@wq_f3eyzamm
|
Sabah Belfü'nün bağırması ile uyandım, Ani bir şekilde doğruluğumda yanımda olan telefondan saate baktım. 10.02'yi gösteriyordu. Uzun zaman sonra ilk defa eskiden uyandığım saatlere dönmüştüm. Ani bir şekilde halime bakmadan, koşarak aşağı indim Belfü'nün anne ve babası vardı. Nasıl gelmişlerdi? Belfü'yü annesi çekiştiriyor, Axel kendisine doğru çekiyordu. Araya girip Belfü'yü gerine aldım, ben onların arasına girerken merdivenden silahlarını kuşanmış, bize doğru koşan dörtlü vardı. En arkalarından hızla Araz geliyordu, şuan Belfü'yü ailesinden sakınmam gerekiyordu. "Ne oluyor be, ne çekiştiriyorsun kızı?" Dedim hışımla. Dişlerini sıkarak, sinirli bir şekilde cevap verdi. "Sen benim kızımı burada zorla tutuyorsun, onun ailesi benim." Büyük bir kahhaha attım. İkimiz birbirimize girecektik. "Ben onu burada zorla tutmuyorum, aksine senin açtığın yaraları unutmasını sağlıyorum. Şu kıza bu zamana kadar zorla baskı yapan biri varsa oda sendin, sürekli evlendirmeye çalışmalar, üniversitesini okurken kendi hayallerinden alıkoyarak besteci olmasına engel olanda sendin. Sen Belfü'yü hiç bir zaman sevmedin, ona zarar verdim. Sen bu kıza zarar verdin, onun hayatı senin iki dudağının arasında kaldı. Senin öldüğünü düşünürken, iki seferden fazla ağlamadı, çünkü artık hayatını yaşayabileceğini biliyordu!" Son cümlelerim de çok bağırmıştım, haklıydım o ise bana birşeyler söylüyordu fakat ortamda ki gerginlikten anlaşılmıyordu. Axel beni geri alırken Barış Belfü'nün annesini tutmaya çalışıyordu. Annesi ani bir şekilde "Sen kimsin be, neyine güveniyorsun." "Ben Asel Ece Çelik Yiğit, senin gibi kıyak ile şirkete giren kocama değil, öncelikle 4 yıllık kariyerime ve senin yaşından fazla yaptığım görevlere, sonrasında beni asla geride bırakmayacak kişilere güveniyorum." Yeterli bir cevaptı çünkü sadece bu cümleler bile onu kudurtmaya yetti. Cümlemi tamamlar tamamlamaz benim üstüme yürüdü ve havlamaya başladı. Fakat başlayamadı, araya Araz girdi. "Dediği lafı anlamadın herhalde, senin kocan kıyak ile benim şirketim de. Üzerine havladığın kişi ise benim karım, şu durumda yapman gereken tek şey kızından özür dilemek ve buradan çıkmak. Yoksa emin ol bana kalmadan bu etrafında ki herkes sana öyle bir kıyak yaparki gözünü tahtalı köyde başında günahların ile açarsın." Araz lafını tamamladığında karısını hayvanca arkaya ittirerek, hatta düşmesine sebep olarak kocası girdi. "Sen kimsin? Benim karımı tehdit ediyorsun," "Sizde sen kimsin demek adetten mı başka bir laf bilmiyor musunuz? Fakat siz bizi çok iyi tanıyorsunuz, sen her zaman korkak bir adamdın bunu çok iyi biliyorum. Gölgem bile görününce tırsıyorsun, eğer dün konuştuklarımızın olmasını istemiyorsan sahte nikah ile evlendiğin eşini buradan al ve git." "Ben kızımı almadan buradan gitmeyeceğim!" Axel Belfü'nün yanına geçti ve koltuğa oturtturdu, elini tuttu ve titremesini engellemeye çalıştı. Benim ayağa kalkışımda Belfü'nün babasının gözleri büyüdü. Benim kalkmamdan bile korkuyordu bu adam. "O senin kızın değil, eğer senin kızın olsaydı o taciz edildiğinde "Üzerinde ne vardı?" değilde "Bunu sana kim yaptı?" derdin. Eğer o senin kızın olsaydı müzisyen olmak istediğin de "Benden uzak dur!" değilde, "Arkandayım kızım." derdin. Eğer o senin kızın olsaydı onu evlendirme isteğinde değilde "Üniversite seçimin nasıl olsun kızım?" derdin. Sen iyi bir baba değilsin, hatta baba bile değilsin. Senin Belfü'nün hayatında sikin kadar bir katkın yok!" O benim üzerime bir adım atmak istediğinde Araz omzundan geriye itekledi ve susmasını sağladı. "Ne derseniz deyin ben kızımı almadan git-me-ye-ce-ğim!" Tekrardan büyük bir kahkaha attım kendi kendime, "Hala kızım diyor ya," dedim ve Belfü'nün annesine bağırmaya başladım. "Söylesene, Belfü'nün babasının aslında Mücahit Bey olduğunu, bu adamdanmış gibi gösterdiğini söylesene!" Araz sendelediğimde belimden tuttu ve kendine yapıştırdı. Belfü'nün babası annesine baktı, annesi bembeyaz oldu. Yutkunamadı. Yukarıdan elinde Karadeniz tüfeği ile gelen, her halinden Karadenizli olduğu belli olan İpek Hanım geldi. "Noluyo.