Yeni Üyelik
3.
Bölüm

2. Bölüm

@wersayzar



2.BÖLÜM

 

•••

"Yine yalnızım."

•••

 

Sabahın ilk ışıkları odayı süslerken iki yastığın arasına kafamı iyice yerleştirmiştim.


"Of of, sabahın köründe niye rahatsız ediyorsun ya," dedim ve yastığın birini serbest bırakmıştım. "Sadece uyumak istiyorum Halime." Bu sefer de gözlerimi açmış ve tavana doğru uyku sersemliğimle bakıyordum. İçimdeki huzursuzluk gece boyu rahat uymamı engellemişti ve bunun sorumlusu Halime'ydi kesin. "Ben bir şey yapmadım." Sesindeki şaşkınlık onun da bununla alakalı olmadığını gösteriyordu. Peki benim bu huzursuzluğumun nedeni neydi?


"Tabi ya," diyerek yatakta doğruldum. Kim olacak, Ayça. Onun korumasız olması benim içimi yiyordu. Kendini yalnızlığın yurduna hapsetmesi korkutuyordu. Dün dediğim sözler gerçekti ve bu gerçek onu şuan dipte olmasa da çökmenin eşiğine getiriyordu. Onun uyuşturucuya başlama korkusu beni öldürecekti sanırım. Benim kadar kendini düşünse şuan daha farklı bir hayat yaşıyor olabilirdi ama o köksüzlüğünü zırh yapmış gelen iyiliklere korunuyordu. Her defasında da dediğim gibi APTAL KIZ İŞTE.


Onu koruma iç güdüsü ile her zamanki gibi yaptığımı yapacaktım. Az sonra ne yapacağımı anlayacaksınız ve o zaman bana da aptal demeyin sakın. Ya da haklısınız ben de aptalım.


Elime aldığım telefona kişiler uygulamasından Ayça'ya aramaya başladım.


"Kimsin?" Sorduğu soruyla uykunun en derin anlarında uyandırdığımı anladım.


Ay, bu tam kıvamda. "Saçmalama."


Halime'yi dinlemeyip en sevdiğim şeyi yapacaktım.


"Asıl sen kimsin? Poyraz ile ne işin var?" Sesimi hafif inceltmem ve oyunculuk yeteneğim ile aldatılan bir kız rolüne girmiştim çoktan. Olayları idrak etmeye çalışması falan onu donuklaştırmıştı.


"Poyraz benim sevgilim."


"Sevgilim mi? Olamaz böyle bir şey. Poyraz benim sevgilim." Gülmeyeceğim.


"Ne!" Bir hışırtı sesi ile Ayça'nın yatakta doğrulduğunu anladım. Büyük ihtimalle şuan ne olduğunu sorguluyordur. Acaba kessem mi burada? Yok yok bu ona az bile. Beni de kendi işlerine sürüklemesinin cezası olur.


"Ne neyi? Kızım seni yollarım, sevgilimden uzak duracaksın."


"Şuna bak! Asıl ben seni yollarım hatta yolmak ile kalmam seni hastanelik ederim. Bir ay pipetle beslenirsin." Hemen kesmem gerek yoksa bu iş bana patlayacak. "Öbür türlü de sana patlayacak, hani sen yapıyorsun ya şakayı." Sus Halime, haklı haklı konuşma.


"Konum atıyorum gel de hastanelik et beni," dedikten sonra bunu neden dediğimi sorguladım. Oğlum neden düşündüklerim ile konuştuklarım birbirini tutmuyor. Çenem beynimden çok çalıştığı için mi acaba?


Telefondan gelen ses ile Ayça'nın aramayı sonlandırdığını gördüm.


Halime ben şimdi yandım değil mi? Beni niye dinlemiyorsun ki?


Haklı olarak Halime de bana kızıyordu. Şimdi ne yapacaktım? Adres atsam mı acaba?


At tabi, gelince yaptığın şakayı anlatırsın.


"Haklısın," dediğimde adresi attım. Belki geldiği evden anlardı benim şaka yaptığımı. Ben ne diyorum ya salak bu kız anlamaz. Ben en iyisi tencereyle falan kapıyı açayım. Niye tencere? Niye olacak Halime kafamı korumak için. Seni anlamak zor. Allah Allah, kendimi korumamın neresi anlaması zor?


Çalan zil ile hızlı bir şekilde yatağımdan kalkıp aşağıya koştum. Merdivenlerden aşağı indiğimde ilk önce mutfağa uğramayı unutmadım. Halime bu süreçte bana göz devirse de ben kendi bildiğimi okuyacaktım.


"Evet, kapıyı açacağım. Hazır mısın?" Bana mı soruyorsun? "Evet." Şaşırdım. "Neden ki?" Ya beni boşver kapıyı aç deden gelecek yoksa.


