@writerladyy
|
••••••••
Bölüm 41
Koca haftasonunu Berfu'yla gezip tozarak dolu dolu geçirdi. Onunla bir şeyler paylaşmak o kadar güzel bir duygu ki… Daha önce defalarca yaptığı şeyler olmasına rağmen sanki Berfu’yla ilk defa yapıyormuş gibi hissetti kendini. Onun keyfini kaçırmamak için gideceğinden hiç bahsetmedi. Birlikte oldukları süre boyunca kafasının başka bir şeyle meşgul olmasını istemedi.
Şimdi kollarının arasında yatarken öyle bir “ Üç gün mü? ” diyordu ki.. kalbinin oyulduğunu hissediyor.
–“ Yarın gidiyorsun yani? ”
Kelimeler ağzından çıkmadığı için sadece başını sallıyor. Onu bırakıp gitmek gerçekten çok zordu. Ondan uzak kalmanın yanında bir de Özkan denen o herif vardı! Aslında dürüst olması gerekirse asıl canını sıkan da buydu. Eğer o herif olmamış olsa sadece içindeki özlemle başetmeye çalışacaktı ama şimdi o koca özleme bir de endişe ve korku eklendi.
Galiba ağlayacağım!
Onu kollarıyla sarmış olmasına rağmen kendini büyük bir boşluğun içinde hissediyor. Ayvaz da onun gibi farkındaydı. Hiç konuşmuyor. Söylediklerine sadece başını sallayarak cevap veriyor.
–“ Neden daha önce söylemedin? ”
Saçına minik bir öpücük bırakıyor gülümsemeye çalışarak.
–“ Çünkü haftasonunu bunu düşünerek geçirmeni istemedim. ”
Evet belki daha önce söylese haftasonunu bu kadar keyifli geçiremezdi ama son anda da söylenmez ki.
–“ Berfu.. ”
Onu iyice kendisine doğru çekip içine sokmak istercesine sıkıyor kollarını. Sanki şuan buna ihtiyacı olduğunu biliyor.
–“ Çabucak geçecek… Belki daha erken gelirim. ” diyor onu iyice kendine çekip sarılırken.
Keşke içime sokabilsem… Kendi canımdan ona hayat verebilsem keşke…
Sırtını, dayadığı göğsünden kaldırıp ona bakıyor. Kendisi de biliyor söylediğinin olmayacağını ama işte yine de onu teselli etmeye çalışıyor. Elini yanağına götürüyor ve yaklaşıyor iyice ona doğru. Dudakları birbirine değecek kadar yakın şimdi.
–“ Seni çok seviyorum. ”
Ya ben? Sevmek bir yana deli oluyorum onun için. Nefes alamıyorum onun olmadığı zamanlarda.
Fısıltı halinde, belli belirsiz çıkıyor kelimeler ağzından. Ayvaz cevap vermek yerine dudaklarını değdiriyor dudaklarına. Usul usul öpüyor onu. Kalbi göğüs kafesini zorluyor yine. Bu sıcaklığa bu kadar alışmışken nasıl ayrı kalacaktı ondan.
Kendini biraz geri çekerek ona aşk dolu bakan koyu kahve gözlere bakıyor.
–“ Beni.. sık sık ara… olur mu? ”
Çocuk gibiydi biliyor ama kendine engel olamıyor.
–“ Söz veriyorum, ” diyor küçük bir tebessümle
–“ Özellikle sabah kalktığında ve akşamları yatmadan önce ”
–“ Neden? ” Diyor kaşlarını kaldırarak
–“ Çünkü güne seninle başlayıp, seninle bitirmek istiyorum. ”
Tanrım..O kadar güzel ki...Nasıl ayrı kalacağım ben ondan? Onu sık sık aramamı söylüyor, sanki aksi mümkünmüş gibi. Sonra “ özellikle sabah ve akşamları ” diyor gülümseyerek. Nedenini söylediğinde daha fazla dayanamayarak onu kendime doğru çekip öpmeye başlıyorum. Bana hissettirdikleri o kadar güzel, o kadar farklı şeyler ki. Hayatımın hiçbir döneminde hissetmedim böyle şeyler. Bunlar ilk ve son olacaklar!
