Yeni Üyelik
51.
Bölüm

•••• Bölüm 50 🍷🚬

@writerladyy

 

İşte o an doğru bir karar verdiğimi bir kez daha anlamıştım. Hayatımda aldığım yanlış karardan sonra ilk kez aldığım karardan pişmanlık yaşamamıştım. Beni sevenlerle birlikte yoluma devam etmiştim o gün.

 

Her akşam olduğu gibi masalını okumamla uykuya gitmişti. Gülümseyip de başına öpücük kondurmuştum. Üzerini örtüp de sessizce odadan çıkıp da balkona gitmiştim. Üzerime konulan örtü ile kafamı çevirip baktığımda Denizle göz göze gelmiştim. Teşekkür ederim, diyerek önüme dönmüştüm.

 

“ Güzel kadın ” demişti sessizliğini bozarak. Bir şey demeyerek gökyüzüne bakmaya devam etmiştim. “ Öktem! Sen sözünü tuttun kendini zorunlu hissetme olur mu? İstersen boşanabiliriz. ” demişti kararlı ses tonuyla. “ Bu da nerden çıktı şimdi Deniz? Öyle bir şey düşünmedim bile ” demiştim kafamı çevirip yüzüne bakarak. “ O kadını hâlen sevdiğini biliyorum Öktem. Bizim yüzünden ayrı kalmanızı istemiyorum o sana gelmişken ” demişti bakışlarını benden kaçırarak. Kollarından tutup da yüzünü bana döndürmüştüm ve gözlerinin içine bakarak

“ Hayır, Deniz yanlış biliyorsun. O yara çoktan kapanıp da kabuk tuttu bile. Gelişi o yarayı kanatır sadece iyileştirmez ” demiştim. “ Ben o defteri açmamak üzere tozlu raflara kaldırdım Deniz. ”

 

–“ Öktem! ”

–“ Kapandı dedim Deniz! Ben sana bir söz verdim “ ne olursa olsun sizi bırakmayacağım ” dedim. Benim evim de ailemde bir tek sizsiniz Deniz. ”

 

Gözlerimin içine bakarak inanmak istiyordu söylediklerime. Sözlerime hafif bir tebessüm eklemiştim saçların da elimi gezdirirken

“ hadi git yat uyu Deniz, saat epey geç oldu ” demiştim gözlerine bakmaya devam ederek. “ Ya sen? ” diye sormuştu tek kaşını kaldırıp da. Ellerimi kollarından çekip de “ bende birazdan gelirim ” demiştim gökyüzüne yüzümü dönerek. “ Peki, iyi geceler ” diyerek sessizce yanımdan ayrılıp da içeriye girmişti.

 

“ O kadın unutulmayı kendi seçti. Bende o kadın olarak kalacak yeri. ”

 

Yıldızın gökyüzünden kayışını gözümü kırpmadan izledikten sonra “ Kayıp giden bu yıldız gibi o da benim gökyüzümden kayıp gitmişti. Benim hayatımdan kayıp gitmeyi tercih etmişti. Şimdi tercihlerinin bedelini ödüyordu. ” demiştim dışarıda durmayı bırakıp da içeriye girerken.

 

 

Uzun zaman olmuştu o gideli. Ellerim titriyor, gözlerim doluyordu. İçim baştan sona sevdiklerimin cesetleriyle dolu bir mezar olmuştu. Ağzımda sigara, serseriler gibi sürte sürte ayakkabılarımı yürüyordum. Apartmanın kapısını açtım, merdivenlerden yukarı doğru yürürken başımı kaldırdım ve oradaydı. Ağzımda sigara, karşımda o. İnanamadım ilk önce. Yaklaştım. Ben yaklaştıkça kokusu burnumu sızlatmaya başladı. Hâlâ inanmıyor, aklımın bir oyunu olduğunu düşünüyordum. Dakikalarca hiçbir şey söylemedi. Bende söyleyemedim. Beni yalnızlığa terk etmiş, aylarca aramamış, nasıl olduğunu merak etmemiş bir kadına ne söyleyebilirdim ki? Kızgın olsam daha görür görmez kızgınlığımı dökerdim ortaya. Kırgındım. Çok kırgın. Burnum sızlıyordu. Ellerim yine titremeye başlamıştı. Nefes alışını duyuyordum. Gözlerimin dolmaması için elimden geleni yaptım.. Gözlerimi kapattım, yukarı doğru çevirdim yüzümü. Gözümden akan o tek yaş taşırmıştı bardağı.