Halime'nin uyarısıyla elimdeki tencereyi kafamın önüne hizalayıp kapıyı araladım. Karşıdan bir darbe bekliyordum çünkü Ayça'nın öfkesi çok kuvvetliydi ve bunu o güzelim dövüş sanatları bilgisinden faydalanarak beni hastanelik edebilirdi. Fakat tahminlerim tutmadı.


Tencere aynı konumda yerini korurken karşıdan bir ses duydum.


"Devin?"


"Dede?" Dedemi evde olduğunu, yatağında mışıl mışıl uyuduğunu tahmin ederken şuan kapının dışında tencere ile bakışıyordu. Haklıydı adam hâlâ kafamın önünden tencereyi çekmezsem nasıl beni görsün değil mi?


"Devin o tencere-" derken arka plandan fırlayan Ayça'nın sesi küfür doluydu. Dedem gözlerini Ayça'nın olduğu tarafa çevirirken kolunu tutup içeriye çekmem bir oldu. Ayça şuan uykunun verdiği sersemlikle dedemi bile dövebilirdi. Gerçi benim dedim binbaşı yani o yüzden dedem onu döverdi. Değil mi Halime? Adam şaşkınlıktan ne yapacağını bilebilir mi o an. Bir de deden asla birini dövmez bunu unutma. Sadece kendini savunur.


"Haklısın." Dedemin şaşkınlığı hâlâ üzerindeyken kapı alacaklı gibi çalıyordu ve bu sırada o güzelim ağzından eksik etmediği küfürler beni oldukça zor duruma sokuyordu.


"Bu kıza ne yaptın?"


"Aa dedeciğim ben ne yapacağım buna. Kendi kendine sinirlenmiş gelmiş. Ayıp ediyorsun yani alındım." Hiçbir şey olmamış gibi salık duran saçlarımı elimle savurdum. Dedem hâlâ olanları anlamlandırmaya çalışıyorken Halime de iyilik meleği gibi başımda fır fır konuşuyordu.


Tamam tamam şimdi kapıyı açacağım ve elimdeki tencere ile onu bayıltacağım. Böylelikle ayılınca kendimi ifade etme gibi bir şansım olabilir. Yok öyle olmaz sen git mutfağa bir bıçak al ve sapla Ayça'ya. Böylelikle sorunu kökten çözmüş olursun. Nasıl fikir?


Halime'nin sesindeki imalar beni düşündürmedi değil. Tamam tamam şaka yaptım. Sizleri de germiyim değil mi?


Yüzümdeki tatlı tebessüm dedemi oldukça endişelendirirken hâlâ kapıyı alacaklı çalan Ayça'ya kapının ardından bağırdı.


"Kızım ne vuruyorsun kapıya alacaklı gibi?"


Halime hiç gerek yokmuş, dedemin sesi çözdü bu işi. Gül sen gül!


Ayça'dan ses kesilince kapının koluna tırmanan dedemin elini ani bir şekilde durdurdum.


"Ne olur ne olmaz dede," diyerek yüzümü kapıya çevirdim. "Ayça'm, güzelim sakin misin? Bak ona göre açacağım kapıyı."


Karşı taraftan ses gelmeyince dedem kapının kolunu asılarak aralamıştı evin kapısını. Olayları yeni anlamaya çalışan Ayça alık alık öylece bize bakıyordu. Sonra aklına bir şey gelmiş gibi eli cebine gitti. Şu bıçak Ayça'dan çıkmasın Halime.


Zihnimde sahnelenen olay değildi şuan gerçekleşenler. Cebinden çıkardığı telefona birkaç işlem yaptıktan sonra yüzünü bana çevirmişti. Ben ise ne yaptığını anlam veremediğim için yüzüne öylece bakıyordum. Dedem de olaylara üçüncü göz olarak izliyor ve benim gibi neler olduğunu sorguluyordu. Tabi şuan aramızda en bilgisiz o olduğu için yüzündeki şaşkınlık ifadesi bize göre fazlaydı.


"Sendin değil mi?"


Sadece gülümsemiştim. Belki bu tatlı halime kanardı.


"Fevzi Dede, şimdi biraz torununuzun sesi fazla çıkabilir o yüzden şimdiden özür dilerim," diyerek elini yumruk haline sokması ve karnıma geçirmesi bir anda olmuştu. Acıdan gözlerim kızarırken Ayça'nın ikinci darbesini dedemin sesi engellemişti.


"Yeter!" Dedem ya benim. Beni kurtarmak için ses teline zarar veriyor. Yerim seni. "İçeri geçin hemen." Ben erken konuştum sanırım. Bu iş benim başımda patlayacak kesin. Neden acaba!?


