@wraknisaa2930
|
.......................................
Ağrıyan başımı ovuşturarak yattığım yerden doğruldum aynı zamanda telefonumla ilgileniyordum.Çalan ve susmak bilmeyen telefonu sızlamayı bırakmadan açtım ve kulağıma yasladım. "Efendim Kübo?" "Kızım niye o telefonu açmıyorsun ya. Direk oldum telefon başında. Ayrıca merak da ettim." Koltuktan kalktım ve bir yandan esnerken bir yandan mutfağa ilerlemeye başladım. Öğleden sonra dinlenmek için uzandığım koltukta uyuyakalmış, yaklaşık 4 saat de uyumuştum. "Uykum var be kübo. Koltukta müzik dinlerken sızmışım, duymadım. Endişelendirmek istememiştim." Höperlörü açarak telefonu tezgaha koydum ve hala olan uykumu kaçırmak için kahve yapmaya koyuldum. "Kendini fazla zorluyorsun kanka. Sal biraz. Hayatını yaşa, gel ve sana muhteşem bir hayat yaşatayım. Takıl bana." Söyledikleri üzerine kıkırdadım. Eğlendiriyordu beni. "Öyle olmuyor işte kübo. Önümüzde çok önemli bir dava var. Kesinlikle Almam lazım onu." "Alırsın ama biraz daha rahat olabilirsin. Aksi taktirde eğer ben yokken geçen yakaladığım gibi tamamen çatık ve büzüşmüş kaşlarla saatlerce çalışıyorsan erken yaşta kırışacaksın." "Beni düşündüğün için teşekkür ederim ama sanırım halimden memnunum." "Peki,sen bilirsin." Kübra ile biraz daha konuştuktan sonra pişen kahvemi alıp salona geçtim ve notlarımın olduğu sehpanın önüne bağdaş kurarak oturdum. Bir avukat olarak çokça dava alıyor, zibilyon tane insanla tanışıyordum her gün. Bu beni yorsada mesleğimi seviyordum. Bu yüzden sızlanmak yerine kahve içerek notları ve kağıtları kurcalamaya, strateji geliştirmeye devam ettim uzun bir süre. Bu uzun süre ise kapı çalana kadardı. Yerimden kalktım ve üzerime hafif bol gelen eşofmanın belini yukarı çeke çeke kapıya kadar gidip ilk önce kim olduğuna baktım. Üst komşum deniz ve ikizi duru'yu görünce merakla kapıyı araladım ayrıca da yüzüme bir gülücük kondurdum. "Merhaba ayşin abla." Dedikleri sırada sesleri coşkulu çıktığı için ben de daha iyi durmaya çalıştım. "Merhaba çocuklar. Nasıl gidiyor? bir sorun yok değil mi?" Dediğimde duru dudağını dişledi. "Ayşin abla sen şimdi avukatsın ya.." Dediğinde gerildim ama sabırla bekledim onu. "Evet?" Diyerek de devam etmesi için teşviklemeyi unutmadım tabiki sabırsız insan problems. "Sen şimdi avukatsın ya... çok şık ve güzel giyiniyorsun. Bizim yakında mezuniyetimiz var. Ben elbise almak istemiyorum. Senin bedenin ile benimki çok yakın. Eğer izin verirsen senin kıyafetlerinden giymek istiyorum ben." Dediğinde gerginlikten olsa gerek diktiğim omuzlarım düştü, nefesimi verdim. "Önceden söyleseydin ya zilli. Bende birşey oldu sandım. aksiyetemi tetikliyordun azkala yani. Geçin hadi içeri." Dedikten sonra kapıdan çekilip onlara yer verdim. peşpeşe girdiklerinde kapıyı kapattım ve onlarla salona ilerledim. "Denizcim, sen şu tekli koltukta otur istersen. Biz duru'ya seçelim, denesin sonra yorumda bulunuruz beraber." Dediğim sırada deniz yerine oturdu ve duru da benimle ilerleyerek odama kadar geldi. Dolaptan teker teker kıyafetleri çıkarıp kırışmayacak çekilde yatağın üzerine yerleştirdim. Tek tek denedik duru'ya. deniz yorumladı hatta anneleri gizem Hanıma da fotoğraf gönderdik. En sonunda daha günlük, tatilde giydiğim bir elbiseye kadar verdiklerinde onu duru'ya verdim. İlk başta kabul etmedi. Sadece o gün giyip geri getireceğini, o zamana kadar burada durmasını söyledi ama ben ısrar edince onun olması üzere aldı. Ne yaptık ne ettik günün sonunda çocuklar gitti ve ben tekrar yalnız kaldım. İlk önce akşam yemeği hazırladım ve yedim. Ardından da davam üzerine biraz daha bakıp ev işlerimi hallettim. En sonunda bütün işlerim bittiğinde ise telefonumu da alarak yatak odama geçtim, yatağa girip gözlerimi yumdum ve kendimi derin uykunun kollarına bıraktım. 