Yeni Üyelik
4.
Bölüm

2.BÖLÜM

@viiena_

° Ruhunuza iyi bakmanız dileği ile...keyifli okumalar.

 

"Ruhu Kiralık Olanlar; Elif Kayalar."

☀𓇢𓆸

 

​​İstanbul

02.01.2024

Özel Psikiyatri Kliniği.

Yazar Anlatımından...

Merdiven basamaklarını çıkarken kafasının içerisinde dolanan binlerce düşünce vardı. Ucunu yakalayamadığı halatlar oradan oraya dolanıp duruyordu. Her biri zihninin sivri uçlarına çarpıp dururken başının ağrımasına neden oluyordu. Kesik bir nefes verip son basamakta durdu. Boynunu sağa doğru yatırdı. Kemiklerinden gelen ses rahatlatırken bakışları hemşirenin çıktığı odadaydı.

 

Gidip görmesi gereken biri vardı, fakat attığı her adım geriye doğru çekiliyor gibiydi. Merdiven trabzanını tuttu. Yorgun bedenini ilerletmek adına trabzanından güç alıp ilerlemeye başladı. Birkaç adım attığı sırada adının seslenilmesi ile adım atmayı bırakıp arkasını döndü ve merdivenlerden inen meslektaşına baktı kaşları çatılı bir halde. Verda, elinde tuttuğu kabanı ve çantası ile ona doğru geliyordu.

 

" Elif, yakaladım sonunda seni."

 

Verda, yanına geldiğinde anlamsızca eşyalarına baktı.Kabanını ve çantasını işaret edip." Çok beğendiğin için kendine almıyorsundur umarım ? "

 

Göz devirdi Verda ve. "Ha, ha ve ha ! Her zaman ki gibi çok şakacısınız doktor hanım," çantasını ve kabanını eline tutuşturup üzerinde ki önlüğü çıkarmaya çalışırken hala konuşmaya devam ediyordu." Fakat belirtmek isterim ki yaşlı insanların tarzı zerre ilgimi çekmemekle beraber acayip derecede sıkıcı buluyorum."

 

Elif, Verda'nın hızına yetişmeye çalışırken üzerinden çıkan önlüğü ile kaşları daha da çatıldı." Ne yapmaya çalışıyorsun, Verda ?"

 

" Seni eve göndermeye çalışıyorum, hayatım."

 

Kabanı üzerine geçirildi ve sırtından iteklenmeye başlandı." Eve gidiyorsun, güzel bir uyku ve duş alıyorsun, yemek yiyorsun ve ertesi gün dinç bir halde geri geliyorsun. Nasıl plan ? Bence muazzam. "

 

"Dur bir dakika, bir dakika. Verda !? "

 

Merdiven basamaklarından bir adım attığı sıra ters bir bakış attı kafasını çevirip."Çalışıyorum, hastalarıma bakmam gerek, bu yaptığın şey de ne?"

 

Verda, ellerini sırtından çekti. Kollarını birbirine dolayıp tepeden bir bakış attı ona." Tatlım," dedi sevmediği insanlarda kullandığı o iğneleyici ses tonunu kullanırken." Şuan iyi bir durumda değilken nasıl bir hastaya bakabilirsin acaba ? Doğruları duymak istersen - ki - bunu zevkle söyleyebilirim, bok gibi gözüküyorsun. Eve gidip dinlenmen lazım. Ha." dedi üzerine eğilirken. " Yine de hastalarım hastalarım diyorsun senin için bakabilirim. Unutma ki bende bir doktorum."

 

"Evet ama ben bir ps-"

 

Verde sözünü tamamlamasına izin vermeyip."Evet, evet her neyse. Uzmanlıklarımız farklı falan filan. Biliyorum hayatım, defalarca kez duydum bunu ama bu eve gitmene engel değil tamam mı? Hadi bakalım sana iyi dinlenmeler !"

 

Sırtından sertçe iteklendiğinde tökezleyerek trabzana tutundu ve ona arkasını dönmüş ilerleyen arkadaşına."Saygısız!" diyerekten söylendi. Bunu duyan ve kafasını çeviren Verda ise."Biliyorum tatlım mükemmel bir arkadaşım. Unutmadan Atilla'nın haberi var, o yüzden takılma."

 

"Sen Atilla ile sevişiyorsun diye bana neden kıyak geçiliyor ? "

 

Verda, bedenini tamamen ona döndürüp gözlerinde ki haylaz pırıltılar ile. " Şşşt ! O Harika bir başhekim de ondan, hadi daha fazla tutma beni de işimin başına döneyim." kırmızıya boyadığı dudaklarını büzerek sesli bir öpücük yollayıp yoluna devam etti.

 

Kafasını iki yana salladı, Elif. Yarım saat önce kendisine sinirlenen o değilmiş gibi şimdi onunla bir çocuk gibi uğraşıyor olması hala neden onun arkadaşlık ettiğini sorgulamasına neden oluyordu.

 

Kendisinden altı yaş küçük olması ise cabasıydı.

