Yeni Üyelik
43.
Bölüm

Bölüm 38

@writerladyy

 

 

 

••••••••

 

 

 

Bölüm 38

 

Omzunun üzerindeki ağırlığın yok olduğunu hissedince gözlerini araladı hemen. Berfu'nun ayağa kalkmış olduğunu gördü. –“ Nereye? ” diye fısıldadı.

 

–“ Uykum gelmiyor. Bir şeyler yemeye karar verdim. ”

 

Silkinip kendisini toparladı. –“ Ben de geliyorum. ” Diyerek kalktı yerinden. Uyku hâlâ göz kapaklarını zorluyordu. Saatin kaç olduğunu görebilmek için duvarlarda saat arandı. Sonunda sayılı tabloyu buldu. Kuş amblemi üzerinde parlayan çubuklardan kısa olan üçü uzunu ise 5’i gösteriyordu. Neredeyse üç buçuk olmuştu saat.

 

–“ Ayvaz… ” diye uyardı odanın ortasında dikilen adamı. –“ Hadi… Acıktım. ”

 

–“ Acıkacak bir şey de yapmadık ya. ” Tehditkar bakışlar karanlığa rağmen ulaşıyordu. Zemini delerek alt kata ulaşmayı amaçlayan adımlar spor ayakkabısından dolayı bütün gösterişlerini kaybedince gülmeden edemedi. Tek bir sözüyle onu çileden çıkmanın noktasına getirmeyi başarmış gibiydi. Sessizce Berfu'yu takibe koyuldu.

 

Aralanan kapıyla beraber oturmakta olan İtalyanların ayağa kalktığını görünce ‘ bunların burada ne işi var? ’ diye mırıldandı. Onları görmezlikten gelerek önlerinden geçip gitti.

 

Harekete geçen İtalyan’ı durdurdu. –“ Ben yanındayım. Sen burada kal. ” Berfu'nun peşinde ilerlemeye devam etti. Yanına ulaştığında onunla aynı tempoda yürümeye devam etti.

 

–“ Yine neye sinirlendin? ”

 

–“ Sana. ”

 

–“ Neden, ne yaptım bu sefer? ” dedi bilmezlikten gelerek. Saklamayı beceremediği yüzündeki afacan gülümseme aklından geçenleri ele veriyordu.

 

–“ Ya odada yalnız olmasaydık… Ya yanımızda başkaları olsaydı ve senin bu dediğini duysalardı… O zaman hakkımızda ne düşünürlerdi? ”

 

Gözleri çakmak çakmak olan prensesini kolları arasına aldı gayet doğal bir şekilde.

 

–“ Birlikte olduğumuzu ve seni özlediğimi… ne zaman başbaşa kalsak uyuyup kalıyorsun. Uyuyup kalman için yatağa götürülmene ihtiyacın olmuyor.”

 

–“ Yoruluyorum. ” Diye savundu kendisini.

–“ Sana ayak uydurmak hiç de kolay değil. ” Kulağının altından boynuna doğru uzanan öpüşleri hissedince başını kaçırmaya çalıştı.

–“ Uslu dur. Bir gören olacak şimdi. ”

 

–“ Ya kim görecek ki, hem görse ne olacak sanki? Şu anda kimse bizi rahatsız edemez. ”

 

–“ Hayır. ” Onu omuzlarından itekleyip kendisinden uzaklaştırdı. –“ Bunun için bekleyeceksin. Ben nasıl senin kim olduğunu öğrenmek için beklediysem sen de bekleyeceksin.”

 

–“ Hiç de eşit şartlarda savaşmıyoruz. ”

 

–“ Hoşuna giderse. ” Mutfağın olduğu kata gelebilmişlerdi. –“ Olamaz. ” Diye isyan etti, mutfakta bir şeyler bulamayınca. –“ Açlıktan ölüyordum ben. ” İsteksiz adımlarla daha iç kesimlere yürüdü ve dolaplara baktığında hiçbir şey bulamamıştı. Boş midesini sıkıca tutup bulduğu ilk boş sandalyeye oturdu. Alayla kendisine bakan gözlere aldırmadan

–“ Ben acıktım. ” diye sitem etti küçük bir çocuk gibi.

