Yeni Üyelik
1.
Bölüm

Bölüm Bir ‘Umut bir,ölüm bir’

@wizardestina

Kader her zaman kartlarını iyi oynamaz.

🔮

Liva Alid

Fırtınalı havaları hep sevmişimdir.

Bu havalarda herkes evlerine kapanır ve sokaklar bomboş olur. İzbe sokaklarda sadece ölüm sessizce dolanır. Tüm meydan karanlığa ve ölümün sessizliğine kapılır. Tamda şu anda olduğu gibi.

İnsanların diyarı Lacron’da bugün hava oldukça kötü ve fırtınadan dolayı sokaklar bomboş. Bende fırsat bu fırsat diyerek sokakta dolanıyordum,ölümün eşliğinde.

Birazdan fırtına şiddetlenecek ve kim bilir bu kaç insanın canını yakacak emin değilim ama,bildiğim tek şey var. O da bugün birden fazla ölümün olacağı. İşte bunu bir ölüm perisi olarak hissedebiliyordum.

İnsanların diyarı Lacron’da bir ölüm perisi olarak yaşıyorum.

Çünkü annem bir insan ve ben peri diyarı Titanium’da istenmiyorum. Hoş,oraya çokta meraklı değilim ya neyse.

Yağmur yağmaya başlarken,ıslanmaya aldırış etmeden evime doğru giden izbe sokakta yavaş adımlarla ilerlemeye devam ettim. Soğuk havayı derince ciğerlerime kadar çekip verdim ve anın tadını çıkarmak için bunu birkaç kez tekrarladım.

İlk ölüm birazdan gerçekleşmek üzereydi.

Birazdan yan taraftaki evlerden biri çökecek ve biri ölecekti. Hatta birkaç kişi. Evet ölümü hissedebiliyordum ama,müdahale etmem buradayken yasaktı. Peri diyarıyla insan diyarını ayıran çeşitli kurallar vardı ve bu da onlardan biriydi. Ölüm periside olsam bir insanın kaderine müdahale edip tanrıları kızdırmam yasaktı.

Yasak olup olmaması umurumda değildi ama,bu gücümü sürekli bastırdığım için birazdan olacak şeylerden rahatsız olmuştum. Tamda fırtınalı havanın tadını çıkartıyordum ama,kendimi çok serbest bıraktığım için ölüm perisi yanım açığa çıkmış ve birilerinin ölümünü sezmiştim. Şu anda istediğim son şey bununla uğraşmaktı.

Evime varmama az kalmışken istemsizce bir evin yanında duraksadım. Bu ev birazdan yıkılacak olan evdi. Derin bir nefes alış-verişi yapıp başımı evin penceresine doğru çevirdim.

‘Abla neden dışarıda ıslanıyorsun hasta olacaksın..’

Başımı çevirmemle birlikte duyduğum çocuk sesi kaskatı kesilmeme sebep oldu. Sesin sahibi o evin içindeydi ve çocuk bir anda baktığım pencereye çıkıp bana bakmaya başlamıştı.

Abla sana diyorum iyi misin?’

Küçük çocuk tekrardan konuştuğunda sinirle ayağımı yere vurdum.

‘Hay sıçayım böyle işe!’

Kendimi toparlayıp tamamen çocuktan tarafa döndüm ve konuşmaya başladım.

‘Ben iyiyim küçük adam. Anne ve baban neredeler?’

Sorumun ardından çocuk duraksadı ve içeriye doğru dönüp eliyle birine gel işareti yaptı. Arkasından elinde üç tane köpek yavrusuyla bir kadın çıka geldi. Bu annesiydi sanırım. Kadın bir bana birde oğluna bakıyordu ama, bana bakınca gözlerindeki koruma iç güdüsünü fark etmiştim. Bıkkınca nefes verip adımlarımı pencereye doğru çevirdim ve kısa sürede pencerenin önüne ulaştım. Kadın refleksle oğlunu kendine doğru çekmişti ve kucağındaki yavru köpekleride bırakmıyordu. Ayrıca yanlarına küçük adamın babasıda gelmişti.

‘Bu havada neden dışarıda olduğumu sorguluyorsunuz ve korkuyorsunuz farkındayım ama benden korkmanıza gerek yok.’ Bir çırpıda söylediğim şeyin ardından bir anda küçük adam pencereden çıkıp elini bana doğru uzattı. Şaşırdım.

‘Abla senden korkmuyorum.’

Çocuğun elini tam tutacaktım ki,annesi ben buna fırsat vermeden onu tekrar içeri çekti. Zaman tükeniyordu.

‘Bakın… bu size delice gelecek biliyorum ama,evin içinden çıkın. Bu ev fırtına yüzünden hasar almaya çok meyilli. Yani içerdekinin aksine dışarıda daha güvende olursunuz. Lütfen beni dinleyin ve biran önce dışarı çıkın.’

