@vic___
|
selammm💗💗💗 yazdigim basit bir kurguyu sizlerle paylasmak istedim. Umarim begenirsiniz💝💓💘💕 ve lutfen hikayeye baslama tarihlerinizi alayimm
‧͙⁺˚*・༓☾ ☽༓・*˚⁺‧͙
Denedim, denedim Unutmayı denedim, ama olmuyor Söküp alsınlar kalbimden istedim Hiç iyi değilim, hiç iyi değilim Gittin gideli inan denedim gizlemeyi Ama hiç iyi değilim, oh Bilsen gittiğinden beri ne haldeyim Ah sevdiğim n’olurdu kal deseydim? Biliyorum ben istedim git dedim sana Yine de...
Boş gördüğüm bir banka sırtımdaki çantayı atıp oturdum. Kulağımda ki kulaklığı boynuma indirdim. Havadan geçen martıların kahkahaları daha net geliyordu şimdi. Karşı karşıya olduğum denize batmak üzere olan güneş yansımıştı. Buraya uzun zamandır gelmediğimi farkettim. Ne zaman babamla kavga etsem buraya gelirdim. Demek ki uzun zamandır kavga etmiyorduk. Gerçi bu kavgamız o uzun boşluğu doldurmuştu. Yine içip içip eve gelmişti ve sinirini benden çıkarmıştı. Neye sinirlendiğini bile bilmiyordum ama her zamanki gibi yine beni suçlamıştı. Aslında bu durum dokuz yıldır yaşanıyordu. Neye sinirlense gelip beni suçluyordu. Beni ilk suçladığında sekiz yaşındaydım. Annemin ölümünde beni suçlu görmüştü. Çok istediğim elbiseyi alması için anneme saatlerce yalvarmıştım. En sonunda annem üşengeçliğini bir kenara bırakıp elbiseyi almak için şehir dışına çıkmıştı. Bursa'ya önceki hafta tatil için gitmiştik ve çarşıda bir elbise görüp çok beğenmiştim. Ama o sırada acelemiz olduğu için söyleyememiştim beğendiğimi. Elbiseyi alıp geri dönerken yolda ehliyetsiz ayyaşın biri annemin arabasına çarpmıştı. O ehliyetsiz pislik yaşamaya devam ederken annem ölmüştü. Annem orada son nefesini verirken bense heyacanla annemim o mavi çiçekli elbiseyi getirmesini bekliyordum. O kazadan sonra ben içki içen herkesten, babamsa benden nefret etmişti. Ve babam ne zaman içki içip gelse ben ondan daha çok soğudum. Babam her ne kadar o kazada beni suçlasa da ben her zaman o iğrenç alkolü suçlamıştım. Hani derler ya içki bütün kötülüklerin anasıdır diye. Hayatımda en çok inandığım sözlerden biridir. Çünkü o adamın içki alıp trafiğe çıkması beni bütün hayatımın içine sıçıp batırmıştı. İlk önce annemin hayatını mahvetmişti sonra da benim. Annemin ölüm haberini aldığımda Kaan'la beraber evcilik oynuyorduk. Anneme yalvardığım gibi Kaan'a da yalvarmıştım evcilik oynamak için. Evcilik oynamaktan her ne kadar nefret etse de yaptığım acıtasyona hiçbir zaman dayanamaz kabul ederdi oynamayı. Ve oyun esnasında sürekli olarak ablasının "kızları üzmemelisin" dediğini söyler ve bu yüzden kabul ettiğini söylerdi. Bende "Yalan söyleme Kaan, beni sevdiğin için oynuyorsun." derdim. O ise bunun üzerine sadece göz devirir ve