@verbart
|
Seviyor,sevmiyor,seviyor,sevmiyor...
Ağustos, tüm ihtişamını Eylülün rüzgârlı havasına bırakırken, sararan yapraklar etrafı doldururken ve güneşin son ışıkları masamın üzerine vururken, elimde tutmuş olduğum papatyanın son kalan yaprağının kopmamasına özen göstererek, defterimin arasındaki yerine geri koydum.
Anılarım, defterimin içindeki geçmişte dolanırken, önüme düşen saçlarımı geriye doğru atıp topladım. Beklemekten soğumuş kahvemden büyük bir yudum alarak ayağa kalktım. Batmakta olan güneş odamdan çekilmeye başlarken, yaklaşan bulutlar, yağmurlarla beraber anılarımı da beraberinde getiriyordu. Camın pervazına yaklaşıp, hırkamı sıkıca belime sardım. Gökyüzünde alelacele koşuşturan bulutları izledim. Gökyüzünü çok severdim. Tıpkı onu sevdiğim gibi… Gittiği günden beri gözlerim, bulutların ardına sıkışmış güneş gibiydi. Parlamıyor, ağlayamıyor. Orada öylece bekliyordu. Gökgürültüsünün ardından çakan şimşeklerle beraber, kısa süre sonra ilk yağmur damlası penceremin üzerindeki yerini aldı. Aşağıya doğru süzülerek, diğer gelecek olan damlayla buluşmanın heyecanıyla tutuşuyordu. Tıpkı onu beklediğim gibi.
Derin bir nefesin ardından, kendimi koltuğa atıp, dışarıya bakmaya devam ettim. Düşünceler beynimde hızla dolaşırken, ben ise çıkış yolu arıyordum. Unutamıyordum, unutamamıştım, unutamayacaktım. Bekliyordum sadece. Belki ümitsiz bir dilekti, belki de çılgın bir düşünceydi ama bekliyordum, beklemiştim, bekleyecektim! |
0% |