@verbart
|
14.08.2021 / Wellington , Yeni Zelanda Clark uyku sersemliğinin ardından uyandığında, panikle yataktan fırladı. Gece eve geldiği gibi duş alıp hemen uyumuştu. Yatağa oturdu, aniden kalkmanın verdiği baş dönmesiyle gözlerini ovaladı. Kollarını havada birleştirerek gerindi. Henüz yaklaşık bir haftadır spor yapmamış olmasına rağmen vücudu hâlâ formunu koruyordu. Ayağa kalkıp pencerenin önüne gitti ve kalın perdeleri çektiğinde içeri vuran güneş ışıkları gözünü aldı. Bordo rengi perdeden sıyrılıp havaya karışan tozların arasında bir iki kere öksüren Clark, ellerini çırpıp tozları sağa sola savuşturdu. Gözlerini kısıp etrafına baktı. Yüzünü ekşitti. Uzun süredir havalandırılmamış evin içerisindeki ağırlık omuzlarına çökmüştü birden. Camı açmak istedi ama cesaret edemedi. Dün gece eve yürüyerek gelmişti, bir şey olmamıştı ama yine de dikkatli olmalıydı. Sahi ya dün gece... Aklına tekrar o soru takıldı. Acaba diğerleri eve varabilmişler miydi? Bir kaç tembel adımdan sonra kendini yatağına bıraktı ve telefonunu eline aldı. Bir sürü cevapsız arama vardı. Dün gece eve geldiğinde William'a haber vermeyi unutmuştu. Hızlıca geri aradı. Bir kaç kere çaldı ama açan olmadı. Dudaklarını büzdü. Kimberly ve diğerlerinin telefon numarasını bilmiyordu. Onları da aramak istiyordu. Kafasını kaşıyarak sırtüstü döndü. Telefonuna baktı. Haber sitelerinde gezindi ama ilginç bir şekilde hiç bir güncel haber yoktu. Kollarını iki yana bırakarak gözlerini kapadı ve derin bir nefes aldı. Nefesini verirken gözlerini açtı ve beyaz tavanı izlemeye koyuldu. Aklından geçen bir sürü düşünce vardı. Kendini bir rüyanın içindeymiş gibi hissediyordu. Gerçekçi bir rüya. Şu an ne yapması gerekiyordu? Ne yapmalıydı? Bu sorular aklını kurcalarken telefonunun titreşimiyle kendine geldi. İrkilerek sağ tarafına döndü ve telefonu eline aldı. Arayan William'dı. Hızlıca telefonu açtı. "Alo?". Bir iki cızırtının artından William'ın sesi duyuldu. "Alo Clark! Beni duyabiliyor musun?" Clark derin bir nefes aldı. "Evet, evet. Nasılsın?" "Biz iyiyiz seni merak ettik dostum." . Clark şakaklarını ovalarken "Biliyorum, üzgünüm haber veremedim. Gelir gelmez uyumuşum." Kısa bir sessizlik oldu. Clark birden "Ah, bu arada Kimberly ve diğerlerinden haber var mı?" diye sordu. Bir iç çekiş sesi duydu. "Hayır henüz bir haber alamadık." diye yanıtladı William. Clark yattığı yerden doğruldu. "Dün geceden beri konuşmadınız mı?" diye sordu. William "Hayır aradık ama cevap veren olmadı." dedi. "Kilbirne yoluna kadar beraber yürüdük daha sonra ben onlardan ayrıldım. Bir sorun yok gibiydi." dedi Clark sakin bir ses tonuyla. Tekrar bir sessizlik oldu. Daha sonra Clark, ayağa kalktı. "Endişelenmeni gerektiren bir durum olduğunu düşünmüyorum." dedi elini alnından geçirirken. William "Evet biliyorum ama ikisine de ulaşamıyoruz" dedi. Clark çenesini kaşıdı. "Bak istersen şöyle yapabiliriz. Biraz daha bekleyelim. Eğer bir gelişme olmazsa bana adreslerini ver bir göz atabilirim istersen" dedi. William "Bu güzel olurdu Clark ama riske atmaya gerek yok bir kaç kez daha aramayı deneyelim bakalım." dedi. Clark, "Tamam beni haberdar edersin. Şimdi kapatıyorum." Telefonu kapattıktan sonra kendini tekrar yatağa geri atma