Ani bir hareketle beni kendine doğru çekip öpmeye başlıyor. Hareketlerim tamamen kontrolümün dışında. Onun elleri sırtımda daireler çizerken benim ellerim onun yumuşacık saçlarının arasında dolanıyor. Nefes alış verişlerimiz giderek düzensiz bir hal alıyor. Ayvaz yatağın başına dayadığı sırtını dikleştirip beni iyice kendisine çekiyor. Yaptığı hiçbir şeye itiraz edecek durumda değilim. İtiraz etmek istediğimi de sanmıyorum doğrusu.
–" Aşk— "
Genç adam sevgilisine sarılmak istedi ama Berfu birkaç adım ileri giderek kaçtı ondan.. Ama Ayvaz pes etmedi..
–" Sevgilim yapma.. "
–" Gitme artık… "
Kız bir anda daha kötü ağlamaya başladı.. Göz yaşları durmuyordu.. Sonunda adama teslim oldu.. Ayvaz sıkı sıkı sardı Berfu'yu.. Çenesini kızın başına yaslayıp gözlerini sıkıca kapattı.. Bir damla yaş yanağına düşerken adam konuşmaya başladı..
–" Bir kaç hafta daha. Sonra bitecek.. Hep yanında olacağım.. Hiç gitmeyeceğim.. "
Genç kız adamın dediklerini umursamadan itirazını sürdürdü..
–" Özlüyorum seni.. Yeterince özlemedik mi birbirimizi ! Ayvaz ben dayanamıyorum sensizliğe.. "
–" Ben farklı mıyım bir tanem? Güne her sensiz başlayışımda canımdan can gidiyor.. Nereye baksam sen.. Ama bitiyor.. Az kaldı.. "
–" ..... "
Genç kız cevap vermemiş sadece başını sallamıştı.. Israrın fayda etmeyeceğini biliyordu.. Böyle yaparak Ayvaz'ı üzdüğünün farkındaydı.. Ellerinin tersiyle gözlerindeki yaşları silmeye çalıştı..
Bunu fark eden Ayvaz bu hüzünlü havayı dağıtmak için konuyu değiştirdi..
–" Şimdi okula gideceksin.. Ben yokken çalışmaları aksatmak yok.. "
–" Seninle gelsem? "
–" Hayır.. "
–" Ayvaz lütfen.. "
–" Berfu hayır ! Konu kapandı.. Oraya gelemezsin.. "
–" Ama.. "
–" Berfu dedim.. "
Kızın asi tavrı bir anda yok olmuştu.. Israrlarını kırmayı öğrenmişti artık Ayvaz.. Gözlerinin içine bakması yetiyordu genç kızın.. Berfu ise ona karşı koyamadığının farkındaydı.. Ve hayatında ilk defa bundan rahatsızlık duymuyordu..
–" Tamam.. " diye mırıldandı genç kız ..
–" Okula gideceksin.. "
–" Hı hı.. "
–" Güzel güzel cici kızlar gibi dans edeceksin "
–" Tamam.. "
–" O güzel bacaklarının elin adamının beline dolamayacaksın ! "
–" Tam-- Ne !? Ayvaz ama o hare- "
–" O bacakların dolana bileceği tek yer benim benim.. Tamam mı ? "
–" Ama Ayvaz ! Figür öyle ! "
–" Ben Nejla hanımla konuştum.. Yok öyle bir figür artık.. En azından senin için yok! "
–" Seninle ne yapacağım ben? "
Kız kıkırdayarak adama sarılmıştı.. Ayvaz doğru yolda olduğunu anlayınca odadaki duygusal havayı iyice dağıtmak için arsızlığı ele aldı yine..
–" Ben ne yapacağını biliyorum aslında.. "
–" Ne ? "
Genç kız adamın sesindeki imayı anlamayınca merakla ne olduğunu sormuştu. Adam tekrar konuşmaya başladığında yanaklarındaki hafif kızartıyla birlikte sevgilisinin ne demek istediğini anlamıştı ..
–" Vaktimiz olsa zevkle gösterirdim ama .. Derse geç kalacaksın.. "
–" Gitmeye de bilirim.. "
Kızın sesindeki buram buram yaramazlık kokan neşeli ton adamı güldürmüştü ..
–" Yok öyle şey küçük hanım.. Okul aksamayacak.. "
–" Tamam.. Her gün gideceğim.. "
–" Kendini çok yorma.. Havalar ısınmaya başladı.. Ama daha kıştan çıkmadık .. Giyimine dikkat et.. Hasta olma sakın.. "
Elleri sık sık kızın saçlarında dolanıyor, cümle aralarında küçük öpücükler konduruyordu yüzüne ..