Küçük adam anlamsızca suratıma bakarken,adam ve kadın lafıma sinirlenmişti.

‘Kimsiniz bilmiyorum ama delirmiş olmalısınız. Lütfen daha fazla burada durmayın ve yolunuza devam edin.’

Tamam belki direkt müdahale edip onları ölümden çekip alamam ama,uyaracak kadarda hakkım var ve sırf küçük adamı gördüğüm için onları uyarmak istedim. Yine kendimi tutamadım desem yeridir. Yinede beni dinlemezlerse kendi bilecekleri iş.

Belkide kaderin ikinci adımı,yani yeni yaşam yolları benim uyarımdan geçiyordu ama, tabikide onların bundan haberi yoktu.

Sizi daha fazla rahatsız etmeyeceğim ama oğlunuzun ilerideki hayatı için dediğimi dikkate alın ve hemen evden çıkın.’

Son kez onları uyardım ve pencereden birkaç adım geri çekildim. Bu hareketimin ardından tam küçük adam birşey diyecekti ki annesi onu durdurdu ve pencereyi yüzüme kapattı.

İyi o halde günah benden gitti artık.

Uyarmış olmamın verdiği hem huzurlu, hemde rahatsız edici his eşliğinde yola dönüp yürümeye devam ettim.

Arkana dönüp sakın bakma Liva.

Kendi kendimi uyararak on-on beş adım atmıştım ki,büyük bir gürültü koptu ve istemsizce durup yavaşça arkama dönüp baktım. Tamda söylediğim şey oldu. Büyük bir yıldırım evin çatısına düştü ve evin çatısı içe doğru göçtü.

Fırtına eşliğinde yağmura karışan ve evden çıkan toz dumanlarının arasında ise birşey dikkatimi çekti. Birşey değil,daha doğrusu biri. Küçük adam sözüme uyup dışarı çıkmıştı belli ki ve korkuyla yıkık evin dışında yere düşmüş öylece duruyordu.

Toz dumanları biraz açılıp görüşüm rahat olana kadar biraz bekledim. Ya da ailesininde enkazdan çıkmış olması umuduna kapılıp onlarıda görmek için biraz bekledim desem yeridir.

Umut bir,ölüm sıfır.

Küçük adam yere çökmüş ağlamaya başlarken, biraz sonra yanına elinde yavru köpeklerle anne ve babası ulaştılar. İstemsizce gülümsedim ve tam arkamı dönüp yoluma devam ediyordum ki,küçük adamla göz göze geldim. Beni görünce bir anda ağlaması durdu ve başında korkuyla duran anne ve babasına belli etmeden ağzını kıpırdatarak teşekkür etti. Ağzını okuyacağımı tahmin etmiş olmalıydı. Bu yaşta bir çocuk için oldukça zekiydi. Ona başımla selam verip yoluma devam ettim.

Sanırım çocuklar bu kirli dünyanın en saf varlıkları oldukları için her şeyi hissediyorlardı.

Keşke diyarı yönetenlerde bu kadar temiz olabilseler. O zaman dengeyi korumak için ayrı varlıklara gerek kalmazdı ve bu kadar çok insanda ölmek zorunda kalmazdı.

Küçük adamla vedalaşmamın ardından fırtına dinmiş ve yol boyunca başka hiçbir ölümü hissetmemiştim. Bitmek bilmeyen yolun ardından da sonunda eve ulaşmıştım. Gerçekten sonunda eve ulaştığım için sevinçliydim. Evimiz bahçeli müstakil bir evdi ve bahçemiz oldukça temizdi,annem sağolsun.

Lakin burada ters giden bir şeyler olduğu kesindi.

Duraksadım ve evimizin bahçe kapısından içeri adım attım. Adımımı attığım anda tersliğin kokusu ortaya çıkmıştı. Ölüm kokusu.

Kokunun ardından eve ulaştığım için sevincim bir anda solup gitmişti. Aldığım kokudan dolayı bu durum hiç hoşuma gitmemişti. Normalde bahçe kapısı kapalı olur ve annem ben gelene kadar uyumazdı. İçeri her zaman girerken onun kalp atışlarını duyar ve uyanık olduğunu bilirdim ama,bu sefer öyle olmamıştı.

Hem bahçe kapısı açıktı,hemde evimizin kapısı aralıktı.

Fırtınalı havadan dolayı kapıların açılması imkansızdı. Annem evde tekken özellikle kapıları kilitler ve öyle beklerdi. Her zaman temkinli bir kadın olmuştu ve bu onu korumamı kolaylaştırıyordu. İçimdeki ürpertinin yanına birde ölüm hissi eklenince işler benim için çoktan rayından çıkmıştı.