elindeki benim getirdiğim barbieyi sesini inciltetek konuşturmaya devam ederdi. Yine aynı şekilde didişerek oynuyorduk. Ben tam yine Kaan'a çok bilmişlik taslamak için ağzımı açtığım sırada Kaan'ın annesi Işıl Abla telaşla odaya dalmıştı. Fazlasıyla korkmuş görünüyordu. Ve fısıltıyla "Beste... " diyebilmişti. Devamını getirememişti. Çünkü ağlamaya başlamıştı. O an sekiz yaşımdaki küçük aklımla bir çok saçma senaryo kurmuştum kafamda; bize puding yaparken elini yaktığını düşünmüştüm, ona toplayıp hediye ettiğim küçük papatyaları kaybettiğini düşünmüştüm. Ama senaryoların hiçbirinde annemin ölmesi yoktu. Kaan'la barbieleri bir kenara bırakıp ne olduğunu anlamaya çalışıyorduk. Ne olduğunu sorduğumuzda Işıl Abla cevap veremiyor sadece başını sağa sola sallıyordu. Elindeki telefonda bir mesaj ekranı açıktı. O ekrana baktıkça ağlaması daha da şiddetleniyordu. Mesajların kimden geldiğine baktığımda Alya Abla'dan geldiğini gördüm. Mesajları okumaya çalışıyordum ama okumada hâlâ zorluk çekiyordum ve yazılar küçüklüğünden harfleri zor seçiyordum. Annemin adını görmüştüm Alya Abla'nın attığı mesajda. Çiçek tra... Devamını göremiyordum. Daha da yaklaşmıştıö telefona. Kaan annesine sarılmıştı. Annesinden etkilenip o da ağlamaya başlamıştı. Işıl Abla durmadan oğlunun saçlarını öpüp okşuyordu. Telefona yaklaşmamla cümlenin devamını görmüştüm. Zorlanarak da olsa cümlenin sonunu okuyabildim. Çiçek trafik kazası geçirmiş. Biran da bir şey hissettim. Ne hissettiğimi bende bilmiyordum. Kalbimin sıkıştığını hissettim. İlk defa böyle bir şey yaşıyordum. Diğer mesajları okuyamadan ekran karardı. Diğer mesajları görememiştim. Anneme ne olmuştu bilmiyordum. İyi miydi? Kötü müydü? Bilmiyordum. Işıl Abla'ya dönüp "Anneme ne oldu?" diye bağırdım. Daha çok ağlamaya başladı. Beni kendine çekip sarıldı. Tekrar bağırdım. "Annem iyi mi?" Kafasını hayır anlamında salladığında ne yapacağımı bilemedim. Yaralanmış mıydı? Neredeydi şuan? Babamın haberi var mıydı? Tek başına mıydı? "Hastaneye götürmüşler ama... " Hıçkırdı. Ama ne? Beni daha çok bağrına bastıbastı, sahip çıkmak ister gibi. Kaan'ı öptüğü gibi beni de saçlarımdan öptü. "Ama ne?" Bende ağlamaya başlamıştım. "Ama... Hastaneye gidene kadar..." Cümlesini tamamlayamıyordu. "Ö-ölmüş mü?" Bu cümleyi nasıl kurabilmişimtim bilmiyordum. Bu asla inanacağım bir şey değildi. Işıl abla cevap vermeden ağlamaya devam etti. Ölmüş müydü? Annem ölebilir miydi ki? Annem ölmez, ölemezdi. Biz hiç ayrılmazdık. Beni bırakamazdı. Bırakmamalıydı. Onsuz ben ne yapardım? "Annem-" Konuşmama izin vermeden daha sıkı sarılarak beni susturdu. "Baban seni almaya geliyor. Yarım saate gelmiş olur." dedi hıçkırıklarının arasında.
