@wq_f3eyzamm
|
Ayyy selam nabersiniz, bunu sormak için biraz geciktim sanırım. Umarım iyisinizdir. Ben Feyza bu bölüm sıkıcı veya uzun gelirse lütfen belirtin, bu bölümü beğenmeseniz bile lütfen diğer bölümlere bakın. Keyifli okumalar diliyoremmm❤️
1. Bölüm
Ben ayı çok severim, nedeni de çok güçlü olması, arkasında biri var fakat o arkasında ki kişinin tek odağı dünya, onu farketmiyor kendimi hep onun yerine koyardım. Sevilmedim, sevileceğimi de düşünmedim daha 6 yaşında eline babası tarafından telefon verilip asosyal olmaya zorlanmış bir kızım ben, daha dört yaşında annesi tarafından “almaya geleceğim seni kızım” lafına inandım annemi gittiği için sevmeyen tanımadığım bir adam tarafından tacize uğradım ve hiç kimse sesini çıkarmadı bu benim hikayem ben ise Asel Ece, onca yaşadığı şeye rağmen hala hayatta ufacık bir umudu olan ASEL ECE YİĞİT Lanet olası bir güne daha uyandım, hiç bir zaman bugün çok güzel olacak diyerek uyanmadım, hep kendime bir dünya kurdum ve o dünyada yaşadım şuana kadar sevdiğim tek aşkımla olan, annemin beni bırakıp gitmediği bir dünyada yaşadım ve hep öyle mutlu oldum ben. Yorganı kaldırıp soluma aldım ve camın önüne geçip dışarıda neler olup bittiğine baktım. Havanın bulutlar ile kapalı olduğunu, rüzgarın ağaçlardan esip başka diyarlara gitmek istediğini gördüm. Gözümde bir kaç şeyler canlandırdıktan sonra yolda el ele yürüyen mavi gözlü küçük bir kız çocuğu ve babasını gördüm. Saçlar örgülüydü küçük bir mavi kelebek tokası vardı, çıkarmak istemiyor ve özenle koruyor gibiydi. Babasına sürekli bir şeyler soruyordu, ağzını okumaya çalıştım sanki “baba eve gidince bana ofe sür ama taftırma” gibisinden cümle kurduğunu düşündüm, babası kafasını salladı, gülümsedi kızının yanağından bir makas aldı. Tabiki onların ne yaşadığını ne olacağını bilmem ama, ben neden o babanın yanında öyle kişiler varken böyle bir babaya denk gelmiştim. 24 yaşındayım hiç bir zaman babamın yüzüme baktığını dahi hatırlamıyorum. İnsanlar ailelerini seçemez En acı olanda buydu o yüzden günümüzde çocukların ve benim gibilerin hayatları katlediliyordu. Bir saniye Benim hayatım zaten 5 yaşında iken annem ve babam tarafından katledilmişti. 12.21.2005 (Yazar anlatılımı ile) Cengiz her zaman ki gibi içmişti kafası yerinde değildi. Kızı Asel ise ona kıyamıyor, onun yanında kolanya ile ayıltmaya çalışıyordu. Dilara’dan bir ses yükseldi “haydi sofraya” Asel Cengizin koltuk altına girdi ve minik bedeni ile yavaş yavaş var gücü ile sandalyeye oturmasını sağladı. Sofrada üç sandalyenin önünde olan beyaz kasede ki mercimek çorbasını görünce sevindi Asel, çünkü en sevdiği yemek o yoklukta yani babasının kumarda kaybettiği paraların yokluğunda en güzel ve nadir yenilen şey mercimek çorbasıydı. Bileğinde ki tokayı aldı ve ufacık elleri ile düz siyah saçlarını annesinin öğrettiği şekilde topuz yaptı Asel. Ellerini kaşığa götürdü ve çorbasının tam ilk yudumunu alacakken Asel bir küreme ile irkildi. “Dilara bu çorbanın tuzu neden fazla, yüz kere demiyor muyum ayarında yap diye bunak kadın” Dilara mutfaktan çıktı ve kafası dik bir şekilde oda aynı şekilde bağırmaya başladı. Bunca zaman saçma sapan huylarına maruz kalmıştı bunu kendi gururuna yediremezdi “Onu bulduğuna şükret, kaybettiğin paralar sayesinde artık evde yemek pişemiyor” Cengiz ayağa kalktığında Asel üstünde çorba lekesi ile masanın altına girdi elleri ile kulağını kapadı anın geçmesini ve bitmesini istedi, dua etti. Cengiz Dilara’nın üstünden çorbayı döktü zaten sarhoş olduğu için dengede duramıyordu. Yere yığılmasının sebebi Dilara'nın sert tokadıydı “Seninle tanıştığım günün sabahını sikeyim oruspu çocuğu Allah bin belanı versin şu hayatta gördüğüm en adi insansın. Gidiyorum ben kendi çorbanı istediğin tuz miktarı ile kendin yap, eğer gönderdiğim boşanma sözleşmesini imzalamassan annenin amından çıktığına pişman olursun duydun mu beni” Dilara üstünü bile temizlemeden paltosunu aldı, Cengiz yere bayılmıştı normal insanlar Allah belanı versin diyerek giderken