@writerladyy
|
••••••••
Bölüm 13
–“ Senin aileni kaybettiğin güne kadar. ”
Duymasıyla neye uğradığını şaşırmıştı ve kafasını çevirip de soğuk bir şekilde yüzüne bakmıştı. O kadar soğuk ki bakışları bir anda buz kesmişti sözlerinden sonra. Onunda yüzünü dönmesiyle göz göze gelmişlerdi. Berfu'nun aksine daha yumuşak ve yaşlıydı bakışları. Gözlerinin içine derinlemesine bakmasıyla “ evet, o gün bende oradaydım. Keşke olmasaydım.. ” demesiyle lafını yarıda keserek “ keşke böyle bir şey yaşanmasaydı değil mi? ” demişti soğuk bir şekilde. Konuşmasını toparlayamamakla birlikte karşısında ne yapacağını da bilememişti. Ağlamamak için zor tutuyordu kendini, sıktığı dişlerinin acısı yaşadığı acının yanında hiçbir şeydi. Dizlerinin bağı çözülüp de düşecekmiş gibi olmuştu. Dirseğinden tutup da düşmesini engellemişti fakat “ bırak dokunma bana ” diye bağırmıştı dirseğini elinin arasından kurtarırken. Bir iki adım sendelemesine neden olmuştu bu hareketi. Ayakta güçlükle duruyordu. Göz yaşları ise isteksizce yanağından aşağıya süzülmeye başlamıştı. Daha fazla ayakta kalamamıştı ve dizlerinin üzerine çökmüştü. Yere kapanır kapanmaz da sesli bir şekilde ağlamaya başlamıştı. Doyasıya akıtmıştı o yaşları. Ta ki gözünden akacak yaş kalmayana kadar. Bir zaman sonra kendine gelmişti az da olsa sakinleşmişti.
Toparlanıp da bağdaş kurmuştu ve en soğuk ses tonuyla “ Neden bir şey yapmadın, neden engel olmadın? ” diye sormuştu. Cevabının bir önemi yoktu belki ama ne cevap vereceğini merak etmişti. Bakışlarını yerden kaldırmadan bir süre durmuştu. Bakışlarını bir noktaya sabitleyip de öylece kalmıştı. Derin bir soluk aldıktan sonra dudakları aralanıp da konuşmaya başlamıştı.
–“ O gece yaşanacaklardan önceden haberim yoktu inan. Bana sadece konuşmaya gittiğimiz söylenmişti. Ki kapıda beklemem denmişti. İçeriye girdiğimde çok geçti, silahlar patlamıştı bir kere. Gözleri açık bir şekilde cansız bedenleri ile karşılaşmıştım. ”
Sözlerine ara verip de durmuştu. Nefes alıp verdikten sonra yavaşça bakışlarını yerden kaldırdığında yaşlı gözlerle karşılaşmıştı. Bakışlarını kaçırarak sözlerine devam etmesini beklemişti.
–“ O görüntü gözümün önünden hiç gitmiyor. Tekrar tekrar o günü yaşıyorum ben. Belki anne ve babanın ölmesine engel olamamıştım ama sana olmuştum canım pahasına. Hiç yapmadığım bir şeyi yapıp da yerdeki silahı kavrayıp da hiç düşünmeden tetiği çekmiştim. Kanları yerde kalmadı. Bak bu yara izi o geceden kalma. ”
Kafasını yerden kaldırıp da baktığında kocaman bir dikiş izi ile karşılaşmıştı. Göğsünün sol alt köşesinde. Elini izin üzerinden geçirirken “ ben o gece ailenin katilini öldürdüm. Katil oldum ve yarada aldım izi kapanmayacak. ” demişti soğuk bir şekilde. Siyah ince kazağının ucunu indirip de bakışlarını yüzüne çevirmişti. “ Ailemi yok eden kimdi peki? Sen kimsin onun? ” diye sormuştu öldürücü bakışlarıyla.
Derin bakışlarla “ Ali Asaroğlu ” diye fısıldamıştı. Bu isim ona hiç tanıdık gelmemişti. Hiçbir şey hatırlatmamıştı ona.
“ Kimdi bu Ali Asaroğlu? ”
“ Ee neyin oluyor ” diye sormasıyla birlikte “ babam ” demesi yüzüne bir tokat gibi çarpmıştı. Gözleri kocaman açılıp da ağzı açık kalmıştı. Bir şey diyememişti. Toparlanıp da ayağa kalkmıştı daha fazla orada kalmak istemiyordu. Arkasını dönmüş gidiyorken sesi duyulmuştu fısıltı şeklinde “ bitti buraya kadar değil mi? Dönmemesine gidiyorsun. ”
Bir şey demeden iki adım atıp ilerlemişken “ göremedin mi hâlâ? ” diye sormuştu. Önünü dönmeden “ neyi? ” diye soruyla cevap vermişti. Yüksek ses tonuyla “ bensiz olamamanın imkansızlığını ” demişti. Bir şey diyememekle beraber adım atıp da gidememişti. Ayak seslerinden ona doğru geldiğini fark etmişti fakat ayakları gitmek için tutmuyordu sanki. Kollarını beline dolayarak sol omzunun başına öpücük kondurmuştu uzunca. Kulağına doğru yaklaşıp da “ bu işte suçumuz yokken bizi cezalandırma lütfen. Bizim tek suçumuz var o da sevmek Berfum ” diye fısıldamıştı. Kokusunu doyasıya içine çekerken gözlerini kapatmıştı. Bir damla yaş süzülüvermişti yanağından aşağıya. Süzülmesine izin vermişti. Kollarını çözüp de kendinden uzaklaştırmıştı ve gözlerinin içine bakarak “ ailemin katilinin oğluyla birlikte olmamı mı istiyorsun? ” diye sormuştu soğuk bir tonda.
–“ Önceden nasıl seviyorsan beni öyle sevmeni istiyorum. Beni onun oğlu olarak değilde sadece Ayvaz olarak görmeni istiyorum. Evet, imkansız bir şey istiyorum ama zor değil istedikten, sevdikten sonra olmayacak bir şey değil. Ben hiçbir zaman onun oğlu olmadım. O da benim babam olmadı! ”
Diye uzunca bir konuşma yapmıştı, inandırmak için. Öyle olmasını inanmak istiyordu fakat inanası gelmiyordu. Her ne kadar onun oğlu olmadığını söylese de öyleydi. Onun genlerini taşıyordu, damarların da onun kanı vardı. Ve onun soyadını taşıyordu.
“ Benden ailemi öldüren adamın soyadını almamı isteyemezdi. ”
–“ Oğlusun ama görmesem de oğlu olduğun gerçeğini değiştirmeyecek. Biz diye bir şey olamaz. Anla bunu ” demişti soğukluğu koruyarak. Onun aksine daha sıcaktı karşısında. Elleri de öyleydi buz gibi parmaklarını sarmalamasıyla vücudunu bir alev almıştı. Soğuk bedeni ısınıvermişti. Parmaklarını parmaklarına kenetleyerek gözlerinin içine derinlemesine bakmıştı.
–“ Neden olmasın. Benden nefret mi ediyorsun? Sevmiyor musun beni? Gözlerimin içine bakarak beni istemediğini sevmediğini söyle hadi ” demişti ışıl ışıl gözlerinin içine bakarak. Gözlerinin içi parlıyordu onunkiler ise duydukları onca şeyden sonra sönmüştü. Ağzını açıp diyememişti, seviyordu çünkü. Ailesinin katilinin oğlunu ölesiye seviyordu hem de. Kendine itiraf edemese de çoktan bağlanmıştı ona.
|
0% |