Halime'yi ikinci plana atarak içeri geçmiştik. Dedem eve geldiğinden beri taşıdığı poşetteki ekmeği bırakmak için ilk önce mutfağa uğramıştı. Ardından da salona gelmişti. Asla yanından ayırmadığı silahını kemerinden çıkarmış ve odanın ortasında bulunan sehpaya bırakmıştı.


"Bu konuşmazsanız sizi öldürürüm mü oluyor?" Dedemin anında bakışları bana dönerken Ayça elini alnına yaslayarak "Sen aptalsın," bakışları atıyordu. Amma abartılar. Alt tarafı ortamı yumuşatmaya çalışıyorum.


Kırgınlıkla kollarımı birbirine bağlayıp gözlerimi boş duvara yönelttim.


"Ayça anlat bakalım bizimki ne yaptı da seni bu denli sinirlendirdi?" Duyuyor musun Halime? Direk benden şüphelendi. Zeki adam işte.


İçten içe öfkelenirken olayların asıl sebebi ben olduğum için seslenmiyordum. Şuan gereksiz yere sinirleniyor ve ardından da garip garip hallere bürünerek trip atıyordum.


"Bu salak... Pardon Fevzi Dede. Devin'ciğim sabahın köründe bana şaka yapıp yüreğimi ağzıma getirmeyi planlamış ve ben de uyku sersemliği ile kendimi burada buldum."


Dedem anladım der gibi kafasını salladığında pozisyon değiştirerek atağa geçmeyi hedefliyordum ki dedemin sesi buna da engel olmuştu.


"Siz kardeşsiniz o yüzden birbirinize düzgün davranın. Bir daha ki sefere ben konuyu ele alırsam ağır cezalar ile yaptıklarınızı sorgularsınız." Sustum. Tek kelime edersem cezanın azıcık ucunu görebilirdim o yüzden susmayı tercih ettim.


Dedem salonu bize bırakarak kendi odasına yönelmişti. Ayça'nın gözleri bedenimde dolaşırken ben kaçacak yer arıyordum. Şimdi kalkar gelir beni dövmeye devam eder. Belli mi olur?


"Şu parti ne zamandı?" Bu soru ile atağa geçmem bedenimi korumaktan başka değildi. Tamam şimdi şu şakadan önce hedefim bu yöndeydi. Yeri ve zamanı ayarlamakta sıkıntı çekiyor olabilirim.


"Ne?"


Şaşkınlığının ardından ayağa kalkmış ve yanıma gelmişti. Oturduğum çekyatın boş kısmına yerleştikten sonra tekrardan konuşamaya başlamıştı.


"Şimdi sen benimle partiye gidecek misin?"


"Allah Allah, alt tarafı ne zamandı diye sorduk. Bunun neresinden gideceğimi çıkardın?" Gereksiz tavır yaptığımı söylemiş miydim?


Bu cümlelerimin ardından yüzünde tatlı bir tebessüm olmuştu. Bu salak neye gülümsüyor?


"Sen gitmeyeceğin bir yer ile ilgili soru sormazsın."


"Gözlerim yaşardı biliyor musun? Beni bu kadar tanıman falan gerçekten göz yaşartıcı." Sözcüklerim imalar ile doluyken bile kendimi gülmekten alıp koyup ciddiyetimi korumaya çalışıyordum.


"Cumartesi günü gündüz seni alırım, sonra mekana gideriz," diyerek ayağa kalmıştı. Ardından da az önce oturduğu koltukta bıraktığı telefonu eline alıp arkasını döndü.


"Sen kendini affettirmek için mi benimle partiye geliyorsun?"


"Ne fark eder, geliyorum işte."


"Çok fark eder çünkü daha kendini affettirmen lazım."


"Ee geliyorum ya işte bu özür olarak kabul olmaz mı?"


Bu cümledeki sitemim onu güldürürken ben kat ve kat geriliyordum. Özür dilemek ya da özür dilemek adına bir şey yapmak benlik bir şey değildi. İnatçı kişiliğim yüzünden hayata karşı hep dişliydim. O yüzden çevrem kalabalık değildi belki de. Bana katlanan insan sayısı çok az olması beni üzer miydi, bilmiyorum ama şundan çok eminim. Dedem ve Ayça şu hayattaki tek tutunduğum daldı.


"Neyse şimdi keyfim yerinde. Ben gidiyorum," deyip dış kapıya doğru adımlarını attı. Sonra evin içinde tok bir kapı kapanma sesi bırakmıştı.


"Yine yalnızım Halime."


Yalnızım hep. Buna mahkumum.


Ben varım...


Loading...
0%