Dilara Cengizi doğduğuna pişman etmişti. Masanın altına eğildi gözlerimin içine baktı. “Seni almaya geleceğim güzel kızım ne zaman bilmiyorum ama seni koruyacağım her ne olursa olsun seni çok seviyorum, hep senin yanındayım” O gün Dilara’nın kızının saçlarını son kez okşayışıydı Asel’in ise annesini son görüşüydü. (Günümüz) (Birinci kişi ağızından) Üstümü değiştirdip aşağı kata adımımı bastığımda mutfağa ilerleyecek iken bir ses duydum “Kızım” Yavaşça arkama döndüm babamın başında bez, yanında bin bir türlü ilaç olduğunu gördüm Babam bana kızım demişti Babam yıllar sonra beni hatırlatmıştı Babam bir kızı olduğunu hatırlamıştı Babam benim varlığımı kabullenmişti “Efendim” baba diyememiştim insan hissetmediği birine baba dememeliydi “Kahvaltını yapta gel konuşalım” Kaşlarımı çattım “Neden ve ne konuşacağız?” “Kızım yap gel konuşalım” Kafamı salladım mutfağa ilerledim ve kahve makinesinin içine şeker ve kahve attım. Bütün hayatı acı ile geçmiş kişiler bilir ki küçükken nefret ettikleri bira ve sigara büyüyünce onların kaçış noktası olur. Benim babamın içme sebebi ise yaptıklarından pişman olup onları unutmak istemesiydi benim ise tek pişmanlığım oydu. 2 yıl beni yurda bıraktı 7 yaşımda aldı beni yanına. Canım yandı konuşamadım, susmak zorundaydım susmazsam acınacak hale zavallı bir hale gelirdim. Birden kapı dan diye sesli bir şekilde açıldı. Babamın yanına adımladı. Babama bişey olmasından korkmuyordum. İçeriden bağırarak konuşma sesleri geliyordu. “Para nerede?” “Toparlayamadım” “Salak mısın sen, kafana sıkmamı mı, istiyorsun?” Dayanamadım ve içeri gittim. Babamın kafasına silah dayanmıştı. Bütün sakinliğimi koruyarak siyah takım elbiseli adama: “bir sorun mu var?” Adamın beni görünce gözleri açıldı babama döndü “Cengiz bu o kız mı?” Babam kafasını sallamak ile yetindi, adam babamın eline sıkmıştı, daha kaçamadan bana döndü, kolumdan tutarak dış kapıya doğru sürüklemeye çalışınca “Ne yapıyorsun be?” diye çıkıştım. “Sana zarar vermeyeceğim, daha yeni babana yaptıkları için öyle davrandım. Birisi ile görüşmen gerekiyor” Anlamayarak baktım “babam ne yapmış ki?” “Herşeyi öğreneceksin” "Ben birşey öğrenmek istemiyorum bırak beni" "Tamam prenses bırakıcam sana bir şey yapmak istemiyorum sadece yıllardır kör ve sağırsın hiç birşey bilmiyorsun birgün eğer babanın kulağına yıllardır uzaktan mafya tarafından korunan Asel Ece küçük bir hata yüzünden öldü diye laf gelecek işte o zaman çok geç olacak seni yıllarca biz koruduk sence şuan bişey yapacak gibi halimiz mi var?" "Babamın eline sıktın ve mafya neden beni korusun ki" "Benimle gelmeden bilemezsin" Kararsızlığım uzun sürmedi kafamda ki soruların cevaplanması gerekiyordu babamın eline kimse boşu boşuna gelipte sıkmazdı. Şu ana kadar ölümden korkmadım çok intihar etmek istedim ama ya engellendim ya da başarısız oldum. Ama bir intihar girişimimde bile babam saçımı sevip yapma kızım gel eve gidelim demedi, deseydi zaten severdim hayatı. Telefonumu yanıma aldım, dışarıda ki Range Rover arabasıyla uzunca bakıştıktan sonra ön koltuğa oturdum. Araba eski bir fabrikanın önünde durmuştu. Arabadan çıktığım da adam tekrardan bileğimi tuttu; "Burası güvenli değil yanımda durman daha doğru" İstemeye istemeye "Tamam" dedim Beraber girişe doğru ilerledik içeriden 'yapma' 'bilmiyorum" gibi sesler geliyordu. Ağır adımlarla içeri girdik. Adam potrona seslendi "Patron o kız" Önünde sandalye de kası gözü yara olan adamı dövmeyi bırakıp kaşlarını kaldırdı, bizim olduğumuz tarafa yöneldi. Yaklaştıkça 40-45 yaşlarında olduğunu anladım. Fakat ben hangi kızdım? "Hangi kız" "Uzun zamandır aradığımız kız, o adamın kızıymış" Bulunduğum ortam beni zaten yeterince geriyordu, konuşulanlar sayesinde daha da geriliyordum. Adamın yüzü kızardı kükremeye başladı "Oğlum siz gerizekalı mısınız adamın adını soyadını biliyorsunuz da ikinci işimizi niye aklınıza getirmiyorsunuz?" Bana döndü "adın ne kızım senin?" "Asel Ece" "Soyadın" "Yiğit, fakat bana ne olduğunu açıklayacak mısınız?" "Şöyle