@writerladyy
|
••••••••
Bölüm 39
Berfu kapıdan çıkarken dönüp ona öyle bir bakıyor ki bakışları ateş gibi... Konuşmasına içinden geçenleri ona anlatmasına gerek bile yok. Ona olan öfkesini tek bir bakışından bile anlaya biliyordu. Ve bu onu çocuklar gibi sevindiriyor. Günlerdir onun sergilediği onu umursamaz tavırlarına aynı umursamazlıkla karşılık verirken şimdi yüzünde gördüğü öfke onun için paha biçilemez. O tam zevkin doruklarında gezinirken Tülay'ın sesiyle gerçeklere dönüyordu.
–“ Bence artık çok ileri gidiyorsunuz! ”
–“ Tülay haklı Ayvaz, belki de artık vazgeçmelisin. Belki… ”
Büşra'nın da Tülay'la aynı fikirde olması ve onu onaylamasıyla daha fazla sessiz kalamıyor ve 'Asla!' diyerek sesini yükseltip cümlesini tamamlamasına izin vermiyordu.
'Abi!' Efe onu uyarma gereği hissederken yükselen sesi Tülay'ı hiç etkilemiyor olacak ki arkasına yaslanıp konuşmasına devam ediyor.
–“ Sen bu davranışlarınla Berfu'yu nasıl etkilediğinin farkında değilsin Ayvaz abi. Tamam belki biraz kıskanmış olabilir ama onu üzdüğün gibi de bir gerçek var. Üstelik o şuan birilerine güven duymaya zorlanırken… ”
O da biliyor bunları. Tülay'ın söylediklerinin de farkındaydı ama işte bir umut diyor. Benim beklentim bana gelsin ‘Ayvaz sen neden böyle davranıyorsun. Ben seni seviyorum' demesi değil. Hoş ben bu kadar ileri gitmeyi bile düşünmemiştim. Sadece gösterdiği tepkiler beni umutlandırmış ve erkeklik egomu okşamıştı ama hiç Berfu'nun tarafından bakmadım. Gözleri Berfu'nun biraz önce çıktığı kapıda 'Çok mu ileri gittim?' diyor.
–“ Ayvaz abi Berfu aldatılmış ve bu yüzden güven sorunu yaşayan bir kadın. Sen tutup tepkilerini görmek için onu kıskandırmaya çalışıyorsun ve böyle davranarak sen onu haklı çıkarmış oldun. ”
–“ Ben sadece bana güvensin, ön yargılarını yensin istemiştim hepsi bu. ”
–“ Başka bir kadına ilgi göstererek mi? Bir de kadınları çok iyi tanımakla geçinirsiniz. ”
–“ Hayatım tamam artık. Abim de hata yaptığının farkında. ”
Başı önünde otururken, kolunun üzerinde hissettiği elin sahibine başını çeviriyor ve Büşra'yla göz göze geliyordu.
–“ Çok geç olmadan peşinden gitmelisin. ”
Daha Büşra cümlesini tamamlamadan masadan öyle bir kalkıyor ki masanın üzerinde ne kadar bardak varsa yere savruluyor. Sanki dakikalardır bu cümleyi duymayı bekliyormuş gibi... Tülay özellikle ardından 'Özür dilemeyi unutma!' diye bağırırken şu hâline rağmen gülmeden edemiyordu. Kapıdan hızla çıkıp sokağa kendini attığı an tek istediği Berfu'yu bulabilmek. Sokağı gözleriyle taradıktan sonra tam gittiğini düşünürken aklına minibüs durağı geliyor. Adımlarını telaş ve biraz da heyecanla durağa doğru atarken içinden gitmemiş olması için dualar ediyordu.
Durağa doğru yaklaştığında ayakta bekleyen birkaç kişi olduğunu ve Berfu'nun içlerinde olmadığını görüyor. Tam önüne geldiğindeyse kenara çekilen birkaç kişinin arasından Berfu'yu fark ediyordu. Duraktakilerin şaşkın bakışları karşısında bir süre soluklanmak için olduğu yerde bekliyor. Berfu çantası kucağında otururken onun varlığının farkında bile değil. Başını kaldırıp karşısına hiç bakmıyor. Bütün dikkatini parmaklarının arasında sıkıca tuttuğu çantasının kulpuna vermiş durumda. Ayakta bekleyen kişilerin yanlarından geçip yanında bulduğu boşluğa oturduğunda yakınlıktan rahatsız olduğu için hafif kıpırdasa da yine de dönüp bakmıyor.