 

Şuan evine gitmek aslında en mantıklı şeydi, kendisi dışında başka doktorlarda vardı onlarda hastalarına bakabilirdi. Yaptığı şeyin etik olup olmadığını sıcak duşun altında düşünecekti ve zorla davet edildiği yemeği tabii ki. Elif, kabanını düzeltip merdivenlerden inerek park yerine geçti. Boş park alanında ilerlerken topuklu ayakkabısının çıkardığı sesler hoşuna gidiyordu.

 

Sonra...aniden tüylerini dikken diken edecek bir ürperme hissetti. Olduğu yerde kitlenip kalırken arkasını döndü ve dizili arabaların çevresinde göz gezdirdi. Tavana asılı olan ışıklandırmanın güçsüzlüğü sebebiyle görüşü net olmasa da kimseyi görememişti. Gerçi biri var mıydı emin bile değildi. Kafasını iki yana salladı, Elif. Uykusuzdu, zihni ona oyun oynuyordu büyük bir ihtimalle. Şuan sadece kendisini korkuttuğunu biliyordu o yüzden dikilmekten vazgeçip arabasını park ettiği yere ilerlemeye devam etti.

 

Fakat ufak bir ses duydu. Korkuyla arkasını dönen Elif, kolonların arkasına geçen bir silüet fark etti. Geriye doğru bir adım attı.

 

"Kim var orada ?"

 

Göz bebekleri telaşla etrafı kolaçan ederken bir adım daha geriledi. " Kim var dedim orada !?" sesi korkunun bir getirisi olarak yüksek çıktığında bir cevap alamadı. Sakin ol ! Korkmak sana yakışmıyor sakin ol !

 

Dudaklarının üzerinde dilini gezdirdi. Kimse yoktu, hem biri olsa neden cevap vermesin ki ona. Işıklandırma cızırtılı bir ses çıkardığında bakışları saniyelik olarak odağını kaybetse de kendisini çabucak toparlayıp aceleci adımlarla beyaz Audisine doğru ilerlemeye başladı. Koluna asılı olan çantasını hızla aralayıp anahtarını ararken garip bir hissiyat ile arkasından biri geliyor gibiydi. Adımlarını daha da hızlandırdı ve lanet olası dolulukta olan çantasından anahtarını aramaya devam etti.

 

"Aptal şey, nereye kayboldun böyle !?"

 

Arabasının yanına geldiğinde kafasını kaldırdı ve içgüdüsel olarak araba kulpuna uzanıp kavradı ve çekti. Şoför koltuğunun olduğu taraf açıldı. Anahtarı yoktu ve kapı açıldı.

 

Siktir !

 

Eli korku, dehşet ve tedirginlikle kapı kulpunda asılı kaldığında yutkundu. Açılan kapıya öylece baktığı sırada omzuna dokunan el ile yerinden sıçradı.

 

"İyi misiniz Elif Hanım ?"

 

Elif, kafasını çevirdiğinde şüphe ile yüzüne bakan güvenlik görevlisini gördü, derin bir soluk verdi. Kalbinin gümbürtüsünün dışarıdan duyulduğuna yemin edebilirdi.

 

" Evet," dedi Elif kapıyı kapatırken. "Sadece," ne diyeceği hakkında en ufak bir fikri yoktu o an."Anahtarım,anahtarımı arıyordum."

 

Yıllardır güvenlik görevlisi olarak çalışan ve son iki yıldır da şefliğe yükselmiş olan Ahmet Bey elini cebine attı. " Bende aslında sizin yanınıza geliyordum," anahtar yığınının içerisinden bulup çıkardığı arabasının anahtarını uzatırken konuşmaya devam etti." Anahtarınızı düşürmüşsünüz."

 

Parmak uçlarının soğuduğunu hissediyordu. Tutuk hareketlerle uzanıp anahatarını alırken gülümsemeye çalışıyordu." Ah, şey teşekkür ederim. "

 

"Yedek anahtarınız vardı sanırım."

 

Kafasını onaylar anlamda salladı, Elif. Cevap verecek gibi değildi. Güvenlik şüphe ile süzdü onu."İyi olduğunuza emin misiniz ?"

 

" Evet," rahat gözükmeye çalışarak."Sadece biraz yorgunum."

 

Bakışları yeniden etrafta dolandı. Kimse yoktu, sadece o ve güvenlik. Başka hiç kimse yoktu.

 

Güvenlik pek ikna olmuş gibi gözükmese de."Peki, iyi günler o zaman Elif Hanım."

 

"İyi günler," diye karşılık verdi fakat sonra aklına takılan soru ile."Ahmet Bey ?"

 

Anahtarlarını cebine koyan güvenlik arkasını döndüğünde.

 

"Anahtarımı, nerede buldunuz ?"

 

Güvenlik elini kafasına atıp saçlarını kaşıdı. Hatırlamaya çalışıyor gibi bir hali var. Birkaç saniye sonra hatırlamış olacak ki yüzünde bir aydınlanma ile ayak ucunu işaret edip."Hemen durduğunuz yerde. Dün akşama doğru buldum ama kusura bakmayın aklımdan çıkmış getirmek."

 

Dün akşam mı ?