-" Lafını tamamlamadan, Araz el işareti yaptı ve ortamdaki sessizliği sağladı. "Sen benden önce kapıcı ile oldun ve benim parama mı kondun?" O ikisininde kavgası başlayacaktı. Ve vücudum şuan bunu kaldıramazdı. Uras ileri atıldı, Aras ise ortalarda yoktu. "Hadi gidin şu evden artık." Dedi ve ikisinide kapı dışarı etti. Bu yaptığı çok iyi olmuştu. Belfü koltukta eli ayağı titriyordu, gözleri dolmuş yeri seyrediyordu. Axel ellerini sıkıca tutuyordu. Belfü kekeleyerek lafa girdi. "A-a-araz ö-ö-özür dilerim. B-b-benim hiç b-bir şeyden hab-berim yoktu." Araz beni sakince daha sıkı kavradı ve cevap verdi. "Senin hiç bir suçun yok, kıymetlilerimden birisin sen benim rahat ol." Araz'ın boyun girintisine, kafamı yasladım. Bacaklarım titremeye başladı, bu kadar etkileyici ve laf sokucu cümleler hiç kurmamıştım. Gözümü kısa bir süreliğine kapattığımda kendimi Araz'ın odasında buldum. "Hangi ara geldik buraya?" "Daha yeni, birkaç dakika geçmedi. Konuşmak için. İyi misin?" "İyiyim, böyle bir durumda olmamızı istemezdim. Bir suçum varsa bende özür dilerim." "Asel saçmalama, hem sen ne güzel konuştun ya, benim karım olduğun ne kadar belli oluyordu ya canım karım." Kulaklarımın üzerinden kafamı kendisine çekti ve alnımı sertçe öptü. "Canım karım benim," "Araz ne karısı be, hem nereden belli olacak ben sürekli laf sokuyordum, öf." Bunalmış bir şekilde geriye çekildim. "Belli olmadı mı, Ben Asel Ece Çelik Yiğit dedin, hatta ilk önce benim soyadımı söyledin." Gözdevirdim, "Benden daha çok sen belli ediyordun, sürekli karım karım diyordun hem..." Yüzük parmağımü gösterdim. "Hala bir şey göremiyorum," Güldü, kendinden emindi. "Asel," "Efendim," "Sen anlatılamaz bir kızsın, sözlerime yetmiyorsun." "O niye?" "İçimden geldi, iyiki benim yanımdasın." "Başka bir yerde olsaydım." "Çek vur beni daha iyi." Bu adam beni her seferinde daha da şaşırtıyordu. Ama tribimi atmam lazımdı. "Sen beni çoktan vurdun haberin yok." "Ne yaptım?" "Sen" Koluna bir darbe indirdim, "Neden..." Omzuna bır darbe indirdim "Belfü'ye" Sol yanağına elimin tersi ile, "Kıymetlim..." Sağ yanağına elimin iç tarafı ile bir darbe, "Diyorsun?" Ensesine serçe vurdum. Ve ayağa kalktım, ardından biraz üstün kafasına vurdum. "Sana mı kaldı?" "Asel, dur." Rastgele bir taraflarına darbe indirmeye başladım. "Ne duracağım, bana karım diyorsun, elaleme kıymetlim diyorsun. Evlensek aldatırsın sen beni." "Hele bir evlenelim, aldatırmıyız, yatakta mı oluruz bakarız." Sırıttığında hafif ama sert bir tokat attım. "Gerizekalı, takmayacağım vereceğin yüzüğü." Yatağa tekrardan oturdum. Kalktı ve başımdan öpmeye çalıştığında sağa kaydım ve engel oldum. Yanıma oturdu, Araz hiç trip çekebilen birisi değildi. Şuana kadar yanımdan gitmesi gerekiyordu. "Asel, inci güzelim, gel barışalım özür dilerim." "Dileme benden birşey." "Asel," Bütün laflarını ağzına doluşturuyordum. "Asel deme bana," "Aa, ama sus bakayım." "Öyle olsun." Bu sefer kırgınlığımı belli ettiğimde kafamı göğsüne bastırdı zaten boyu aşırı uzundu. "Asel'im sen herşeyimsin, senin sevdiklerin kıymetlim. Sen olmassan ben olmam, biri sensen, ben seninim. Tamam." Dedikleri ile tatmin olmuştum ama yatmezdi. Asel, fazlası ile yeter yapmışsana dudağına Bu sefer sen sus iç sesim. "Al beni tepe tepe kullan diyorsun." "Kölende olurum, emrine amade de olurum, kurban da olurum. Güzelim benim." Kafasını aşağı indirip yanağıma öpücük bıraktı. Aşağıdan bir çığlık koptu. İkimizde ani bir şekilde ayağa fırladık. "Aşağıyı unuttuk." Koşarak aşağı indiğimizde Belfü mutfakta eline bıçak saplamıştı.
|
0% |