🖤 Gözlerimi ovuşturarak uyandığım sırada duyduğum kuş sesleri ile ellerimi gözlerimden çektim. Etrafa bakındım detaylıca. Bu da neydi böyle? Rüya gördüğümü var sayarak tekrar ovuşturdum gözlerimi ama açtığımda gördüklerim değişmedi. Neredeyim ben ya! Burası neden benim odam değil? 2.iç ses: Sakin ol ! kaçırılsaydın seni normal bir odaya, normal bir yatağa koymazlardı. 1.iç ses:Ama evde yatarken de kaçırılmazdın, kesin Kübra yaptı bizimkilerle! Kesin beni trollüyorlardı akıllarınca. Az önce uyandığım yataktan tamamen doğruldum ve etrafıma bakındım. Oda çok sadeydi, hatta baya baya sade. Teknolojik alet hiç yoktu,(saat dışında çünkü eklemezsem nasıl yaparım bilemedim.) duvarlarda meşaleler vardı ama sabah olduğu için yanmıyordu. Üzerime baktığımda kendi kıyafetlerim yerine bambaşka bir gecelik gördüm narin bedenimde. Beyaz ve uzun bir gecelikle burada neden yattığım hakkında fikrim yoktu ama biri şaka falan yapıyorsa onu kendi ellerimle boğacaktım. Ayağa kalktım ve odadan çıkmadan önce kimse var mı diye etrafımda bakınmaya başladım. Boş kapıyı açtığımda banyo olduğunu gördüm. Diğer kapıyı açtığımda ise giyinme odası ile karşılaştım ancak kimse yoktu. Kıyafetleri inceledim biraz. Kemik korse, kabarık etekler gibi birçok şey gördüğüme yemin edebilirdim ama sayamamıştım,çoklardı. Acaba birini giysem mi? Gecelikle gezemem. Ay ama bunlar benim değil ki. Almam doğru değil, kendi kıyafetlerimi bulmam gerek. Odadan çıktım ve içeride kıyafetlerimi bulana kadar derin bir arama yaptım ama bulduğumda hepsi çamur içindeydi. Bu yüzden üzerimi değiştirmeden normal kapıdan dışarı çıktım. Uzun kırmızı halılı, geniş, sarayı andıran koridora baktığımda kimse yoktu. Koridor üç'e ayrılıyordu. Biri ile karşılaşmaktan korka korka dümdüz ilerlemeye başladım. Ne kadar gittim emin olamadım ama artık korktuğum için hızlı gidiyordum. Yaklaşık 10 yada 15 dakikadır tahminimce bir sarayın içinde kaybolmuştum ve oradan oraya sapıyordum. Hızlı adımlarla ilerlerken biri aniden karşıma çıkınca durmaya çalıştım ama ikimizde aynı hızda ilerlediğimiz için çarpıştık. Hızlı çarpışma yüzünden dengede kalamazken beni belimden tutarak düşmemi engelledi. Endişeyle geri çekildim buna karşılık. Gözlerimin içine bakarken ben de onunkilere bakıyordum. Kahverengi gözleri vardı ama hareleri daha koyu, çevresi daha açıktı. Keskine yakın yüz hatları ile tam bir salon beyefendisi gibi duruyordu. Elbiseleri aynı buradakiler gibiydi ama vücudunda iyi taşıyordu. "İyi misiniz?" diye sordu endişeyle. Başımı salladım biraz daha geriye giderek. "Şey evet..." Geriye gittiğimi daha doğrusu kaçmaya çalıştığımı gördüğünde temkinli bir adım attı bana doğru. Bir adım daha geriye gittim. Tereddütle"Buraya yeni mi geldin? Seni daha önce görmemiştim. Adın nedir?" Dediğinde bir adım daha geriye giderek başımı iki yana salladım. İsmimi söylemek yerine ilk sorusuna cevap verdim. "Ben burada çalışmıyorum. Avukatım ben..." Dediğimde garip