 

Hastanede sabahlamıştı fakat emindi, anahtarı çantasındaydı.

 

"Sorun değil, tekrardan teşekkür ederim."

 

Güvenlik kafasını sallayıp arkasını dönerek ilerlemeye baladı. Elif de avucuna sıkıştırdığı anahtarı ile şoför kapısını açıp koltuğuna yerleşti. Kolları güçsüzce kucağına düştü, bakışları öylece camdan dışarıdaydı. Cidden, uykusuz diye mi bunları yaşamıştı?

 

Camını biraz araladı, çantasını yan koltuğuna bırakacağı sıra koltuğa bırakılmış olan defteri fark etti. Ve defterin hemen üzerinde ki çiçeği.

 

Altın Kadeh.

 

Nerede görse tanırdı.

 

Titreyen elini uzatıp defteri ve çiçeği aldı. Dudakları birkaç defa aralansa da ne diyeceğini bilemediği için sıkıca birbirine bastırdı. Dakikalar içerisinde eline aldıklarını tekrardan koltuğa bırakıp arabayı çalıştırdı ve var gücü ile gaza asılıp park alanından çıktı. Karlı zeminde olabildiğince hızlı giderken bir yandan da dikiz aynasından arkasını kontrol ediyordu.

 

Takip ediliyormuş gibi hissinden kurtulamamıştı. Lanet olsun ki o hissiyatten evine bırakılan nottan beridir kurtulamıyordu.

 

10.02.2024

 

Elinde ki dosyayı kolunun arasına sıkıştırıp çantasından giriş kapısının anahtarını ararken suratı asılmıştı. Neden daha büyük çantalar üretilmiyordu ki ! Ufacık çantaya nasıl sığabilirdi.

 

"Hadi ama ! Nereye kaybolmuş olabilirsin ki !?"

 

Büyük uğraşlar sonucu çantasının dibinde bulduğu anahtarını çekip çıkarırken yüzünde büyük bir zafer gülümsemesi vardı." İşte bu kadar." dedi anahtarı avucunun içerisine yuvarlarken. Çantasını omzuna takıp dosyayı eline aldı ve demir kapıyı açıp binadan içeri girdi. Yorgun ama bir o kadar da kendinden emin adımlarla merdivenleri çıkarken kurduğu tek bir hayal vardı.

 

Uyku !

 

Kendini bildi bileli uykularla sorunları vardı. Kesintisiz uyuduğu hiçbir anı hatırlamazdı. Sürekli olarak düşünen biri olduğu için rahat bir uyku ona cennetin vaat edilmesi kadar uzaktı.

 

Asansörün önüne geldiğinde düğmeye bastı. Kollarını birbirine dolayıp ayağı ile yere vurmaya başladığında düğmeye tekrar bastı ve bir kere daha. Sabrının sonuna geldiğinde. "İşeyaramaz şey! " söylenerek arkasını döndü ve üçüncü katta ki dairesine çıkmaya başladı.

 

" Sabır," dedi sabırsızlığı ile bilinen biri olarak." Sabır."

 

Her adımı merdiven basamağını döver gibi attıktan sonra sonunda dairesine ulaştı. Giriş kapısı ile aynı halkada bulunan anahtarını alıp yuvasına yerleştirdi. Kapının kilidini açtığı sıra sağ ayağında ki topuklusunu çıkardı. Asla eve ayakkabı ile giremezdi, hole bile geçemezdi. Topuklularını eline alıp, yuvada ki anahtarını da çıkardıktan sonra içeri girip kapıyı kapattı.

 

Ceketini askılığa asıp salona geçti. Çantasını, elinde ki dosyayı orta masaya bıraktıktan sonra su içmek için salonu ile bir olan mutfağına ilerledi. Ama, içerisinde tuhaf bir hissiyat vardı. Kaşlarını kaldırıp indirdi umursamadan, dolabı aralayıp büyük bir bardak aldı. İçerisine önce biraz çeşme suyu sonra ise soğuk su eklemek için buzdolabına yöneldi.

 

Gördüğü şey ile,durdu.

 

Adımları bir bıçak gibi kesildi. Elinde ki bardak kayıp düşmesin diye zor bela kavradı.

 

Altın Kadeh. İmkansız.

 

Bir adım attı, elini uzatıp magnet ile tutturulmuş olan çiçeği ve ufak kağıdı eline aldı. Elleri titremeye başladığında tezgaha ilerleyip bardağı sertçe bıraktı. Taburelerden birine oturup elinde ki çiçeğe baktı. Nasıl olabilirdi ? Bu çiçek nereden çıkmıştı ? Elif, kesik nefesler alırken ufak kağıdın arkasını çevirdi ve özenle yazılmış, zarif yazıyı okudu.

 

Umarım, neye bulaştığınızı hakkında bir fikriniz vardır.

 

- Bir dost...

