@writerladyy
|
Ya seni göğsümdeki acıyla yaşatacağım ya da sen göğsümdeki acı olarak kalacaksın. Bu defa kanayan dizlerim değil, ruhum. Sevgilim, sen ‘anlayamamak’ gibisin. Bende seni hiç duyulmamış en eski sözler ile yıkamak istiyorum. Geçmişin kirini lekesini gözlerinden süzülen yaşlara adayıp ellerimle silmek istiyorum bir daha izi dahi gözükmemesi için. Geçmişini en geç tarihle temizlemek, kimsenin duymadığı onca güzel tabirleri seninle görüp geçirmek istiyorum. Üzerine titreyen ellerimi, bir kere ellerinle tanıştırsana. Korkularım var senden yana. Korkarak bakıyorum sana, ne olur anla. Sen bakılıp, iç geçirilecek en güzel şeysin. Gözü açık, canı yanan bir beden bıraktın ardında. Sen gülünce, geçecek şeyler var. Kendimi, kelimelerle değil de seninle ifade ediyorum. Haklı sebeplerim var mesela, ilk sen gittin. Tamam, ilk giden ben olabilirim ama ben geri geldim. Bu gitmek sayılmaz değil mi? Tutuştuğum ilk yangınım Tutunduğum ilk dalım Sığındığım ilk insan Kaybettiğim çocukluğum Sana bir yerlerde rastlayacağım hissini seviyorum. Ulan gün ağarınca da aklıma geliyorsun, bu nasıl ağrı. Beni, dizlerimin üzerine çökmüş boynum yere eğikken gördün. Sonra beni görmezden gelip; içime, dizlerinin o acıyı kaldıramayacağını bildiğim hâlde çöktün. Perişanım ve sensiz geçen günler gerçekten dar geliyor. ‘Bir daha da bu konuyu konuşmayacağız’ dediğim her an aslında hiç konuşmadığımız, ama hayal meyal sesini gaipten duymalarım aklıma gelmeden önce, boğazıma diziliyor. Canım çok yanıyor ama belli etmiyorum. Canım çok yanıyor ama gülüyorum Canım çok yanıyor her saniye ama ağlayamıyorum Canım çok yanıyor ama kimseye anlatamıyorum Sana karşı bir rezervasyon içindeyim. O kadar zor durumdayım ki, ne istesen kabul edecek kadarım. Ama bu sefer lütfen gitmeyi isteme. Yoruldum. Bu sefer gözyaşların hiçbir şeyi değiştirmeyecek. Sen benim mektuplarımı okuma, Ahu ile Ecevit gibi olmayalım canın acır. Ben seni annem gibi sevdiğimi yüzüne de söylerim sen yeter ki incinme. Beni bekletecekmiş gibi baktın, kandım. Bekle deseydin, donakalırdım orda gel desen, yollara atılırdım. Onca derdin arasından gülüyorsun. İçimdeki, ikinci sesim, İçimdeki, ilk iç çekişim, İçimdeki, son nefesim, Kendime, seninle çok güzel bakıyorum. Sanki hayatının tamamında ona yer vermişsin de, o seni kör bir kuyunun başında bile beklememiş gibi. Sanki sen hep ellerini uzatmışsın da, o seni hep bir yerde bekliyor gibi görüp neden oralara dalıp gittiğini hiç sormamış gibi. Sanki sen o yanarken üzerindekiler ile onu sarıp sarmalamışsın da, o hiç içi yananına rast gelmemiş gibi. Sanki sen onu sonu görülmeyen bir uçurumun eşiğinden kurtarmışsın da, O, fazla derin değil ‘gülse boğulacağın kadar’ bir alana sıkıştırmış da seni, boğulduğunu dahi anlamayıp gülüp geçmiş ve sen onun gülüp geçmesinden bile bir anlam çıkartıp, can çekişmişsin gibi. Yan yana geçen geceler unutulup gidiyor mu bilmiyorum ama.. Ayrı ayrı, hele ki aklına hiç gelmeden geçen geceler hiç unutulmuyor.
YN: Hatırla Mektupları / Cihan Murtezaoglu 🎵
|
0% |