Saniyeler içinde bahçeyi aşıp evin kapısına ulaştım ve yavaşça aralık olan kapıya göz attım. İçeriden seslerden geliyordu ve korku ile öfke dolu şekilde kapıyı açıp içeri girdiğim anda gelen sesler kesilmişti

İçeri adımımı atar atmaz ölümün soğukluğu sırtımda gezinmeye başlamış,havayı kan kokusu sarmıştı. Etrafta oldukça karanlıktı. Tamda ölümün oyun oynamayı sevdiği bir yerdi şuan evimiz ve bu durum gittikçe kötü bir hal alıyordu. Peri ve insan diyarındaki kurallara lanet okuyarak evin içinde ilerledim ve annemin odasının kapısına ulaşınca duraksadım. Kan kokusu evin içine ve etrafına buradan yayılıyordu.

Lütfen annem olmasın.

İlk defa tanrılara yalvarmak geliyordu içimden. Kan kokusunun sahibi annem olmaması için onlara yalvarmak istiyordum ama yine beni geri çevireceklerini bildiğim için bu isteğimi içimde tutup odanın kapısını açtım. Açtığım anda ölümün ağırlığı kalbime çöktü ve olduğum yerde diz çöktüm.

Annem.

O- o kanlar içinde yerde yatıyordu.

Derin bir nefes alış-verişi yapıp kendimi toparlamaya çalıştım ama nafile.

Yerde dizlerimin üzerinde sürünerek annemin cansız bedeninin yanına ulaştım ve titremeye başladım. Titreyen ellerimle yarım yamalak yüzüne yapışan kanlı saçlarını araladım. Yapabildiğim tek şey şu anda buydu.

Ölmüştü.

Benim için değerli olan tek insan ölmüştü ve ben onu koruyamamıştım. Lanet olası tanrılar!

Acı ve öfkenin arasında birşey oldu. Beynimin içinde bir anda o ses yankılandı.

‘Onları yakalayabiliriz Liva.’

Annemin kanı ellerime bulaşırken titrememe engel olmaya çalışıyordum ama nafile. Kontrolümü kaybedeceğimi düşünerek içimdeki karanlık tarafım ortaya çıkmaya çalışıyordu ve beynimin içinde fısıldamalar başlamıştı.

‘Kendini bana bırak Liva.’

‘Onları yakalayabiliriz Liva.’

İçimdeki karanlığa yenik düşmemek için uğraşırken,önümde yatan annemin cansız bedeni bu duruma hiç yardımcı olmuyordu ve kontrolümü kaybetmek üzereydim.

Titreyen ellerimle çaresizce annemin yüzüne tekrardan dokundum. Gözleri açıktı. Gözlerinde korku vardı bunu görebiliyordum. Ayrıca korku ve kanın kokusu hala tazeydi ama,havadaki korku kokusu sadece ondan gelmiyordu. Bunu her kim yaptıysa odaya onun kokusuda yayılmıştı. Daha doğrusu onların kokusu. Birden fazla kişinin kokusunu alıyordum.

Son kez annemin yüzüne bakıp gözlerini kapamak için elimi gözlerine yerleştirdim. Bunu gözlerini kapamak için yapmıştım ama o anda önüme bir görü düştü.

Üç adam.

Evimizin içine fırtınadan dolayı sığınıyorlar ve annem onlara birer çay bile ikram ediyor ama daha sonrası bulanık. Sadece kavga ve kan var. Daha sonra ise annemin kanlı ölü bedeni ve adamların ellerindede kanlar var.

Annemin ölüm anıydı bu.

Görü kesildikten sonra titreyen ellerimi annemin üzerinden çektim ama bu kontrolümü kaybetmem için son nokta oldu.

Artık kontrol ondaydı.

Karanlıkta.

‘Hadi biraz insan avlayalım Liva!’

Ben daha ne olduğunu anlayamadan vücudum kontrolsüzce hareket etmeye başladı ve evden çıkıp adamları bulmak için yola koyulduk. Karanlık ortaya çıktıktan sonra kendi vücudumda ben sadece bir izleyiciydim. Hala içimdeki karanlık gücü yönetmekte zorlanıyordum ve bu an onlardan biriydi.

Şu anda bildiğim tek şey var. O da annemi öldüren katiller acı çekmek neymiş öğreneceklerdi. Öğrenecek ve ölümü tadacaklardı.

Tıpkı anneme yaptıkları gibi.

Umut bir,ölüm bir. Eşitlik bozuldu.

🔮

İlk bölümün sonuna geldik.

Umarım bölümü beğenmişsinizdir.

Uzun zaman sonra yeniden yazmaya başladım ve desteklerinizi bekliyorum.

Sağlıcakla kalın🖤

Loading...
0%