Yeni Üyelik
48.
Bölüm

Bölüm 42

@writerladyy

 

 

 

 

 

 

••••••••

 

 

 

 

 

Bölüm 42

 

 

Arabaya bindikten sonra Ayvaz, Emre hakkında merak ettiklerini sormadan duramadı.

 

–“ Emre Beyle ”

 

–“ Sen ne zamandır görüşüyorsun yani hastası olarak. ”

 

–“ Üç sene önce Özgür'ün ısrarıyla başladım. Ama son iki yıldır hiç gitmemiştim. ”

 

–“ Neden? ”

 

–“ Hem aynı şehirde olmadığım için hem de bir faydasının olacağını düşünmediğim için. ”

 

–“ Şimdi neden yeniden görüşmek istedin. Yoksa ba… ”

 

Ayvaz'ın aklına gelen şey yüreğini burktu. Yutkundu ve cümlesine devam etti.

 

–“ Yoksa bana karşı olan hislerine rağmen benim varlığım seni rahatsız mı ediyor? ”

 

Berfu duyduğu cümle ile büyük bir şok yaşıyordu. Sevdiği adama duygularını çok iyi anlatamadığını biliyor ve bunun için de üzülüyordu. Ama bu kadarını hiç beklemiyordu. Ayvaz, ondan rahatsız olabileceğini düşünüyordu. Şu anda avazı çıktığı kadar “Ahmak” diye bağırmak istedi ama yapamadı. Sevdiği adamın kolunu tuttu ve kısık bir sesle konuştu.

 

–“ Arabayı kenara çekip durdurur musun lütfen. ”

 

–“ Ne? Neden? N'oldu? ”

 

 

Ayvaz sorduğu sorunun genç kızı rahatsız ettiğini fark etmişti ama arabayı durdurmasını istemesi onu korkutmuştu. Bir anda arabadan ineceğini düşünüp telaşlanmıştı. Bu nedenle o arabayı durdurmayı düşünmüyordu. Ama sevgilisinin “ lütfen ” diyen sesini duyunca onu kırmamak için sağa yaklaştı ve arabayı durdurup sevgilisine döndü.

 

 

–“ Berfu kırdım mı seni? ”

 

 

Genç kız sevdiği adamın ellerinden tutup hafifçe kafasını salladı ve kısık sesiyle

–“ Hayır ” dedi.

 

Ardından yavaşça başını genç adamın göğsüne yasladı. Ellerini Ayvaz'ın avuçlarından çekip yine yavaşça sarıldı. Kesik kesik nefes almaya başlayan Ayvaz şaşkınlığına rağmen hatasını tekrarlamayarak kollarını sevgilisinin beline doladı. Saçlarına küçük bir öpücük bıraktı. O da kısık bir sesle konuştu.

 

 

–“ Berfu… Bu kimin için? ”

 

 

Daha kısık bir sesle –“ Bu sefer sadece benim için ” diye cevap verdi genç kız.

 

Ayvaz sevdiğini biraz daha sıkı sarıp kendisine çekti. Yüzünü saçları arasına gömüp hep hayalini kurduğu gibi defalarca onun kokusunu içine çekti. Onun sıcaklığını hissetmek, kokusunu bu kadar yakından duymak, genç adamı dünyadan soyutlamıştı. Berfu da ondan farksızdı. Başını sevdiğinin göğsüne koymuş, onun oldukça hızlı olan kalp atışlarını dinliyor, saçına kondurduğu öpücükleri hissediyordu. İçinde büyük bir mutluluk patlaması yaşıyordu. Sevgilisine daha sıkı sarıldı.

