@writerladyy
|
Onun dokunuşları her zaman kendini bulutlarda hissettirirken bugün tüm vücudunu keskin bir bıçakla kesiyormuş gibi acıtıyordu. “ Ben... Ben istemiyorum. ” derken artık gözleri tutmakta zorlandığı damlaları bırakmıştı. “ Ne olur yapma! ” derken hâlâ çırpınıyordu.
Daha dakikalar önce kendini başka bir erkeğe vermiş bir kadının böylesine hırçın davranışları içini daha da öfkeyle dolduruyordu. Bu da dokunuşlarına yansıyor ve tuttuğu yerlerde gücünü dengelemesini zorlaştırıyordu.
Canı yanıyordu, kalbi ağlıyordu. Ama yine de mücadelesinden vazgeçmiyordu. Gözyaşları daha da şiddetlenmişti. Tutuşu o kadar sıkılaşmıştı ki, genç kadını üzerindeki adamı engelleyecek tek bir hareket yapamayacak kadar güçsüz düşürmüştü. Çaresizlikle kendini bıraktığında tüm hücreleri isyan hâlindeydi. “ Yapma aşkım… ” İçinde hissettiği umutsuzlukla gözyaşları daha da artmıştı.
Genç adam tüm düşünme yetisini bir kenara bırakmış gibiydi. Yıllardır özlem duyduğu bedene dokunurken, tek düşündüğü yıllardır yaşadıklarıydı. Tekrar öpmek için yüzüne yöneldiğinde ağzına gelen tuzlu tatla birlikte açmıştı gözlerini. Karşısında çaresizlikle gözyaşı döken kadının görüntüsü yüzüne tokat gibi inmişti. O an yapmaya çalıştığı şeyin dehşetini tüm çıplaklığıyla hissetmişti. Kendinden iğrenerek yataktan fırlarcasına kalkarken gözleri hâlâ yatakta çaresizlikle uzanmış ağlayan kadındaydı.
“ Lanet olsun sana da... bana da... bu aşka da… lanet olsun ” diyerek yatağın kenarına çökmüş kalmıştı. Sırtı yatağa dayalı, bacaklarını karnına çekmiş, kafasını da üzerine bırakmıştı. Tek istediği ona acı vermekti. O zaman neden kendi canı da yanıyordu. O zaman da dememiş miydi “ Bana dokunmanı istemiyorum. ” diye. O zaman kendini istemeyen bir kadının üzerinde ne yapıyordu? Nasıl kendini böylesine kaybetmişti? Bu kadar aşağılık bir yaratığa nasıl dönmüştü? Neyse ki çok geç olmadan kendine gelmişti. Aslında bu bile geçti. Kendinden iğrenerek ağzına geleni saymaya başlamıştı aşağılık nefsine.
Yaşadıkların şokuyla önce onun kalktığını anlamamıştı. Anladığında hemen yana kaymış ve bacaklarını karnına toplayıp, kollarıyla sarmıştı. Kendini değersiz ve basit hissediyordu. Bu kadar mı değersiz olmuştu onun gözünde... Bu düşünceler gözyaşlarını daha da artırmış, yaşama isteğini sömürmeye başlamıştı. Aynı anda çaresizlik, özlem, ümitsizlik, acı ve sevgiyle bulanmış ses kulağına çarpmıştı.
–“ Yıllarca senin sevgini unutmaya çalıştım. Ama ne gariptir ki, her kadında senin kokunu ve sıcaklığını aradım. Birine yaklaşsam, sanki sana ihanet ediyormuşum gibi yandı vücudum. Hiçbirine dokunamadım. Öyle senle doluydum ki, senden sonra hayat bomboş geldi… ”
Konuşmaya devam etmek için rahatlamaya ihtiyacı vardı ama bunu nasıl yapacağını bile bilmiyordu. Sıkıntıyla iç çekip sözlerin dudaklarından dökülmesine izin vermişti.
–“ Kendimi bıraktım. Sanki sen yoksan ben de yoktum. Günlerimin nasıl geçtiğini bile hatırlamıyorum. Çok sevdiğim futbolun bile tadı kaçmıştı artık. Yaşayan bir ölüden başka bir şey değildim. Sen beni istememiştin. Beni sevmeye layık bulmamıştın. Ben gelecek hayalleri kurarken, sen hiç benim geleceğim olmamıştın. Ama bu bile sana olan sevgimi içimden çıkaramadı. Seni sevmekten vazgeçemedim. İçimdeki duyguyu çıkarmaya çalışırsam, nefes alamayacağımı hissettim. Çünkü kalbimdin sen…”
Sözlerine gözünden akan birkaç damla eşlik etmişti. Elinin tersiyle silmiş ve ruhundaki yaranın dile gelişine izin vermişti.
–“ Bana o kadar emek veren ailemi senin için ne çok üzdüm ne çok kırdım. Sen beni seviyordun ve bir yanlış anlaşılmaydı her şey. Buna inanmak istedim ama sonunda beni sevmediğini anladım. Sevsen beni öyle bir başıma bırakmazdın. Ben senin saçının teline zarar gelsin istemezken, beni böylesine savurmazdın. Tek istediğim ortadan kaybolmaktı. Belki de bu yüzden bıraktım kendimi akışa. Yok olmadım… Tersine acım daha da artarak devam etti. Neyse ki, sevenlerim vardı. Pırıl’ın beni sarsması olmasa belki de istediğime ulaşır, kendi kendimi bitirirdim. Ailemin yüzlerindeki acı hâlâ içimde taze. Onlara, bunu senin bencilliğin yüzünden yaşattım. ” Sesi o zamanları hatırlar gibi sert çıkmıştı.
