Yeni Üyelik
3.
Bölüm

2. Kağıt Parçası

@writereco

Niana

İnsanlar kötü olanları sevmezler ama aslında hepsi kötüydü. Hepsinin sırları sakladıkları gerçekleri vardı... Babası tarafından terk edilen bir kızdım ben... Ne bir tutan oldu elimi, nede bir soran oldu halimi. Kendimden nefret ediyordum, herkesten nefret ediyordum. İnsanların beni anlamasını bekledim, bizim hayatımızın insanların hayatından farklı olduğunu anlayana kadar. Ben o gün bir söz verdim, hayatımın katili olan herkesin katili olacağım.

 

Liana bildiğimiz o prenses kraliçe olmayı hak etmiyordu... Sahte prensesler, gerçek kabusuna uyanınca anlar, kraliçeği...

"Al bunu şehrin ortasına bırak ve gel. Senin olduğunu anlamasınlar." Yıllardır tek destekçim olan kişiye bir emir verdikten sonra odama doğru ilerledim...

Yuna

En güzel günlerden birinde, neden hep felaket gelir? Liana benimde çocukluğumdu kimseye belli etmesem bile en çok ben arıyordum onu... Şuan elimizde tuttuğum o kağıt parçası beni gerçekten üzüyordu, felaket geliyordu. Gerginlik başlamıştı, ne olacağını bilmiyorduk. Edward'ın elinden kağıdı aldım ve okumaya başladım.

 

Vay canına gerçekten bu kadar hızlı mı unuttunuz, prensesinizi? Aa bu güzel, çünkü bu demek oluyor ki... Yapacağım şeyleri unutacaksınız. Oda güzelmiş, şimdi size bir soru beyaz mı siyah mı? İlk kişiyi siz seçin lütfen. Bu kağıdı yırtarak yere atarsanız siyah, yanınıza alırsanız beyaz. Hiç bir şey yapmazsanız ise Liana."

Hayatını bitirdiğiniz kız Niana

 

Okuduklarım sadece beni değil, Edward'ı da etkilemişti. Her ne olursa olsun Liana ölmemeliydi, o masum bir prenses. Sadece prenses onu kurtaracaktım, aşkın şansı onda olsa bile...

"Yuna bir şey yapmamız gerek. Böylece bekleyemeyiz." Edward sessizliği bozdu elimdeki kağıt parçasına baktım ve ardından ona, "Evet ama düşünmeden hareket etmemeliyiz. Edward neyi seçeceğiz siyahımı beyazı mı?" sorduğum soru beni çok korkutuyordu ben siyahı veya beyazı seçip seçemeyeceğini bilmiyordum ne yapacağımı da bilmiyordum benim tek inancım ve güvencim kendimeydi.

 

"Yapamayız Yuna, yapamayız güzelim. Seçemeyiz kimseyi..." söyledikleri karşısında şaşkın bir ifade ile ona doğru baktım. Şaka mı yapıyordu? "Sen ne diyorsun, Edward? Liana'nın mı ölümünü seçmek istiyorsun? Sen ne yapmaya çalışıyorsun." Sözlerime aldırış etmedi ve elimdeki kağıdı aldı, kağıdı yırtmadan hiç bir şey yapmadan yere attı. 'Eğer hiç bir şey yapmazsanız Liana' Aklını kaçırdı herhalde, tam yere doğru eğilecektim ki..

 

Boynumda bir el hissettim, Edward'dı. Ne yaptığına anlam veremedim. "Edwa-" sözümü kesen şey onun parmağıydı, işaret parmağıyla bana sus işareti yapmıştı. Aramızda mesafe kalmamıştı, nefesini hissedebiliyordum. Yaptıklarına anlam veremiyordum.