garip yüzüme baktı. "Avukat mı? Avukat ne demek?" Dediğinde olduğum yerde çakılı kaldım. Bir insan avukatın ne olduğunu bilmez mi? En çok bilinen mesleklerden biriyken hemde? "Avukat ne bilmiyor musun?" başını iki yana sallayarak güldü. "Anlaşılan okşan seni de kendine benzetmiş." Dediğinde başımı iki yana salladım. "Okşan kim bilmiyorum. Burada çalışmıyorum.. Evime gitmek istiyorum.." Dediğimde kaşlarını çattı? "Burada çalışmıyorsan ne yapıyorsun? Saraya izinsiz girişler yasaktır." Burası sahiden bir saraydı! "Bilmiyorum.. burada ne aradığımı bilsem zaten söylerdim.. Bana yardımcı olur musun?" Derken sesim epey ağlamaklı çıkmıştı. Şimdiden kübra'yı annemi ve babamı özlemiştim ve onlarla olmak istiyordum. Yanıma geldi karşımda dikildiğinde bu sefer geriye kaçmadım. "Beni tanımıyorsun sanırım, hayret. Madem öyle, tanışalım önce.Ben Barış, 2.Varisim." dediğinde gözlerim büyüdü. "Varis mi! Ne varisi? Biz cumhuriyet ile yönetiliyoruz!" dediğimde sesim biraz fazla çıkmıştı. O da kaşlarını çattı. "Sen galiba kafandan vuruldun. Aksi taktirde böyle saçma kelimeler kullanmazsın. Cumhuriyet ne bilmiyorum ama bizde cumhuriyet diye birşey yok. Burada saltanatla işler herşey." Dediğinde şoktan şoka giriyordum. Acaba komaya falan girdim de yüzyıllar öncesindeymis gibi bir rüya mı görüyorum? Ben üstümdeki şaşkınlığı atmaya çalışırken biri daha bize doğru yaklaştı. Bir kadın daha doğrusu genç kızdı. Onun kıyafetleri ve tarzı daha çok prenses masallarını andırıyordu. Korseli beli incecik, elbisesi ise çiçekli ve düz sayılacak kadar az kabarıktı. "Abi, neler oluyor?" diye merakla sorarken aynı zamanda benim tarafıma doğru geldi ve hafiften önüme geçti sanki birşey olacakmış gibi. Bana doğru biraz döndü ve gülümsedi. "Uyanmışsın."dediğinde, o bana dönemeden adının Barış olduğunu öğrendiğim adam konuştu. "Onu sen mi buraya getirdin okşan? Deli sanırım, cumhuriyet, avukat diye birşeyler diyor ve ayrıca babamın kurallarını biliyorsun! Birisi görürse ne olacağı belli! Hem de düşman krallığın biri olabilir!" Okşan bu muydu? Okşan dudak büzerek abisine baktı. "Abi tehlikeli olduğunu biliyorum ama ormanda yerde yatıyordu, hasta gibiydi. Onu orada bırakamazdım.. halk bizim için çok önemlidir. Babam belki ceza verir ama bu sebep sayesinde çok birşey olacağını sanmıyorum. Enazından kellisini uçurmaz." dediğinde dehşetle arkasından çıkıp ikisinin yüzüne baktım. "Kelle mi! Allah'ım ben nerelere düştüm böyle!" İkiside bana sorgular bir ifadeyle baktığı sırada birilerinin koşturma sesinin geldiğini ve "Kim var orada!" Diye bağırdığını duyduk. Okşan endişeyle koluma yapıştı ve abisine sadece "Abi muhafızı sen kontrol et. Sonra da odama gel!" Dedikten sonra koşturarak ilerlemeye başladı. Ben de peşinden koştum elimi tuttuğu için. Bir odanın önüne geldiğimizde içeri girdik ve kapıyı hızla kapatıp kilitledi. Elimi bırakır bırakmaz ondan uzaklaştım. Korkuyordum hepsinden. Bunlar beni ölüme götürebilirlerdi. O zaman ne yapardı annemler? Onlar bensiz yapamazdı ve bende onlarsız ama burada sanırım ölümle burun burunaydım. Okşan bana doğru döndü ve korktuğumu anlamış olacak ki yavaş yavaş yaklaştı. Önüme kadar geldiğinde sağ elini yanağıma attı, başını omuzuna doğru eğdi. "Korkma, sana zarar vermem de verdirmem de. Korkunç mu görüyorum? Herkes benden korkup kaçıyor.." dediğinde cevap veremedim ama başımı iki