 

–“ Neden geldin? ”

–“ Gelmemi istemedin mi hiç? ”

–“ Ben gitmemeni istemiştim. Madem gittin, gelmeyecektin. ”

 

Bir şey diyecek gibiydi, demedi. Şimdiye kadar tek bir kez yanımda sigara içmemiş kadın bir sigara çıkarıp yaktı. Sigara içişini izledim. Sigarası bitti. Kalktı, saçımdan öptü, sakallarıma dokundu ve gitti. Sonumuz güzel olsun derdim hep, sonumuzu güzel yazdı. Şimdi tek istediğim; bir daha geri dönüp bu güzel sonu mahvetmemesi. Ben ise o güzel gittikten sonra bir anlık kararla sigarayı bıraktım, taşındım o yerden sakallarımı hiç kesemedim ve bir daha saçımdan kimsenin öpmesine izin vermedim.

 

 

Zamanla Anlıyor İnsan!

 

 

Önceleri hep derdim inanmak ile kendini kandırmak arasında ince bir çizgi var diye,

 

Sonra bir gecenin maviliğinde sen çıktın karşıma inandığım tek gerçeğim oldun.

 

Ben sende öğrenmiştim mavinin bir renkten fazlası olduğunu,

 

Sonu olmayan bir gökyüzü , umut dolu bir deniz olduğunu,

 

Sonra…

 

Beni görüp “merhaba” dediğin anda umutla inandığım senin.

 

Başka bir şey demeden gittiğin zaman da,

 

O gökyüzünde sonsuzluğa hapsolmuş acı çekerken,

 

Yıkılan umutlarımla dolu bir denizde,

 

Seni ararken anlamıştım aslında kendimi kandırdığımı.

 

Oysa ben sadece…

 

Bir ikindi sonrası seninle aniden göz göze gelmeyi,

 

Bir caddede ellerimi terleyen avucuna hapsetmeyi,

 

Seninle bilinmeyen zamanlarda kaybolmayı,

 

Seninle karışıp bir olmanın, sende sen olmanın hayaliyle yaşadım.

 

Şimdilerde ise ikindi, öğlen fark etmiyor zaman kavramı anlamını yitirdi.

 

Ben ise kalabalık caddeler içinde kaybolmaya çalışırken,

 

Seninle geçen mutlu olduğum anlara hapsoldum.

 

Sende sen olmanın hayaliyle yaşarken,

 

Sensizliğin ortasında bir hiç oldum.

 

Şimdi Senin olmak, kollarında kıvranmak, koynunda uyumak, omzun da ağlamak, ellerini tutmak, kokunu duymak, benim olduğunu bilmek, bana dokunmak için sabırsızlandığını bilmek, nefesini hissetmek, bedenimi bedenine, ruhumu ruhuna teslim etmek, biz olmak birbirimize karışmak vardı…

 

Göz yaşlarım dökülürken satırlarıma sen yine gelmiyorsun.

 

Ama ben yine bekliyorum seni yazdığım boş sayfalarda,

 

Baktığım eski resimlerinin burnuma getirdiği kokunda,

 

Hafızama kazınmış o gülüşlerinde ben yine seni bekliyorum.

 

Hani önceden benim olanı beklerdim.

 

Şimdi benim olmayanı bekliyorum.

 

Aslına bakarsan değişen bir şey yok.

 

Ben yine seni bekliyorum.

 

Ah uğruna göz yaşı dökülesi sevdiğim ruhuma işlenişini seveyim.

 

Ne de güzel kandırmışım kendimi…

 

YN: İçimdeki Sen / Bilal Sonses 🎵

 

 

Loading...
0%