Yeni Üyelik
1.
Bölüm

Giriş

@wildanyalcin

Eskiden yaşadığım bir krallık vardı. Orrinshire, bereketli ve sihirli suların eşliğinde dünyaya hüküm süren bir krallıktı. Bu krallıkta tahta geçmeyi bekleyen iki varis, birbirine düşman iki kardeş vardı. Dax ve Nyra. İkisi de birbirinden farklı özelliklere, farklı arzulara sahip iki kardeşti. Dax her zaman özgürlükten ve ferahlıktan yana olan abiyken Nyra, kurallarla yaşayan kız kardeşiydi.

Zaman içerisinde kral ve kraliçenin iyice yaşlanmalarıyla kardeşlerin arasında zaten var olan çatışma gitgide büyüdü ve en sonunda bir felakete yol açtı. Ansızın bir gece yarısı Dax kız kardeşine saldırdı, ne pahasına olursa olsun onu öldürmek adına her şeyi yaptı ancak Nyra ona karşı hazırlıklıydı. Her zaman olasılıkları düşünüp o şekilde davranan prensesin yine planı hazırdı.

Gece boyu Dax'e karşı kendini savunduktan sonra güneş doğmuş ve sanki yazılı bir kuralmış gibi bu sefer Nyra saldırıya geçmişti. Fakat Dax kız kardeşi gibi değildi. Neredeyse hiç hazırlığı yokmuş, saldırdığı ilk gece onun işini bitirmeyi hedeflemiş ancak planları yolunda gitmemişti.

Günler boyunca bu savaş sürmüş, Orrinshire koca bir felaketin ortasında kalmıştı. Gece ve gündüzün kavgası dediler buna. Biri parladığı zaman diğerinin solduğu savaş.

Tanrılar, yarattıkları dünyanın nimetlerinden yararlanmak yerine onları savaş aletine çeviren kardeşlere karşı kızmıştı. Güneş ve ay aynı anda tutulmuştu, o cahil kardeşleri, halklarını ve dünyalarını bu felaketten kurtaracak bir lanet yapmışlardı. Kardeşleri birbirlerinden ayırıp onlara kendi krallıklarını verdiler. Dünyayı ikiye ayırdılar. Böylece Nyra'nın kraliçesi olduğu Solis ve Dax'in kralı olduğu Luna oluşmuş.

Solis'in batmayan güneşi dünyanın yarısını her zaman aydınlık tutarken Luna'nın ayı bu aydınlığa gölge düşürmüş ve dünyanın bir yarısını ebedi bir karanlığa boğmuştu.

Böylece savaş son buldu. Kardeşler birbirlerinden ayrıydı ve kendi krallıklarını yönetiyorlardı. Nyra, halkı tarafından fazlasıyla sevildi. Her zaman övgülere boğuldu ve yüceltildi. Halkına, hepsinin güneş sayesinde olduğunu ve ona tapmaları gerektiğini söyledi. Halk denileni yaptı. Güneşin tanrı olduğuna inanmışlardı. Onları ve ülkelerini koruyan Tanrıları. Nyra'nın bu yönetme gücünü görenler ondan doğacak bütün kız çocuklarının kutsal olacağına inandılar. Dax'den ve bu soydan gelecek bütün erkek çocuklarından nefret ettiler. Kadınların hepsini yücelttiler. Onları en değerlileri, en kıymetlileri yaptılar. Ve sonrasında o gün gelmiş, Nyra'nın aylardır beklenen doğumu. Bütün halk onun bir kız çocuğu vereceğinden emindi ancak doğan bebek herkesi hayal kırıklığına uğrattı. Esmer, koyu sarı saçlı ve mavi gözlü olan bu bebek annesine fazlasıyla benziyordu ancak ne yazık ki bir erkekti. Ülkenin devamını getirecek, bu ülkeyi yönetecek kişi herkesi hüzne boğdu... Başka bir yere gittim. Buradan çok farklı bir yer olan Luna'ya.

Dax'in krallığında herkes belli sınırlar içinde özgürdü. İnsanlar geziyor, eğleniyor ve gülüyorlardı. Herkes mutluydu. Düşman krallığın sahip olduklarıyla ilgilenmiyorlardı. Ayın onlara uğur getirdiğine inanmışlar, tek benimsedikleri buydu. Krallarıyla birlikte ona taptılar ve onun için seçilen kişileri kurban ettiler. Her bir canın gidişinde ay kızıla boyandı. Taptıkları varlığa leke süren bu davranışı yapmaya çok uzun süre devam ettiler. Halk, ayın onlara bu şekilde teşekkür ettiğini savundu ve çocuklarına böyle öğrettiler. Ancak halk sadece ayı yüceltti. Dax'i ve beceriksiz hamlelerini yok saydılar. Kimisi onu işe yaramaz ilan etti. Ülkesine bakmadığını söylediler. Onun umursamaz olduğunu iddia ettiler. Halkın bir kısmı erkeklere lanet etti. Onların yok olmasını dilediler. Yönetici olmamalarını istediler, bu ise Dax'in kulağına gitti. Kadınların hiçbir şeyden anlamadıklarını söyledi, kız kardeşi gibi onların da kendisini küçük görmemelerini söyledi. Bunun üzerine halk sustu, daha fazla konuşturulmadı ve sadece bildikleri gibi aya tapmaya devam ettiler... Bense burayı da terk ettim. Taptıkları varlığa leke süren bir krallıkta daha fazla yaşayamazdım. Ve tabii Nyra'ya lanet okuyan yine aynı krallıkta...

Bütün bunlar olurken, hatta lanetin ilk başladığı dönemde Tanrıların bile gözden kaçırdığı bir kesim vardı. İnsanlar ne sadece güneşi ne de sadece ayı istiyorlardı. Lanete isyan etmişler. Oluşan iki krallığı reddetmişler. Böylece ben dahil kimsenin bilmediği bir yerde hem güneşin hem de ayın olduğu, gece ve gündüzün yeniden kardeş olduğu bir ülke oluşmuş. Buranın halkı kendi krallıklarına "Cornea" demişler. Herkesle iç içe ama aynı zamanda herkesten çok uzak olan o ülke... Burayı kendime yurt edindim. Herkes eskisi gibi iyi anlaşıyor ve yöneticiler düzgün bir şekilde işlerini yapıyordu. Deniz kıyısında, bir gül tarlasının ortasına kendime ev yapmıştım. Burası şüphesiz ki bizim için en iyi yerdi...

Krallıklar arası geçişin hiç olmadığını söylediler. Yani herkes öyle zannediyordu. Ancak bu toprakların sihirli ve bereketli sularına atladığınızda kendinizi karşı krallıkta buluyordunuz. Halk bunu öğrendikten sonra hemen kral ve kraliçelerine ilettiler. Karşı krallıktan birilerini görmek kimseyi memnun etmezdi. O yüzden kraliyet üyeleri suları kuyulara kapattılar, herkese de kuyuların kullanımını yasakladılar. Bense onu yılda sadece bir kez görebilir hale gelmiştim...

Orrinshire'ın sonu üç krallık olmuştu. Birbirini zehirleyen üç krallık.

Orrinshire'ın Büyüsü~Arzen'in Notu, p567- p584~

Loading...
0%