"Beste," Duyduğum sesle sıçradım. "İyi misin?" Arkamı dönüp baktığımda Kaan'la göz göze geldim. Kaşlarını çatmış ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Yanağımdan süzülen yaşları elimin tersiyle sildim. "Bu saatte ne işin var burada?" Yavaşça yanıma yürüdü ve oturduğum banka oturdu. "Hava almak için çıktım. " Kaşları hala çatıktı. Tatilden beri görüşmüyorduk. Son zamanlarda sadece okulda karşılaştığımız zamanlarda konuşurduk. "İyi misin? " Cevap vermedim. "Baban mı bir şey yaptı yine?" Birkaç kere babamla kavga ettikten sonra Kaan'la dertleşmiştim ve moralimin düzelmesinde oldukça yardımcı olmuştu. Babamın bana yaptığı birçok şeyden haberi vardı. Ben söylemesem bile farkına varırdı. Kimi zaman kolumdaki morluğu fark ederdi kimi zamanda yanağımda ki kızarıklağı. Bazende ağlamaktan şişmiş gözlerimi fark ederdi. Birbirimize küçüklüğümüzden beri gıcık kapsak da severdik birbirimizi. O bana ne kadar yardımcı olsa da ben ona çok yardım edemezdim. Elimden bir şey gelmezdi. Sadece ortaokulda matematik ödevlerini falan yapardım. "Babanla mı kavga ettiniz? " diye tekrar sordu. Evet anlamında başımı salladım. "Kötü bir şey yaptı mı? Sana zarar vermedi değil mi?" Endişelenmiş bir hâli vardı. Babam bana ne zaman bir şey yapsa hiç hoşlanmasam da gidip babasına olanları anlatır ve ortaklıklarını bitirmesi söylerdi. Yani bana öyle yaptığını söylerdi. Babalarımız yakın dosttu ama annemin ölümünden sonra yaşananlardan dolayı aralarına mesafe girmişti. Ama şirketleri ortaktı ve hâlâ görüşüyorlardı. Agâh abi, yaşananlardan dolayı babamı artık sevmiyordu ve babamda bunun farkındaydı. "Hayır." Somurtkan yüzümü düzeltmeye çalıştım. "İçip geldiğini görünce dışarı çıkmak için hazırlanmıştım zaten. Kapıda tartıştık biraz. Sonra da uzatmaması için çıktım evden. " "İyi yapmışsın. " Başını sinirle salladı. "Ne zamandır buradasın? " "Çok olmadı. " Başka bir şey sormadı. Bir şey düşünüyordu belli ki. Konuşmayacağımızı anlayınca çantamdan telefonumu çıkardım. 5 yeni bildiriminiz var; Duru: beste Duru: musait olduğunda ara beni Duru: oğuz'la ilgili Motorcu: kızçe Motorcı: naber;) Duru'nun mesajlarına girip cevap yazdım. Göz ucuyla da Kaan'a baktım. Telefonuma bakmıyordu. siz: şuan arayamam siz: yalnız olduğumda ararim Telefonumu kapatıp tekrar çantama koydum. motorcuya şuan cevap vermeyecektim. İkimizde denize bakmaya devam ettik. Bir kaç yıl önce Kaan'la burada buluşup, görüşürdük. Kimi zaman dertlerimizi anlatırdık burada kimi zaman da eski günlerimizi. "Bize gelsene. " Kaan'ın dediğiyle kaşlarım çatıldı. Başımı ona çevirip anlamadığımı belli edecek bir bakış attım. "Ne?" "İstersen bu gece bizde kalabilirsin. Yani eve dönmek istemezsen." Bu gece eve geri gitmek istemiyordum. Babamın elinde başka şişelerde vardı. Bütün geceyi o pisliklerle geçirecekti. Aslında kuzenim Berenlere gidebilirim diye düşünmüştüm ama eniştemi sevmiyordum. Her şeye burnunu sokuyordu ve bana saçma sapan sorular soracaktı gidersem. Her onlara gittiğimde burnumdan getirirdi, bende genelde eniştemin evde olmadığı saatlerde giderdim