–“ O gün kararımı verdim ve kalbimdeki sevdayı sürgüne gönderdim. Beni istemeyen kadın için daha fazla yas fazlaydı. Bunu anlamam ne yazık ki uzun sürmüştü. Hayatıma yeni bir yön verdim ve senden olabildiğince uzakta olmak için Barselona’nın teklifini kabul ettim. Şimdi düşünüyorum da o kulübe gitmek hayalimdi ama ben oraya hayalimi gerçekleştirmek için değil senden kaçmak için gitmek istemiştim. Bana neler yaptığını görüyor musun? ” derken kafasını kaldırmış ve karşıda bir noktaya sabitlenmişti.
–“ Ama bende öyle yer etmişsin ki, gitmeden seni görmek istedim. Seni son kez görmek istedim. Mezuniyet gününde ortalıkta parıldıyordun. Uzaktan saatlerce seni izledim. Ben kendime her şeyi yasak etmişken, sen herkese en güzel gülüşünü dağıtıyordun. Güneş gibiydin. Sana uzaktan bakanı ısıtan ama yaklaşanı yakan… Yine de senin mutlu olduğunu bilmek bile iyiydi. Bu hain kalbim hep senin yanında oldu. ” derken eli büyük bir acıyla yanan kalbinin üzerine gitmişti.
–“ Geçen yıllar boyu seni unutmak için ne çok kadına dokundum. Tek derdim seni kendimden silmekti. Ama hiçbirisi seni öperken hissettiğim kadar yoğun bir duyguyu vermedi. Dokunduğum tenler, hissettiğim duygular, duyumsadığım kokular hep yabancıydı. Vücudum hep seni aradı. Sanki her birlikte olduğum kadınla senden intikam alıyordum. Oysaki senin umurunda bile değildim. ” derken yılların verdiği sıkıntıyla iç çekmişti.
–“ Aradan koskoca beş yıl geçti. Sana olan duygularımı dizginleyebildiğime inanmıştım. Ama ne oldu? Yine karşıma çıktın ve yıllar boyu oluşturduğum kalkanı tek görünüşünle yerle bir ettin. Seni orada gördüğümde yine senin büyüne kapıldım. Rüyadaymışım gibiydi. Hâlbuki kabuslarımın tekrar başlangıcıydı. Bana acı vermek ister gibi, yıllar boyu oluşturmaya çalıştığım sığınağımı da elimden aldın. Sana bakan herkesi yok etmek istedim. Sonra yine kayboldun. Ama seni bir kez görmüştüm. Peşindeki pervane gibi çekimine girmişken tekrar eski hayatıma dönemedim. Sırf seni görmek için yıllardır oluşturduğum prensiplerimden vazgeçtim. Hepsi sadece sana yakın olmak içindi. Kendime ne kadar kızsam da, her şeyi sadece beni sevmeyen biri için yapmaya çalıştım. ” deyip acıyla kafasını iki yana sallamıştı.
–“ Ian’ın senin sevgilin olduğunu düşündüğüm anlarda içimden taşan kıskançlığı engelleyemedim. Her hareketimle sana acı çektirmeye çalıştım ama en büyük acıyı her zamanki gibi ben çektim. Bunun böyle devam etmeyeceğini anladığımda da artık seni görmemeye karar verdim. Ama sen ne yaptın? Yine karşıma çıktın. Bu sefer daha da ileri gidip, sevgililerinle gözümün önünde flört ettin. Gözüme sokarcasına. Bu aşk beni nasıl bir hâle getirdi ki, biraz önce burada onunla olduğunu bildiğim hâlde seninle yatmaya çalıştım. Kendimden de, senden de, bu hastalıklı sevgiden de iğreniyorum. Elimde olsa kalbimi söküp, önüne atardım ama ne yazık ki, o kalple yaşamak zorundayım. Ve ne yazık ki de o kalp her hücresine kadar seninle dolu. Seni hâlâ bu kadar seviyor olmak gururuma dokunuyor. ” Elleriyle kafasını iki taraftan tutmuş ve sıkıntıyla kafasındaki ağrıyı engelleyebilecekmiş gibi sıkıştırmıştı.
Oturduğu yerden ayağa kalkmış ve yan tarafa attığı cekete uzanmıştı. “ Seni hâlâ çok seviyorum. Ve bu aşkla ne yapacağımı bilemiyorum. Ama bundan sonra tek bildiğim, seni tekrar görmek istemediğim. Bir daha karşıma çıkma! Bana karşı küçücük bir şey hissetmişsen bunu yaparsın. Bunu bana borçlusun … ” deyip arkasına bakmadan yürümeye başlamıştı. Kapıyı açmak için kulpu tuttuğu anda hayatının bir dönemini ardında bıraktığının bilinciyle sıkıntıyla iç çekip, çevirmişti kulpu. Arkasından hızla kapattığı kapıyla birlikte, hayatında bazı şeylerin eskisi gibi olmayacağını hissetmişti.
YN: Alma ahımı / Rubato 🎵
|
0% |