söyleyeyim Asel'cim senin baban bıraktığı kumara tekrar başladı, bütün varını yoğunu harcadı, sonra bize borçlandı, borçlarını da ödeyemedi, sizde böyle fakir fukara kaldınız" Adamın yemek tarifi verir gibi olanları anlatması garibime gitmişti. "Peki bu olayın benimle olan tarafı ne?" "Babanla eskiden yakındık bana bişey olursa kızıma sen bak dedi" Gülümsedim "Böyle bir şey olmaz babam beni sevmiyo-" Sözüm yanımıza gelen dayım ile yarıda kaldı. "D-dayı" O yaşlı patron tekrardan yemek tarifi verdi. İlk önce dayıma sonra bana döndü. "Ayhan ne işin var burada. O senin dayın değil güzel kızım seni yıllar önce terketmiş, anan tek çocuktu, bu dayın diye tanıdığın keltoş da babanın çok eski avukatıydı sonra da baban naneleri yiyince aylık 12 milyon maaş ile benim yanıma geçti" yanlışlıkla "Çüş" Diye tepki verdim şuan ne yaşadığımı şaşmıştım küçükken zaten dayımın yüzünü fazla görmezdim ama tanırdım ara da bir babamı kahve içmeye çağırırdı şaşkınlıktan bayılacak durumdaydım. Yaşlı patron ciddileşmişti "Asel gel seninle her detayı ne yapacağımızı konuşalım" "Nerede?" "Evimde" "Kusura bakmayın şu ana kadar en uzun ilişkim de bile bir erkeğin evine girmedim, sevmiyorum ve tiksiniyorum. Şirket veya lokanta falan olmaz mı?" "Olur" Yüksek sesle etrafındakilere seslendi; "Burada ki suçluların yanında 4 kişi kalsın geri kalanı benle beraber şirkete gidecek" Elini öne uzattı "Önden buyur güzellik" İndiğimde bakmamıştım geldiğim adam arabayı ard arda dizili olan 6 arabanın en arkasına park etmişti. Arkama dönüp ona "hangisine bineceğim?" Anlamında bakış attım o ise "en baştaki" dedi ve sustu. Arabaya binmekten yorulmuştum herşey çok hızlı ilerliyordu, ne yapacağımı bilmiyordum. İlk önce babamın ne kadar şerefsiz bir insan olduğunu sonra dayımın dayım olmadığını öğrendim şuan da ne olduğunu bilmediğim sürünün arabasında şirketlerine doğru ilerliyordum. Şirkete girdiğimizde klasik kahverengi, siyah renkleri baskın lüks odada koltukta oturuyordum o ise masa başında, adını bilmediğim patron ile gelecek kişileri bekliyorduk kısacası. Korku dolu gözlerimi fark etmiş olacak ki "Korkma renkli bir kişiliğimdir sana birşey yapmayacağız sen bana babanın emanetisin" İçim de gram rahatlama, güven olmadı "Madem renkli bir kişiliğiksiniz bir kaç soru sorabilir miyim?" Güldü "İlkini sordun zaten, buyur" "Adınız ne?" "Şafak Çelik" "Ne iş yapıyorsunuz?" "Onun cevabı zaman da zamanla öğrenirsin" "Peki beni neden koruyorsunuz?" "Dedim ya babanın emanetisin" "Ya koruyorsan illaki yerimi biliyorsundur, ne o kız mı diyerek salağa yatıyorsun?" "Çünkü biz seni yıllar önce farklı evde yaşıyorsun sanıyorduk, baban da evin yolunu tutmadığı için evine önem vermedik, zaten koruma gidince senin evin sanmış sonrada böyle olaylar" "Peki şuan kimi bekliyoruz" "Oğlumu ve avukatları" "Onlar gelince ne olacak?" "Senle nasıl bir anlaşma yapmamız gerektiğini" "Anlaşma derken" "Birazdan görürsün" Zaman zaman zaman herşey ya birazdan ya sonra ya da zamanla. Sonunda kapı açıldı içeri 3 kişi girdi içimden şükürler ederken gelen avukatlar dışında bir kişi tanıdık geldi. Bir saniye bu Arazdı. Ayrıldıktan sonra platonik kaldığım kendi dünyamda hala sevgilim olan Arazdı, gerçi pek ayrılmak değilde hem beni hem okulu bıraktı diyelim. Yavaştan gözüm kararmaya başlamıştı bu kadar şok ve adrenalin benim vücuduma fazlaydı en son hissettiğim yüzümün sol tarafının bir yumuşaklık hissetmesiydi ***
Araz odada otururken kapı tıklamıştı içeri giren Ayhandı. Araz şaşırdı "Erken döneceğinizi ummuyordum avukat" Ayhan çaresizce başını salladı "Araz bey işler ters gitti, uzun zamandır parasını vermeyen oyunculardan birisinin kızı Dilara Hanım'ın kızı çıktı" Araz'ın kalbi güm güm atıyordu yıllarca onu korumak için ondan ayrı kalmıştı şuan herşey çok karışıktı. "Siz bunu gözünüzün önünden nasıl kaçırırsınız, parasını vermeyen kişileri dövmek yerine biraz araştırın"
Eli ile gözlerini ovuşturdu, Asel'den ayrıldıktan sonra peşini bırakmayan migreni bu sefer de başına girmişti.