Beren ve Baran'ı görmeye. "Beste? " "Olur." Aniden cevap vermem ikimizi de hafifçe güldürmüştü. "Annenlere sorun olmaz değil mi?" Saçma bir şey demişim gibi baktı. "Annemin seni, benden çok sevdiğine eminim." Gülerek başımı salladım. "Abartma Kaan. " Sırıttı. "Benden çok sevmese de seviyor seni. Geldiğini görse sevinçten bayılabilir. Bayadır görüşmüyorsunuz diye biliyorum. " "Yani, " En son üç ay önce görüşmüştük Işıl ablayla. "Biraz oldu." "Senin birazı biliyorum ben." dedi. Yanağımdaki yaşları iyice silip tatlı tatlı gülümsedim. "Ne yani benim birazım büyük bir zaman dilimiyse." "Neyse, daha oturacak mısın? İstersen şimdi gidelim." Elini havada salladı gereksiz bir şekilde. "Sen ne zaman istersen. Yalnız," güldüm. "Uzun zamandır seninle pijama partisi yapmıyoruz, Kaan'cığım. " Ne demek istediğimi anlamış olacak ki gülerek başını sağa sola salladı. "Ya Beste! Kızım şaka mısın nesin ya. Buse'yle yaparsınız pijama partinizi." Az önceki halimin aksine fazlasıyla mutluydum. "Kaan ya lütfen!" İki elimle kolunu çekiştirdim. "Kankilerine anlatmam merak etme." "Yok birde anlat, Beste. " "Mızmızlanma ya. Ne yapıcam bütün akşam acaba sizde?" "Buse, beste abla gelsede oynasak diye geziyor etrafta. Annemi bilmem ama Buse'nin, seni benden çok sevdiğine eminim." "O da katılır bize. Kardeşini kıramazsın sen. " "Beste, harbi gıcığın tekisin." "Teşekkür ederim, gıcıksu ve bunu evet olarak kabul edeceğim. " "Gıcıksu mu?" "Evet, gıcıksu. " Bir süre birbirimize boş boş baktık. "Beste yürü hadi. Hava soğumaya başladı." Çantamı sırtıma takıp banktan kalktım. "Motorla mı geldin?" Ellerimi çırpıp etrafa baktım. "Ne o? " Kalkıp yürümeye başladı. "Motorları sevmeye mi başladın? " Peşinden gittim. Birkaç metre ötede motorunu gördüm. "Ben zaten motarları seviyordum. " Gerçekten güzel bir motoru vardı. Şaşırmış bir şekilde kaşlarını çattı. Bana bakmıyordu. "Şaşırdım, motordan korkuyorsun sanıyordum. " "Korkuyorum zaten. " Binmekten biraz tırssam da hoşuma gidiyordu. Birkaç kere Kuzey abim bindirmişti kendi motoruna. Motorun yanına gelmiştik. Motorun üstündeki lacivert kaskı bana uzattı. Kafamdan geçirip kordonunu sıktım. Tek hamlede motora bindi ve benimde binmem için yardım etti. Motora bindiğimde Kuzey abimin motoruna göre biraz daha yüksek olduğunu fark ettim. "Güzel motormuş he." Yüzüne göremesem de gururlu piç gibi sırıttığına eminim. Motoru kendi tasarlamış gibi övünmesi bekledim ama bir şey demeden motoru çalıştırdı. Aniden gaz verince sıçradım. Sırtına vurdum. "Gerizekalı." "Korkma gıcıksu. " "Laflarımı çalmada sür şunu! " diye cırladım. "Emredersiniz gıcıksu hanım. " Cık cık'layarak motorun yanlarına tutundum. Motorun hareket etmesiyle ellerimi daha da sıktım. Hız göstergesi bir dakika içinde yüzü bulmuştu. Bağırdım "İki dakikalık yol için hız yapayım deme sakın. Kalp krizi için çok gencim." "Duyamıyorum seni. " diye bağırdı gülerek. Hızın gittikçe arttığını görünce gayet iyi duyduğunu anladım. Gıcıksu işte... "Pislik! " Bu sefer gerçekten duymamış olabilirdi çünkü rüzgar sesimi yutuyordu. Sırtına