yana salladım. Ben ondan korkmuyordum aslında. Avukat olan birine göre fazla korkak bir mizacım vardı ve korkularımın arasında ölmek de vardı. Ölmekten deli gibi korkuyordum. Başımı salladığımda gülümsedi. Yavaşça elimi tuttu ve bizi ahşap, minderli eski koltuğa çekti. Oturduk ve bana biraz daha yanaştı. "Adım Okşan. Senin adın nedir?" Dediğinde kısık bir sesle "Ayşin." Çıktı ağzımdan. "Kafan karışık sanırım ayşin, sen bana anlat ben sana anlatayım.. böylece çözüme kavuşur sanırsam, değil mi?" Dediğinde tereddütte kaldım ama eve dönmek istediğim için başımı salladım. Kapı çaldığında kapıyı açtı, abisini içeri aldı ve kapıyı tekrar kapattı. İkiside dibime oturduklarında konuşmaya başladık. "Ayşin, nerede olduğunu biliyor musun?"diye sordu Tereddütle önce. Başımı iki yana salladım. Derin bir nefes aldı ve anlatmaya başladı. "Kristal krallıktasın." Dediğinde oflayarak yüzümü sıvazladım. "Krallık nasıl olur ki? Krallık demek saltanat demek ve bizim ülkemizde saltanat yok, ben nerelere geldim böyle.." diyip ellerimi yüzümden çektiğimde kaşlarını çattı. "Sen nereden geldin ve neden buradasın?" Diye sordu Barış. "Ben Türkiyeliyim ama sizin söylediğinize göre Türkiye diye bir ülke yok..." "Evet, yok. Olsa bilirdik." Kendimi emin olmak için çimdikledim ama rüya değildi. Sonra aklıma gelenle birlikte tereddütle ikisine baktıktan sonra o malum soruyu sordum. "Hangi krallık demiştiniz?" "Kristal krallık." 2x Hatırladığım bir bilgiyle yerime kazık gibi saplandım. Yüzyıllar önce Kristal krallık diye büyülü bir krallık vardı söylentilere göre. Ayrıca yine bu söylentilere göre bu krallık milattan sonraki ilk yıllara aitti! İnsanları ve olduğu yer ise zamanla evrimleşmiş ve bugünkü birkaç ülkenin toplamı haline dönüşmüştü ve onlar da zamanla ayrı ülkeler ve bizler haline gelmişti! Ben zamanda geriye mi gittim!? Yaşadığım şokla ağzımdan mırıltı şeklinde tek bir şey döküldü. "Siktir..."
🖤 Sahiden zamanda geriye gitmiştim. Yaşadığım şok sonrasında yaklaşık 1 saat kadar kendime gelemedim. Nasıl olduğunu sorguladım ki hala sorguluyorum ama 1 saatin sonunda gerçeği kabullenmiş, barış ve okşanla durumumu konuşmuştum. Şuan onlara güvenemezdim ya da onlar bana güvenemezdi çünkü iki tarafta düşman olabilirdi ama yinede güvenmem gerekiyordu onlara. Nereden geldiğimi nasıl geldiğimi nasıl bir hayatım olduğunu kısaca üstünkörü anlatmıştım bu yüzden. Beni ilk başta halklarından biri sandığı için normal karşılamışlardı ama gerçeği duyunca hem tırsmış hem de çok şaşırmışlardı. Anlattıklarımın sonuna geldiğimde Barış işleri olduğunu söyleyerek yanımızdan ayrıldı ama okşan merakla bakmaya devam etti. Konuştuğumuz sırada ondan da dinlemiştim. Mesela 18 yaşındaydı. Ailesinin son çocuğu ve tek kızıydı. 4 abisi vardı. En büyük abisi barış'ın dediğine göre bayhan abisiydi. Sonra barış sonra da ikiz abileri ıraz ile aras vardı. "Ayşin, avukatım dedin. Avukat tam olarak ne oluyor? Güzel bir iş mi? Senin zamanın nasıl?" Sorduğu soruyla gülümsedim. "Avukatı anlatmak aslında biraz zor. Kendisi de zaten zor ya gerçi. Şöyle söyleyeyim, avukat haklı ve ya haksız insanların hakkını arıyor. Hani sizin krallık tarafından belirlenen kesin kurallarınız var ya, bizde de ona anayasa deniyor. Anayasaya göre suç işleyen insanlar mahkeme denen yerlerde yargılanıyor ve suçsuz olanın hakkını savunuyor işte orada avukat. Tabi avukat