"Araz bey olan oldu Dilara Hanım'ın isteği üzerine bunca zaman uzaktan koruduk o kızı eğer şu saniyeden sonra o adamın yanında durursa olacakları düşünmek bile istemiyorum, yurt dışında bilinen bir şirketiz eğer Dilara Hanım kızını korumadığımızı öğrenirse yaptığımız bütün yasa dışı şeyleri anlatır işte o zaman biteriz. Şuan yapmamız gereken şey o kızı yanımıza almak ayrıca beni yıllarca dayısı olarak bildi şuan babanız sayesinde olmadığımı öğrendi ve şokta, annesinin onu koruduğunu öğrenirse de onun yanına gitmek isteyecek buna müsade edemeyiz. Babasının artık parası pulu kalmadı onu bir şekilde hapse attırmalıyız ve kıza sahip çıkmalıyız" Araz ayağa kalktı "Babam odasında mı?" "Odasında efendim, sizi bekliyor" "Oğlum bir kere de düzgün iş tutun ya" Diye söylenerek odaya ilerlediler. Asel'in onu tanıması an meselesiydi ama tanıması daha iyi olacaktı kendisinin koruduğunu söyleyecekti. Şafak Bey'in odasına geldiğinde direk odaya daldı arkasından Ayhan ve başka bir avukat girdi. Girer girmez Asel ile göz göze geldiğinde Asel'in bayılması saniyesini almadı. Şafak Bey sıçradı "Ay noldu kıza" Ayhan hemen dalgasını geçti "bişey olur mu büyük bey alttarafı babasının kumarcı olduğunu, dayısının aslında dayısı olmadığını ve eski sevgilisinin bir mafya olduğunu öğrendi ne olcak" "Boş boş konuşma Ayhan hem ayrıca Araz ile Asel'in sevgili olduğunu nerden biliyorsun sen" "Kimin avukatım acaba bende bişey soracağım büyük Bey" Şafak eli ile buyur gibi hareket yaptı "Siz gerizekalı mısınız, kızın sıçtığı boka kadar biliyorsunuz tanımıyormuş gibi davranıyorsunuz zaten elinde sonunda gerçeği öğrenecek" Şafak yeni çıkmış balığa döndü bembeyaz oldu ama bu sinirine engel değildi diğer avukat Muhsin bey tam araya girecekken Şafak "Haklısın elinde sonunda öğrenecek ama sen biraz daha konuşursan onun öğrendiği zamanı görmeyeceksin Ayhan, sus, otur aşağı" tam masanın kenarında ki dönen sandalyeye oturacaktı ki sandalye altından kaydı ve yere yapıştı. Kenardan bir ses duyuldu "Kendi dırdırınızı bıraksanızda yardım mı etseniz kız bayıldı Asel, Asel" Yanağını tokatlıyorken babası Şafak Bey "Aa terbiyesize bak senin yüzünden bayıldı o çıkmasaydın kızın karşısına koçum" "Çoğu şeyi de senden duydu baba, Muhsin git ayıltıcı hap, su, mu bişeyler getir" Asel'in bacaklarını diğer köşeye koyarak kanepeye yatırdı Araz. Onu yıllarca koruyan adam yüzünden bayılmıştı Asel. "Araz" Araz gözlerini devirerek babasına baktı 'ne var' dercesine "Bak güzel seçim yapmışsın çok güzel ve temiz kalpli bir kız ama asıl can alıcı kısım gelirken bana hiç bir erkeğin evine girmedim dedi" Araz ilk önce Asel'in kapalı gözlerine baktı ve sonra ortaya kin kustu "Baba sen aptal mısın, her kadın bir erkeğin evine girince oruspu mu oluyor? Ne demek istiyorsun, namussuzluk eve girme ile değil ahlak ile olur, Asel'in küçüklükten travmaları var annemi öyle bir erkeğin evinde yakalandın diye her kadına ön yargı besleyemezsin" Muhsin tam odaya geldiğinde Asel gözlerini aralamıştı. *** Kendimi ilk defa bulunduğum ortama rağmen rahat hissediyordum Araz bana yıllar önce söz vermişti senden hiçbir zaman nefret etmem her zaman çok seveceğim diye aslında beni korumalarının asıl sebebinin babam değilde Araz olduğunu anladım. Işık gözümü kamaştırmıştı bir uykunun içine girip çıkamamaktansa gözümün kamaşmasını tercih ederdim. "Asel, Asel" Bu ses onun sesiydi, bu koku onun kokusuydu "Asel iyi misin?" "Ne oldu bana" "Yok bişey" Tanımadığım bir adam "Araz bey tansiyon aleti" Araz eline aldı, dirseğimin 2-3 santim yukarısına manşeti bağladı ve aleti açtı... Yüzünde korkulu ama kendinden emin durmaya çalışan bir ifade vardı. Korkulu muydu, bence evet ..."10'a 17 çok yüksek limonlu su ve bir dış sarımsak getirin çabuk" Dayım olmayan dayım lafa atladı "Efendim nerden bulalım" demeden Araz bağırdı "Bulucaksınız bulun dedim mi bulacaksınız!" Gözümü