 

Bakışları defalarca kez yazının üzerinde dolandı. Okudu, okudu ve okudu. Bu çiçek ve not nereden çıkmıştı. Kim, nasıl evine girebilmişti ? Elif, korkuyla ayağa kalkıp çekmecesinden bir bıçak adlı. Temkinli adımlarla evinin içerisinde dolandı fakat hiçbir şey yoktu. Tekrardan mutfağa geçtiğinde bıçağı gürültülü bir şekilde tezgaha bırakıp çiçeğe ve nota baktı. Kafasının içerisinde bin türlü ihtimaller dolanırken hızlı adımlarla evin anahtarını alıp evden çıktı ve en alt kata indi. Giriş kısmında olan güvenlik odasına girdiğinde binadan birkaç kişinin de orada olduğunu gördü. Odada ki herkesin bakışı ona döndüğünde.

 

" Bir şey mi oldu ?" dedi neden geldiğini söylemeden.

 

Binada ki en yaşlı ve çoğu dairenin sahibi olan Halime Hanım." Sorma kızım, yarım saattir binanın elektriği yok. Asansör çalışmıyor her şeyden önemlisi kameraların çalışmaması."

 

Avucunda ki anahtarı sıktı, Elif. "Anladım," dedi sessizce." Onun için gelmiştim bende."

 

İçine yerleşen korkuyla geri evine döndü, Elif. İçeri girerken o his daha yoğundu. O hissiyat, şey gibiydi. Birisi sanki peşindeydi.

 

Ve o günden sonra ise hep öyle hissetmeye devam etti.

 

O an yaşadıkları gerilim filminden bir sahneden ibaretti... Yaşadığı tedirginlik, korku ve daha fazlası bütün gece ayakta durmasına ve daha da fazla uykusuz kalmasına neden olmuştu. Polise gidememişti çünkü hem not hem de çiçek elini kolunu bağlamıştı.

 

Bir dost, yazılmıştı notta. Elif, nedense o iki kelimenin tamamen bir alaydan ibaret olduğunu düşünmüştü. Biri sanki dalga geçmek için iliştirmişti o iki kelimeyi oraya.

 

Arabayı evinin olduğu sapağa döndürdüğünde bakışları hala dikiz aynasını kayıyordu. Hayır takip edilmiyordu ama o hissi de ezip geçemiyordu. Arabasını park edip acele ile binadan içeri girdi. Asansöre binip dairesine geldiğinde evinin kapısını açarken temkinliydi. O günden sonra kilidini değiştirmişti kapının. Gerçi kapıda bir zorlama yoktu ama yine de önlem almaktan geri duramamıştı. Evine nasıl girildiği hakkında da en ufak bir fikri bile yoktu çünkü.

 

Salonuna geçip üzerini dahi değiştirmeden kalın, siyah deri kaplı defterin kapağını araladı. Beyaz sayfa da dört kelime yan yana getirilmişti.

 

Güneş'i göreceğim değil mi ?

 

Güneş mi ?

 

Elif, kaşlarını çattı ve sayfaları karıştırmaya başladı. Belli başlı tarihler yazılmıştı. Elinde tuttuğu defter bir günlüktü. Rastgele bir sayfayı açtı.

 

15.09.2010

 

Merhaba sevgili günlük ;

 

Nasılsın ? Umarım iyisindir, çünkü ben pek iyi değilim. Bildiğin şeyler aslında ama yine de bahsetmek isterim. Annem...yine annem. Bugün bana çokça kızdı, ders çalışmak yerine ona göre aptalca olan kitaplar okuduğum için ! Aptalca dediği kitapların hepsinin birer başyapıt olması dışında bir sorun yok sanırım. Evet, kitap okumakla biraz fazla zaman geçirmiş olabilirim ama ne yapayım, Elizabeth ve Bay Darcy'nin arasında ki aşkı okumam gerekiyordu. Bunun neresi aptalca ki ?!

 

Şey...gerçi annem kitabı ablamın kitaplığından arakladığım içinde bana kızıyor olabilir. Ama olsun, benim pes etmek gibi bir niyetim yok. O kitaplıkta ki bütün kitapları okuyacağım.

 

Her neyse, gitmem gerek. Annem geliyor, topuk tıkırtısı koridorun en sonunda olmama rağmen duyulabiliyor. Gerçi kim saatlerce topuklu ile gezer ki evde ? Tabii ki benim annem.

 

Çok uzatıyorum sanırım, görüşmek üzere...

 

20.00

 

Elif, başka bir sayfa daha açtı. O tarihten iki gün sonraydı.

 

17.09.2010

 

Ben, sanırım sadece bir hayal kırıklığıyım.

 

22.50

 

Yazılan kelimelerin ne kadar ağır olduğunu fark etti. Birine bunu düşündürmek ne kadar da acıydı.

 

Peki bunları yazan, kendisini hayal kırklığı olarak gören kişi düşündüğü kişi miydi ? İyide o zaman bu günlüğü ona getiren, çiçeği arabasına yerleştiren kişi evine girenle aynı olmalıydı.

 

Kimdi, neden saklanıyordu ? Her şeyden önemlisi ondan ne istiyordu ?

 

Sabahtan beridir ara ara başına vuran ağrının şiddetlenmesi ile günlüğü orta sehpanın üzerinde bırakıp mutfağa ilerledi. Güçlü bir ağrı kesici içip duş almak için banyosuna geçeceği sıra telefonun titremesi ile çantasında ki telefonu çıkarıp yabancı bir numaradan gelen mesajı gördü.

