25. Bölüm

1.7

ℳ⋆
volanciaa_

 

İyi okumalar-

Parmaklarımı yanan kırmızı yanaklarıma doğru yellerken elimdeki soğuk su ile boğazımı hafifçe ıslatıp geri çıktım.

 

Salonda ki lavaboda işimi halletmem gerekti çünkü Helin odadaki lavaboyu işgal etmiş uzun bir süredir orda oyalanıyordu.

 

Fırsatan istifade onu görmek için hızlı davranmaya çalışırken vücudumun sol yanında deli gibi atan organı göz ardı etmeye çalışıyordum.

 

Sonunda kapısının önüne vardığımda içime çektiğim derin bir nefesin cesareti ile içeriye geçip arkamdan yavaşça kapıyı kapattım.

 

Arkamı dönmeme gerek kalmayacak kollar bedenimi kendine doğru çekerken gözlerim istemsizce kapanıp başımı omzuna doğru yatırdım.

 

"Yavrum." İçtenlikle dile getirdiği kelime beni baştan aşağı titretirken kollarını sardığı belime ellerimi doladım.

 

"Gidecek misin şimdi?" Bildiğim soruyu sormak içimdeki heyecanımı atmak için kullandığım bir nevi taktikti.

 

Böylelikle ortama daha hızlı adapte olabiliyor ve farklı konulara ilişebiliyordum. Fakat maalesef şuan o ortamlardan çok uzak yakınımda duran bedeni yüzünden konuşmak bile utanmama hatta kelimleri unutmama sebep oluyordu üstelik.

 

"Gitmek zorundayım. Malum yeni yaz sezonundan çıkıyoruz işler baya karışık başına geçip halletmem gereken epey iş birikti."

 

Düşününce kalmasını istemek bencillik gibi geliyordu. Orada kurduğu bir hayatı ve işi vardı. Her ne kadar uzak olacaksak da ona kal demek doğru gelmiyordu.

 

Zaten kendi isteğiyle gittiği için değil dedesine yardım etmek için gidiyordu sadece.

 

"Beni özler misin peki?" Hemen arkamda duran bedeninin gülümsemeye başladığını sallanan kollarından faketmemle ellerimizi çözüp birbirimize göz göze gelecek şekilde ona doğru döndüm.

 

"Komik değildi Aras, anladım özlemeyeceksen ne diye çağırdın ki buraya hani özlemiştin yalan söyleme bana bende inanmayayım. "Sonlara doğru gittikçe kısılan sesimle gülüşü de hiç bozulmadan boynuma birer öpücük bıraktı.

 

Farkında olmadan yaptığından dolayı huylanan boynumu yana doğru yatırıp kafasını geri çektim.

 

"Öpme zaten özlemiyorsun beni." Hala iki yanağında duran ellerimden birini tutup dudaklarına doğru bastırdı.

 

"Seni özlememek mümkün mü sence, elimde olsa burada ölmeyi dilerim Kiraz." İstemsizce öne doğru büzdüğüm dudaklarımla gülümseyip yanaklarında ki ellerimi ensesine doğru çıkardım.

 

"Seni özlemek yetmiyor bana Kiraz. Senin özlem dediğin şey bende ki halini anlatmaya yetmez. Gözlerimin baktığı her yerde sen varsın, senssizliğin tarifini bulamıyorum. Seninle dolu bir hayatı istemek bencillikse, bencilliği bin defa seçerim. Anlıyor musun Kiraz? Benim bütün yolum, bütün yönüm de sadece sensin."

 

Söylediği her kelime kalbimin en derin yerine saplanıyordu. İçimde tuttuğum bütün nefesler gizlemeye çalıştığım bütün korkular bir anda yerle bir oldu. Onun gözlerinde kendimi bu kadar net görmek hem beni ürkütüyor hem de tarifsiz bir huzur veriyordu.

 

Gitmesine engel olamayacağımı biliyordum ama kalmasını istemekten de kendimi alıkoyamıyordum. Belki de ilk defa birinin sevgisiyle bu kadar savunmasız kalmıştım.

 

Ve en kötüsü de ne yapabileceğim hakkında tek bir fikrim dahi yoktu.

 

Gözlerimizin arasındaki bağlantıyı bozmadan dudaklarımı ona doğru yaklaştırdığımda ne yapacağımı fark edip sertçe dudaklarıma yasladı.

 

Boşta kalan eli hızla belime sarılırken benim parmaklarım saçlarında hatem giderir gibi sadece dokunmaya çalıştı.

 

Şişecek dudaklarım için üzülürken bir yandan da öpüşünü derinleştirip üzerindeki beyaz gömleğini üstünden çıkartarak yere attığım da kapıdan duyulan ses ile anlık uyandığım rüyada titreyerek uyanmıştı bedenim.

 

"Oğlum." Zehra Teyzenin sesi aramıza soğuk bir duvar gibi ilişirken kapıda duran annesi değilmiş gibi Aras bunu pek dert etmemiş olucak ki beni tekrardan belimden tutup dudaklarına yapıştırdı.

 

Engellemek için havaya kalkan ateş misali yanan parmaklarımı, koca ellerine sarıp geri bırakmaya tenezzül etmedi.

 

"Kahvaltı hazırladım soğumadan yiyelim hep beraber uçak saatin kaçıyor. Giriyorum içeri müsait misin?"

 

Kafasını hafifçe kaldırarak kıpkırmızı olmuş suratını umursamadan bağırdı.

 

"Yemiyorum." Bakışları muzip bir tavırla yüzümü süzdüğünde boynundan hafifçe öperek duymaması adına sessizce mırıldandı.

 

"Önümdekini yemek çünkü mantıken daha lezzetli geliyor bana."

 

"Giriyorum nasıl yemek yemiyorsun sen?"

 

Bu sefer yanmakta olan dudaklarını kendimden ayırıp hızla Aras'ı umursamadan yatağın altına gireceğim de hala bir önceki afallamayla gülüp eliyle lavaboyu gösterdi.

 

Ağzına doğru çakmak için kaldırdığım parmaklarım açılan kapıyla son anda lavaboya attım kendimi.

 

Buz gibi soğuk mermerler ayaklarımın üstünden tenime sızarken az önce ki sıcaklamış bedenime epey iyi gelmişti.

 

Kapının eşiğine geçip kapıyı hafifçe aralık bıraktım.

___________

Okuduğunuz için teşekkürler başka bir bölüme kadar kendinize iyi bakın öptümmmmmmm siziiii 🤍💋

Bölüm : 22.09.2025 20:28 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Hikayeyi Paylaş
Loading...