tekrar vurdum. Yastık savaşında intikamı alacağım senden, gıcıksu. Evlerimizin olduğu sokağa girdiğinde yavaşladı. Sıkı sıkı yapıştığım kenarlardaki ellerimi gevşettim. Göz ucuyla elime baktım. Parmak uçlarım yaptığım baskıdan beyazlaşmıştı. "Geldik." Evlerinin bahçesine girdiğimizde ellerimi havaya kaldırıp birkaç kere açıp kapadım kan akışı için. Motor durduğunda yavaşça indim. O da bir şeyleri kurcalayıp indi. Kaskı çıkarıp ona verdim. Hava çoktan kararmıştı. Kolumdaki saate baktım, 18.49. "Buse üzerime falan atlamaz değil mi? Son geldiğimde öyle yapmıştı ve yere düşmüştük. Birkaç gün sırtımın ağrısından yatamamıştım." Ve uyumada da epey bir zorluk yaşamıştım. Gülerek eve doğru yürümeye başladık. "Yani Buse bu, yapmaz diyemiyorum. " Cebinden çıkardığı anahtarla kapıyı açtı. Kapının açılmasıyla ağzı kulaklarında bir Buse'yle karşılaştık. Geleceğimi biliyor muydu ki? "Beste Abla! " Bu sefer üstüme atlamadı. Sakin bir şekilde bacağıma sarıldı. Boyum fazla uzun olmasa da benden oldukça kısaydı ve belime geliyordu. "Seni çok özledimm. " "Bende seni çok özledim." Kaan'a döndüm. "Sen mi söyledin geleceğimi? " Buse bacağımdan ayrılıp birkaç adım geri gitti. "Odamda ki camdan gördüm geldiğinizi." Fazlasıyla mutlu görünüyordu. Ellerini çırpıp kolumdan çekiştirmeye başladı. Peşinden ilerleyince mutfağa gittiğimizi anladım. "Anne! Beste abla geldi. " Mutfağa girdiğimizde tezgahta Işıl abla vardı. Beyaz bir hamur yoğuruyordu. Başını kaldırıp baktığında kocaman gülümsedi. "Aa, Beste hoşgeldin." "Hoşbuldum." Ellerini havaya kaldırıp salladı. "İşim bitsin sarılacağım bekle." "Tamam." diyerek başımı salladım. Birkaç dakika bekledik Buse'yle. Parmağım da ki yüzüklerle oynamaya başlamıştı. "Anne, Beste bu gece bizde kalmak istedi. " Kaan'da mutfağa girmişti. Annesinin yanına gidip annesinin omzunu ovdu. "Kalsın tabii de keşke haber verseydiniz, bir şeyler hazırlardım. " "Ne gerek var abla. İşin gücün var seninde. " dedim. Kaan annesinden ayrılıp arka dolaptan bardak çıkardı. "Sen ne hazırlıyorsun yine? " Sürahideki suyu bardağa doldurup içti. "Buse, kurabiye istemişti. Onu yapıyorum. " Buse elimi bırakıp amerikan tezgaha yaklaştı. "Anne, pembe yapacağım demiştin ama. " "Boya bitmiş Buse. Bir dahakine pembe yaparım." Buse bir süre annesinin hâlâ yoğurduğu kurabiye hamuruna baktı ve sonra oflayarak mutfaktan çıktı. Bu hali kıkırdamama sebep olmuştu. Işıl Abla arkasından bakıp cık cıkladı ve kurabiyelere şekil vermeye başladı. "Beste sende otursana, ayakta bekleme." Kaan'ın da oturmak üzere olduğu masaya çantamı koyup oturdum. Göz devirip karşıma oturdu ve bana dil çıkardı. Işıl ablanın duymayacağı şekilde fısıldadım. "Gıcıklaşma gıcıksu. " Bir süre anlamsız bir şekilde baktı. Sonra bir anda yüzüne bir sırıtma yerleşti. Neye güldüğünü anlamadığımı belli edecek şekilde başımı salladım. "Anne! " Sırıtması daha da büyüdü. "Beste, bana gıcıksu diyor." Küçüklüğünden beri ispiyoncunun tekiydi, pislik. "Gıcık ne?" Işıl abla ne dediğini bile anlamamıştı. Göz devirdim. "Dil çıkardığını da söyleseydin ya." "Dil