kıstım rahatsız, cılız bir ifade ile "bağırma korkuyorum" elini yanağıma getirdi "tamam bağırıyorum güvendesin" "beni neden bıraktın" demek istedim "Niye beni sevmedin" demek istedim Elini yanağımdan çekip tokat atmak istedim yapamadım Ama yapmak zorundaydım "Gitmek istiyorum, burada kalmak istemiyorum herşey yalan" Bacaklarımı dik hale getirecekken Araz karşı çıktı "Asel şuan gidemezsin saçmalama, tansiyonun ne kadar yüksek haberin var mı?" Tekrardan zorla yatar pozisyona geldim. Kafamı Araz'a doğru çevirdim "Neden beni bıraktın?" Şaşırdı "Ne?" "Niye beni sevmedin?" Yanağımı okşadı elini geri çevirdim "Asel ben seni hala çok seviyorum"
"O zaman niye bıraktın beni, niye ayrıldın benden, sen beni şu kadarcık tanıyorsan bir kişiye takılı kalacağımı bilirsin"
"Senin için seni bıraktım Asel yapma böyle"
Tam tahmin ettiğim gibi beni korumak istemişti, gözlerim doldu, yüreğim sıkıştı, ağlamak istiyordum
"Araz ben hiçbir şey anlamadım, neden dayım dayım değil, sen ne alaka beni neden koruyorsunuz, babam ne yaptı?"
Ani duygu değişimi yaşıyordum, neyden neye geçtiğimi bilmiyordum, kendime engel olmaya çalışırken kendimi bitiriyorum
"Sakin ol zamanla otursun kafandaki sorular, artık baban ile kalmak senin için güvenli değil Asel" "Yani" "Benimle kal" "Ne?" Adamın babasına erkeklerden tiksiniyorum şirkette konuşalım diyorum, oğlu bana gel bende kal diyor
"Duydun eğer hayır dersen başka bir yerde yaşa ama seni korumamıza izin ver"
"Ya siz bana gerizekalı, güçsüz mü demek istiyorsunuz?" İçeri bir elinde limonlu su diğer elinde sarımsak ile tanımadığım bıyıklı o adam girdi "Estağfurullah yenge neden öyle bir şey diyelim" Gözlerimi devirmeye kalmadan "Ne yengesi lan" Diyerek içimdeki kıroyu çıkardım ve tabiki pişman oldum "Neden koruyorsunuz beni, aptalsınız siz ne yaptığızı sanıyosunuz hiç tanımadığım insanların yanında neredeyse taciz edici laflar duyuyorum. Ben önüme bir kanıt gelmeden ve size tam anlamı ile güvenmeden kılımı bile kıpırdatmayacağım" Şafak Bey söze atıldı "Ay sen ne bunak bişeysin be e yıllarca babanla yaşadın genetik, dedim ya baban dedi" Buna inanacağımı bekliyorlardı çok saçmaydı intihara kalkıştığımda kılını kıpırdatmayan adam beni korumalarını isteyecekmiş, kimden? Mafya dan saçmalık iyice sinirlerim bozulmaya başlıyordu "Şimdi benden beni korumanıza izin mi istiyorsunuz?" Araz "Aynen öyle" Ne yapacağımı şaşırmıştım artık o evde kalamazdım güvende olamazdım banka da ki param hem ev tutmaya hem de mesleğim ile alakalı bir klinik açmaya yetmezdi "Fakat bir mafya beni uzun zamandır koruyorsa bunun altında babam dışında bir iş olmalı" Şafak Bey dayanamadı "Ay sen hem bunak hem çok zekisin tamam söylüyorum seni kaçırmak isteyen kişiler var yıllar öncesinden o yüzden canım oğlum seni koruyor" Ben niye bu kadar önemliyim ya, kaçırılırsam ölürüm ölürsem hayatım da yapmak istediklerimi yapamam ama kendimi bir yere verip beni koruyun demek çok ezikçe "Ben bir kendime geleyim düşünürüm" "Tamam sen düşünene kadar bende kal" dedi Araz "Hoşt, ne zırvalıyorsun sen be" ben niye hep pişman olacağım şeyler söylüyorum ya yeter şuan eski sevgilimde beni hala eski sevgilim de kalmam çok mantıklı değildi şuan mantığın sırası da değildi. Araz'ı tanıyordum "kabul etsem de etmesemde beni daima koruyacağını biliyorum Araz" diye geçirdim içimden. Ama gerekirse sokakta kalırdım fakat olmazdı Düşünmeden "olmaz ben gidiyorum ölmek istiyorum ayrıca sende çık tepemden tanımadığım baruthane pilavcısı kılıklı adam yemem ben o sarımsağı" adam kafasını yana eğdi "darılırım yengem" Allah'ım sabır yarabbim neyle kınıyorlar beni ya şu ortama bak şok içindeyim bayılıyorum eski sevgilin gel bende kal diyor hayret birşey ya "istemiyorum ben sizi de korumanızıda arkadaşım da falan kalacağım olmaz bakarım ben başımın çaresine" ayağa kalktım benim tanıdığım Asel asla böyle bir şey yapmaz olmaz kapıya ilerleyince tansiyonumun daha da yükseldiğini hissettim kapıya ani bir refleks olarak elimi yaslayınca Araz tekrardan yanıma koştu elimden ve belimden destek almamı sağladı. "Asel gel biz senle konuşalım" "Ay yeter, şiştim amına koyduklarım yeter, bir deli oradan bunak diyor kendi mallığına bakmadan, diğeri ne zaman susarsam ağzıma sarımsak koymayı bekliyor, ex dayım mal gibi oradan bana bakıyor, başka bir sapık da gelmiş bende kal diyor sıçarım vallaha siktirin hayatımdan ya"
