir tavrı vardı. “Gitme vakti” dedi kafasını uzatıp. Tam çıkacağımız sırada John “Bir dakika buraya gelin.” dedi. Hızlıca John’un yanına gittik. John böyle bir cümle kurduysa ya iyi bir haber verirdi ya da tam tersi...
Ekrandaki mavi ışık Darius’un yüzüne vururken, John panik içinde hızla klavyeye basıyordu. “Sanırım ben 7 vereceğim” dedi John, parmağıyla yanıp sönen kırmızı noktaları göstererek. “Bir dakika, bu ne demek oluyor?” diye sordu Darius. John “Dün saptadığımız virüs geometrik bir şekilde artıyor” dedi. John’un önündeki harita her salise güncellenerek alttaki rakamlar değişiyordu. “Sistemde hata olabilir mi?” diye sordu Vildan, gözlerini kısıp ekrana bakarken. “Umarım sistemsel bir hatadır.” dedi John. “Böylesini daha önce hiç görmemiştim” dedi. Akira yandaki sandalyeyi çekip oturdu. Hızlıca telefonu kaldırıp bir kaç tuşa bastı “Bayan Desmarais lütfen.” dedi. Bir kaç saniye bekledikten sonra yüzündeki endişe hali git gide artmaya başlamıştı. Telefonun diğer ucundaki sesi duyunca “Bir pandemiyle karşı karşıya olabiliriz... evet anlıyorum...” dedi John’a dönerek eliyle , verileri postalamasını istedi. Akira telefonu kapattı. “Sanırım bugün fazla mesai yapacağız.” dedi üzgün gözlerle. “Vildan istersen sen biraz uzanabilirsin” dedi. Vildan hızlıca kafasını iki yana salladı. “Hayır kalacağım” dedi. Akira tebessüm etti. John verileri yolladıktan sonra derin bir sessizlik oldu. Bir kaç dakika sonra telefon çaldı Akira hızlıca telefonun ahizesini kaldırdı. Pür dikkat telefondaki sesi dinliyordu. Dudağını ısırdı “Bakın, bu bir pandemi olabilir” dedi. Sinirlenmişti. Derin bir nefes aldı ve devam etti. “ Bayan Desmarais, anlamıyorsunuz. Durum ciddi olabilir... Hayır verileri üç kez kontrol ettik... Evet bu kadar hızlı artması... pekala... bekleyeceğiz.” Dedi. Telefonu kapattı. Hepimiz şaşkınlıkla Akira’nın ağzından çıkacak cümleleri bekliyorduk. Akira kafasını kaldırıp bize doğru baktı. “Böyle bir durumun olabileceğini ihtimal vermiyorlar ama tabii ki de göz ardı etmeyeceklermiş. Doğruluğu kanıtlandıktan sonra işe koyulabilirmişiz. Şimdilik evlerimize gidebilirmişiz , mişiz , mişiz...” dedi kafasını iki yana salladı ve ellerini dizlerine koyarak oturduğu yerden kalktı. “ E hadi o zaman pizza yiyelim!” dedi Darius ortamdaki gerginliği dağıtmak için. Akira elini Darius’un omzuna koyarak gülümsedi. “Benim çıkmam gerek size afiyet olsun” dedi. Darius gülümsedi. Viktoriya “Karnım gurulduyor” dedi ve Darius’un omzuna vurarak üniteden çıktılar. Kartımı okutup turnikelerden geçtim. Yanımda Vildan yürüyordu. “Bu durumda araba kullanmak istemezsen seni ben bırakabilirim” dedim. Vildan yorgun gözleriyle onayladı “Olur çok teşekkür ederim” dedi. Üsten çıktığımızda bizi karşılayan serin havadan dolayı üzerime ceketimi giydim. Vildan da üşümüş olacak ki ellerini omuzlarına götürdü. “Serin bayağı” dedim. Vildan kafasıyla onaylarken hızlı hızlı yürüyordu. Arabaya binince kontağı çalıştırıp arabayı park ettiğim bölmeden çıkardım ve şehre giden yola girdiğimde üssün ışıkları yavaş yavaş geride kalmıştı. Üs, şehirden bir hayli uzakta izole ve son derece korunaklı geniş güvenlik önlemleri olan bir yerdeydi. “Son zamanlarda nasıl hissediyorsun?” diye sordum arabadaki sessizliği dağıtmak için. Vildan kafasını kaldırıp sıra sıra dizilmiş sokak lambalarına bakarken “Pek iyi değil açıkcası” dedi. “ Bunu görebiliyorum , bir sorun mu var?” diye sordum “Anlatmak istersen tabii ki” diye ekledim. Vildan “Kesin bir şey var diyemem sadece biraz stres ve aşırı çalışma diyebilirim. Sanırım biraz tatile ihtiyacım var” dedi. “Ya da bir uykuya” dedim gülümseyerek. “Uzunca bir uykuya” dedi Vildan gülerek. İkimiz de güldük. “Açıkcası benim de” dedim. Vildan esnedi. “Biraz müziğe ne dersin?” diye sordum. Vildan “Olur” dedi kafasını sallarken. Radyodan rastgele bir kanal açtım hafif müzik, akşamın serinliğinde içeriye dolarken. Karanlık yolda evlerimize doğru gidiyorduk. Her şey olması gerektiği gibi sakin, huzurlu ve normaldi...
** 2. Bölümün Sonu** Merhabalar! Bu bölüm önceki bölümlerden bağımsızdır. 28 gün önce olanları anlatmaktadır. Okurken ilk baştaki tarihlere dikkat ederseniz hikayenin gidişini daha iyi anlayabilirsiniz. Devamında yine Peru, Slovenya, Türkiye, Norveç, Butan, Sierra Leone, Yeni Zelanda ve Kazakistan'a gideceğiz. 2. Bölümü nasıl buldunuz peki? Yorumlarınızı bekliyorum :) |
0% |