 

–“ Şansına küs… ”

 

–“ Bu kadar da acımasız olmazsın. ”

 

Hemen yanı başındaki sandalyeye oturdu.

–“ İşte şimdi eşit şartlardayız. İkimizde açız… ”

 

–“ Açlıklarımızı kıyaslamayalım istersek. Benim ki ölümcül olabilir. ” Başını Ayvaz'ın omzuna koydu yavaşça.

 

–“ Ben gerçekten açım. ”

 

Bir kolunu ona sararken diğerini telefonuna ulaşmak için kullandı. Berfu'nun kendisine sıkıca sarılıp da yüzünü göğsüne bastırmasıyla gülümsedi. –“ Bir de bana zorba diyene bak. ” Çalmaya başlayan telefonu kulağına yaklaştırdı.

 

–“ Biriniz yiyecek bir şeyler getirsin. Yanına Türkçe konuşabileni de al. Aşağıda, mutfaktayız. Diğeriniz de etrafa göz atsın.”

 

–“ Mmm… ” diye mırıldandı telefonda söylenenleri duydukça. –“ Patates istiyorum. Bir de büyük kocaman bir pizza. Karışık olsun. Yanında da buzlu bir kola ve kıtır halkalar. ” Elleriyle Ayvaz'ın göğsünden destek alarak hafifçe yükseldi. –“ Koladan vazgeçtim ya ayran istiyorum. Buz gibi bir ayran… ”

 

–“ O kadar şeyi yiyebilecek misin? ”

 

–“ Evet… ”

 

Berfu'nun istediği her şeyi bir de İtalyanca olarak telaffuz etti.

 

–“ Güzel kızarmış sosisleri de söyle… ” Telefonu kapatmak üzere olduğunu görünce koluna yapıştı hemen. –“ Ketçap ve mayonez… ” Ayvaz'ın, insanlığından şüphe etmeye başlayan bakışlarına gülümsedi.

–“ Canım istedi. ” Dedi masumca.

 

–“ Umarım açık bir yer bulabilirler. ”

 

–“ Bulsalar iyi ederler. ” Yeniden başını onun göğsüne yatırdı.

 

–“ Geldiklerinde beni uyandır. ”

 

–“ Emredersin küçük hanım… ”

 

–“ Bu arada… ” Gözlerini kapattıktan sonra yerine yerleşti iyice.

 

–“ Bana bir şeyler anlatacaktın. Şimdi konuşabiliriz.”

 

–“ Uyumayacak mıydın? ”

 

–“ İlgimi çekerse uyumam. ” Sırtında dolaşan ellerin varlığıyla biraz daha yaklaştı Ayvaz'a.

 

–“ Dinliyorum. ”

 

–“ Hatice teyze ile konuştuk. Senden bahsettik. Hatice teyze, hiç de sandığın gibi şeyler düşünmüyor. Aksine sana iyi bakmamı tembihledi.” Berfu'nun elleri altında gerildiğini hissetti. –“ Seni yanıma yakıştırıyor, bunu merak ediyorsan. Açıkçası bir arada olduğumuzun zaten farkındaymış. Bunun için de mutlu olduğunu söyledi. ”

 

–“ Doğru mu söylüyorsun? ”

 

–“ Evet, hatta senin hakkında bilmem gereken şeyler de söyledi. ”

 

–“ Ne-Ne tür şeyler? ”

 

–“ İnatçı olduğun, dik başlılığın ve kafana eseni yapman… ” Diğer kolunu da karnından uzatıp beline doladı. –“ Ne kadar kırılgan olduğun… ” Hiç de zorlanmadan onu kendi kucağına çekip başını omzuna yatırdı. Bacaklarını iki yana açtıktan sonra aşağı sallandırmasını sağladı.