 

Aramızda hiç mesafe kalmamıştı, gözlerim istemsizce kapanmıştı. Dudaklarının imzasını hissediyordum, her zerreme kadar. Bunu istiyordum ama istemiyordum da şuan bu dakikaların seçmesine anlam veremiyordum. Geriye doğru çekildi.. Bağırarak, " Yaptığın öldürdüğün hiç kimse umurumda değil, Niana cadısı. Ben kraliçemle mutluyum. Prensese gelecek olursak iyi şanslar." Kelimeleri beni şok etmişti.

 

Elimi tuttu ve arabaya doğru ilerledik. Tam yanıma oturdu, bana baktı. "Edward sen az önce ne yaptın? Anlıyorum Liana'ya aşıksın ama benim duygularımla oynayamazsın. Birlik olalım dedik, bulalım dedik. Herşeye tamam dedik ama sen benim sana olan hislerimi biliyorsun ve sen bana ümit veriyorsun. Yapma bunu bize.." çaresizce kelimeler ağzımdan dökülüyordu.

 

Benim ona karşı hislerim vardı. Ben herşeye hazırdım, çalışıyordum. Onun için canımı bile feda ederdim ama beni hem çok kırıyor hem de çok mutlu ediyordu... Aşk ve hoşlantıyı birbirine karıştırmak istemiyorum.

 

"Haklısın, Yuna. Fakat inan bana duygularınla oynamayacağım, çünkü bana yardım edersen senin yerine Liana geçemez zaten.. Sen benim karım olacaksın, Liana'yı bulsak bile... O sadece bu halka geri dönsün yeter, hayatımdaki kadın sen olacaksın. O öpücük gerçekti." kelimeleri ile beni buz kesiyordu, seviyor muydu beni? Oyun mu oynuyordu bana? acımasız mıydı?

 

"Pekala ama o kağıda hiç bir şey yapmadın, Liana'nın ölümünü seçtin. Şimdi ne yapacağız?" gülümsedi ve konuşmaya başladı.

 

"Bende tam ondan bahsedecektim, öldüremez onu sadece zarar verebilir bana kanıt vermesi gerekiyor. Bunu ben hallederim, sen Liana'nın yerini bulmaya çalış. Aynı zamanda da düğün hazırlıklarına..." Şaşırmıştım benim düğünüm vardı hem de damat Edward olacaktı. Onu çok seviyordum ama o aşkımın yarım kalacağına beni inandırmışken onunla evlenmek ne kadar doğru?

 

Evimin önüne geldiğimde onlardan ayrıldım. Bahçeye girmeden önce arkamı dönüp ona el salladım o da bana el salladı. Eve doğru ilerledim ve niyahet girebildim. "Yuna bebeğim neler olmuş? O kadın sana nasıl tokat atar. Kraliçe seçilmişsin o kadar mutluyum ki." Annemin soru yağmuru başlamıştı ona aldırış etmeden odama çıktım. Beni sarsan duygularımla yüzleşmek istedim.

 

Ne yapacağımı bilmiyordum, ne olduğunu bilmiyordum. Sadece mutlu olmak istiyorum. Telefonuma gelen bildirimle irkildim.

Rayla; Yuna, acil son dakika haberlerine bakmalısın. Liana'nın görüntüleri çıkmış.

Ekranda yansayan bildirimle hemen haberlere baktım.

Liana prensese ok atılan bir görüntüde şüpheli ve sesi kimseye benzemeyen kişinin söyledikleri şunlardı. 'Arina Halkı uyanma vaktiniz geldi, çaldığınız hayatın kabusunu size yaşatmaya geldim. Bundan böyle her gün biriniz kaybolacak.' sözleri kullandı."

 

Nasıl, olur? Liana yaşıyordur umarım. Korkuyordum her şeyi kaybetmekten, Liana'nın yok olmasından..