Bir süre başı, gövdesi, bedeni tam ona dönük oturup onu izliyor. Başı hâlâ yerde saçları yüzünün etrafını gölgelemiş bakışları tekrar parmaklarına kaydığında ellerinin ne kadar beyaz olduğunu düşünüyor. Aklına birkaç gün önce söylediği bir söz geliyor 'Ben kış geldiğinde hep üşürüm.' Ellerinin beyazlığını soğuğa yorarken uzanıp ellerinin elleriyle nefesiyle ısıtmak istiyor. Aklının bir köşesine bu isteği kazırken bakışlarını ellerinden ayırıp tekrar yüzüne çeviriyor. Her ne kadar daha uzun uzun Berfu'yu izlemek istese de minibüs gelmeden konuşmaya başlaması gerektiğinin hatırlıyor. Biraz daha öne Berfu'ya doğru eğilip 'Özür dilerim...' diyor.
Sesini duymasıyla başını kendine yakışır yavaşlıkta ona doğru çevirirken sanki ona işkence çektirmek istiyor. Bakışları karşılaştığında bütün bedenini bir ürperti kaplıyor. Gözlerine bu kadar yakından bakmak içini titretiyor sanki ona bakmayalı yıllar olmuş gibi... Oysa daha bu sabah gizli gizli izlememiş miydi? Ama ona yetmemiş ki şimdi büyülendi kaldı, nerdeyse neden yanında olduğunu unutacaktı. O kadar kolay ki Berfu'nun bakışları altında her şeyi unutmak hani gözlerini her kapatıp açtığında 'Benim için zaman duruyor...'
Aklından geçirdiklerini az da olsa yüksek sesle dile getirdiğini Berfu'nun şaşkın bakışlarından anlıyor. Ama ne o soruyor ne de Ayvaz bir açıklama yapıyor. Berfu başını çevirip yola doğru baktığında elini çabuk tutması gerektiğini bir kez daha anlıyor. Aklından geçen uzun konuşmayı yapmak yerine şuan tam olarak neler hissettiğini anlaması için 'Ben çok aptal bir adamım Berfu, o kadar aptalım ki aşık olduğum kadını başka bir kadınla sınamaya kalktım...' diyor. Berfu onu sessizce dinlerken birden 'Büşra hanım... Sadece arkadaşın mı?' diye soruyor. Ondan duydukları ile telaşla konuşmaya başlıyor.
–“ Evet sadece arkadaşım... Çok çok büyük aptallık ettim. ”
Berfu’nun hiçbir şey söylememesi üzerine o da oturuşunu değiştirip tıpkı onun gibi tam karşısına dönüyor. Aldığı derin bir nefes eşliğinde ' Beklemeyi bilemedim... Aceleci davrandım... Özür dilerim ' diyor. Durakta bekleyenlerin hareketlenmesi üzerine minibüsün geldiğini anladığında, Berfu'nun gitmek isteyeceğini düşünüyor. Göğsü de hissettiği tonlarca ağırlıkla oturduğu yerden kalkarken kolunda hissettiği eliyle olduğu yerde donup kalıyor.
–“ Diğeri 15 dakika sonra ve senin söyleyeceklerin bitmedi galiba… ”
Berfu için belki anlamsız ama onun için binlerce anlam içeren sözleriyle tekrar yerine oturuyor ve ' Evet. Henüz bitmedi ' diyor. Durakta kimse kalmadığında bir süre ne o konuşuyor ne Berfu. Hani bazen susmakta güzelmiş ama yanındaki insanın verdiği huzurla o da şimdi çok huzurluydu. Göğsündeki ağırlık daha hafifledi sanki ama hâlâ yerinde ve onun gitmesi, yok olması için tek gereken de Berfu...
Bu yüzden artık konuşması gerektiğini biliyordu. Usul ama kararlı bir hareketle yüzünü Berfu'ya döndüğün de dikkatini nefes alıp verirken dudaklarının arasından çıkan buhar çekiyor. Ne garip sanki onun yerine de nefes alıp veriyormuş gibi hissediyor. Berfu her nefes aldığında onun da göğsü kabarıp iniyor. O kendini onun düzenli nefes alışlarına kaptırmışken incecik dudakları kıpırdıyor ve ' Çok düşünüyorum...Özellikle birkaç gündür seni düşünmek yemek, içmek, uyumak gibi oldu benim için... Sanki çok doğalmış gibi… ' diyor.
Ah Berfu bu söyledikleriyle ona neler hissettirdiğinin onu nasıl göklere çıkardığını bir bilse. Başını çevirip neden bir şey söylemediğini anlamak için yüzüne bakıyor. Bakıyor da gecenin karanlığında gözlerinin mavisin de yıldızlar parıldıyor. Onunsa aklı başından gidiyor. Berfu gözlerini gözlerinden çekmese kim bilir daha ne kadar bekler böyle? Konuştukları iki kelimenin arasında ne kadar sessiz beklediklerini bilmiyor ama yanlarından geçen minibüsü fark ettiğin de zamanlarının ne kadar hızlı aktığını anlayabiliyor. Bu yüzden için de hiçbir şey kalmamalı ne varsa neyi varsa Berfu'ya dökmeliydi...