 

...Balık restoranı, saat 8'de.

 

Darai Farzaneh.

 

Elif, yemek işinden hiç hoşlanmamıştı. Bu akşamın olağan bir akşam olacağına inanmıyordu. Hastaneye gelmeye tenezzül etmeyen bir anne ile akşam yemeğinde ne konuşabilirdi.

 

Telefonu koltuğuna bırakıp ilk önce odasına geçti takılarını çıkarıp özenle yerlerine yerleştirdikten sonrasında ise banyoya girdi, ağrıyan boynunu ovalayarak sıcak suyu ayarlayıp soyunmaya başladı. Ayak dibine düşen kıyafetlerini hiç iteleme gereği görmeden iç çamaşırlarını da çıkardıktan sonra sıcak suyun altına girdi ve işte şimdi rahatlamıştı. Yarım saat boyunca sıcak suyun altında kendisine geldikten sonra kurulanıp rahat giyinip mutfağa geçti. Hızlıca kendisini için bir şeyler hazırladı ve salona ilerleyip günlüğü tekrardan eline aldı.

 

Sandviçinden bir ısırık alıp bir sayfa daha açtı günlükten.

 

03.03.2010

 

Merhaba sevgili günlük ;

 

Yeniden ilaçlar kullanmaya başladım. Verilen ilaçları sevmiyorum, neden verdiklerini anlamıyorum ama itiraz da edemiyorum. İlaçlar bedenim uyuşturuyor, kendimi hasta gibi hissediyorum. Babam bunun gerekli olduğunu söylüyor, annem ise sadece susup yüzüme bakmayı tercih ediyor. Sanırım bu durumdan memnun değil. Onu memnun etmek için her şeyi yapıyorum fakat işe yaramıyor. Yoruluyorum...çok yoruluyorum hem de.

 

Çok yazamıyorum bu aralar lütfen beni affet, uykum geliyor sürekli. Şuanda da olduğu gibi, uyumak istiyorum ama yeniden geleceğim, görüşmek üzere.

 

19.30

 

Elif, defteri kapattı, masanın üzerine bıraktı. Aklına gelen ara ara görüntüler onu geçmişi ile yüze yüze getiriyordu. Oflayarak uzandı, yan dönüp gözlerini kapattı. Yeni yeni etki eden ilaç ile yorgun bedeni daha da rahtlarken biraz uyumak istedi. Sadece birkaç saat diye geçirdi içerisinden.

 

Sonra uyanacak, yemeğe gidecek,günlüğü, çiçeği ve nereden çıktıklarını tekrar tekrar düşünecekti. Ama şuan sadece biraz uyumalıydı.

 

Gözlerini sıkıca yumdu, fakat tekrardan aralaması çok sürmedi. Bir ürperme hissettiğinde gözlerini aralayıp karanlık çökmüş olan salonu ile karşılaştı. Yattığı yerden hızla doğrulduğunda uyku sersemi ile telefonunu aramaya başladı. Koltuğun köşesine kaymış olan telefonunu bulduğunda ekranı aralayıp saate baktı.

 

18.45

 

" Harika ! Aferin sana, Elif !"

 

Acele ile yerinden kalkıp bir yerlere çarpma çarpa odasına koşturdu. Saçları hala nemli, yorgunluktan ağzının suyu akmış bir halde alık alık araladığı dolabından dizili kıyafetlere bakıyordu. Omuzlarına gelen saçlarına elini daldırıp çekiştirdi.

 

" Uyuyakal, duş almayı unut, doğru düzgün yemek yeme, spora gitme ! Daha neler yapmayı planlıyorsun acaba kendine Elif Kayalar !"

 

Söylenmeyi kesip her zaman kurtarıcı olan takımlarından birine uzandı. Siyah takımı yatağının üzerine atıp elini yüzünü yıkamaya gitti. Soğuk suyu birkaç defa yüzüne çarptıktan sonra odasına dönüp yüzünü nemlendirdi ve giyinmeye başladı. Düz beyaz çizgilere sahip takımının üzerine geçirdi. Uzun boyuna gittiğine inandığı takımları ona ayrı bir hava veriyordu, akşam yemeği için ne kadar doğru bir seçimdi orası tartışılır fakat Elif bunu umursayacak değildi.

 

Üzerini giydikten sonra nemli olan saçlarını kurutup düzleştirdi, gözlerini öne çıkaran bir makyaj yapıp midi boy çantasına birkaç şey koydu. Parfümünü sıktı, topuklu botlarını çıkardı ve paltosunu da aldığında çıkmaya hazırdı. Salona geçip paltosunu ve botlarını kapının önüne bıraktı. Salonda olan günlüğün içerisine çiçeği koyup sehpanın üstüne düzgünce bıraktı, sandviç koyduğu tabağı mutfağa götürüp sudan geçirdi ve makineye yerleştirdi. İşte bu defa çıkmaya hazırdı.

