@verbart
|
13.08.2021/ İstanbul,Türkiye “Benim artık bir şekilde eve geri dönmem gerekiyor” dedi Şule. Göktürk kafasını kaldırıp Şule’ye baktı fakat bir şey söylemedi. “durumun böyle olacağını nereden bilebilirdik ki. Sen arayınca öylece apar topar geldim. Hiç bir şeyim yanımda değil” diye devam etti Şule odanın içerisinde dolanarak. Pencerenin yanına gidip perdeyi araladı. İçeri giren güneş ışıkları gözünü kamaştırmıştı. Elini hızlıca gözlerine siper ederek geri kaçıldı. O sırada Göktürk bir kahkaha attı. Şule hızlıca arkasına dönerek baktı. Neye güldüğünü anlamamıştı. Kaşlarını çatarak Göktürk’e bakıyordu. Göktürk gülmesi bitince elindeki telefonu göstererek “Toplantı için gelen e-postaya” güldüm dedi. Şule de güldü. Göktürk boğazını temizledi. Daha sonra telefonunu masanın üzerine koyarak Şule’ye seslendi. “Acil olarak alman gereken bir şey var mı? Yani durum ortada dışarı kesinlikle çıkamayız. Hem biliyorsun hava yoluyla da bulaşma ihtimali var deniliyor.” Şule gözlerini devirerek “bilmez miyim.” Dedi eliyle kapalı pencereleri ve içeride çalışan hava temizleme cihazını gösterek. “Aslında eve gitmek istiyorum. Çünkü öylece çıktım evden. Kim bilir ne haldedir. Hem...” dedi kafasını eğerek. Göktürk “anlıyorum tabii ki haklısın. Ayrıca bana yük olduğun falan yok. Olsan da bu hiç birşeyi değiştirmez şu anda” dedi gülerek . Şule de güldü. Göktürk devam etti “hem iyi ya işte senelerdir birbirimizi görmüyorduk. Ne güzel oldu! Çocukluğumuzdaki gibi beraber kalıyoruz işte.” Şule gülümsedi. “Doğru ya.” Dedi Göktürk’ün yanındaki koltuğa oturdu. Kolunu koltuğun arkalığına yasladı. “Hatırlıyor musun? Bir keresinde yazlıktayken arı kovanına sopayla vurmuştun da arılar gelip seni sokmuştu. Hastaneye gitmiştik.” Dedi gülerek. Göktürk de güldü. “ Hatırlamam mı! Teyzem yetişmeseydi daha da kötü olabilirdi” dedi. Şule devam etti “ hastanedeki yüzünü görmeliydin ama yanakların bile şişmişti” dedi kendi yanaklarını şişirerek taklidini yaptı. Göktürk kahkaha attı. “evet ama canım çok yanmıştı. Şimdi bile düşünününce....” vücudunu ürperir gibi titretti. Şule gülümsedi. “ Peki ya şeyi hatırlıyor musun?” diye lafa girecekti ki Göktürk hızlı davranıp “ Peki sen hatırlıyor musun?” dedi. İkisi de bir an sustular. Göktürk “sen söyle önce dedi” Şule de “yok hayır sen söyle” dedi. Göktürk “Hayır hayır sen söyle” dedi. Şule “ Bir keresinde anneannem sana doğumgününde çok istediğin bir oyuncak vardı neydi adı hatırlayamadım şimdi. Ondan almıştı. Bana da çikolata almıştı. Orda çok sinirlenmiştim.” Dedi. Sonra da “ oh be itiraf ettim rahatladım” dedi gülerek. Göktürk ellerini iki yana açarak “büyük kuzen olmanın avantajları sanırım” dedi. İkisi de güldü. Göktürk oturduğu yerden kalkarak “o zaman bekle sana bir sürprizim var.”dedi. Şule kaşlarını çattı. Göktürk içeri gitti ve kısa bir süre sonra elinde bir kutuyla geri geldi. Şule’nin yanına oturdu. Kutuyu açtı. İçerisinde bir sürü fotoğraf vardı. Eskimiş bir fotoğrafı aldı.”Bunu hatırlıyor musun?” diye sordu. Şule elini ağzına götürdü. Şaşırmıştı. “Şaka yapıyorsun! Bu fotoğrafı tamamen unutmuşum” dedi. Kahkahayı patlattı. Fotoğrafları bir bir geçerlerken, geçmişe geri döndü ikisi de. Zamanın ne kadar hızlı geçtiğini farketmemişlerdi bile. Şule fotoğraflara bakarken sanki fotoğraf asırlar öncesinde çekilmiş gibi hissediyordu. Hayat öyle hızlı akıp gidiyordu ki; bu karmaşanın, gürültünün , koşuşturmacanın arasında öylece savrulup gittiğini hissetti bir an. Gözlerinden bir damla yaş akıp da fotoğrafın üzerine düşerken, akanın yaş değil, geçip giden yıllar olduğunu da biliyordu. |
0% |