 

–“ Senin varlığın beni hiç rahatsız etmedi. Sana güvenmemeye, kötü davranmaya çalışırken bile rahatsız etmedi. Aksine her zaman huzur verdi, mutluluk verdi, güç verdi. Bunu o gece kulübünde fark etmiştim. Özgürler olmadan ilk defa alkol aldım. Çünkü yanımda sen vardın. O sendin biliyorum. Sonra o adam beni rahatsız edince aklıma ilk sen geldin. Sevgilim var dedim ona. Bu sahipleniş beni şaşırttı. Kulüpten çıkarken o adamı karşımda görünce de ilk senin elini tutmak geçti içimden. Oysa Özgür'e ‘ karşıma birden çıkarsa o adamın elini falan tutamam’ demiştim birkaç gün önce. ”

 

–“ Berfu… ”

 

Genç kız kafasını kaldırıp sevdiğinin gözlerine baktı.

 

–“ Bir daha senin varlığının beni rahatsız edebileceğini düşünme. Bu mümkün değil. Sürekli benim ne hissedeceğimi düşünerek kendini germe. O zaman benim varlığım seni rahatsız eder. Bir süre sonra benden uzaklaşmak istersin. ”

 

–“ Asla… Benim için o kadar önemlisin ki… Seni kırmaktan, üzmekten en önemlisi de kaybetmekten ölesiye korkuyorum. Bütün tedirginliğim bundan. ”

 

–“ Ben de aynı korkuları yaşıyorum. Seni mutlu edememekten, üzülmene sebep olmaktan, eski korkularımın ilişkimizi gölgelemesinden, sonunda da seni kaybetmekten korkuyorum. Emre Bey ile yeniden görüşmeye başlamamın sebebi de bu korkularım. Uygun bir zamanda anlatırım sana geçmişimi, korkularımı… Ama bil ki geçmişi tamamen geride bırakabilmek için gittim oraya. ”

 

Berfu yeniden yüzünü sevgilisinin göğsüne yasladı. Hafif gülümsedi.

 

–“ Ben sana değil aslında kendime bir şans verdim. Bu şansımı sonuna kadar kullanmak, kendimi gerçekten mutlu hissettiğim tek yer olan senin yanında kalmak istiyorum. ”

 

Ayvaz genç kıza daha sıkı sarıldı. Kokusunu birkaç kez daha çekti içine.

 

–“ Bütün hayatım boyunca seni bekledim ben. Senin kahkahalarını dinlemek bile hayatımda hiç olmadığım kadar mutlu etti beni. Sana sarılmak, kokunu içime çekmek benim için her şeye bedel… Berfu… sana karşı hissettiklerimi kimseye karşı hissetmedim. ”

 

Genç kızdan biraz uzaklaşıp çenesinden tuttu ve kendisine bakmasını sağladı. Çenesini tuttuğu elin başparmağıyla utançtan kızaran yanağını okşadı.

 

–“ Bunu söylemek için daha fazla beklemek istemiyorum. Berfu… ben seni… seviyorum. Sana deli gibi aşığım. O evde bahçesinde ilk defa gördüğüm günden beri aşığım sana. Belki de ilk defa kahkahalarını duyduğumdan beri… Aşığım sana... Aşığım sana… Çok aşığım…”

 

Berfu yüzünü yine Ayvaz'ın göğsüne sakladı. Çünkü gözlerinden akan yaşların sevdiği adam tarafından görülmesini istemiyordu. Hayatında hiçbir zaman söyleyemeyeceğini düşündüğü kelimeleri söylemek şimdi kendisine oldukça kolay geliyordu.

 

–“ Ben de seni seviyorum. Ben de sana aşığım ”

 

 

***

 

 

–“ Sana çiçek almadığımı başıma kakman gerekmez. ” dedi Ayvaz gücenik bir sesle.. Pek küskün bir tavır takınmıştı. Berfu, erkeklerin çocuk gibi olduklarını söyleyenlere hak verdi o anda.. Bu haliyle Ayvaz, hiç de kaplan gibi görünmüyordu. Yine onun saçlarını okşamak geldi Berfu'nun içinden.. Çok şefkatli bir sesle konuştu.

 

 

–“ Ayvaz, şaka yaptım.. ” Uzanıp onun koluna dokundu. “ Hadi ama.. Çiçekleri yerinde sevmekten hoşlanırım, biliyorsun. Çiçek almak gibi bir derdim yok.. Ahmet bey ısrar ettiği için aldım bunları da.. ”

 

Önüne döndü. Sesi çok hafiflemişti.

