@writerladyy
|
••••••••
Bölüm 14
Parmaklarının sırtı çenesine değdi. Ürkek bir kuşun karda titrek neşesi gibi kıpırdadı çenesi.
“ Dokunduğu her yer daha canlıydı diğer hücrelerimden. Nefesinin tatlı buğusu yüzümün hangi kıyısına değse yaz gelirdi zemheri soğuğuma.
Ben ki yazlardan nefret ederdim hani yıllar boyu. Ama konu Ayvaz olunca, mesele ona varınca her şey değişiyordu. Yaz onun ellerinden geliyorsa başıma taçtı, gönlüme ateş. Yazı veren oysa en mühim yerinde saklanırdı ömrümün, hediyesi. O bir yaz günü gelecek olsaydı içimde hüküm süren tek mevsim olurdu üç harf. Ruhumdaki tek nefes yazları var olurdu. Ben ki yazlardan nefret etmiştim hani yıllar boyu. ”
Parmaklarının sırtı sol yanağına çıktı ardından. Başını eline doğru eğip gülümsedi. İki kaşının arasına değdirdi dudaklarını. Aynı anda onun dudakları da daha fazla kıvrıldı. Kaşlarının arasında beliren ince çizgiyi öptü hafifçe.
İki elini, iki yanından beline koydu. Üzerindeki ince kazağa tutundu sıkıca.
“ Siyah giyiyordu. Bugün siyah giyiyordu. O gün giydiği gibi… Allah’ım ona her gün yeniden aşık olduğum günlerde olduğu gibi… Bunu söylemek nasıl da saçma bir hal alıyordu hayatımın kalın harflerle kazındığı takvimde. Ona yeniden, durmadan, tekrar tekrar aşık olmadığım gün mü vardı? Hayır. Ama onca rengin içinden birini seçmem gerekirse illa siyah derdim. Siyah giysin isterdim. Ona aşık olduğumu kendime ilk defa itiraf ettiğim o gün gibi… Ondan sonra o renk ona her değdiğinde kalbimde hançerler dönerdi. Hâlâ dönüyordu işte. ”
Yüzünü gevşekçe tutan ellerden kurtarıp omzuna dayadı. Ciğerlerine kendilerine has dansıyla dolan kokusunu karşıladı sevinçle. İçi içine sığmıyor etrafına taşıyordu yine. Duvarlara çarpa çarpa dağılıyordu. Ayvaz’ı sarıyordu çepeçevre. Ona doluyordu, onunla oluyordu. Onu sıkıca saran kollarının bilindik sıcaklığıyla gözlerini kapattı.
“ Onu seviyordum. Deli gibi seviyordum. Başka nasıl anlatabilirdim? ”
Başını kaldırıp geri çekildi. –“ Olmaz, bu yaptığımız yanlış. ” Sesi olacakların heyecanıyla titreşti yeniden havada. Artık her gün, her ayrıntı, her olasılık kalbinde tatlı bir telaşa neden oluyordu.
“ Beni benden eden şey o tarihti. O tarihi kafamdan silip atamıyordum. ”
Ayvaz saçlarını düzeltip başını salladı. Gözlerini kısıp düğündü. Yüzü karmaşık bir hal aldı.
–“ Birbirimizi sevmenin nesi yanlış ”
“ Her halini ayrı seviyordum, ayrı hayran oluyordum belki. Ama o an öyle karşı konulmazdı ki, beni öylesine cezbetti ki sadece kısa bir öpücük olmasını umarak dudaklarına hafifçe dokundum, daha fikir aklıma düştüğü an yanmaya başlamış dudaklarımla. Kendime engel olamamıştım. ”
Yanına indirdiği eli hareketlenince başını geri çekti. Gözlerindeki yaramaz yıldızlar ona bile görünüyordu sanki.
–“ Asıl yanlış olan o ya zaten ”
Sitemkar bir bakış atıp ağzını açtı. –“ Ama…”
Başını iki yana sallayıp alt dudağını ısırdı. Büyümek için içten içe onu yiyen haylaz tebessümünü ısırdı. Arkasını dönüp merdivenlere doğru yürümeye başladı. Dudakları tüm yüzüne içten bir gülümseme için yayılırken köşelerinden tutup toplayabilse onu alır Ayvaz’ın hep çok duygu arasında gidip gelen yüzüne yamardı.
