@writerladyy
|
**** İçim acıyor... Bu yazıyı sana gece saat 03:00 sularında yazıyorum. Azat et artık beni diyosun ve bende seni ısrarla dediğinden mahrum bırakıyorum. Özür dilerim be sevgili sadece seni ne kadar çok sevdiğimi gör diye yapıyorum bugüne kadar yaptığım şeyleri... Ölüyorum be her geçen gün ölüyorum. Seninle bu kadar imkansız olmak içimi çok acıtıyor. Sahiden sevmedi mi diyorum hiç mi sevmedi öylece hayatından geçip gittim mi diyorum ve cevabı aklıma geliyor sessizce gözyaşlarımı siliyorum. Ölene kadar sevicem dedin sen beni daha yaşarken sevmiyorsun be kadın. Seni hem çok istiyorum hem seni sevmeye gram hevesim kalmamış o nasıl bir ikilem beni ne kadar çok yoruyor senin haberin var mı? En çokta seni içimde saklıyorum kimseye anlatamıyorum çünkü sen benim ilk yenilgimsin içimi ilk acıtan bana ilk aşkı öğreten insan. Senin beni severken nasıl yaktığını anlatamıyorum kimselere. Kalbim artık evin değil gelme. Bende senden öyle bir vazgeçeceğim ki sessiz güpegündüz, uluorta, ağlayarak, ölerek.. Sanırım biz bu hayata birbirleri canımızı yaksın ve sonrasında eden bulur lafı yerini bulsun diye geldik. Birileri canımızı yakacak sonrada canı yanacaktı. Tamam da biz kimsenin canını yakmazken neden canı yanan hep biz olduk? Ne ettik de bunu bulduk?
Bu Allah'ın bize ya da başkalarına, kime olduğunu tam bilmiyorum ama bak belanı verdim deme şekliydi.
Sabah olmak üzere, yine oturuyoruz yokluğunla karşılıklı… En çok dertleştiğim kişi var karşımda. Her şeyimi paylaştığım, en sevdiğim hatta ve hatta taptığım. Odada derin bir sessizlik, bir şeyleri anlatmak için illa konuşmak gerekli değil ki zaten. Asıl konuşmadan birşeyleri anlıyorsanız ne mutlu size. Tam karşımda, bana bakıyor yokluğun. Öylesine saf, öylesine güzel ki; seni aratmıyor bana. Aratmıyor dediğime bakma, göz kapaklarımı kapattığım da bile seni arıyorum. Anlatıyorum yokluğuna, seni ne kadar çok sevdiğimi ve senden bir türlü vazgeçemediğimi. Aynı bir meleğe benziyor diyorum, gülümsediği anı hatırlayarak hayatta kaldığımı söylüyorum ona. Zamanla unutulur dediler, hep böyle avuttum kendimi. Zaman, seni unutturacağına kendini unutturdu. Geçen vaktin bir anlamı yokmuş sen olmayınca. Hep bir boşluk, ötesi yok. Boşluklar içersinde yer doldurmaya çalışıyorum, onu bile yapamıyorum. Tutuyorum elini, yokluğun bana tebessüm ediyor. Senin gülümsemeni andırıyor, şimdi fark ettim. Zaman geçiyor, güneş çıkmak üzere. Ben hâlâ bakıyorum ona. Gözümü bile kırpmıyorum birkaç salise göremem diye. Beni asla bırakmayacağını biliyorum, zaten hep vardı yanımda. Hep bana eşlik etti yokluğun. Her ağladığımda gözyaşlarımı sildi. Dayanamıyorum artık, söylüyorum ona. Daha fazla olmuyor diyorum, bunca acı yeter diyorum. Sadece susuyor, teselli edemiyor çünkü hiçbir şeyin düzeleceğine o da inanmıyor. Yine ağlıyorum. Gözyaşımın yere düşmesi, sessiz olan odada yankılanıyor. Aynı seni görünce kalbimin attığı sesin şiddetinde. Saçlarımı okşuyor, yeniden gülümsüyor bana. Güneş çıkıyor tepeye, yalnızca dışarıyı aydınlatıyor. Odam çok karanlık, sen olmadığın sürece aydınlanmayacak biliyorum… Derin bir iç çekiyorum kendi kendime. Ama iyi hissetmemi sağlayan bir şey var, şuan da huzurlu bir şekilde uyuduğunu biliyorum. Yatıyorum bende, yokluğuna iyi geceler dedikten sonra. Gerçi geceden eser yok, sadece odamın karanlığından öyle sanıyorum. Yastığa bir gün seninle baş koyacağımı hayal ediyorum. Hafif bir tebessüm beliriyor yüzümde, hayali bile güzel diyorum yokluğuna fısıldayarak. O da tebessüm ediyor bana. Gülümse sevdiğim kadın, gülümse. Sen gülümse ki dünyam aydınlansın. Sen gülümse ki çiçekler açsın. Ve sen gülümse ki, kalbimin atışı durmasın…
Dört duvar arasında içim daralıp da nefes alamayacak gibi hissetmiştim. Odadan kendimi atmakla kalmayıp da evden de dışarı atmıştım kendimi. Daire kapısından adımımı atmamla Albayla karşılaşmıştım. Gözlerimin içine derinlemesine bakmıştı. Bakışlarımı kaçırarak yanından geçip gidecekken sesi duyulmuştu ve...
–“ İnşallah toparlarsın be evladım ” –“ İnşallah sen toparlarsın Albay’ım… Parçalarımı yani. ”
**** YN: Beni vurup yerde bırakma / Emre Aydın 🎵
|
0% |