 

 

–“ Sen bana dünyaları verdin. Çiçeğin ne önemi var ki.. ”

 

 

 

Ayvaz başını çevirdi ona doğru.. Duyduğu, yüreğinde öyle bir yere dokunmuştu ki neredeyse arabayı sürmeyi unutacaktı. Ama kendini toplayıp, o da Berfu gibi hafif bir sesle

 

 

–“ Arada bir bana böyle şeyler söylemelisin.. ” dedi.

 

 

“ Ama önceden uyar.. ”

 

 

Berfu ses çıkarmadı. Gülümsedi sadece.. Bir süre sessiz durdular. Sonra Ayvaz, sanki bu duygusallığı dağıtmak ister gibi neşeli bir sesle konuştu.

 

 

–“ Önce alışverişe mi gidelim, şehri gezmeye mi başlayalım, ne dersin güzelim? ”

 

–“ Bilmem.. ” dedi Berfu..

 

“ Burayı bilen sensin. Hangisi daha uygun olur? ”

 

–“ Hımm.. O zaman gezmeye başlayalım. Arada alışveriş de ederiz ne dersin?. ”

 

–“ Peki olur.. ” Sonra gülümseyen gözlerini ona çevirdi genç kız..

 

 

“ Beni nereye götüreceksin bakalım.. ”

 

 

 

***

 

 

“ Son uğrayacağımız yere gidelim. ” dedi. Merakla bakan Berfu’ya dönüp:

 

–“ Şehri tepeden görmek istemez misin? ” diye ekledi..

 

 

 

Arabayı biraz uzakta park ettikten sonra, şehre hâkim Hisar tepesi üstüne kurulmuş Kütahya Kalesine çıkmaya başladılar.. En tepeye çıktıklarında, aşağıda şehir, ayaklarının altına serilmiş gibi görünüyordu. Berfu derin derin nefes aldı. Burada hava daha temiz, daha iç ferahlatıcıydı sanki.. Ama sertti de.. Genç kız bir an sonra, fazla oksijenden başı dönmüş gibi hafifçe sendeledi. Ayvaz hemen kollarından yakaladı onu.. Berfu gülmeye başladı..

 

 

–“ İyi ki yanımdasın.. ” diye mırıldandı sonra..

 

Ayvaz da gülüyordu.

 

–“ Sakın yine birisi görecek deme bana.. Etrafta kimse yok.. ”

 

Kollarını ona sararak devam etti:

 

–“ Evet, beğendin mi bakalım şehrimizi.. ”

 

–“ Çok beğendim.. ” dedi Berfu içtenlikle..

 

“ Ben eski zamanlardan günümüze kalabilmiş her şeye hayran olurum zaten.. Ama belki de içinde yaşayanlar burada ne güzellikler olduğunun farkında değiller. ” Hafifçe güldü.

 

 

“ İstanbul da da öyle değil mi ya.. Biz sadece koşturmacasını biliyoruz.. ” Başını Ayvaz'a çevirdi.

 

 

–“ Ya sen? Bugün sen de benimle beraber Kütahya ya yeniden alıcı gözüyle baktın mı? ”

 

 

Ayvaz hemen cevap vermedi. Sonra o da sevgilisinin parlayan gözlerine bakarak konuştu.

