Yeni Üyelik
32.
Bölüm

8.Gün: Sierra Leone, Freetown

@verbart

 

 

 

14.08.2021 / Freetown, Sierra Leone

Melankolik melodi, vanilya tütsüsünün dumanına karışırken, Hajah yatağına uzanmış tavanı izliyordu. Henüz hiçbir haber yoktu. İşe gitmediği uzun zaman oluyordu. Freetown'da hayat durmuş gibiydi.

Aynı evin ışıkları aynı saatlerde yanıyor ve sönüyordu. Bir döngünün içindeymiş gibi hissediyordu. Kafasındaki düşünceler cıss edip sönen tütsünün sesiyle birlikte dağılırken, Hajah yanağından süzülen gözyaşını silip doğruldu. Yatağın üzerine oturdu.

Göğsüne gelen siyah uzun saçlarını geriye atıp hızlıca topladı ve komodine doğru eğilip not defterinin yanındaki ucu kırılmış kurşun kalemi alarak saçlarının arasından geçirdi. Aynı şarkıyı kaç kere dinlediğini bilmiyordu bile. Hızlıca şarkıyı kapattı.

İçerideki musluktan damlayan suyun sesi dışında tek bir ses bile yoktu. Hajah ayağa kalktı. Elini alnından geçirerek dairesinin içinde turlamaya başladı. Kafasını çevirip büyük camdan dışarıya baktı. Deniz simsiyahtı. Bir kaç evin ışığı yanıyordu. Freetown öylesine ölü, öylesine cansız görünüyordu ki; aşık olduğu bu şehirden tiksinmişti bir anda. Bu mümkün olabilir miydi ki?

Hajah bu şehri çok seviyordu, hatta bir keresinde iki haftalığına Seattle'a iş gezisi için gittiğinin daha ilk günü "Amerikalıların" tabiriyle homesick olmuştu. Bu düşünce onu gülümsetti. Belki de bu şehri, hatta tüm ülkeyi ondan başka kimsenin sevmediğini de düşünüyordu ara sıra.

Hiç Freetown'un resmini çizmeyi denemedi. Çünkü içinde bir yerlerde, burayı hayallerindeki gibi resmedemezse büyüsünün kaçacağını düşünüyordu. Camın kenarındaki divana oturdu ve dizlerini kendine çekerek büyülü şehrini izlemeye başladı.

Dirseğini dayadığı camın pervazını açıp bu güzel ağustos akşamını içine çekmek istiyordu ama haberlerde duyduğu o saçma şeyler içine kuruntu düşürmüştü. Hajah'ın takıntıları bu illetle beraber gün yüzüne çıkmıştı. Hatta öyle ki; camların altına bile eski kıyafetlerini koymuştu sırf dışarıdan hava giremesin diye.

Hajah tüm söylenenlere inanmıyor olsa da içten içe bu kuruntular onu yiyip bitiriyordu. Onu en çok sıkan şey ise özgürlüğünün elinden alınmış olmasıydı. Hoş normal zamanlarda da çok fazla bir şey yapmıyordu ama istediği zaman deniz kıyısına gidip düşünceleriyle baş başa kalabiliyor, ya da şehrin sokaklarını yorgunluktan bitap düşünceye kadar karış karış gezip eve dönebiliyordu.

Şimdi ise tek yaptığı oturduğu yerden bir illüzyonu izler gibi camdan dışarısını izlemekti. Hiçbir değişiklik olmadan. Günlerdir tek bir ses bile duymamıştı. Bu onu şüphelendirmişti. Her akşam aynı ışıklar yanıyor, aynı görüntüler televizyonda dönüyordu. Bu düşünce bir kaç kez kafasından geçti.

Hajah, aklına bir fikir gelmiş gibi hızlıca ayağa kalktı. Geçen gün kalabalıktan onu çekip kurtaran komşusuna gidecekti. Belki o bir şeyler biliyordur diye düşündü. Ne de olsa günlerdir kendini kapatmış, ne telefonuna bakıyor, ne de haberleri takip ediyordu.

Parmak uçlarına basarak kapıya yöneldi. Dairesinin kapısını açtı ve soğuk mermerin üzerinde çıplak ayakla ilerleyerek üst kata çıkan sarmal merdivenleri tırmandı. Apartmanın ışıkları her zamanki gibi yanmıyordu. Alt kattaki açık bıraktığı dairesinin içinden süzülen sarı ışık bir nebze de olsa kendi katını aydınlatıyordu.

Karanlıkta tahta tırabzanlara tutunarak aceleci adımlarla yukarı çıktı. Soldaki kapının, bir zamanlar beyaz olan fakat zamanla sararmış ziline bastı. Zil çalışmıyordu. Hajah kapının tokmağını tuttuğu gibi elini geri çekti. Avucuna baktı istemsizce ve elini üzerine silerek postürünü düzeltti.

Elini yumruk yaparak kapıyı önce hafifçe çaldı. Bir adım geri attı ve bekledi. Kısa bir bekleyişin ardından kapıyı açan olmadı. Bir kez daha fakat bu sefer öncekine göre daha sert bir şekilde kapıyı çaldı. Yine açan olmamıştı. Hajah saate bakmayı akıl edememişti. "Belki de uyuyordur" diye geçirdi içinden ve dudaklarını büzdü.

Arkasını dönüp merdivenlerden tekrar aşağıya indi. Dairesine gireceği sırada aşağıda ufacık bir ışık çizgisi gördü. Kafasını uzatarak merdiven boşluğundan baktı. Hemen alt katındaki dairenin aralık kapısından çıkan ışığı gördü. Duvarın dibinden ilerleyerek alt kata geldi. Kapı kapalı gibi duruyor olmasına karşın açıktı. Kapıyı çaldı. Açan olmadı. Bir kez daha çaldı yine açan olmadı.

Hajah merakına yenik düşerek kapının demir kulpundan tutarak yavaşça itikledi. İçeride açık olan televizyonun dışında hiç bir ses yoktu. Hajah ağır adımlarla salona ilerlerken ani bir refleksle parmaklarıyla burnunu kapatıp yüzünü ekşitti. Salonun kemerinden geçtiğinde ise gözleri korkuyla kocaman açıldı ve bir ürperti duygusu bedenini yalayıp geçti.

 

Loading...
0%