 

Liana

Üç gündür bu pislik yerdeyim ve kimseden ses yoktu. Bağıramıyordum, eskiden sanatım olan müzikler artık kabusumdu.. Bu sabah uyandığım da acı çekeceğimi çoktan anlamıştım ellerimi duvara kelepçeli halde gördüm. Uykumdan yeni uyanmıştım, yine önümdeki kameraya baktım. "Uzun sürmese olur mu? Çünkü ben zaten ölüyüm. Beni rahat bırak artık, yalvarırım sana..." kelimeler boğazımda düğümleniyordu.

 

Kendi düşüncelerim ile kahrolurken içeriye yüzünde maske olan biri girdi, üzerindeki kostüm çok değişik ve tarif edilemeyecek kadar anormaldi... "Siz kimsiniz, bana bakın sakın dokunmayın bana!" kahkaha sesleri geliyordu... Acımasızdı, pislikti.

 

Çok geçmeden elindeki yayı çekti ve oku koydu. "Prenses bu senin ölümüne, hahahaha." diyerek oku fırlattı. Tam karnımda bir acı hissettim sanki sadece bir ok değil de beni öldüren bir yaraydı... Aynı oku sonra bacaklarımda, kollarımda ve vücüdümün her zerresinde hissettim. Gözyaşlarım kendileri akıyordu.

 

Onlara çare yoktu, savunmasızdım. Baygınlık geçirmiştim. Hayatımda o kadar sorun varken kaçırılmak benim hatam değildi. Kurtulmayı değil, ölmeyi diliyordum ama bu iyiliği bana çok görüyorlardı. Ne yapacağımı bilmiyorum, Yuna ile oynadığımız oyunları hatırlatarak kendimi rahatlatıyordum. O kadar çok acı çektim ki... Hala dinmemişti... 7 saat geçmişti.

 

Kendi yaralanma görüntülerimi izletiyorlardı bana...

"Niana sen neden kılıcı saplamak yerine oku seçtin?" gerçekten bunu merak ediyordum. Herşeyden çok hem de.. "Ölmeni istemiyorum, Liana. Acı çekmeni istiyorum." dedi ve ekledi. "En azından bir süre."

 

Yuna

Rayla; Buraya gelmen lazım konuşmalıyız gelinlik seçelim.

"Tamam peki geliyorum."

Rayla'nın yanına gitmek için hazırlanmaya başladım. Kırmızı bir elbise, beyaz incili bir toka ve topuklu ayakkabı ile gold çanta seçtim. Hazırlandıktan sonra araba ile şehrin en güzel vadisine gittik. Çok sessiz ve sakin bir yerdi, burayı Rayla seçmişti. Geldiğimde Rayla yoktu, bende geç geleceğini düşünerek onu aradım.

"Alo Rayla, ben geldim hayatım."

"Alo canım bende geliyorum şimdi nerden geleceğimi ayarladım da hadi bay." bir anda telefonu kapatmıştı arkamı döndüm ve gökyüzünden düşenle yerimden sıçradım. Çığlık attım, kendime engel olamıyordum.

"Rayla, Rayla bu nasıl olabilir." Rayla ile saniyeler önce sesli konuşmuş olsam bile arkamı döndüğüm anda gökyüzünden cansız bedeni düşmüştü, hemde kanlar içindeydi... Yanında bir not vardı...

 

Umarım mutlu olursun Yuna, düğün hediyemi beğendin mi? Liana verdi gibi düşün ama ben Niana mutluluklar. Aaa bu arada bu cesedi Edward'ın bahçesine göm, yoksa sıradaki Edward olur."

 

Yani o ilk kurbanını benim kuzenim mi yapmıştı? İlk benim kanımımı almıştı? Orada ona haykırırmışçasına bağırdım.

"Ben Yuna Gedwon ve bu yaptığının intikamı senin canın olacak, ucube!" Gözyaşlarım birer birer dökülüyordu. Fakat beklemediğim bir şey daha vardı Liana karşım da duruyordu.

Ölüm kurtuluş değil kısa bir kaçamaktır, prenses.

 

Loading...
0%