 

 

–“ Evet.. Bugün ben de Kütahya’yı yeniden keşfetmiş gibi oldum. Aslında kendim bakmadım da senin büyülenmiş gibi görünen gözlerinden seyrettim şehri.. Hayran olduğun her şeye öyle bir bakışın vardı ki.. Gözlerinden öyle bir pırıltı taşıyordu ki.. Ve sen o anlarda o kadar güzeldin ki, doğrusu sana mı, Kütahya ya mı bakayım, bilemedim. ” Yine sustu. Sonra yine Berfu'ya bakarak:

 

–“ Ama çoğunlukla sana bakmayı tercih ettim, itiraf ediyorum.. ”

 

Berfu cevap vermeden, başını onun göğsüne dayadı.. Devam etti Ayvaz:

 

–“ Bu arada fazla kıskanç olduğumu da itiraf etmeliyim. Başka erkeklerin sana baktıklarını düşündüğümde bazen, seni alıp yalnız ikimizin olacağı ıssız bir adaya götürmek istiyorum. ”

 

–“ Sen de benimle olacaksan, itirazım olmaz buna.” dedi Berfu..

 

“ Kadınlar da seni göremezler. ”

 

İkisi de gülmeye başladı.

 

–“ Bence biraz normalleşsek iyi olur. Bu sözler hayra alamet değil, biliyorsun. ”

 

Haklısın der gibi başını salladı Ayvaz.. Sonra:

 

–“ Ama yine de.. ” dedi.

 

“ Bir şehir için de olsa, benden başka bir şeye karşı bu kadar büyülenmiş bakmanı da kıskanmadım değil.. Gözlerinin sadece bana öyle bakmasını isterim. ” Hafifçe başını eğdi.

 

“ Biliyorum abarttım yine ama napayım elimde değil.. ”

 

–“ Biraz öyle.. ” dedi Berfu gülerek..

 

“ Ama için rahat etsin, ancak canlı olmayan güzelliklere böyle bakabilirim. Yoksa gözlerimin her bakışı senin için.. ”

 

Ayvaz onu kendine çevirdi:

 

–“ Bunu duyduğum iyi oldu.. ”

 

Berfu, sevdiği adama bakarken, gözleri yine parıldıyordu. Hafifçe içini çekerek konuştu:

 

–“ Başkasına böyle bakabilmem imkansız.. Şu an burada kimse yok.. Ama olsaydı da fark etmezdi. Sen yanımdayken, başkaları o kadar gölgede kalıyor ki.. Seninle karşılaştırınca diğerlerini erkek diye düşünemiyorum.. Öyle bir ışık saçıyorsun ki etrafına.. Gözlerimi kamaştırıyor.. Başka herkes siliniyor. Senin yakınındaki her şey sönük kalıyor, renksizleşiyor. ” Başını sevgilisinin göğsüne saklayarak:

 

–“ Benim gözlerim kamaşalı çok oldu. ” dedi.

 

“ Artık hep böyle kalacak.. ”

 

 

 

*****

 

 

Yavaşça uzanarak ufak bir öpücük kondurdu Berfu'nun dudaklarına.. Geri çekildiğinde, gözlerini ondan ayırmadan, konuştu:

 

–“ Sevgilim, senin için bir hediyem var. Bütün yaşadıklarımızdan sonra, burayı, buranın bize kazandırdıklarını hatırlamamız için burada vermek istediğim bir hediye.. Sana layık olduğunu umduğum bir hediye.. ”

 

Berfu duygulanmıştı. Ses çıkarmadı.

 

–“ Gözlerini kapat.. ” dedi Ayvaz.. Berfu ikiletmeden yerine getirdi bu isteği. Ayvaz'ın başka bir köşeye gidip bir çekmece açtığını duydu. Sonra onun arkasına geçtiğini ve boynuna bir zincir taktığını fark etti.

 

–“ Gözlerini aç.. ” diyerek, onu oyma çerçeveli aynanın karşısına götürdü Ayvaz..

 

–“ Sevgilim.. Senin için yeni bir isim buldum ben.. Ateşte açan çiçek.. Biraz zor oldu ama sen ateşte yanmadan açmayı başardın.. ”

 

Berfu, aynada, boynuna takılmış güzel kolyeye bakarken göz yaşlarını tutamadı. Gümüş bir zincirin ucundaki, etrafı zarifçe biçimlendirilmiş gümüş tellerle süslü, oval şekildeki çini kalıbına, sarı ve kırmızı renklerin bütün parlaklığıyla, ateş dilimleri arasında açan bir kırmızı gül deseni işlenmişti. Öyle ustalıkla yapılmıştı ki alevler ve gül, sanki gerçekmiş gibi parıldıyordu..

