Yeni Üyelik
29.
Bölüm

Bölüm 25

@writerladyy

 

 

 

 

••••••••

 

 

 

Bölüm 25

 

Berfu, Ayvaz'ın yanına iyice yerleşmişti. Elleri hâlâ birbirine kenetliydi iki aşığın.. Ayvaz gözlerini yarı kapamış, başı onunkine çok yakın olan Berfu'nun güzel kokusunu içine çekiyor, dudaklarını onun saçlarında, alnında, yanaklarında hafif dokunuşlarla dolaştırıyordu.. Berfu itirazsız bırakmıştı kendini bu dokunuşlara.. Onun da gözleri yarı açıktı ama bazen utanarak tamamen kapanıyordu bu gözler.. Ayvaz bir an çekilip ona baktı dikkatle.. Berfu da başını kaldırıp gözlerini Ayvaz'a çevirdi. Yüzünde hoş bir tebessüm vardı..

 

–“ Bunlar gerçek mi? ” dedi Ayvaz..

 

–“ Benimle olmak istediğini söyledin değil mi? Ben rüya görmüyorum? ”

 

Berfu utangaç gülümsemesiyle başını eğdi..

 

–“ Gerçek.. ” dedi..

 

–“ Seninle kalmak istiyorum.. Seni.. seviyorum.. Sana aşığım.. ”

 

Ayvaz yine derin bir nefes aldı.. Berfu'nun sözleri onda şok etkisi yaratıyordu.. Genç kız devam etti:

 

–“ Sevgim senin düşündüğün gibi az değil.. Yaşadıklarıma karşı çıkışım duygularımın zayıf olmasından değildi. Aksine çok fazla, beni korkutacak, aklımı başımdan alacak kadar fazla olmasındandı.. ”

 

Ayvaz bir elini onun saçlarına götürerek okşamaya başladı. Bakışlarında aşkın yanında şefkat de vardı bu kez.. Hiç sesini çıkarmadan Berfu'yu dinlemeye devam etti.

 

–“ Ben korktum.. O kadar büyük bir değişiklikti ki bu benim için.. Hayatımdaki her şey değişti. Bütün doğrular, yanlışlar birbirine karıştı.. Bu zamanda gerçek aşk olabileceğine inanmıyordum. Hele benim başıma gelebileceğine hiç inanmazdım.. ”

 

Başını kaldırdı:

 

–“ Ama oldu. Aşk geldi kalbime.. Çünkü karşımdaki sendin.. Benim kabuğumu kırabilecek tek kişi.. O kadar güvende yaşamaya alışmışım ki ben, bunu sarsacak hiçbir şeyin olmasına izin vermezdim.. Ama sen..” Gülümsedi..

 

–“ Bir bakışınla bütün duvarları yıkıp geçtin.. ”

 

Ayvaz onun saçlarını öptü dudaklarının bütün sıcaklığıyla..

 

–“ Sevgilim..” diye mırıldandı..

 

–“ Ama bunu kabul etmem kolay olmadı.. ” dedi Berfu.. “ Bütün bunların gerçek olduğunu, aşk olduğunu anlamam.. Özgür geldi ve kafamdaki bütün düğümleri birer birer çözdü.. Yanlış ya da doğru diye düşünerek aşık olunmaz, biliyorum.. Belki sadece yanlışa karşı koyabiliriz, gücümüz varsa.. Ben de aklımı kaybettim sandım. O yüzden yanlış yapıyorum sandım.. Ama şimdi biliyorum ki sana aşık olmak hayatımda yaptığım en doğru şey..”

 

Ayvaz onun güzel yüzüne dokundu hafifçe.. Biraz muzip bir sesle sordu:

 

–“ Ama bunları sana ben de söylemiştim. Bana değil de Özgür'e inandın demek? ”

 

Berfu üzüntüyle başını iki yana salladı:

 

–“ Ne olur böyle düşünme.. Özgür benim 12 yıllık arkadaşım.. Beni benden iyi tanır. Neden böyle davrandığımı biliyordu. O yüzden bana cevapları verirken hiç zorlanmadı. Üstelik senin söylediklerinin etkisi zaten üzerimdeydi benim.. ” Bir an durup, devam etti:

 

–“ Hem Özgür olmasaydı da benim kararım yine senin yanında kalmak olacaktı. ”

 

–“ Öyle mi? ” dedi Ayvaz şaşırarak..