–“ Bir gün senin yüzünden delireceğim. ” diye söylendi arkasından. Omuzları içinde patlayan kahkaha yüzünden sarsılsa da sesini çıkarmadı. –“ Ya da belki çoktan delirmiştim. ” diye tezinin aksini savunmaya geçti.
Binanın açık olan kapısından içeri giren ılık meltem kucakladı merdivenlerin sonunda onu. Ayvaz’ın hemen arkasındaki yakıcı sıcaklığını, büyülü nefesini ense kökünde bile hissedebiliyordu hâlâ.
“ Mühim olan mesafeler değildi. Aslolan benim onu her şartta ve her yerde hissedebiliyor olmamdı. ”
Omuz silkiyordu yavaşça. –“ Daha ötesinin olabilmesi için şöyle esaslı bir mucize lazım bence. ” diye mırıldanıyordu.
“ Mesela o adamın senin baban olmaması gibi ya da benim ailemin başka bir aile çıkması gibi… ”
Gülmekle homurdanmak arası bir ses çıkarıyor Ayvaz. Ve kafasını ağır ağır iki yana sallıyor. –“ Ne o? ” diyor.
–“ Mucizelere inanmıyor musun yoksa? ”
–“ Mucize derken neyi kastettiğine bağlı. ”
Bir an duraksıyordu. Kafasının karıştığını belli etmemek adına sonunu getirme konusunda tereddütlü olduğu bir cümleye başlıyordu. –“ Mucize derken… ”
“ Tamam, kabul. Sonunu getiremeyeceğim. ”
–“ Mucizeyi kastediyorum.”
Küçük bir kahkaha atıyor Ayvaz. Sonra uzun bir konuşmaya başlayacağını haber verir gibi derin bir nefes alıyor. –“ Bir madde sıvı halden katı hale geçerken özkütlesi genellikle artış gösterir. Ama suyun bir istisnası vardır. Suyun özkütlesinin en fazla olduğu sıcaklık +4 derecedir. Bundan düşük herhangi bir sıcaklıkta suyun hacmi hızla artar yani özkütlesi düşer. Basit bir fizik kuralı. Ama bu fizik kuralı sayesinde su, donmaya dipten değil de yüzeyden başlar. Yani denizlerin, okyanusların, göllerin sadece yüzeyleri buz tutar. Sıcaklığı +4 derece olan su, ağır olduğu için dibe çökerken donan ve hafifleyen su kütlesi yüzeye yükselir. Alt kısımda sıcaklık +4 derece olarak sabit kalır çünkü oluşan buz tabakası alt kısımdaki su ve dışarıdaki hava arasında yalıtım görevi görür. Bu sayede balıklar donarak ölmekten kurtulurlar ve +4 derecelik sıcacık sularında keyiflerince yüzer eğlenirler. Soğuktan etkilenmemiş oldukları yetmezmiş gibi kışa hazırlık yapmaktan da kurtulurlar. Sudaki bu istisnayı ve bizim sıradan olarak gördüğümüz ama derinlemesine incelediğimizde hayret verici bir düzene sahip olduğunu gördüğümüz birçok doğa olayını mucize olarak kabul edersek, evet. Mucizelere inanıyorum. ”
O çok basit bir açıklama yapmış gibi umursamazca omuz silkerken Berfu şaşkınlıktan açık kalmış ağzını kapatıyor ve sanki sözlerini onaylıyormuş gibi ağır ağır başını sallıyordu.
–“ Mucize denebilir tabi, ” diyor bir süre sessizce bekleyip Ayvaz Bey’in ilim içerikli konuşmasını hazmetmeye çalışırken.
–“ Ama benim ihtiyacım olan mucize böyle bir şey değil. Sadece zeki insanların anlaması yetmez. En aptal insanın bile bakıp onun mucize olduğunu anlaması gerekir. Hani şu sihirli değneklerle, kötü kokan iksirlerle yapılan mucizelerden bahsediyorum. ”
Efkarlı bir şekilde iç çekiyor Ayvaz. –“ Sana, annenin sana çok küçükken söylemesi gereken acı bir gerçeği söylemem gerek Berfu, ” diyor karamsar bir ses tonuyla.
–“ O dediğin ancak filmlerde olur. ”
|
0% |