 

“ Bu.. ” dedi Berfu başını Ayvaz'a çevirip.. Ayvaz onu omuzlarından tuttu.

 

–“ Veysi dedenin eseri.. Bugün bitirdi. Bunu ben yapmak isterdim.. Ama imkansızdı. Hazır da alamazdım. Çünkü bu figür olmalıydı. Veysi dede bunu yapabilecek tek kişiydi. ” Biraz sustu. “ Kütahya’ya vardığımızda konuştuklarımızı hatırlıyor musun? Ateşte yanmadan açmak ne güzel demiştin. Ben de, Kütahya’nın ateşinin çiçekleri yakmayacağını söylemiştim.. ”

 

Berfu ona dönüp göğsüne sokuldu:

 

–“ Gerçekten yakmadı. Aksine, öyle bir aşk verdi ki bana, beni ölümsüz yaptı. ”

 

Ayvaz onun yanaklarına dokundurdu parmaklarını.. Berfu bu parmakları alıp, dudaklarına götürdü. Bir an gözlerini kapayıp öylece durduktan sonra:

 

“ Benim de bir hediyem var.. ” dedi.. Ayvaz şaşkınca baktı ona.. Biraz uzaklaşan Berfu, odaya girdi. Biraz sonra geldiğinde elinde deriden bir kutu vardı. Ayvaz'a uzattı:

 

–“ Sana kendi elimle bir hediye hazırlamak istedim. Belki İstanbul’daki hayatına uygun değil ama burdaki Ayvaz'a çok uyan bir şey.. Seni Kara Han ın üstünde düşündüğüm de özellikle.. ”

 

Ayvaz kutuyu açtı.. İçinden, siyah deriden bir bileklik çıktı. Deri parçaları, araları siyah kalın bir iplikle ağ gibi örülerek birbirine tutturulmuştu. Derilerin üstüne gümüşten ufak kabartmalar monte edilmişti.

 

“ Sen mi yaptın bunu? ” dedi Ayvaz, hayranlıkla elindekine bakarken..

 

–“ Çok güzelll.. ”

 

–“ Deri parçalarını ve gümüşleri bir dükkandan aldım. Şehre indiğimiz bir gün, sen bir ara sandviç almaya gittiğin sırada.. Sonra derilere gümüşleri yerleştirmekte ve birbirlerine bağlamak için örgü de Hatice anne yardım etti sağ olsun. ”

 

“ Hiç fark etmedim.. ” dedi Ayvaz.. Bir yandan da gümüş kabartmalara bakıyordu. Üç parçada, 3 ayrı kabartma vardı.. Bir kaplan başı, ateş dilimleri ve bir de at figürü.. Ayvaz bilekliği koluna geçirdi.

 

–“ Yakıştı mı? ”

 

–“ Çok yakıştı.. ” dedi Berfu..

 

–“ İstanbul’da da hiç çıkarmayacağım.. ” dedi Ayvaz.. Bunu söylerken yavaşça Berfu'ya yaklaşmış, genç kızın boynuna değdirmişti elini.. Mırıldandı:

 

–“ Senin kolyen de çok yakıştı. ”

 

“ Ben de hiç boynumdan çıkarmayacağım.. ” dedi Berfu, gözleri dolu dolu.. Ayvaz başını genç kızın yüzüne iyice yaklaştırmıştı. Fısıldar gibi konuştu:

 

–“ Bu ateş sadece bu çiçek için yanıyor. ”

 

Berfu’nun sesi de çok hafif çıktı:

 

–“ Bu çiçek de sadece bu ateş yandığı için açıyor.. ”

 

 

Ayvaz ona doğru eğildi. Yine yumuşak bir öpücükle birleşti dudakları..

 

 

Ayvaz ve Berfu'nun naif aşkı.. 💑❤️

 

Loading...
0%