 

Arabasını yoğun trafikte sürmeye çalışırken kaşları çatıktı. Şuan tam da düşünmek için uygun bir zamandı. Gideceği yerde onu ne bekliyordu bilmiyordu, basit bir yemek değildi. Hasta yakınları hastane dışında böyle bir görüşme gerçekleştirmesi doğru değildi. Hayatını kurallar ile inşa etmiş biri değildi fakat belli başlı noktaları vardı. Direksiyonda ritim tutmaya başladı.

 

İşini yap, hayatını düzende tut ve geçmişine bağlı kal.

 

Yazılan adrese geldiğinde içinden tekrar etti, işini yap. Sonrasını ise zamanını geldiğinde düşünürsün. Arabasını valeye verip sakin adımlarla restorandan içeri girdi. Kapıda karşılayan görevli ile cam kenarında olan bir masaya ilerlemeye başladılar. Her adımını yere sağlam basıyordu. Duruşu dikti, bakışlarını olabildiğine olağan tutmaya çalışıyordu.

 

İşini yap.

 

Masaya yaklaştıkça yan yana oturmakta olan iki kadın görüşüne girdi. Darai Farzaneh ve o kadın. Sadece çatal bıçak seslerinin duyulduğu ortamda yaklaşan adım seslerini duymuş olacaklar ki iki kadının da bakışları ona döndü.

 

Elif, hayatı boyunca birçok insanla tanışmıştı, birçok insanın gözlerine doğrudan bakmıştı ama hiçbir bakış neredeyse onu yerinde mıhlayacak duruma getirmemişti. Sanki, ufak bir bakışı ile her şeyi anlayabilir ve seni etkisi altına alabilirdi.

 

" İyi akşamlar," dedi tok bir ses ile."Umarım çok bekletmedim ?"

 

Her iki kadında ayaklandı, sabah tanıştığı ve bakıcı olduğunu söyleyen kadın susarken hemen yanında duran ve dudaklarında hafif bir gülümseme ile gözlerine bakan kadın elini uzatıp

 

" Hayır bizde yeni geldik sayılır. Emrivaki bir şekilde sizi buraya çağırdığım için beni bağışlayın lütfen Elif Hanım. İnci, " elini kavradı ve hafifçe sıktı." İnci Aksan."

 

İnci Aksan, Soylu'nun Kraliçesi olarak anılan İnci Aksan. Bir kızını toprağa diğer kızını ise hastaneye yatıran İnci Aksan.

 

Gülümsemesini genişletti." Açıkçası emrivakilerden pek hoşlanmam fakat Darai Hanımın nazik ısrarı beni ikna etti diyelim."

 

İnci Hanım ufak bir kahkaha attığında elini çekti. Yandan bir bakış attı yüzünde mimik oynamayan yardımcısına .

 

" Umarım sizi korkutmamıştır, kendisinin mizacı biraz sert."

 

Kabanını çıkartırken cevap verdi."Hayır hayır kendisi ile bence iyi bile anlaştık." bakışları susmakta olan yardımcıyı bulsa da lafları pek umursanmıyor olacak ki.

 

" Hanımefendi, sizi arabada bekliyorum izninizle."

 

" Pekala, Darai. Gidebilirsin."

 

Saniyeler içerisinde yardımcı yanlarından ayrıldığında İnci Hanım ile yerlerine oturdular."Kusuruna bakmayın, insan ilişkileri pek iyi değil."

 

Elif, ellerini çenesinin altında birleştirdi. " Beni neden buraya çağırdınız, İnci Hanım?"

 

" Direk konuya girelim diyorsunuz."

 

Elif, kaşlarını kaldırıp indirdi." Öyle de demeyelim de, neden hastaneye gelmektense beni buraya çağırdığınızı merak ediyorum diyelim. Bir doktor ile akşam yemeği yemek ilginizi çekmiş olamaz değil mi ?"

 

Karşısında ki kadın da kendisi gibi ellerini çenesinin altında birleştirdi. Açık kahveye sahip gözleri tam olarak gözbebeklerine odaklıydı. " Biliyor musunuz, Elif Hanım. Açık sözlü insanlara bayılırım, ne istediğini bilen insan benim gözümde her zaman bir adım öndedir. Ama önce," İnci Hanım eli ile biraz ilerilerinde olan garsonu çağırdı." İsterseniz sipariş verelim. Buranın balıkları harika diye duydum."

 

Kafasını onaylar anlamda salladı, Elif. Garsona sipariş verdikten sonra aralarında bir sessizlik oluştu, geriye yaslandı ve karşısında ki kadını gözlemledi istemsizce. Özenle yaptığı saçlarını açık bırakmış ve omuzlarından sarkmasına neden olmuştu. Beyaz tenine yakışan mürdüm rengi elbisesi, elbisesine yakışan zarif takıları kendisini tamamlıyordu.

 

" Mesleki bir alışkanlık sanırım."

 

" Anlamadım ? "

 

" Beni detaylı bir şekilde incelemeniz."

 

" Sanırım öyle, " önüne gelen saçını kulağının arkasına sıkıştırdı."İstemsizce oluyor."

 

" Hım, pekala. Gözlemlediğiniz kadarıyla nasıl biriyim peki ?"