'Peki' diyor tekrar yüzünü Berfu'ya çevirirken 'şimdi beni anladın mı? Berfu... Sen sadece itiraf edemesen de benden hoşlanıyorsun... Bense...' deyip bekliyor kalbi boğazın da atmaktan vazgeçsin rahat bir soluk alsın diye ama olmuyor. O da vazgeçiyor. Çünkü biliyor ne şimdi ne de sonra kalbi Berfu için hep bu ritmi koruyacak. O yüzden dilinden dökülmek için sabırsızca bekleyen kelimeleri artık yüksek sesle söylemeye.
–“ Ben seni çok seviyorum Berfu. O kadar çok ki kendimde ki her şeyi sana yoruyorum. Kalp atışımı, nefes alma mı, gülme mi, uykusuzluğu mu, kızgınlığı mı, susuzluğu mu, açlığı mı... Benim için her şey sensin... Ben sanki senden ibaretim Berfu… ”
–“ Peki hiç korkmuyor musun? Ayvaz… ”
–“ Korkmak mı? Neden? ”
–“ Bu denli birini sevmekten… ”
–“ Korkuyorum... Hem de çok. ”
–“ Öyle mi? ”
–“ Öyle... Ama seni sevdiğim için değil. Senin tarafından sevilmemekten korkuyorum. ”
Berfu kendi korkularını dile getirirken o da kendi korkularından bahsediyor. Belki erkekliğe yakışmıyor ama dudaklarından dökülmelerine engel olamıyor. Berfu derinden bir iç çekerken dönüp ona bakıyor. O da dönüp yüzüne bakıyor tam dudakları bir şeyler söylemek için kıpırdamaya başladığında vazgeçip susuyor. Gözlerinin içine bakıyor, tekrar deniyor ama yine dudaklarını birbirine bastırıp başını çeviriyor. O söylemekten korktuğu şeyin ne olduğunu düşünürken kulağına fısıltı hâlinde ki sesi ulaşıyor.
–“ Çok kıskandım seni… ”
İçinden sevinç naraları atarken ağzında dolup dolup taşan kahkahaları yutuyor ve ' Beni mi? ' diye soruyor.
–“ Seni. ”
–“ Ben sen de neredeyim Berfu? ”
–“ Bilmiyorum... Sanki her yerdesin. ”
–“ Yanında olsam yeter. ”
–“ İstiyorum... Yanında olmak istiyorum. ”
Berfu’nun sessizce söyledikleri ile öyle şaşkındı ki sadece emin olmak için ' Gerçekten mi? ' diye biliyor.
' Hı hı ' Berfu başını evet anlamında usulca sallarken o acele ile yerinden kalkıyor. Öyle heyecanlıydı öyle mutluydu ki sanki Berfu ona dünyaları bahşetti. Berfu oturduğu yerden ayağa kalktığında içinden geleni yapıp kollarını beline sıkıca doluyor. Hani insan çok mutlu olduğunda yanındakine sarılır ya o da mutluluğunun sebebine sarılıyor. O kollarının arasında ki Berfu'nun saçlarına aceleci öpücükler kondururken 'Ayvaz ama aceleci davranmak yok!' diyor. Gülüyor bu sözüne... Onu sanki tanımıyor. Kollarının arasında ufacık kalan bu kadını seviyor. İçi rahat etsin diye o da kabul ediyor ama tabi onun da bir şartı var.
–“ Aceleci davranmak yok. Ama... Uzak durmak, kaçmak da yok. ”
–“ Tamam. ”
Berfu usulca kollarından ayrılırken o tekrar ne zaman kollarıma alırım diye düşünüyor. Yüzüne baktığında onun da kendi gibi mutlu olduğunu görebiliyor. Üstelik yanağında ki çukurlar da eşlik ediyor bu mutluluğa öpmek için uzanıyor ama biraz önce kabul ettiği isteği aklına gelince yanağının yakınında kalıyor. Neredeyse dudaklarını biraz daha uzatsa yanağına dokunacaktı ama şimdilik yüzüne çarpan nefesiyle yetinmeye karar veriyor. Tam burnundan verdiği sıkıntılı nefesle uzaklaşmaya karar verdiğin de yanağına değen Berfu'nun dudaklarını hissetmesiyle gözleri kendiliğinden kapanıyor.
Berfu’nun dudaklarını her ne kadar kısacık bir an hissetse de bıraktığı etki onda çok büyük. Yanağın da hissettiği sıcaklık kaybolurken cennetten dünyaya tekrar dönüyor. Daha gözlerini ilk açtığı an neyle karşılaşacağını bildiğinden Berfu'nun pembeleşmiş yanaklarını gördüğün de hiç şaşırmıyor aksine çok büyük keyif alıyordu.
Bakışlarını ondan kaçırırken parmaklarını dudaklarına götürüyor ve ' Sakalların gıdıklıyor ' diyor. Bu anın güzelliği Berfu'nun her söylediği söz aklına çıkmamacasına kazılıyor. Elleri yüzüne giderken en kısa süre de sakallarından kurtulması gerektiğini düşünüyor.
|
0% |