 

–“ Sana kırgın değilim. ”

 

–“ Emin misin? ”

 

–“ Hı-hı… Beni kırmak istemiyordun. ”

 

–“ Doğru… Hiç istemedim seni kırmayı. ” Berfu'nun boynuna bir öpücük kondurduktan sonra ‘endişelenme’ diye fısıldadığını işitti. ‘Sana kırgın değilim ben.’ Derken dudakları boynuna dokunuyordu.

 

–“ Başka ne konuştunuz? ”

 

–“ Sen uyumuyor muydun, bakıyorum da uykun açıldı ”

 

–“ Ya ben uyuyorum ki sen anlat susma ”

 

–“ Seni ne denli sevdiğimi bir kere daha anladım ” Dedikten sonra birden sesi kesildi. Berfu amacına ulaşmış bir hâlde kıkırdayınca belinin iki yanından tutarak yüzünü karşısına getirdi.

 

–“ Ne denli seviyormuşsun bakalım ” Bir eli Ayvaz'ın boynunda duruyordu. Diğeri ise yaramazlık peşinde koşan çocuklar gibi harekete geçti ve saçlarının arasında dolaştı. Hem kendini yaklaştırdı hem de Ayvaz'ı çekti. –“ Beni hep sevdiğin için çok teşekkür ederim. ”

 

Küçük bir mükâfat öpücüğü kondurdu dudaklarının üzerine.

 

–“ Bundan öylece kurtulabileceğini sanma küçük hanım. ” Berfu'nun geri çekilmesine zaman tanımadan yüzünü yüzüne bastırdı. Aralanan dudaklarını sahiplendi hemen. Bir saniye sonra o dudakların esnemek için aralandığını fark etti. İnanamadığını belli eden bir kahkaha doldurdu boş mutfağı.

 

–“ Sen çok fena bir kadınsın. ”

 

–“ Öyleyim. ” Ayvaz'ın kendisini bırakıp da başını yeniden omzuna koymasına izin verdiğinde gözleri anında kapandı.

 

–“ Beni uyandırırsın, değil mi? ”

 

–“ Bakalım. ”

 

–“ Şimdi yemek yiyemezsem yarın çok yorgun olurum. ” Diye kendisinin bile inanmadığı bir tehdit savurdu. Daha sonrası pek de aklında değildi. Hayal meyal Ayvaz'ın güldüğünü hatırlar gibiydi sadece.

 

–“ Seninle ne yapacağım ben? ” Sırtını iyice yaslayıp Berfu'yu rahat edebileceği şekilde yatırdı. “ Beni ters köşeye yatırmakta üstüne yok. ” Yüzüne düştüğünü fark ettiği saçlarını kendi omuzu üzerinden geriye attırdı. Onu saran kollarından biri ön tarafına ulaşıp karnının üzerinde durdu.

 

Ömür boyu yanında olmasını istediği kadın Berfu'ydu. Yanında, yatağında, kolları arasında… Her an sadece dokunabileceği kadar uzağında olsun istiyordu. Fakat bencilce düşünmeyi bir kenara bırakmak zorundaydı. En az kendi istekleri kadar onun da bazı dilekleri ve hayalleri olacaktı. Son nefesine kadar onu kendisi için gizleyemezdi. Bir gün çocukları olsun isteyebilirdi. Evlenmek, diğer kadınlar gibi bir yuva kurmak bir şekilde hayallerinde yer edecekti.

 

Sorun şuydu ki… Ona bu istediklerini verebilir miydi?

 

Verebilmeyi umuyordu. Berfu'nun kendisinden dileyeceği bütün dilekleri gerçekleştirmeye gücü yetsin istiyordu.

 

Yine de emin olamadığı bir konu vardı. Berfu'nun bedeninde hayat bulacak bir bebek… İçindeki onca korkuya, onca acıya rağmen baba olmaya hazır mıydı? Berfu, ister miydi bir bebekleri olmasını?