çıkarmadım. " "Hı hı Kaan. " "Hı hı Beste. " dedi göz kırparken. Işıl abla görmeden orta parmağımı gösterip geri çektim. Sonra bir anda "Gıcıksu ne demek? " dedi ciddi bir sesle. Aslında Duru beni sinir edicek bir şey yapınca Duru'ya kullanırdım ama sanırım artık Kaan'a da kullanma vakti gelmişti. "Gıcık demek. Sence başka ne olabilir? " Gülerek arkasına yaslandı. Çantamdan telefonu alıp kalktım. "Ben telefonla konuşup geliyorum. " Duru'yu arayacaktım. Bir saattir aramak için bekliyordum. Ne diyeceğini deli gibi merak ediyorum. Oğuz'la ilgili demişti. Mutfaktan çıkıp salona geçtim. Salon boştu. İkili koltuklardan birine oturup arkama yaslandım ve Duru'yu aradım. İkinci çalışta açtı. "Efendim? " "Oğuz'la ilgili diye mesaj atmışsın." dedim. "He evet. " "Noldu? " "Kız bu Oğuz sanırım biriyle konuşuyormuş. Doğu, geçende Oğuz'la bir şey konuşmak için yanına gitmiş. Oğuz'u otuz iki diş telefonla sırıtırken görünce sormuş işte. Bir kız var falan demiş Oğuz'da. Sonra da konuşacaklarını konuşup gitmiş Doğu." Kız mı? Arkadaşlarının aksine onun çevresinde hiç kız görmezdik. Flörtü bile olmamıştı şu zamana kadar. "Bu salak Doğu, başka bir şey sormamış mı?" "Bende kızdım niye sormadın diye ama." Bir süre sustuktan sonra ofladı. "Beste, sende bırak artık şu çocuğu. Uzaktan kendi kendine sevip duruyorsun. Bir iki kereden fazla konuşmanız yok. Kendine yazık ediyorsun. İstesen kendine bir sürü erkek bulursun." Durmadan bana aynı şeyi söylüyordu ama ben... Oğuz'u seviyordum işte. "Ama ben-" "Ama sen dedin ki 'Oğuz düzgün biri, etrafında hiç kızda yok belki beni sevebilir.' Şuan da var ama. Bak Oğuz'u iki yıldır deli gibi seviyorsun, biliyorum, vazgeçemiyorsun. Ama daha ne kadar devam edeceksin böyle. Çocukla konuşmak için o kadar çabaladın ama merhaba nasılsından öteye geçemediniz. Sırf Oğuz için sana yazan çocuğu istemedin. Ki çok iyi anlaşıyordunuz. Beni çok seviyor, bana iyi geliyor diyordun. " Lafını kestim. "Onu doğru düzgün tanımıyorum ama. Adını bile bilmiyorum." "Çocuk sana hemen sevgili olalım demedi zaten. İstersen gerçekte tanışalım dedi. Sen ne dedin? Sevdiğim var dedin çocuğa! " Gerçekten öyle demiştim. İki ay önce biri yazmıştı bana yabancı numaradan. Adını bilmiyordum, söylememişti. Beni sevdiğini söylemişti. İki üç hafta öncede istersem tanışabileceğimizi söylemişti. Bende sevdiğim biri olduğunu, tanışacaksak bunu bilerek tanışmak istediğimi söylemiştim.O da 'o zaman daha sonra da tanışabiliriz' demişti. "Ne dememi bekliyordun Duru? " "Onu söylemeden çocuğa şans verebilirdin." "Ne bileyim. O an birden öyle dedim." "Oğuz'a olan platonik aşkın ne zaman bitecek peki?" Cevap vermedim. "Peki Beste. Kendini üzmemen için söylüyorum ben. Ama bence o çocuğa şans vermelisin. " "Bilmiyorum." "Neyse, annemler yemeğe çağırıyor beni. Görüşürüz." "Görüşürüz." Ve telefonu kapattım.
‧‧͙⁺˚*・༓☾ ☽༓・*˚⁺‧͙ ilk bolumun bu kadar uzun olmasini beklemiyodum aslinda hsfdghghv texting bolumlerle baslamayi dusunuyordum ama bir sonraki bolumde gecmis textingleri gosterecegim sanirim umarim begenmissinizdirr🤍💫
|
0% |