@writerladyy
|
Uzun bir aradan sonra tüm cesaretimi toplayarak elime telefonumu alıp da “ Nasılsın ” diye mesaj atmıştım. Birkaç dakika sonra mesajıma cevap vermişti ve konuşmaya başlamıştık, soğuk bir şekilde.
–Nasılsın.
–Neden mesaj attın?
–Seni özledim.
–İçki mi içtin sen?
–Sensiz yapamıyorum.
–Sarhoşsun.
–Sana aşığım.
–Ne dediğini bilmiyorsun.
–Seni sevdiğimi herkes biliyor.
–Bu çok saçma.
–Ben seninle saçmalamayı seviyorum.
–Neden içtin?
–Sana kavuşmanın başka yolu yoktu. İntihar edecektim fakat benim olduğum cennete gelmek istemezsin diye düşündüm. Cehennem de yanmana razı olamadım. Bu yüzden içtim.
–Sen tam bir salaksın.
–Biliyorum, hiçbir insan sana sahip olmak isteyecek kadar akıllı değil zaten.
–Uyumayı dene.
–Rüyamda elini tutabilecek miyim?
–Hayır.
–Ama bu sefer biraz hızlı davran olur mu? Yarın erken kalkmak zorundayım, elini tutmadan uyanmak istemiyorum.
–Erken kalkıp ne yapacaksın?
–Sana hesap vermek zorunda değilim.
–O zaman bende seni sevmek zorunda değilim, ısrar etme. Anladın mı?
–Yarın sabah erken kalkacağım, çünkü hiç kimsenin benden önce uyanıp seni aklına getirmesini istemiyorum. Erken kalkacağım, çünkü bu konuşmadan sonra bileklerimi kesip, sabahki kahvaltı tabağına koyacağım. Evet, doğru, sana hesap vermek zorunda değilim, mecburum. Lütfen kız bana, sinirliyken çok tatlı oluyorsun.
–Ne dememi bekliyorsun? Sen tam bir şapşalsın.
–Bir şey söylemene gerek yok, sadece susma yeter.
–Peki. Daha sonra konuşalım bunları, kendinde değilsin.
–Kendimde değilim, sendeyim.
–Tamam, hadi uyu şimdi. Her şey için teşekkürler.
–Ne demek, yaptığın hiçbir şey için rica ederim. Söylediklerimi unutma lütfen olur mu? Bu gece acele etmen gerekiyor.
–İyi geceler.
–İnşallah..
Sordum sen gidince kendime, “ Gitmek mi zor, kalmak mı? ” diye. Bir cevap bulamadım ne kadar düşündüysem. Hâlâ seninle yaşıyor gibiyim. Her cümlem yine seninle bitiyor. “ Alıştın mı bensizliğe? ” ya da “ Unuttun mu beni? ” diye sorsan. “ Sorma! ” derdim ya da, “ Sen sor ama anlatamam, olmaz bu acının özeti. ” Ama biraz açıklayabilirim aslında. Sen bir bıçak değildin ama dokunduğun kalbimden bir parça kestin attın giderken. Dokunduğun o göğüs kafesimin tam ortasında bir yerler kanıyor. İstersen biraz daha anlatırım sana.. Gecelerim sensiz geçmesin diye dua ettim çok zamanında. Sen rüyama girersin diye uyuyamıyorum şimdi. Biliyorum ki artık yalnız olmaya alışmalıyım. Kendimi kandırmaya çalışsam da yalnızlığım bile seninle. Önce sesin geliyor kulağıma, “ Seni seviyorum.. ” diyor. Aklımın boş odalarında yankılanıyor. Eskiden hepsi seninle dolu olan bu aklımın her bir odasının duvarlarında bir mahkûmun yaptığı çetele hesapları var sanki. Sensiz harcanan her günü duvara bir çizgi halinde kazıyor. Günün ilk ışıklarını bekliyor, ufak penceresinden sızan ay ışığıyla. Sonra hayallerimle kendimi avutmaya çalışsam bile gözlerini gözlerime değerken hissediyorum. Eskiden bana bakmasını istediğim bir çift göz, şimdi gecemi cehennemden gelen kor parçalara çeviriyor. Yüreğimi yakıp geçiyor. Yüreğimde bir ateşten kor yanmaya başlıyor ağır ağır. Bilirim ki bu yangın küle dönüşene kadar yanar. Bu esnada kalbimden kopup kanayan yerlerdeki boşluklar asla dolmayacak. Sonra anlıyorum ki bu hayat sensiz bana düşman. Bu gece hayat bana pusu kurmuş ve ben bu gece hayatın menziline girmişim. Hayat acı verecek silahlarının namlularını bana çevirmiş tetikte bekliyor sanki. Göğsümün ortasında kanayan kalbimin farkındayım sonra hayat da fark ediyor. Zaten hayat ağır ağır bir ölüm olacağını biliyor. Sonra yavaş yavaş geceyi sabah ederken acının yüzümde bıraktığı belirgin çizgilerle güne başlıyorum. Bu acılar beni çok zorlasa da ağlayamıyorum. Ağlayamaz insan bazen içime akar gözyaşları. Ama sen gittiğinden beri bilmelisin ki içimde gözyaşlarımdan yapma okyanusum var. Döndüğünde bana bıraktığın bu acılar seni boğmasa da içimdeki o okyanus boğar. Bir yanı ateş bir yanı su şu vücudumun.. Bu bir imtihan biliyorum. Varlığın canımı yaksa da yokluğun kahredip yakıyor kalbimi. Sonra odamın penceresini açıp temiz havayı içime çekiyorum. İstanbul bugün yine bana sen kokuyor. İçime çektiğim oksijen benim kalbimdeki alevi canlandırıyor. Tam acıdan kıvranırken gözüm resmine takılıyor ve ben içime akan gözyaşlarımı tutamıyorum. Akıp giderken kor hâline getiriyor kalbimi. “ Yok! ” diyorum. “ Bu sefer teslim olmaya, bu hayatı bir kez daha galip gelmesine izin vermek. ” Derin bir nefes daha çekiyorum bu sen’li İstanbul havasından, bu sefer yanacak bir şey kalmadığını anlıyorum. İçimde yanan kalpten geriye biraz kül kalıyor geriye ve diyorum ki: “ Küllerimden doğma vakti şimdi. ” Ama biliyorum ki canımı yakan bu yalnızlıktan beni bir sen kurtarırsın… Ben seni sevecekken, sen seveceğim yerlerden kırıktın. Yine de sevmeye devam ettim; öyle çaresiz öyle mecbur ama asla, öylesine değil.
YN: Gülüşünü anlattım / Emar 🎵
|
0% |