 

‘Tanrım’ diye inledi içinden.

 

Berfu hep yanında olsun isterken onunla ilgili hayallerden delice korkuyordu. Henüz tümüyle kendisini ikna edememişken olmayacak bir şeyin peşinden ne onu ne de kendisini sürükleyebilirdi. Karnında duran elini çekti hemen.

 

Kimseyi bir bilinmezin orta yerinde bırakamazdı. Şimdi değil… Şüphelerinden, acabalarından kurtulmadan değil… İçinde beliren o küçük ışığı en kısa zamanda söndürüp aklını bulandırmasını önleyecekti.

 

Işığı yanıp sönmeye başlayan telefona uzandı Berfu'yu sarsmadan.

 

–“ Efendim. ”

 

–“ Kızarmış sosislerden kaç tane istediğinizi öğrenmek için aradım efendim. Buradaki adam sayı söylemeden bir şey yapamayacağını söylüyor. ”

 

–“ Sosislerin sayısı… Önemli bir sorun tâbi… Sanırım on tane yeterli olur. ”

 

–“ On… Peki efendim. Bir de hardal isteyip istemediğinizi soruyor. ”

 

–“ Hardal mı? Ben sevmem yine de al. Belki küçük hanımın canı ister. ”

 

–“ Anladım efendim. ”

 

İşe yeni başlayan bu adam oldukça şaşkındı. Diğerlerinin yanında hiç de bir korumayı andırmasa da ona ihtiyacı olduğu gerçeğini atlayamazdı. İtalyanca koşuna pek rastlanmayan bu şehirde adamları sudan çıkmış balıklara dönmüşlerdi.

 

–“ Geliyor mu? ” Telefondaki konuşma uykusunun kesilmesine sebep olmuştu.

 

–“ Geliyor. Almışlar. ”

 

–“ Sevindim. ” Gözleri henüz aralanmamış olsa da artık uyumuyordu. –“ Sesin garip geliyor, bir şey mi oldu? ” Parmaklarıyla ensesindeki kısa saçları okşamaya başladı.

 

–“ Sana bir şey soracağım. Bana dürüstçe cevap vermeni istiyorum. ”

 

–“ Tabi… Ne istersen… ”

 

Saçları arasında dolaşan parmaklar daha yukarı tırmanmaya başladı. –“ Bir bebeğin olsun ister miydin? ”

 

Ellerini durdurdu. Nereden çıkmıştı şimdi bu soru? Kendisini geri çekip Ayvaz'ın yüzünü görmek istedi. –“ Ne-Neden sordun? ”

 

–“ Sadece cevap ver. ”

 

Uzun uzun baktı gözlerine. Hiçbir ipucuna rastlayamadı. ‘Ayvaz ne türlü bir cevap duymayı isterdi.’ diye düşünürken bir dakikayı geride bırakmıştı.

 

–“ Ben… Seninle tanışana dek… Yani sen hayatıma girene dek kimseye karşı böyle şeyler hissetmedim ” Pür dikkat kendisini izleyen gözlere baktı korkmadan. Avuçlarını uzatıp Ayvaz'ın yüzünün iki yanına yerleştirdi ikisini de.

 

–“ Eğer… O senin bebeğin olacaksa… İsterim. ”

 

Tahmininde yanılmamıştı. Berfu'nun bu şekilde hayalleri olabileceğini biliyordu ve haklıydı. Karşısındaki yüzün, yüzüne yaklaştığını fark etti. Dudaklarının üzerinde tüy gibi hafif bir dokunuş belirdi.

 

–“ Yalnız bir şartla… Sen de istiyorsan. ”

 

–“ Sonuçta o tek benim bebeğim olmayacak bebeğimiz olacak bizim ” demişti parıldayan gözlerin içine bakarak. Çenesine küçük bir buse kondurup da başını göğsüne dayayarak sarılmıştı sıkıca. Kollarıyla sararken alnına öpücük kondurmuştu uzunca.

 

****

 

 

 

 

Loading...
0%