Kulaklarıma bir şarkının mırıldanması dolmuştu. Dengesiz sesteki mırıltılar sanki yardım ister gibi bağırıyordu. O kendini bilmez mırıldanış nedensizce çok hoşuma gitmişti.
Neden? Benim bölgeme nasıl gelmişti? Hiçbir şey bilmiyordum. Düşünmüyordum, düşünmek istemiyordum.
Gözlerim dans eden bedene ilişti. Dansı çok narin olsa da o mırıltı.. Sanki her şeyden kaçmak istiyormuş gibiydi. Tahtımdan kalkıp dans eden bedene doğru yürümeye başladım. Her etrafında dönüşünde siyah elbiseside onunla birlikte dönüyordu. Gözlerini hiç açmamıştı. Belkide göreceklerinden korkuyordu? Neler yaşadığını kim bilebilirdi ki?
Dönerken kendime doğru çektim. Bir elimi beliyle, diğer elimide eliyle buluşturdum. Birlikte dans etmeye başlarken kafasını kaldırdı ve bana gülümsedi. "Neden gözlerini açmıyorsun?" Onu etrafından çevirdiğimde bir şey söylemek yerine gülümsemeye devam etti. Yanağıma bir öpücük kondurup benden uzaklaştığında sadece onu izliyordum. Sanki hareket edersem beni hissedecek gibiydi. Eğer beni hissederse korkucağını da biliyordum. Kırmızı dolunayın altında bana gülümsedi ve dediği şey "Teşekkür ederim." olmuştu.
Etrafa dağılan kırmızı parçalar sanki dolunay gibiydi. İkisi de kırmızıydı. Sanki birbirleri için yaratılmışlardı... Gecenin karanlığında ikisi de bir çiçek gibi parlıyordu. Tahtıma doğru yönelirken kulaklarımda hala o mırıltı vardı.