Hayatımda ettiğim en yaratıcı ve seri şekilde küfür kombosu oluşturmuştum. Hepsi bana sanki çin görmüş şeytan gibi bakıyorlardı ama Araz'ın bakışı sanki "Ne anlatıyorsun be abla gözünü seveyim be abi der gibiydi" Kapıyı araladım tuvalete ilerledim bu kadar yüksek tansiyon ile bu kadar güçlü nasıl durmuştum ben. Lavaboya girince regl olduğumu gördüm. Telaşımdan bugünkü bütün planlarımı unutmuştum. Yanımda ne kredi kartı ne de bir nakit para vardı, herşeyin ötesi bir evim kalmamıştı eve gidip eşyalarımı toparlayıp bir ev bulmak günlerimi alırdı. Yanımda ped olmadığı için peçeteleri üst üste koyup iç çamaşırımın içine yerleştirdim ve lavabodan çıkıp hemen elimi yıkadım, arka cebimde hala duran telefonumu aldım. Liseden beri en yakın arkadaşım olan 10 yıllık dostum Belfü'yü aradım. "Alo" "Efendim Asel" "Aşkım nerdesin" "İşteyim bebeğim çalışıyorum, sen" "Hm ne yapıyorsun" "Ya sorma patronun kimseye yansıtmadığı olaylardan ikisi birbirine karışmış onun dedikodusu dönüyor hiç birşey de bilinmiyor, öyle yani sen" "Belfü sen Çelik Şirket de misin?" "Evet müdür olarak çalışıyorum nereden bildin?" "Kanka bende ayrı yerdeyim, kadınlar tuvaletindeyim bana pe-" Tam cümlemi tamamlayacaktım ki kapı açıldı, içeri giren Arazdı, ağzımın açık kalması ve gözlerimin pörtletmesi ile telefonu Belfü'nün suratı kapatmam bir oldu. "Ne işin var burda, kapıda kocaman kadınlar tuvaleti yazıyor görmüyor musun?" bana yaklaşarak 3 adım attı ve elinde ki kağıda sarılmış pedi bana verdi. Şaşkınlık ile "Nerden biliyorsun?" Dediğimde "sana ayrıldığımızdan beri o kutuları kimin gönderdiğini hiç düşünmedin mı?" Bana ayın hep aynı günü içinde çikolata, cips, ped ile dolu kutular gelirdi. Fakat gelme sebebi bir şirketten sosyal medya üzerinden mesaj atmalarıydı mesaj da ise "kadınları zor durumlarından kurtarmak için seçtiğimiz kişilere içerisinde belli başlı reglde yardımcı olacak kutular gönderiyoruz eğer kabul ederseniz 05... Numarasını arayıp söyleyebilirsiniz" gibisinden bir mesaj gelmişti. Bu mesajı alır almaz Belfü'yü aramıştım. Avukat olduğu için kolaylıkla dolandırıcı olup olmadığını anlayabilirdi. Bana bir müddet sonra dolandırıcı olmadığını söyleyince kabul ettim ve ondan sonra kutular gelmeye başladı. "İyi de o kutular-" "Benim sayemdeydi Asel, ayrıca hangi firma regl gününün tarihini almadan kutu gönderebilir?" "Absas Araz absas" Kaşları çatıldı "O ne demek be" "Araz Bey sevgilisine acıyanlar sitesi, samimi soruyorum gerizekalı mısınız siz tamam hadi benim babam kumarcı kötülüklerden korumak istediniz de benim kendi özel ihtiyaçlarımı koruyacak kadar da mı acınacak durumdayım yeter ya cidden yeter" "Yetmez Asel babanın ne kadar pis işlere karıştığını biliyor musun sen? Seni satmak istedi parası kalmayınca kızımın organları sizin olsun dedi organ mafyasından borç almak için biz seni öyle tırnağına zarar gelmeyecek kadar korumadık, bazı yerlerde kendi haline bıraktık şuan bu örnek en basit örnek yoksa bize ne teklifler etti biliyor musun sen?" Gözlerinde korku vardı, yüzüme kızgınlığını kusarken sesi titriyordu. Benim babam bu kadar aşağılık bir adam olamazdı ya da olabilirdi. Babama alışmıştım bunu yapmasına değil yapmamasına şaşırırdım ama sevdiğim adamdan duymak gerçekten çok kırıcıydı. Benle konuşmak istediği konu bu olsa gerekti, odasına geçip ne yapmam gerektiğini, babamın yediği pislikleri alıştıra alıştıra anlatacaktı.