–" Hadi git artık.. "
Kız git diyordu ama daha sıkı sarılmıştı sevgilisine.. Yine gitme vaktiydi.. Eve döndüğünde Ayvaz olmayacaktı.. Elleriyle tabağındaki yemeğin yarısını ona yediremeyecekti.. Kokusuna sarınıp uyuyamayacaktı.. Sıcaklığını hissedemeyecekti.. Zorla geri çekti kendini .. Adamın dudaklarına bıraktığı titrek öpücükten sonra yanağına düşen yaşları gizlemeye çalışarak çantasını koltuğun üzerinden alıp çıktı ..
**********************
Kaçar gibi odadan çıkınca bir kez daha okşadı rengini cömertçe sergileyen gülleri. O ki çiçek severdi. Herkes çiçek severdi. Dolan gözlerine aldırmadan kartı aldı titremeye yüz tutmuş parmaklarının arasına.
❝ Aslında sana çiçek göndermek çok anlamsız geliyor gözüme. Çünkü sen onlara baktığında belki bir damla da olsa sevineceksin. Ama onlar seni görünce utanacaklar varlıklarından. Lafı dolandırmak gereksiz… Ki bende sana seni anlatacak değilim. Ellerinde karşında durmanın üzerlerine bindirdiği vasatlıkla boynunu büken çiçekler bile kıskanıyorsa seni, benim damarlarımı yakan kıskançlığı mazur görmen gerekir. Bunu nasıl anlatsam eksik kalacak kelimelerim. Bu gece sahnede üzerine düşen ışıklara gerek dahi duymadan parlayacaksın. Ve ben seni oradan alıp benden başka kimsenin göremeyeceği bir yere götürme arzuma ket vurmaya çalışarak oturacağım. Ne kadar zor olduğunu tenine vuran havada bile duyumsayacaksın biliyorum.
Aslında bizim hikayemiz mevsimlere gerek duymadan çiçek açacaktı. Ama sen hiçbirine gerek bırakmayacak kadar benimsin.
Çünkü Berfu, sen zaten bütün çiçeklerden daha güzelsin. Çünkü Berfu, sen sevilmeye değer tek çiçeksin. Çünkü Berfu, sen benimsin! ❞
Gözlerini kapatıp defalarca okuduğu notu tekrarladı içinden. Makyajına ne yapacağını umursamadan gözyaşlarının akmasına izin verdi. Su akar yolunu bulurdu nasılsa. Onlar da gidecekleri yeri iyi biliyorlardı. Onun adını andığı dudaklarına varıyorlardı Ayvaz’la dolu olarak.
“Ayvaz…” diye mırıldandı sebepsizce ya da bin bir sebeple.
“ Ah Ayvaz… Seni neden bu kadar çok seviyorum ben? ”
Buketi göğsüne bastırdı hazla. İşte geliyordu, geliyordu sonunda. Geliyordu..
Rüyalarında bile gördüğü suret, bir an olsun aklından çıkmayan o isim ve kulaklarında her daim çalan o sesin sahibi geliyordu...
…
Bu saçmalığa doğru ilerleyen muhabbeti kesmek için radyoyu açıyor. Çıkan şarkılarla daldığı bir yerler var. Hem de ne yerler? Gözleri kapanıyor önce. Sonra karşısına bir yüz geliyor. Gözlerinin rengini kestiremiyor. Ne ela oluyor, ne yeşil. Biçimli burnunu, bir erkeğe oranla muhteşem dudakları tamamlıyor. Yanağının iki tarafındaki çukur. Biri belli belirsiz. Diğeri apaçık ortada. Ardından mis gibi bir koku çalınıyor burnuna. Nasıl anlatılır ki bu koku? Kimseninkine benzemiyor. Kimse onun gibi kokmuyor. Gülümsüyor. Hep hayalinde olduğu gibi. Parmakları yüzüne değmek istese de onlara izin vermiyor. Veremiyor. Buhar olup uçmasından korkuyor. Onun yok olmasından.
Ayvaz.. Gizli düşüm, deli yanım, çılgınlığım... Beni ben yapan her şey... Yaklaşamadığım yasaklı meyvam... Ayvaz benim için vitrinde görüp beğendiğim ama almaya kredi kartımın limitinin yetmediği ayakkabı... Sürekli canımın istediği ama yiyemediğim çikolatalı dondurmam... Başka bir kadının üzerinde gördüğüm en sevdiğim elbisem... Ayvaz…
***
|
0% |