 

En az kendisi kadar iyi bir gözlemci, manipülatif ve tehlikeli.

 

" Ne duymak istersiniz ? Beni buraya çağırarak aslında bir güç gösterisiz yaptınız, çünkü yardımcınız aslında bunu net bir şekilde belli etti. Tavırlarınız rahat, sizin için bir tehlike oluşturmuyorum, direk olarak gözlerime bakıyorsunuz tüm odağımın siz de ve kelimeleriniz de olmasını istiyorsunuz ama ben en çok neyi merak ediyorum biliyor musunuz ?"

 

" Nedir merak ettiğiniz şey."

 

Masanın üzerine eğildi, Elif." Beni buraya kızınız için mi, yoksa başka bir şey için davet ettiniz ?"

 

Gözlerine bakmaya devam etti, o an aklından neler geçiyordu merak ediyordu Elif.

 

Balıkları geldiğinde geri çekildi ve garsona teşekkür etti. Masaya bırakılan şarap şişesi ile İnci Hanım uzanıp şişeyi aldı önünde ki kadehi de aldıktan sonra doldurmaya başladı."Beyaz şarap balığın tadını daha da lezzetli kılıyor, bu akşam hiçbir seçimi size bırakmadığım için kızıyor olabilirsiniz ama bence her ikisini denedikten sonra iyi ki de size bırakmışım diyeceksiniz. " doldurduğu kadehi önüne bıraktı.

 

Uzanıp kadehi kavradı, yavaş hareketlerle burnuna yaklaştırdı ve aromalı kokuyu içine çekti. Ardından dudaklarına yaklaştırıp ufak bir yudum aldı, damağında bıraktığı hafif ekşi tat hoşuna giderken kadehi dudaklarından ayırıp masanın üzerine bıraktı.

 

" Açıkçası pek tercih ettiğim bir şey değil beyaz şarap fakat ne yalan söyleyebilirim, oldukça hoşuma gitti."

 

" Beğenmenize sevindim, şimdi gelelim asıl meselemize. Elif Hanım sizi biraz araştırma fırsatım oldu ve açıkçası kızımı bu yüzden İstanbul'a, kliniğe getirdim. Biraz Ankara'dan uzaklaşmasını istedim o da var tabii ki."

 

" Beni araştırdınız demek, bana diyorsunuz fakat sizin açık sözlülüğünüz de taktire şayan."

 

Şarabından bir yudum aldı karşısında ki kadın." Kızımı alelade bir kliniğe yatırmamı bekleyemezdiniz değil mi? Onun için her zaman en iyisi olmalı, her anlamda. Hem doktoru hem de kalacağı yer de dahil."

 

Son kelimelerinin üzerine özellikle vurgu yaptığında kafasını salladı basitçe." Onu bu kadar düşünüyor olmanız ne kadar da güzel fakat," kadehini kavradı." Neden hala burada olduğuma dair bir cevap alamadım."

 

" Aslında sizden özel bir isteğim veyahut beklentim yok, basit bir teklif diyebiliriz buna."

 

" Neden bahsediyorsunuz? "

 

"Sadece saklı olan bir şey arıyorum ve bunu bana siz söyleyebilirsiniz diye düşündüm."

 

Kaşları çatıldı, Elif'in. Gerilmeye başladığını hissetti, dışarıya vurmadı.

 

" Kızımın bildiği bir şey var, gerçi tam olarak emin değilim lakin görüyorsunuz ki onunla konuşamıyorum. Uzun zamandır bir sessizlik içerisinde, bu sessizliği bozmanızı, onu iyileştirmenizi ve yanıma gelmesini her şeyden çok istiyorum. "

 

Çatılı kaşları yukarıya doğru havalandı, dudaklarında samimiyetsiz bir gülümseme belirdi, Elif'in." Benden, ispiyoncu olmamı mı istiyorsunuz."

 

Karşısında ki kadın rahatça geriye yaslandı." Tam olarak öyle söylenmez, sadece aracı olmanızı istiyorum."

 

"İnci Hanım, ben bir doktorum, ajan veya sizin deyiminiz ile bir aracı, yandaş değilim."

 

" Elbette ki biliyorum, ama bende kızımın iyileşmesini ve bazı saklı kalan şeyleri istiyorum. Unutmayın ki bu karşılıksız bir şey olmayacak."

 

Ufak bir kahkaha attı, Elif.Samimiyetsiz, itici bir kahkahaydı."Cidden, sizi bu düşünceye iten şey nedir ? "

 

" Hayatı boyunca daha iyi bir yere varmak için çabalamış olan siz tabii ki. Daha iyisine sahip olabilirsiniz, daha çok paraya daha çok güce, daha da tanınan bir kariyere."

 

Duraksadı, ne kadar derin araştırmıştı onu. Hakkında ne kadar şey biliyordu ?

 

" Her şeyin para olduğuna körü körüne inanıyorsunuz. Ne acı ama ben öyle biri değilim."

 

Ayaklandı, paltosunu ve çantasını kavrayıp arkasını dönmüştü ki birkaç adım sonra duraksadı.