Gözlerim doldu, dudağım sızladı, yara bantlarıyla çalışmaya çalışan kalbim parçalanmıştı. Sessiz kaldım, inanamadım. Babamdı… bunu bana yapan babamdı. İnanmak istemiyordum fakat Araz'ın bana yıllarca tek yalanı olmamıştı. Nasıl inanamazdım ya da nasıl inanabilirdim?
Ben yıllarca babamın sevgisini kazanmaya çalıştım, onun beni sevmesini istedim. Oysa şimdi anlıyorum ki, tüm bu çabalarım boşunaymış. Peki, ben babama bile güvenemeyeceksem kime güvenecektim? İçimden yükselen bu soruyla sarsıldım; bacaklarım titredi, ellerim kontrolsüzce zangır zangır titriyordu. Yanımdaki petekten tutunarak yere çömeldim, gücüm kalmamıştı.
Araz hemen yanıma çöktü, elini hafifçe omzuma koydu. O an, bana dokunan o el, dünyanın tüm acılarını bir nebze olsun hafifletmek ister gibiydi.
"Sakın… Ne olursa olsun, yalnız değilsin. Ben buradayım," dedi. Ama bu sözler yüreğimin yarasına merhem olmuyordu. Güven duygum, sanki ellerimin arasından kayıp giden kum taneleri gibi dağılıyordu.
Başımı kaldırıp Araz’ın gözlerine baktım, acımın aynasıydı o gözler. "Neden?" dedim. "Neden şimdi söylüyorsun? Her şey... her şey boşa mıydı? Ben... nasıl bir aptalmışım."
Araz derin bir nefes aldı, sanki bu cümleler ona da yük olmuştu. "Bunu daha önce söyleyemezdim. Seni korumaya çalıştım ama bu gerçeği senden daha fazla saklayamazdım. Hak ettiğin her şeyi bilmelisin," dedi.
Sözleri aklımı daha da bulandırdı. Sevilmek istedim sadece. Babamdan, ailemden... Oysa ben hiçbir zaman önemli olmadım. Sadece bir yük, bir tehditmişim. Öfkeyle gözlerimi kapattım, acım dinmiyordu.
Araz ellerimi tuttu, sesi yumuşaktı ama kararlıydı: "O senin değerin hakkında yanılıyor. Seni yok etmeye çalıştığında kendi zayıflığını gösterdi. Ama sen bundan çok daha güçlüsün. Ona asla kazanma şansı verme."
Sözleri içimde bir şeyleri ateşledi. Yavaşça doğruldum, titreyen nefesimi kontrol altına almaya çalıştım. "Eğer o beni yok etmek istiyorsa, demek ki benden korkacak kadar güçlüyüm," dedim kararlılıkla.
Araz’ın gülümsediğini gördüm, gözlerimdeki öfkeyi ve kararlılığı fark etmişti. "Aynen öyle," dedi. "Ve senin yanında olanlar var."
Başımı salladım, gözlerimdeki yaşları sildim ama artık acının yerini başka bir duygu alıyordu: Öfke ve kararlılık. "Artık kimseye güvenmeyeceğim," dedim. "Ama kendi yolumu bulacağım. Ve kimse, özellikle de o, beni durduramayacak!"
Derin bir nefes aldım, yüzümdeki kararlılık gözlerimdeki yaşları bastırıyordu. Araz’a doğru baktım ve sesimde hafif bir titreme olsa da sözlerim nettı.
"Fakat bu yolda yanında olmanı istemiyorum. Eğer gerçekten benim için bir şey yapacaksan, lütfen geride dur ve yapacaklarımı izle." Araz, sözlerimi duyduğunda derin bir iç çekti ve kaşlarını hafifçe çatmış bir şekilde yanıma yaklaştı. Onun bu kararlılığına hayran kalmıştı, ama yalnız yürümem gerektiğini anlamıştı. "Senin güçlü olduğunu biliyorum, Asel," dedi, gözlerimi gözlerime dikerek. "Ama seni yalnız bırakmak... Bunu yapamam. Seni korumak istiyorum. Hatta bu sadece seni korumak değil, sana bir yuva sunmak istiyorum." Araz’ın ciddiyetini görünce irkildim. Kalbim hızla çarpmaya başladı. Onun ne demek istediğini anlıyordum, ama bu yolda bağımsız olmalıydım. Derin bir nefes aldım ve gözlerimi ondan ayırmadan konuşmaya devam ettim. "Araz, anlıyorum... Ama ben kimsenin sığınağı olmak istemiyorum. Kimseye bağımlı kalamam. Eğer beni gerçekten seviyorsan, benim savaşımı uzaktan izle ve müdahale etme. Bu benim yolum." Sözlerim sonrası Araz’ın birkaç saniye sessiz kaldığını fark ettim. Onun gözlerinde, bana karşı duyduğu hayranlıkla karışık bir hüzün vardı. Onun yanında olmayı ve ev olmayı ne kadar istediğini anlatmak için doğru sözleri bulmaya çalışıyordu. "Sana sığınak olmak istemiyorum, seninle bu yuvayı kurmak istiyorum," dedi ve sesinde duygu yüklü bir ağırlık vardı. "Benimle evlenmeni istiyorum Asel. Bu yalnızca seni