 

–“ Öyle.. Senden ayrılamazdım. Kafamda bin tane soru da olsa yine seninle olmayı seçecektim.. Sana güvenmeyi seçecektim. Belki çaresizce ama yine de isteyerek.. ”

 

Onun içten konuşması Ayvaz'ın yüreğini ısıtmıştı..

 

–“ Canım benim.. ” dedi Berfu'yu kendine çekip sarılırken.. Şu dünyada kollarının arasındaki ince bedeni böyle tutmaktan daha büyük bir mutluluk olabileceğini düşünemiyordu o anda..

 

Bir süre böyle kaldılar.. Neden sonra Ayvaz bir elini onun yanağına koyup, yine neşeli bir tonda konuştu:

 

–“ Ama yine de Özgür'ün, benim söylemediğim ne söyleyip seni ikna ettiğini merak ediyorum.. ”

 

–“ Bana bu olanların akla, mantığa ters düşmediğini söyledi.. ”

 

–“ Ah.. ” dedi Ayvaz gülerek.. “ Bunu tahmin etmeliydim. Ben duygulardan bahsedip yanlış yönden ele almışım konuyu.. ”

 

–“ Ayvaz.. ” diye sitem etti Berfu, onun bu dalgacı ses tonuna..

 

–“ Peki canım.. Bir daha bundan bahsetmem. Ama sen de hiç olmazsa birkaç gün, içinde mantık lafı geçen cümle kurmayacağına söz ver olur mu? ”

 

Berfu biraz hırçın baktı Ayvaz'a ama sonra gülümsedi:

 

–“ Bunları bıraksak da bana neler olduğunu anlatsan.. ” dedi konuyu değiştirmek ister gibi.. “ Senin gibi harika bir sürücü nasıl olur da kaza yapar.. ”

 

–“ Demek o kadar iyi sürücü değilmişim.. ” dedi Ayvaz muzip halini sürdürerek..

 

–“ Bu doğru değil.. Seni o tuhaf adamın huysuz arabasına binerken seyretmiştim. Ondan bile iyi çıktın. ”

 

–“ Hımm.. Hani şu beni gözetlediğin zamanki olay, değil mi? ”

 

–“ Seni gözetlemiyordum. ” dedi Berfu çabuk çabuk.. “ Ben o gün Zehralardaydım.Tesadüfen gördüm yani.. ”

 

–“ Ama bakmamazlık etmedin. ”

 

Berfu ona kızgın bir bakış atmasına rağmen, doğruyu söyledi:

 

–“ Evet, baktım.. Ve o sıralar sana karşı bir şey hissettiğimi bilmiyor olmama rağmen, bir şey olacak diye de çok korktum.. O kadar hızlı kullanıyordun ki arabayı. Bununla istediğin kadar övünebilirsin.. ”

 

Ayvaz yine gülerek, onun saçlarının arasından geçirdi parmaklarını:

 

–“ Kızma bana birtanem.. Senden böyle şeyler duymak o kadar güzel ki.. Hoşuma gidiyor.. ”

 

–“ Biz bu konuya nerden girdik? Nasıl kaza yaptığını anlatacaktın.. ”

 

Ayvaz biraz ciddileşti:

 

–“ Senden ayrıldıktan sonra çok üzgündüm. Bütün gün arabayla oradan oraya gezindim.. Sonunda karanlık çöktü. Ama hâlâ son hızla sürmeye devam ediyordum. İçim öyle acıyordu ki ne yaptığımın farkında bile değildim. Öyle ki hızımı artırdığımı bile fark etmemişim. Son anda yanıp sönen far ışıklarını fark etmemle direksiyonu kırdım ama sonrasında direksiyon hakimiyetimi kaybettim. Karanlıkta büyük bir çalı kümesini göremedim. Kafamı direksiyona çarpmışım..”

 

Berfu'nun yine gözleri dolmuştu.. Ayvaz başını çarptığını söylerken, onun yüzünde de canı yanmış bir ifade belirmişti. Uzanıp Ayvaz'ın başındaki sargıya dokundu yavaşça:

 

–“ Benim yüzümden.. ” diye mırıldandı.