sadece suçsuzları savunmuyor aslında. O kişiden kişiye değişir. Bu meslekte yani işte haklının yanında da olabilirsin haksızın da. Ben genelde haksızları savunmuyorum zorunda kalmadıkça. Onun dışında güzel bir iş bence, seviyorum ben." "Zamanını anlatmadın?" "Zamanım biraz kötü, anlatmam hoşuna gitmeyebilir." Bunu söylediğimde kaşlarını çattı. "Nasıl kötü? İnsanlar her istediğine ulaşmışlar. Daha ne istiyorlar?" "Herşeyi...bencillik çok arttı. İnsanlar iyilik nedir bilmiyor genel olarak. İyi insanlar hala var ama çoğu yok olmak üzere . Aç insanlar var, zarar gören ya da öldürülen insanlar,kadınlar, çocuklar da cabası. Bilim ilerledi ama o sığ beyinleri hala aynı yerde. Zaten bu yüzden anayasa, mahkemeler, avukatlar, savcılar ve birçoğu var." Söylediklerimden sonra ikimizi de sessizlik esir aldı. Ta ki kapı açılmaya çalışılana kadar. "Okşan! Derhal aç kapıyı!" Bağıran kişinin sesini duyduğunda okşan endişeyle ayağa kalktı ve bana döndü. "Iraz! Aramızda en manyak o. Seni görmemesi gerekiyor yoksa acımaz!" Bunun üzerine bende ayağa kalktım. Endişeyle etrafıma bakındım çünkü ölmek gibi bir niyetim yoktu. Zaten zamanıma dönmek için elimden geleni yapacaktım. Iraz deli gibi kapıyı yumrukluyor açması için bağırıyordu. O sırada arkada tahminimce aras'ın seslerini de duyduk. Biz ise onları dinlerken bir yandan da saklanacağım bir yer arıyorduk. "Iraz sakin ol! Bayhan abimi getirteceksin şimdi! Huzursuzluk çıkarma!" "Aras o kızı bu sefer kimse elimden alamaz! Laçin'e Diana ile konuştuğum hakkında birsürü şey söylemiş ve hiçbiri doğru değil!" "Emin misin?" "Aras sende germe beni, sinirimi senden çıkarmayayım!" Kapıya tekrar yumruk attı ve bağırdı. "Okşan!" "Bunu sen istedin! Kapıyı kırıyorum!" Endişeyle birbirimize baktığımız sırada okşan beni hemen yatağının altına itekledi ve o sırada da kapı gürültüyle açıldı. İçeri girenler tabiki arasla ırazdı ama onları göremiyordum. Ayakları gözüküyordu sadece. Onun dışında bende nefesimi tutmuş bekliyordum. Acayip stres olmuştum ve bu bende yan etkiler yapıyordu. Umarım onlar gidene kadar kendini göstermezdi. Iraz öfkeyle bağırıp okşan'a gitmeye çalışırken Uraz onu tutuyordu. Barış girdi daha sonra araya. Onu tuttular. Bir şekilde sakinleştirdiler fakat ben hala endişeyle ya görürlerse diye sessizce duruyordum. Şuan koltukta oturdukları için yüzleri görünüyordu ve ben görünür müyüm bilmiyordum. En sonunda oturup anlaştıklarından dolayı tam dışarı çıkmaya yöneldiler ki o dediğim yan etki olmayacak zamanda kendini gösterdi ve beni hıçkırık tuttu. Elimle ağzımı kapatıp sesi hızlıca kestim ancak hıçkırdığım için yatağın demirine çarpmama engel olamadım. Barış onları çıkaracakken ıraz da aras da durdu ve yatağın olduğu tarafa döndüler. Gözümü kapatmış olacakları beklerken gitmelerini umdum ama aksine gözümü açtığımda hizamda öfkeli iki çift gözle karşılaştım. "Sen de kimsin!" İşte orasını anlatmak zordu.
....................................
Evet, bölüm sonuu. Kısa gelebilir ama uzun olursa belki sıkar diye düşündüm. O yüzden atmak istemedim uzun uzun. Kristal krallık ve birkaç krallığın daha olduğu bir harita ve direkt Kristal krallığa özel bir harita çizmeyi düşünüyorum ama becerebilirsem. Eğer olursa buraya eklerim. Hepinize iyi günler zaman yolcuları. Şans yüzünüze gülsün ve benim yerime de bir kere de olsa gülümseyin gün içinde :)
|
0% |