Yeni Üyelik
1.
Bölüm

Peru, Lima

@verbart

 

 

 

 

 

05.08.2021/Lima,Peru

 

Müziğin bası dalga dalga tüm kulaklardan içeri doluyordu. Gecenin ilerleyen saatlerine rağmen insanlar dans etmeye devam ediyordu. Tavanın açılan camları ortamdaki alkol kokusunu bastıran sigara kokusunu da bir nebze dans eden ruhlarla beraber havaya doğru süzüyordu. Açılan tavandan içeri giren serin yaz rüzgarı Jose’nin yanaklarını okşayarak terleyen ensesinden içeriye akıyordu.

Jose bir an yutkundu. Görüşü bulanıklaşmıştı. Kalbinin ritmi müziğin ritminden daha hızlı olduğunu farkettiğinde elindeki bardağı yanında duran saksının dibine bırakıp insan selinin arasından akıntıya karşı yüzen bir balık gibi geçerek kendini balkona attı. Demir parmaklıkları tuttu. Derin bir nefes alarak kafasını gökyüzüne kaldırdı.

Kıvırcık saçları terleyen alnına yapışmıştı. Avuçlarının içi terliyordu. Tuttuğu demirler ıslanmıştı. Çenesinden akan terler beyaz t-shirtüne damlıyordu. İçeriden hala müzik sesi geliyordu. Boynunu hafifçe çevirip arkasına, içeride dans eden insanlara baktı. Mavi- Kırmızı- Yeşil ışıklar her haraket ettiğinde Jose gözlerini kırpıştırıyordu.

Saatine bakmak için elini kot pantolonun arka cebine götürdü. Telefonunu çıkardı. Ekran açma düğmesine bastı, güçlü beyaz ışık gözlerini kamaştırmıştı. Gözlerini sıkıca yumdu ve kafasını sağa sola sallayarak bulanık ekrana baktı. Saat sabahın dördü müydü yoksa dört mü geçiyordu? Yoksa yirmi mi vardı? İki eliyle telefonu iyice tuttu. Saat dördü kırk geçiyordu. Cevapsız arama ve mesaj vardı bildirim ekranında fakat bakamayacak kadar yorgundu gözleri. Tekrardan telefonun düğmesine bastı ve arka cebine koydu. Derin bir nefes daha aldı. Elleri titremeye başlamıştı.

Denize düşen ay ışığına baktı. Elleriyle ceplerini yokladı bir sigara bulabilmek için. Ceketi içeride kalmıştı. “Tabii ya ceketim” dedi. Ceketini alıp buradan çıkıp eve gitmeliydi. Çok uzakta yaşamıyordu. Kafasında plan yapmaya başladı. Şimdi içeri girecek, ceketini alacak , asansöre binecek , zemin kata inecekti. Taksiyle mi gitmeliyim yürüyerek mi ? diye sordu kendine. Araba kullanamazdı. Hafifçe esmeye başlayan rüzgar tüylerini dikmişti. Omuzları istemsizce havaya kalktı. Üşüdüğünü hissetti. “Neyse bunu sonra düşünürüm” dedi. Boğazı kurumuştu acilen su içmesi gerekiyordu. Hızlıca sürgülü cam kapıdan içeri girdi. Ceketini aramaya başladı. “ Hah işte burda” dedi. Bej rengi ceketini eline alıp çıkacağı anda gözü balkondaki kalabalığa takıldı.

Çok fazla da umursamadı açıkcası. Hızlıca kendini asansörün bulunduğu kata atarak düğmeye defalarca bastı. “ Ding” sesinden sonra asansörün kapıları açıldı ve hızlıca içeri girdi. Kalbi deli gibi çarpıyordu. Aynadaki görüntüsüne baktı. Telkinlerde bulunuyordu. İyiydi. Az sonra eve gidecek ve uyuyacaktı. Sabah erken kalkmasına da gerek yoktu. Tüm gün uyuyabilir daha sonra kahvaltısını yapıp koşuya çıkabilirdi. Bu plan onu gülümsetmişti. Derken, asansörün kapısı hızlıca açıldı ve üniformalı üç kişi ellerinde sedyeyle içeri girdiler. Jose’yi farketmemişlerdi bile. Köşeye sıkışan Jose izin isteyerek yanlarından geçti ve asansörden dışarı çıktı.