 

–“ Hayır, sakın böyle düşünme.. Benim hatam.. Arabayı öyle sürmemeliydim. Bunca yıllık sürücüyüm. ”

 

–“ Ama seninle öyle konuşmasaydım gitmeyecektin. Ben.. O haberi duyunca korkudan öleceğimi sandım.. ”

 

Ayvaz elini uzatıp onun gözünden dökülen yaşları sildi.

 

–“ Geçti artık.. N'olur üzülme.. ”

 

Berfu başını eğmişti. Ayvaz üzgün havayı dağıtmak ister gibi:

 

–“ Az kalsın unutuyordum.. ” dedi. “ O gün Zehralarda olduğuna göre, evin önünde görmüşsündür beni.. Tulumbada elimi yüzümü yıkamıştım.. ”

 

Berfu kızararak başını çevirdi:

 

–“ Ne tulumbası? Ben bir şey görmedim.. ”

 

–“ Bak şimdi.. Bunda utanacak ne var? Sadece tere battığımdan gömleğimin düğmelerini çözmüştüm.. ”

 

–“ Tamam.. ” dedi Berfu, daha fazla inkar edemeyeceğini düşünerek.. “ Gelişini gördüm ama hemen perdeyi kapattım. Çıplak erkeklere bakmak adetim değildir. ”

 

Ayvaz kendini tutamayarak gülmeye başladı. Berfu iyice kızmıştı.

 

–“ Niye gülüyorsun sen? ” diye söylendi..

 

Ayvaz gülüşünü durdurarak Berfu'nun yüzünü ellerinin arasına aldı.. Başını ona yaklaştırarak tıpkı ormandaki gibi fısıldadı:

 

–“ Benim tatlı sevgilim.. ”

 

Dudakları yine şefkatli bir öpücükle Berfununkileri buldu.. Genç kızın gözleri de yine kendiliğinden kapanmıştı.. İkisi de her şeyi unutmuş gibiydi..

 

******

 

Saçlarını, sırtını okşadı sakinleştirmek için. “Berfu…” İliklerine taşan sesine gülümsedi. Yüzünü boynuna gömdü huzura aç bir kıpırdanışla.

 

Sesi hıçkırığına bulandı.

 

“ Seni seviyorum. ” dedi gözyaşları kendinden çok onu ıslatırken.

 

Damağına kazınan tüm güzel kelimelerin inadına, en anlamlı sözleri haykırdı nefessiz kalırcasına.

 

“ Seni çok seviyorum. ”

 

Kollarının çemberi sıkılaşırken gülümsedi. Tuza bulanmış, acıya kanmış, ruhu yozlaşmış bir tebessümdü dudaklarında ağırlanan. Nefesini tutup acıya bulanan ruhu ona değmesin diye çabaladı. Ona da bulaşmasın kalbine çöreklenen ağrı…

 

Saçlarını okşayan parmakları yüzünün kıyılarına indi. Islak yanaklarında, boynunda dolandı yavaşça. Yüzünü kendisinden ayırdı ardından. O eksiklik hissi, o tenine vuran soğukluk, uzaklığının sancısı kalbini dağladı. Göğüs kafesi acıyla sızlıyordu bugün.

 

Her şey geçiciydi bugün… Her şey yarım… Tam olan bir tek Ayvaz vardı içinde. Ama ömründe o da eksikti işte. O da çalınmıştı.

 

Gözlerinde parlayan anlamlara burukça gülümsedi. Bu kadar sevmek yazgı mıydı Allah’ım? Benim ona böylesine tutulmam kaderim miydi? Mutlaka öyle olmalıydı.

 

– “ Bunu günde kaç defa kendime tekrarladığımdan haberin var mı? Berfu beni seviyor, Berfu beni seviyor, Berfu beni seviyor. Belki de yüzlerce kez. Neden mi? Çünkü bu, benim hayatımı dolduran en büyük gerçek. Öyle ki bütün iyi düşüncelerimin vardığı nokta ve her kötü düşüncemin tesellisi bu; Berfu sen beni seviyorsun.

