Yeni Üyelik
1.
Bölüm

Ian(Prologue)

@viyolinda

 

-(Prologue)-

 

 

 

|The Neigbourhood-Reflections

Renkli, yumuşak ancak siyahın, içinde yoğun olduğu bir mekanın bar taburesinde tam olarak ne yaptığımı sorgulamak istiyor ancak beynim buna izin vermek yerine aklımın bir köşesinde sürekli birini düşünmeye itiyordu. Yorgundum. Yorgundum fakat yorgunluğum sadece birini düşünürken kendini gösteriyor, bedenimi allak bullak ediyordu. Kafam önümde, gördüğüm tek şey ahşap masanın çizgileriydi.
Kimdim,
neden buradaydım,
ne düşünüyordum,
nereden gelip, nereye gidiyordum,
bilmiyordum. Sarhoş değildim ancak birini düşünmek bile ayyaş yapmaya yetiyordu zihnimi. Mekanda çalan yavaş, dinlendirici melodi bile etki etmiyordu. Zihnimin kirli suları içerisinde eriyerek yok oluyor, tekrar tekrar 'biri' diyerek, saati tahmin etmeye çalışıyordum. Altmış kere biri dersem arka arkaya bir dakika, o birini görürsem saatler geçiyor, o anda sıkışıp kalıyordum. Zaman kavramım biraz farklıydı. Bittabi bundan ötürü zamanla aram hiç iyi olmamıştı.

"Hey jim, bana bir bardak daha verir misin?"

"Her zamankinden mi Ian?"

"Her zamankinden."

Her zaman onunkinden. O, biri, kişi, şahıs yada şahsiyet, kimse artık.

Platin saçları ve ne olursa olsun parmaklarından eksik etmediği yüzükleriyle, barın ikonik kişisi olan jim, mint saçlı sevgilisiyle bu barı işleten, buraya gelir gelmez sempati duyduğum nadir kişilerden. Cinsiyet farketmeksizin birinin tek bakışıyla canını alabilecek birilerinden. Kesinlikle ben bu 'birileri' içinde değildim. Benimki doğuştan süregelen, doğmadan hamuruma katılmış sıradanlıktı. Biliyordum ki ne yaparsam yapayım, bu ruhla yeniden doğsam bile asla birileri gibi olamayacaktım. Güzellik algıları kahrolmalıydı. Özellikle onun karşısında.

"Sana yine birisi perileri gelmiş Ian."

"Hiç gitmiyor ki..." ama gelmiyor da.

Bir iç çekiş, iki parmak vuruşu bardağa, üç kalp atışı. Her hikaye böylesi benzer ayrıntılarla başlar.

"Birisi buralarda takılan biri mi? Eğer öyleyse dostum senin için konuşabilirim. Aramızda kalsın ama yoksa adamım beni kık-"

"Öldürür mü? Cidden mi jim? Senden daha iyi bir ‘adamım’ beklerdim. Şahsi olarak rahatsız ediyor beni."

"Genel hali, alışırsın bir kaç yıla."

Sırıtışı masumca gelmiyordu ama elden ne gelirdi? Bedava alkol ve birisi için buna katlanabilirdim. Yani, sanırım.

"Buralardan biri değil. Bu dünyadan biri olduğunu da düşünmüyorum. Jim o gerçekten farklı."

Bir ıslık çaldı. Elinde bezle sildiği bardağa bakarken konuştu. Hemen sonra, gözleri üstümdeydi.

"Anlaşılan abayı fena halde yakmışsın. Aşık olunca böyle olur. Adamımı ilk gördüğümde bende böyle düşünüyordum."

"Anlamıyorsun. Bahsettiğim benim ne gördüğüm değil. Onun ne gösterdiği. Buradan biri değil gibi, konuşurken bedeni burda ama ruhu kayıp gibi. Jim o çok farklı düşünüyor. Beyni senin yada benimki gibi çalışmıyor. Sen aşk dersin o sevda der. Sen siyah dersin o kara der. Başarısız olduğu tek konu yok. Yürürken şu hayat denen illetin yolunda düşüp takıldığını dahi görmedim. Sürekli dalgın. Oturur bir pencere kenarına, öyle sessizce dalar gider. Bastığı yer ses çıkartmaz, yattığı yatağın çarşafı dağılmaz. Yok gibi.

Jim bazen o birisini benim hayal ürünümmüş gibi düşünüyorum. Sanki yalnızlıktan kafayı yemişte, yoktan var etmişim gibi."

Kaşları havaya kalktı, vay be dercesine. Bu ifade fazla tanıdıktı, kendimden.

"Anlattığın kişi bir yerden tanıdık geliyor ama çıkartamadım."

"Konumuz bu mu cidden?"

"Yoo değil."

Bir iç daha çektim sonra aklıma Shakespeare'in ünlü eserlerinden biri olan Hamlet'ten bir alıntı geldi. 'Eski bir inanışa göre: her iç çekişte kalp bir damla kan kaybedermiş' yazıyordu yetmiş üçüncü sayfada. Resme bütün olarak değil ama şahsi olarak bakınca biraz anlamakta güçlük çeksemde, yine her şey gibi bunu da birisine bağladım.

"Yonderly. Küçük Ian, Yonderly'e tutulmuş."

Ani bir haraketle jim'e baktım.

"Sen nereden biliyorsun?"

"Sakin ol Ian. O kaşlarını düzelt. Yirmilerinde kırışıp gideceksin bu gidişle. Telefonunun ekranında gördüm. Yonderly -sanıyorum ki birisi- mesaj attı. Seninde birisinden bir farkın kalmamış anlaşılan. Nasıl daldıysan fark etmedin bile."

"Ne?"

Ellerim titrek titrek telefonumu buldu. Ekranımı açmayı öyle bir hevesle eyleme döktüm ki benliğim kendime, hevesime şaşırdı. Sanıyorum ki bu ikinci yenilişimdi birine. İlki onunla tanışmak, hayatına dahil olmaktı.

Yonderly:
Yarın saat iki buçukta, fakültenin önünde.

Bir iç çekiş, iki parmak vuruşu bardağa, üç kalp atışı. Her hikaye böylesi benzer ayrıntılarla başlar.

Loading...
0%