düşüncesi kafasından geçtiyse de bunu yapmadı. Evin içinde bir kaç tur attıktan sonra ne yapacağını bilmez bir şekilde kendini mutfakta buldu. Karnı acıkmıştı. Yiyecek bir şeylerin kaldığından da emin değildi. Buzdolabını açtığında aniden mutfağın içini çürümüş sebze ve bozulmuş yemek kokusu kapladı. Clark'ın midesi ağzına geldi. Buzdolabının kapağını kapatarak bir çöp poşeti alarak buzdolabını tekrar açtı. Bozulan yiyecekleri çöp poşetine doldurduktan sonra geri dönüşüme attı. Evin içindeki sessizliği fark etti. Telefonundan bir şarkı açtı. Yükselen melodi, mutfağın içinde yayılırken keyfi yerine gelmişti. Mutfak dolaplarını açarak yiyecek bir şeyler aradı ama bir kutu mısır gevreğinden başka bir şey yoktu. Dudaklarını kıvırdı. Süt de yoktu evde. Karton kutunun içine elini sokup bir avuç mısır gevreğini ağzına attı. Ağzındaki yavan tattan pek hoşnut kalmasa da yemeğe devam etti. Şekerli mısır gevreği taneleri ağzında kıtırdarken, dolaptan çıkardığı bir şişe birayı açıp mutfaktaki masanın yanına oturdu ve biradan bir yudum aldı. Her gününü planlamaya alışmıştı. Böyle bir durumda ne yapacağını bilmiyordu. Hiç bir planı yoktu. Biradan bir yudum daha aldıktan sonra etrafına bakındı. Evi temizleyebilirdi. Gerçi evi her daim temizdi fakat belki toz alabilirdi. Ya da kitap okuyabilirdi. Birasını alıp salona doğru yürümeye başladı. Kendini kabarık koltuğa bırakıp elindeki kumandayla televizyonu açtı. Kanallar arasında hızlı hızlı geçerken gözüne bir şey takıldı. Öne doğru eğilerek televizyona baktı. Dün gece gördüğü haber yine devam ediyordu. Kafasına dün gece konuşulanlar geldi. Kulak kabartıp dinledi. Kimberly haklıydı. Aynı şeyler sürekli tekrar ediyordu. Clark şüpheci bir şekilde orta sehpanın üzerine eğilip telefonunu eline aldı. Hızlıca William'ı aradı. Bir kaç çalıştan sonra telefon açıldı. "Alo , William. Diğerlerinden haber var mı?..Anladım. Bana adreslerini yollayabilir misin? Bir dakika not alıyorum." Omzuyla kulağının arasına sıkıştırdığı telefonla konuşurken diğer yandan da önündeki deftere adresi yazmaya çalışıyordu. "Tamam, eğer dışarı çıkarsam bir uğrayacağım. Görüşmek üzere. Tamam, tamam beni merak etmeyin. Görüşürüz." Telefonu kapattıktan sonra tekrar odasına geri dönerek üzerine bir t-shirt ve altına kot giydikten sonra, kapıya doğru yöneldi. Dün gece eve geldiğinde girişteki etajyerin üzerine bıraktığı t-shirtü yüzünün etrafına sardı. Anahtarlarını cebine koyduktan sonra kapıyı açıp dışarı çıktı. Etraf sakindi. Garajdan bisikletini çıkardı. William'ın verdiği adrese göre çok da uzak değildi. Bisikletle giderse on dakika sonra orada olabilirdi. Hızlıca bisikletine atladı ve sokağa çıktı. Sıra sıra dizilmiş iki katlı evlerin olduğu sokakta hiç kimse yoktu. Arabalar çarpık çarpık dizilmişti. Sanki bir anda bütün insanlık dünyadan silinmiş ve o an ne yapılıyorsa sonsuza kadar öylece kalmış gibi duruyordu. Clark'ın içinde büyüyen endişe ve korku dalgası pedala daha da asılmasına sebep oluyordu. Bu düşüncelerle sokağından çıktığında gördükleri karşısında, ani bir refleksle frene asıldı ve acı bir fren sesiyle kayan bisikletten fırladı ve asfaltta sürünerek yol kenarındaki çitlere kafasını vurduğunda gözleri yavaşça kapanmaktaydı.
|
0% |