 

Berfu, beni seviyorsun ve bu gerçek bir mucize. Anlayabiliyor musun? Tam anlamıyla bir mucize.

 

Öyle ki beni hayata bağlıyor. Sabah uyanıyorum, aklıma gelen ilk düşünce beni sevdiğin ve yanımda olduğun oluyor. Yüzüne o güzelim gözlerine her bakışımda beni sevdiğini bilmenin mutluluğu dolduruyor içimi. Attığım her adım, aldığım her nefes sen yanımda oldukça şükretmem için iki kat sebep veriyor bana.

 

Berfu, beni sevdiğin için kendimle gurur duyuyorum.

 

Sanki İstanbul’u fethetmişim gibi. Kansere çare bulmuşum gibi. Sanki bir gezegene ayak basan ilk insanmışım gibi. Sanki Dünya'nın en iyi adamı benmişim gibi.

 

Avuçlarının içinde kıpırdattı yüzünü. Aklında dönen her cümle zehirli oklarını saplıyordu. Hepsinden kurtulmak için dişlerini sıktı, içini kanattı. Kaburgalarını ezen şiddetli bir istekle, ihtiyaçla elini uzattı ona. İlk defa bu kadar net, bu kadar bariz… Kaçmadan, korkmadan… Çünkü Ayvaz olmazsa bu bataklığın içinden boğulmadan çıkamazdı. Onu kurtarması gerekiyordu bu defa.

 

Parmakları usulca yüzüne değdi. Titreyerek, hissederek… Ona dokunuyor olmanın hazzında boğularak yüzüne değdi. Elinin tersiyle acele etmeden sevdi onu. Gözyaşlarından net göremese bile orada olduğunu bilmek güzeldi, çok güzeldi.

 

Yoluna devam etmek isteyen parmaklarını yakaladı tek eliyle. Anlık boşluk, anlık hüzün sardı dört bir yanını. Bakışları gözlerine çarptı. Koyulaşan gözlerini onunkilerden ayırmadan dudaklarına bastırdı hâlâ sıcaklığıyla sarhoş tenini. Kapanan gözlerini, parmaklarına değen dudaklarını izledi gülmekle ağlamak arasında kararsız kalırken. Garip bir ses fırladı açık kalmış ağzından. Feryat gibi…

 

Hafifçe gülümsedi. Tebessümü parmak uçlarına değdi. Bunu hissediyor olmak ne büyük hediyeydi ona bahşedilen. Ne solmaz düştü.

 

İçinden taşıp benliğini zorlayan kelimeler tenini delip boşluğa döküldü. Aralarında asılı kalan boşluğa…

 

“ Önceden sadece gördüğün bir şeyi hissetmek değişik. ” Dedi yavaşça. “ Çok başka yani… ” Dolan gözlerine aldırış etmeden gülümsedi.

 

Kaşlarını kaldırıp ona baktı. “ Ne gibi mesela? ” Sesinin tonundaki mana çarptı şaşkınlığına. Öyle sıcaktı ki sesi yaraları sızlıyordu. Yıllarının hasreti yakıyordu.

 

Küçük, şımarık bir çocuk gibi omuz silkti. Eskiden yaptığı gibi… Onu en fazla heyecanlandıran, duygulandıran her şeyi saklamak için yaptığı gibi…

 

“ Gülüşün mesela… Onu hissediyorum. Parmaklarımda… ”

 

Başını sallayıp daha fazla güldü parmaklarını ayırmadan dudaklarından. En çok elini tutan eli mi heyecanlandırmalıydı onu?

 

Hayır, hayır… Önemli olan tek şey oydu. Birkaç dokunuş değildi onu böylesine öldüren. Ayvaz’dı. Yalnızca o…

 

Parmaklarını sıkıca tutup elini döndürdü. Avcunun içini öptü yavaşça. Yarı kapalı gözkapakları bu azaba daha fazla dayanabilecek olsaydı gözlerini açık tutmayı dilerdi. Zoraki bir yutkunuşla gözlerini kapadı.

 

Puslu sesi vurdu yeniden ruhunun en derin köşelerine. Ona aç kıyılarına…

 

Gülüşüm elinde çünkü. Parmaklarının ucunda… Tek bir dokunuşunda gizli…

 

*****

 

Loading...
0%