Az önceki kalabalığın sebebi bu sanırım. Aşırı dozdan yada alkol komasından birisi kendinden geçti heralde diye düşünmeye başladı. Bu tür manzaralara daha önce de şahit olmuştu. Hızlıca binanın giriş kapısından çıktı ve kendini serin yaz akşamının kollarına bıraktı. Hafif rüzgar tüm vücudunu tararken gözlerini kapadı. Elinde sıktığı ceketi hızlıca üzerine giydi ve ara sokaktan yürüyerek ana caddeye çıktı. Ceketinin önünü kapatırken yüksek binalara baktı. Yakınlardan gelen dalga seslerini dinledi. Şehir bu gece olması gerekenden daha sakindi. Bir tacocunun önünden geçti. Acıkmış mıydı? Neyse hiç gerek yok diye düşündü.

Yollar sanki ayağının altından kayıyor gibi hissediyordu. Bu daha önce de olmuştu o yüzden korkmuyordu. Az sonra eve varacaktı. İleride yanıp sönen mavi- kırmızı ışıkları gördü. Gözlerini kısıp baktı. Bir ambulans , binanın girişinde durmuş birini dışarı çıkartıyorlardı. Dudaklarını büzdü. Ambulansın yanından hızlıca geçip yokuşu tırmanan merdivenlerin başına geldi. Elleri titremeye başlamıştı. Bir kaç basamak çıkmıştı ki görüşü iyice karardı. Olduğu yere oturdu. Derin nefes alıp verdi. Panik atak mı geçiriyordu yoksa? Biraz daha dayanırsa , merdivenleri sonundaki sokaktan iki dakika daha yürüyüp eve varabilecekti.

Bu düşünceden güç alarak ayağa kalktı. Yavaş yavaş merdivenleri çıktı. Aklına başka düşünceler getirmeye çalışıyordu. Peru nasıl bir yerdi ona göre? Bu soru çok uzun zaman alacaktı. Peru’nun komşularını saymaya başladı içinden. Brezilya, Ekvator, Bolivya , Kolombiya, Şili. Şili , Peru’nun komşusu muydu? Kaşlarını çatmıştı. Evet tabii ki komşusuydu. Kendi kendiyle konuşmaya başlamıştı. Bu içsel tartışması devam ederken merdivenleri bitirdiğini ve çoktan evin önüne geldiğini farketti. Gökyüzüne baktı ve gülümsedi “ Seni seviyorum Peru” dedi.

Ceketinin cebinden anahtarlığı çıkardı. Şili’den aldığı anahtarlığı görünce gülümsedi. Hızlıca kilidin deliğine soktu ve alt kapıyı açarak içeri girdi. Asansörün önünde bir süre bekledi. Asansöre bindi ve Önce 7. Kata çıkmak için sonra da kapının kapanması için hızlı hızlı düğmeye bastı. Kapısının önüne geldiğinde hızlıca kapıyı açtı. Önce tuvalete gitti koşarak. Bu kadar çişinin geldiğini farketmemişti bile. Kemerini hızlıca çözerek işemeye başladı. Rahatlamıştı. Gevşeyen pantolonunu orada çıkartıp mutfağa yöneldi.

Çeşmeyi açarak koca bir bardağı suyla doldurup tek yudumda içti ve elinin tersiyle ağzını silerek sendeleye sendeleye yatağına doğru yürümeye başladı. Yatağını görünce gülümsedi ve güneş doğarken kendini yatağa bırakarak gözlerini kapadı.

 

 

Hikaye 8 farklı ülkeden 8 kişinin hayatını anlatıyor. Her bölümde birinin hayatını okuyacağız. Jose bölümünü nasıl buldunuz peki? Yorumlarda görüşmek üzere ! :)

Loading...
0%