@writerladyy
|
Doğum günlerinde en sevdiğim tek şey, mutlu eden uzun da olsa kısa da olsa atılan mesajlar. Sırf bu yüzden bazen seviyorum bu günü.
Ya da sadece o gün çok mesaj alıp da hatırlandığım için, bilmiyorum.
Geride kalıyor. Bu kez bir yaş. Yan yana gelen iki rakama bir senenin yükü sığıyor. Hayal kırıklıkları bazen. Bazen buruk sevinçler. İçten kahkahalar...
Ama geride kalıyor. Diğer her şey gibi. O da sanki hiç var olmamış gibi hissettiriyor ve yok oluyor. Sen, gelen yeni yaşınla beraber gözlerini daha farklı bir dünyaya açacak gibi hissediyorsun. Oysa her şey aynı ve değişmiyor. Kutlamalar oluyor. Sevgisi ile sarıp sarmalıyor insanlar seni. Pastalar yapılıyor. Dilekler dilenip, mumlar üfleniyor. Ama değişmiyor bir şey. Biri yaşını sorduğunda bir öncekini bir arttırmakla yükümlü oluyorsun sadece. Örüntü gibi. İlkokul gibi. Ama ilkokuldan bahsedecek yaşı çoktan geçtik. Yani ben. Ben bugün geçiyorum.
Bunu bir eşiğe benzetiyorum. Eşikten geçiyorum. O eşik omzuma yeni yükler bırakıyor. Ve sanırım o yüklerle yürümeyi öğretecek bana. Ama ben daha diğerlerine bile alışamamıştım ki. Koca bir senede, ben onlara bile alışamamıştım. Şimdi yenilerine alışmam bekleniyor.. Ama ben...
Ama'ya yer yok.
Benden ne bekleniyorsa onu yapacağım. Doğum gününü umursuyor gibi davranacağım. Yapılacak tüm sürprizleri şaşkınlıkla karşılayacağım. Ve yüzümde gün boyunca silmemeye gayret edeceğim kusursuz bir tebessüm olacak. Bir sene boyunca bana ve kalbimdeki ağrılara yoldaşlık eden o yaştan ayrılmanın üzüntüsünü derine, çok derine gömecek, ondan kurtuluyor gibi davranacağım. Sanki omzumdaki yük o yaşmış gibi. Sanki beni bekleyen daha büyük bir felaket değilmiş gibi. Sanki..
Sanırım artık 'sanki'ye de yer yok.
Yeni yaş hep bir önceki yaşı aratır mı?
|
0% |