Yeni Üyelik
42.
Bölüm

•••• Bölüm 41 🍷🚬

@writerladyy

 

 

Bir hüzünlü şarkı çalarken seni anımsatan sözlerin ardından kesilen nefeslerim, her gece seni hatırlamak istemeyişime rağmen inatla aklımdan çıkmayışların sonrası ağlamaktan kızaran gözlerim ve arkadaşlarla ettiğim sohbetlerin arasında adının geçmesiyle kesilen nefesim, dolan gözlerim, karşımdaymışsın gibi atan kalbimi susturmak için her seferinde kendimi dışarda bulmalarım... Yolda kulaklıkla dinlediğim müziğin yerine silmeyi unuttuğum ses kayıtlarının başlaması; önce sesin sonra sözlerin ve yıkılışım bir kaldırım kenarına. Sen bunları bilmeyebilirsin. Bilmeyişin yakmazda canımı, olanlara rağmen aklımdan çıkmayışına dayanamıyorum. 🍷🌙

 

Ay demek gece demekti, gece sen demek. İki yıl boyunca hep geceye anlattım ben derdimi, ben anlattıkça o utancından daha da karardı... Belki o an aynı aya bakıyoruz diye düşündüm hep, ikimizde! Belki gece sana benden bir şeyler söyler, belki bir an aklına düşerim. Belki gözünde bir yaş ya da nefesinde bir hıçkırık olurum. Ben hep geceye seni anlattım, gecelerce... Sabahları erken uyandım, uyuyabildiğim gecelerin sabahlarında. Sabah rüzgarı sevginin habercisidir derler, o yüzden sabahları erken uyandım. Hep bir iz aradım bir umut, sen bilmezsin olmadığın bir dünyada güneş nasıl bir karanlıkla doğar. Sen benim hayatımın güneşi ol gündüzü ol ama hiçbir zaman gecem olma, çünkü geceler yalnızlığa özeldir.. 🌙🍷

 

*

 

“ Peki aga neden bitti? ”

“ Neden bittiğini inan bende bilmiyorum ”

“ Nasıl yani? ”

 

Soğuk ve sisli bir gündü, gökyüzü kapkara bulutlara bürünmüş içimde tarifi imkansız bir huzursuzluk vardı. Telefonum çaldı, arayan oydu ben İstanbul'a gidiyorum demişti, ama nasıl olur bir anda apar topar, bana bundan hiç bahsetmeden. “ Ama sana ihtiyacım var bugün buluşsak olur mu? ” diye sordum şuan vapurdayım dedi. Nasıl yani bana veda etmeden öylece gitmiş miydi? Son kez sarılmadan. “ beni öylece bırakacak mısın?” diye soramadım bile. Boğuk bir sesle peki diyebildim. Eve gittim sigara yaktım, ne var ne yok kırdım döktüm çok öfkeliydim, istediğim tek şey kimsenin uyandırmaya gücü olmayan bir uykuya dalmaktı. Aradan bir gün geçmişti ve o mesaj atmamıştı en son kendimi toparlayıp “ bitti mi sahiden de? ” diye sorabildiğimi hatırlıyorum. “ Evet” dedi. Sadece bu. Neden bana veda etmedin diye sordum, daha kolay olacağını düşündüm dedi. Tahmin etmiştim hâlâ bana aşıktı, yani en azından ben öyle sanıyordum. Günlerce tek damla yaş dökmedim, etrafımda onlarca üzücü olay oldu; ayrılıklar, hastalıklar, ölümler... Ama ben üzülemiyordum, hissedemiyordum işte. Daha sonra bunun depresyon olduğunu öğrendim. Fazla uzun sürmedi güçlüydüm çünkü, güçlü görünmem gerekiyordu. Her gece kafamı yastığa koyduğum zamanlar kalbimle bir savaş başlıyordu, güçlü olan o adam yastığa iki damla gözyaşıyla yenik düşüyordu. Zamanla alışmaya başladım, hatta geri gelmesini bile istemiyordum çünkü benim yine hayır diyemeyeceğimi ve onunda gidişiyle beni ıssız dipsiz bir kuyuya düşürüp kimsesiz bırakacağından emindim. Tam 3 ay sonra. O geri geldi, beni aradı ve konuşmak istediğini söyledi. Ne diyeceğini merak ediyordum, kabul ettim. Eskiden gittiğimiz bir deniz kıyısı vardı, kayalıklar falan kimselerin bilmediği. Orada buluştuk. Hep balık tutmak istemişimdir küçüklüğümden beri, yanında iki küçük olta vardı şaşırmıştım aslında. Ve o an ona duyduğum bütün öfkeyi, hırsı bir daha asla beraber olmayacağım dediğim palavra sözleri, bana yaptıklarını unuttum. Hiçbir şey olmamış gibi davrandım, biz böyleydik barıştığımız falanda yoktu. Aradan bir saat falan geçti. Kayalıkta otururken bana sarıldı. O kadar özlemişim ki onu, o sıcaklığı. Beni affet deyişi, yüreğime bir hançer gibi saplandı. “ Çok özledim seni, yapamıyorum. ” Zor tuttum kendimi ağlamamak için yine de bir damla yaş süzüldü gözlerimden. Görmesin diye kafamı eğdim. Onu affedemiyordum ama çok özlemiştim ne diyeceğimi de bilmiyordum, ne yapacağımı da. Sadece sarıldım, o anlamıştı zaten. Geri dönüşünden sonra sadece 2 hafta beraber olduk. Onun yanındayken huzuru bulmuştum. O yıkılan, mutsuz, içten içe yanan adam gitmiş, mutluluktan kanatlanıp gökyüzü semalarına yelken açacak bir adam hâline gelmiştim. O vardı, yüzü, gülüşü, gözleri, elleri, kokusu her zerresi ayrı bir huzur o kadın, vardı yanımda. Son vedasını yaparken; “ Madem gidecektin, neden geldin? ” ” bize inanmıştım ” dedi. Ulan madem inandın neden gittin diye hayıflandım bağırdım, çağırdım tartıştık. Ve gitti. Sonra anladım ki, her geliş aslında bir gidiştir, aslında bir sondur... Ben hâlâ onu çok seviyorum. Belki de sevdiğim anılarımızdır bilmiyorum.

“ Unuttun mu peki abi onu? ”

“ Unutmak, unutmak mı? Ben onu unutmak için sevmedim ki. Ruhumdan bir parça gibiydi, nasıl unutabilirim? Bu benim için mümkün mü? ”

 

YN: Journey / Mark Eliyahu 🎵

 

Loading...
0%