 

" Her şey paraya çıkıyor Elif Hanım. Dünya düzeninin bu olduğunu benim kadar iyi biliyorsunuz, yoksulluktan çıkıp gelmiş biri olarak bunu kavradığınızı biliyorum. Paranız varsa tepeye çıkmak çok zor olmaz, " arkasını dönmedi." Ben en tepedeyim ve bu sizin içinde mümkün olabilir, teklifimi bir düşünün lütfen, yarın sizden bir cevap bekliyor olacağım."

 

İlerlemeye başladı, paltosunu üzerine geçirdi. Dışarı çıktığında bir an olsun arkasını dönmedi ve valenin getirdiği arabasına binip uzaklaşmaya başladı restorandan.

 

Direksiyonu sıkıca kavradı, duyduğu kelimeler kafasının içerisinde yankılanıyordu. Daha çok para, daha çok para daha iyi bir hayat demekti. Elif, camı araladı ve içeri giren soğuk hava ile derin bir nefes aldı, uzanıp radyodan bir müzik açtı. Sesi sona getirdi ve düşüncelerini bastırmayı diledi.

 

" Her şey para mı, her şey paradan mı ibaret?"

 

Sakinleşmek için ufak nefesler alamaya başladı. Neye sinirlendiğinden bile emin değildi, aslında şuan sinirli miydi ondan bile emin değildi. Kadının peşinde olduğu şey kızı mıydı sahiden ? Hayır, hayır Elif öyle olmadığını daha ilk dakikadan anlamıştı. Tek yaptığı şey kızını başından savmaktı. Peki neden ? Neden kızını uzaklaştırıyordu, neden kendisine teklifte bulunmuştu ?

 

Dakikalar sonra evine vardığında arabasını park edip binadan içeri girdi.Evinin olduğu kata çıktığında,içerisinden tekrar edip duruyordu sadece bir hasta Elif. Her zaman ki hastalardan biri işte. Öyle olması gerek en azından.

 

Çantasından anahtarını çıkardı ve içeri girdi. Sırtını kapısına yasladı, karanlık koridorda çantası kayıp yere düştü, kafasını geriye attı. Başı yeniden ağrımaya başlamıştı. Gözlerini sıkıca yumdu, kendine gelmeliydi.

 

"Annem benim sadece bir aptal olduğumu söyledi, ablam yerine benim ölmem gerekiyormuş."

 

Olduğu yerde buz kesti, Elif. Korkuyla gözlerini araladığında karanlık koridoruna baktı. Evinde, evinde biri vardı. Dudakları aralandı, kalbi gürültü ile atmaya başladı.

 

Sırtını kapıdan ayırdı.Karanlığa bir adım attı, her an gördüğü kabusta ki gibi arkasından biri gelecek gibiydi. Bir adım daha attı, evinde ki kişi kimdi, bir adım daha. Salonundaydı.

 

Sokakta ki ışığın vurduğu salonunda bakışlarını gezdirdi, kimse yoktu.

 

Yutkundu, sesi duymuştu.

 

Sessizce kulak kabarttı, hiçbir şey duymuyordu. Temkinli adımlarla salonunun ışığını açtı. Aydınlanan odada dikkatini çeken ilk şey açık pencereydi, hızlıca ilerledi ve perdeyi çekip pencereden aşağı baktı. Kimse yoktu. Pencereyi kapattı, nefesleri sıktı. Elif odalarını kontrol etmeliydi ama bunu yapamıyprdu, belki de polisi aramalıydı. Evet, bu sağlıklı bir seçimdi çantasını almak için dış kapıya ilerleyeceği sıra masanın üzerinde ki kayıt çihazını gördü ve hemen yanında ki not kağıdını. Kaşları çatıldı uzanıp het ikisini de eline aldığında kağıtta yazan yazıyı sesli bir şekilde okudu.

 

Teklifi kabul edin, bu sizin için bir fırsat.

 

Aman Allahım ! Kimdi bu böyle ? Nereden bilebilirdi bunu, kendisi bile daha kavrayamazken üstelik. Elif iyice korkarken mutfağa geçip bıçak almak istedi, evinde biri varsa kendini korumalı ve sonra polisi aramalıydı. Elif çekmeceyi açmak istediğinde başka bir notla karşılaştı. Hızla notu eline aldı.

 

İstediğiniz kadar polisi arayın fakat kimse ölmüş birini aramak için uğraşmaz Doktor Hanım. Korkmayın, düşman değil bir dostum ama siz bana Avam da diyebilirsiniz. Yakında görüşeceğiz o zamana kadar kendinize iyi bakın.

 

- Avam.

 

Gözlerini kapatıp açtı, notu bir kere daha okumak istediğinde dış kapının kapanma sesini duydu. Korkuyla çığlık attığında merdivenden inen ayak seslerini duyabiliyordu.

 

Öylece kaldı, göğüs kafesi hızla inip kalkarken ne kadar berbat bir gece geçirdiğini farkına varmıştı.

 

°•°•°•°•°•°•

Avam-

Soylu veya bilgili olmayan,

Alt tabaka.

 

Loading...
0%