korumak ya da sahiplenmek değil… Sana kendimi vermek istiyorum." Bu sözler beni derinden sarstı. Onun teklifinin ağırlığını omuzlarımda hissettim. Kalbim hızla atıyordu ve içimde bir dalga gibi yükselen hislerle başa çıkmaya çalışıyordum. Belki bir gün... Ama şu an değil. Bunu ona söylemek zorundaydım. Derin bir nefes aldım ve kararlılığımı koruyarak konuşmaya devam ettim. "Araz, belki bir gün... Ama şimdilik ikimiz de olduğumuz yerde kalalım. Seninle yakın arkadaş olabiliriz, birbirimize destek olabiliriz. Ama şu an için daha fazlasını düşünemem." Onun yüzünde beliren hafif hüznü görmek beni bir nebze üzdü, ama verdiğim kararın arkasındaydım. Araz’ın, bu sözlerimden sonra başını sallayıp bana anlayışla baktığını gördüm. O an bana olan duygularını bir kenara bırakıp yanımda durmayı seçtiğini hissettim. "Anlıyorum, Asel," dedi, sesi yumuşak ama biraz da kırgındı. "Seninle aynı yolda olmasam da, yanında bir adım geride kalırım. Arkadaş olarak bile olsa, bu bana yeter." Araz’ın beni anladığını görmek içimi biraz olsun rahatlattı. Hafifçe gülümsedim, ona olan minnettarlığımı gizlemeye gerek duymadan konuya odaklandım. "Teşekkür ederim, Araz. Ama şu an başka bir konuda yardıma ihtiyacım var. Yanındaki avukatlarla görüşmek istiyorum. Babamın peşinde olduğumun farkındayım ve her adımda dikkatli olmalıyım. Bu konuda bana destek olabilir misin?" Sözlerimden sonra Araz’ın yüzündeki kararlılık geri geldi. O da biliyordu ki bu savaşı tek başıma vermek istiyordum ama desteğini esirgemeyecekti. Gözlerime bakarak kesin bir şekilde yanıt verdi. "Elbette, seni her konuda destekleyeceğim. Avukatlarla görüşmeleri ayarlayacağım. Senin için ne gerekiyorsa yaparım." Araz’ın bu desteği beni biraz olsun rahatlatmıştı. Yanımda bir dostum olduğunu bilmek, savaşıma biraz daha güvenle bakmamı sağladı. Artık yolumda ilerlerken yalnız olmadığımı biliyordum, ama yine de kontrol bende olacaktı. Biraz şaşkın bir şekilde "Teşekkürler, Araz," dedim, sesimde minnettarlık vardı, daha yeni sinirden ateş saçan Araz'ın yerinde pamuk gibi bir Araz vardı. "Sadece yanında olman bile benim için çok şey ifade ediyor." Bu yol benimdi. Yanımda kim olursa olsun, kendi mücadelemi kendim verecektim. Ama bilmek güzel; bir adım geride olsa da beni gerçekten anlayan bir dostum vardı. Asel: "Araz, peki biz bunları tuvalette mi konuşuyoruz?" Araz: "Napabilirim, kıyamadım, yanında bir şey yoktu zaten." Asel: "Anladım, ama bu durumu biraz komik bulduğumu bilmelisin. Neyse ki şimdi başka bir konuya geçebiliriz." Araz, gülümseyerek başını eğdi ve gözlerindeki mahcubiyetle devam etti. Araz: "Haklısın. Şimdi odama geçelim. Avukatlarla konuşmak için hazırım." Tuvaletten çıktıktan sonra, Araz beni odasına götürdü. İçeri girdiğimizde, avukatlar Araz’ın odasında oturuyorlardı. O an Araz’ın, toplantıyı düzenlemek ve gerekli bilgileri toplamak için oldukça titiz davrandığını gördüm. Avukatlar Araz’a durumu anlattıktan sonra, Araz onları bilgilendirdi ve konuyu ele almaya başladık. Görüşme sırasında ben de bir köşede durup, bilgileri dikkatle dinledim. Araz’ın bu konuyu yönetme şekli, bana büyük bir güven verdi. Toplantı sona erdiğinde, Araz avukatlarla planları gözden geçirdi ve gereken adımları belirledi. O an, her şeyin kontrol altında olduğundan emin oldum. Araz’ın desteği ve avukatların profesyonel yaklaşımı, süreci oldukça yönetilebilir hale getirmişti. Asel: "Teşekkür ederim, Araz. Bu süreçte yanımda olman ve her şeyi bu kadar dikkatle yönetmen çok önemli. Şimdi, planlarımıza uygun olarak adımlarımızı belirleyelim." Araz, başını sallayarak onayladı ve toplantıyı kapattı. Sonrasında avukatlarla detayları gözden geçirdik ve gereken adımları netleştirdik. Araz’ın bu süreçteki katkısı ve yardımı, her şeyin yolunda gitmesini sağladı. *** Bölüm nasıldı, umarım beğenmişsinizdir. Sağlıcakla kalınnnnnn>> |
0% |