@writerladyy
|
Cam kenarına geçerek sigaramdan olabildiğince duman çekerken sessizliğin içersinde ayak sesleri duyulmuştu. Duymazlıktan gelerek bakışlarımı bir noktaya sabitledim. Ayak seslerinin durmasıyla “ Ozan! ” Diye ismimi telaffuz etmişti gelenlerden biri. Cevap vermeyip de durmuştum. “ Ozan! ” Diye ismim tekrar edilince kafamı çevirip baktığımda karşımda bana deli gözüyle bakan bir doktor ve hemen yanında da yakın arkadaşım Ali vardı. Kardeşim dediğim insan.
“ Doktorluk bir durumum olmadığını söylemiştim ” diyerek bakışlarımı dışarıya çevirmiştim. “ Elbette öyle Ozan Bey, ben sadece öyle konuşmak için gelmiştim sohbet amaçlı ” diye doktor devreye girmişti. “ Benim konuşacak bir şeyim yok doktor ” demiştim kafamı çevirip de gözlerinin içine bakarak. “ Ben sizi yalnız bırakayım ” diyerek Ali odadan gitmişti ve doktorla başbaşa kalmıştık. “ Otursana doktor ayakta kaldın ” demiştim sigaramdan son dumanı soluyup da kültabağına söndürürken. Öylece kenarda durmuş beni seyrediyordu. Gülümseyerek konuşmaya başlamıştım, sohbet etmek istememiş miydi benimle? Edelim bakalım.
–“ Bazı geceler suya karışıp erimek istiyorum Doktor Bey. Sorunum bu. ” –“ Nasıl yani? Hangi geceler peki? ” –“ Böyle geceler! ” –“ Nasıl öyle, açın biraz? ” –“ Kimsenin beni anlamadığı, kimseye kendimi yakın hissetmediğim, dahası kendimi bu dünyaya ait hissetmediğim geceler! Mümkünse herkesten uzak olayım, herkesten! ” –“ Ne hissediyorsunuz o zamanlar? ” –“ Hiç, hiçbir şey! Uzaktan seyrediyorum sanki olan biteni. Ben uzaktayım ve dünyayla içindekiler yıldızlar kadar yakın. Ya da çok şey. Ne bileyim hani, insanın dişi zonklar, derler ya kabir azabı gibidir o tür bir sızı. Sonra kafasını kaldıramayacağı bir baş ağrısı hasıl olur, yataktan çıkamayacak derece çok üşütmüştür, tir tir titrer. Biraz öyle. Biraz da; kan bağı olan kim varsa kaybetmişsinizdir gibi, derinden sarsıcı bir acı saklarsınız içinize. İnsanlar, size eften püften sıkıntılarını anlattıkça onlardan sıkılırsınız, çünkü yeryüzündeki bütün acıları çeken bir mıknatıssınızdır. Bunun bilincinde olmayanlar, car car konuşurlar, dudakları kıvrım kıvrım toplanır, büzüşür, açılır. Anlattıkça hırslanırlar. Efkarlanırlar. Yok sevgilisi terk etmiş de, yok bir yığın borcu varmış da yok biriyle tanışmış da ya da üniversiteyi kazanamamış veya işten çıkarılmış falan filan işte. Sonra adınızdan başka hiçbir şeyinizi bilmeyenlerin takındığı garip, abuk subuk tutumlarıyla karşılaşmak beni öldürüyor. Tahammül edemiyorum internet peydahlandığından beri, bu tür zavallılıklara. Akşam karnımı doyurmuş muyum? Bilmiyor da, hakkımda ahkam kesmeye çalışıyor! Off… Neyse, bir sigara yakabilir miyim yanınızda? ” –“ İnsanları fazlaca önemsiyorsunuz? Kapalı alan içilmiyor burada! ” –“ Olsun, mazur görün bu seferlik. Ha aklımdayken, bilakis, zerre kadar önemsemiyorum. İnanın sıkıntıdan patladığım için insanların hayatına uzaktan şöyle bir gözüm çarpıyor. Beş dakika zor duruyorum. Yolda, bir kafeteryada, barda, ya da iş yerinde de durum aynı. İnsanların dayanılmazlıkları beni boğuyor. Böyle konuştuğuma bakmayın lakin anlayabiliyorum da, insan; kendi isteği dışında gözlerini açtığı bu dünyada yaşamaya karar verdiği gün boş vermiştir zaten her şeyi. Kelebek misali. Yarın için çok geç ve her şey boş! Hayatlar, içi dolu sanılan hayatlar, aslında birer çöplükten ibaretler. Her gün düzenli yemek yemek için çalışıyor ve yemeğin sonunda tabağımızdaki artıkları çöpe döküyorsak; ekmeği, suyu, sigarayı, alkolü, taze fasulyeyi, deterjanı tüketiyorsak, öyle tüketiyoruz günlerimizi de! ” –“ Ne zamandır bu böyle? ” –“ Aklım ermeye, her şeyi anlamaya başladığım günden beri… ”
Muzaffer SARAY Ruhumdan Bir Parça - kitabından.
Yüzüme aval aval bakmıştı. Kafamı iki yana sallayarak bakışlarımı dışarıya çevirmiştim ve “ ahh doktor ben deli değilim siz çok akıllı davranıyorsunuz o kadar ” demiştim. Paketten bir sigara çıkartırken “ içmeseniz ” demişti. Gülümseyerek sigarayı dudaklarımın arasına almıştım ve ateşledikten sonra dumanı iyice soludum.
“ Neden? Sizde mi öldürdüğünü düşünenlerdensiniz? ” Diye sormuştum dumanı yüzüne doğru solurken. Öksürmeye başlamıştı ve “ hemen öldürmese de yavaş yavaş ” diye konuşmaya başlamışken lafını kesip de “ kusura bakma doktor lafını kesiyorum ama bunları biliyorum. Şimdi sigarayı bırakta böyle nereye kadar gidecek onu söyle? Mevzumuz sigara değil bilirsiniz ” diye sormuştum. Susup da bir şey diyememişti. Kafamı sallayarak “ bende öyle düşünmüştüm ” demiştim ve “ yalnız kalmak istiyorum ” diye eklemiştim sözlerime. “ Ama konuşuyorduk ne güzel ” derken lafını kesip de “ hadi doktor hadi bu kadar konuşma yeter. ” Demiştim. Toparlanıp da ayaklanmıştı ve tam bir şey diyecekmiş gibi olmuştu sonrasında vazgeçmişti. Kapıdan çıkmak üzereyken “ bir daha ki sefere buralara kadar yorulmayın doktor. Zira boşa gelmiş olursunuz. ” demiştim ve sigaramdan soluk almıştım. Kapının sesini duymamla birlikte “ benim ilacım siz değilsiniz ” diyerek dumanı solumuştum.
Neden ilaçlara ihtiyacım olsun ki onun gözbebeklerinde her derdin dermanı varken. Neden doktorların o ilaçlarına ihtiyacım olsun?
YN: Yara / Raviş 🎵
|
0% |