@vo1llance
|
Dahyun, parıldayan vücuduyla uyumlu olan çiçeklerin arasında hafif adımlarla yürüyor. Çiçeklere zarar vermemeye dikkat ediyordu. Tüy gibi hafif bedeni çiçeklerin arasından ilerlemeye devam etti. Küçük peri çoğu gece ormanda gezmelere çıkar, tehlikeli ormasına rağmen ağaçların arasında saatlerce gezinirdi. O gece sürekli yaptığı gibi köyünden kaçmış, ormana gelmişti. Küçük peri daha önce gizli arayışlarında küçük bir dere bulmuştu. Parlayan eflatun renginde çiçekler ile dolu olan ve küçük periyle neredeyse aynı boyda olan siyah bir taşın önünde rengiyle insanları büyüleyen bir dere. Bu dünyada yaşayan çoğu insanın habersiz olduğu o büyülü yer, -Dahyun burayı büyülü olarak görüyordu çünkü ona göre gerçek olamayacak kadar güzeldi.- Dahyun kafasını havaya kaldırdı. Ormanın çoğu bölgesinde olmayan nadir kuşların sesleri kulağına bir müzik gibi geliyordu. Yavaşca gömleğini sıyırmış, kıyafetlerini bir bir çıkartıp eflatun rengindeki çiçeklerin üstüne atmıştı. Üşümek istemediği için beklemeden ayın üstüne parladığı nehrin içine girmişti. Suyun üzerinde ilerledi, kendini sıcak suyun büyüsüne kaptırdı. Vücudundaki bütün sıkıntıların parmak uçlarından akıp gittiğini hissetti. Yavaşça lavantaların içine çekildi. Mor sisin kendini almasına, her bir noktasına ulaşmasına izin verdi. Kendini lavanta kokusuna daha çok bıraktı, mor dumanların onu kutsamasına izin verdi. Aynı bir uyuşturucuymuş gibi. İşte her şey o an oldu. Derenin üzerine vücuduna düşen ay ışığı ile -vücudunun- parladığı yetmezmiş gibi, parlayan suratı ile arkasındaki alfaya döndü. Alfa hayatında ilk defa büyülendiğini hissetti. Kırmızı irisleri yeniden parlayan alfa, karşısındaki perinin her bir zerresinde gezdirdi gözlerini. Bembeyaz teni, çekik ve kahverengi gözleri vardı. Minicik yüzünün tersine olan dolgun dudakları, Momo'nun kalbini tekletmeye yetmişti. O gece Dahyun korkuyla oradan kaçtı.
___
Küçük peri yeniden çiçeklerin arasından zıpladı. Bu eşsiz çiçeklere verdiği en küçük bir zarar onu günlerce bile ağlatabilirdi. Düşünceleriyle boğuştuğu yolda yürümeye devam etti. Alfa ile karşılaştığı o günden beri ondan bir iz bile alamamıştı. İçten içe endişe duyan küçük perinin içindeki tek duygu endişe değildi. Dahyun taşın etrafında gezinirken ellerini taşın üzerinde gezdiriyor, o geceden olan izleri aklında canlandırıyordu. Güneşin tamamen battığını gören Dahyun yeniden taşa yaslandı. Kollarını iki yana açtı ve gözlerini kapattı. Çökmekte olan gecenin rüzgarı üstünde gezindi, kolları arasından uzandı ve küçük perinin tüm yorgunluğunu vücudundan atmasına yardımcı oldu. Kısa bir süre sonra gözlerine yansıyan hafif ay ışığı solgunlaştı. Gözleri titreşti. Usulca araladı kendini dünyaya. Görmeyi beklediği şey ay ışığıydı. Ama çok daha iyiyisini gördü. Belki de hissettiği en güzel şaşkınlık bedenine naif bir mayhoşluk verdi. Gözlerini ovuşturup gerçek olup olmadığını kontrol etti. Gerçekti, alfa oradaydı. Kırmızı gözleri bir kere daha Dahyunun masum irisleriyle buluştu. Dahyun içinin parladığını hissetti. Ay ışığıyla daha çok parlayan eflatun çiçeklerin üstünde duran kadından gözlerini ayıramadı. Alfa gözlerinin içine baktı. Ayın ışığını hafiften buğulu görmeye başlamıştı Dahyun. Yine de hissetti alfasının bakışını. Alfa elini kaldırıp yanağına yerleştirdiğinde ise dokunuşuna yasladı yüzünü. Dudaklarında hafif bir gülüş filizlendi. Alfa duyduğu şeylerle hafif kıkırdadı. Güzeller güzeli perinin onu özlemiş olduğu düşüncesi onu mutlu etmişti.
|
0% |